İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti seyec`alü lehümü-rraḥmânü vuddâ.
Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır.
İngilizce:
On those who believe and work deeds of righteousness, will (Allah) Most Gracious bestow love.
Fransızca:
A ceux qui croient et font de bonnes oeuvres, le Tout Miséricordieux accordera Son amour .
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, denen wird Der Allgnade Erweisende Liebe gewähren.
Rusça:
Тех, которые уверовали и совершали праведные деяния, Милостивый одарит любовью.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan Allah) onları (gönüllere) sevdirecektir.
Diyanet Vakfı:
İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.

feinnemâ yessernâhü bilisânike litübeşşira bihi-lmütteḳîne vetünẕira bihî ḳavmel lüddâ.
Türkçe:
Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.
İngilizce:
So have We made the (Qur'an) easy in thine own tongue, that with it thou mayest give Glad Tidings to the righteous, and warnings to people given to contention.
Fransızca:
Nous l'avons rendu (le Coran) facile [à comprendre] en ta langue, afin que tu annonces par lui la bonne nouvelle aux gens pieux, et que, tu avertisses un peuple irréductible.
Almanca:
WIR haben ihn (den Quran) in deiner Sprache nur erleichtert, damit du mit ihm den Muttaqi frohe Botschaft überbringst und mit ihm die entschiedenen Gegner warnst.
Rusça:
Мы облегчили его (Коран) на твоем языке для того, чтобы ты обрадовал им богобоязненных людей и предостерег им злостных спорщиков.
Arapça:
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) Biz Kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.

vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarn. hel tüḥissü minhüm min eḥadin ev tesme`u lehüm rikzâ.
Türkçe:
Biz onlardan önce de nice kuşaklar helâk ettik. Onlardan herhangi birini hissediyor musun, yahut onların bir iniltisini duyuyor musun?
İngilizce:
But how many (countless) generations before them have We destroyed? Canst thou find a single one of them (now) or hear (so much as) a whisper of them?
Fransızca:
Que de générations avant eux avons-Nous fait périr ! En retrouves-tu un seul individu ? ou en entends-tu le moindre murmure ?
Almanca:
Und wie viele Generationen vor ihnen haben WIR bereits zugrundegerichtet! Verspürst du etwa von ihnen irgendeinen, oder vernimmst du von ihnen etwa irgendein Geräusch?!
Rusça:
Сколько поколений до них Мы подвергли гибели! Разве ты ощущаешь присутствие кого-нибудь из них или слышишь их шепот?
Arapça:
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. (Şimdi) onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?
Diyanet Vakfı:
Biz, onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emaresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?

ṭâ-hâ.
Türkçe:
Tâ, Hâ.
İngilizce:
Ta-Ha.
Fransızca:
Ta-Ha.
Almanca:
Ta-ha.
Rusça:
Та. Ха.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طه
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tâ, Hâ,
Diyanet Vakfı:
Ta. Ha.

mâ enzelnâ `aleyke-lḳur'âne liteşḳâ.
Türkçe:
Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;
İngilizce:
We have not sent down the Qur'an to thee to be (an occasion) for thy distress,
Fransızca:
Nous n'avons point fait descendre sur toi le Coran pour que tu sois malheureux,
Almanca:
WIR sandten dir den Quran nicht hinab, damit du dich erschöpfst.
Rusça:
Мы ниспослали тебе Коран не для того, чтобы ты стал несчастен,
Arapça:
مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Kur'ân'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
Diyanet Vakfı:
Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

illâ teẕkiratel limey yaḫşâ.
Türkçe:
Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.
İngilizce:
But only as an admonition to those who fear (Allah),-
Fransızca:
si ce n'est qu'un Rappel pour celui qui redoute (Allah),
Almanca:
Es ist nur eine Erinnerung für diejenigen, die Ehrfurcht haben.
Rusça:
а только в качестве назидания для тех, кто страшится.
Arapça:
إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)
Diyanet Vakfı:
Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

tenzîlem mimmen ḫaleḳa-l'arḍa vessemâvâti-l`ulâ.
Türkçe:
Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.
İngilizce:
A revelation from Him Who created the earth and the heavens on high.
Fransızca:
(et comme) une révélation émanant de Celui qui a créé la terre et les cieux sublimes.
Almanca:
(Er ist) eine sukzessive Hinabsendung von Demjenigen, Der die Erde und die hohen Himmel erschuf.
Rusça:
Это - Ниспослание от Того, Кто сотворил землю и высокие небеса.
Arapça:
تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik.
Diyanet Vakfı:
(Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir.

erraḥmânü `ale-l`arşi-stevâ.
Türkçe:
O Rahman, arş üzerine egemenlik kurmuştur.
İngilizce:
(Allah) Most Gracious is firmly established on the throne (of authority).
Fransızca:
Le Tout Miséricordieux S'est établi "Istawa" sur le Trône .
Almanca:
ER ist Der Allgnade Erweisende, Der über Al'ahrsch komplett herrschte.
Rusça:
Милостивый вознесся на Трон (или утвердился на Троне).
Arapça:
الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu.
Diyanet Vakfı:
Rahman, Arş'a istiva etmiştir.

lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi vemâ beynehümâ vemâ taḥte-ŝŝerâ.
Türkçe:
Göklerde, yerde, onların arasında, toprağın bağrında ne varsa O'nundur.
İngilizce:
To Him belongs what is in the heavens and on earth, and all between them, and all beneath the soil.
Fransızca:
A Lui appartient ce qui est dans les cieux, sur la terre, ce qui est entre eux et ce qui est sous le sol humide.
Almanca:
Ihm gehört, was in den Himmeln, was auf Erden, was zwischen beiden und was unter der Erde ist.
Rusça:
Ему принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле, и то, что между ними, и то, что под грунтом.
Arapça:
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur.
Diyanet Vakfı:
Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur.
Sayfalar
