Sayfa 235

İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

velev şâe rabbüke lece`ale-nnâse ümmetev vâḥidetev velâ yezâlûne muḫtelifîn.

Türkçe:
Eğer Rabbin dileseydi insanları elbette ki bir tek ümmet yapardı. Ama birbirleriyle çekişmeye devam edeceklerdir.
İngilizce:
If thy Lord had so willed, He could have made mankind one people: but they will not cease to dispute.
Fransızca:
Et si ton Seigneur avait voulu, Il aurait fait des gens une seule communauté . Or, ils ne cessent d'être en désaccord (entre eux,)
Almanca:
Und hätte dein HERR es gewollt, hätte ER doch die Menschen zu einer einzigen Umma gemacht - sie aber bleiben uneins
Rusça:
Если бы твой Господь захотел, то Он сделал бы человечество единой общиной верующих. Однако они не перестают вступать в противоречия,
Arapça:
وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ أُمَّةً وَاحِدَةً ۖ وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer Rabbin dileseydi elbette bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Halbuki yine de ihtilaf edip duracaklardı.
Diyanet Vakfı:
Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.

illâ mer raḥime rabbük. veliẕâlike ḫaleḳahüm. vetemmet kelimetü rabbike leemleenne cehenneme mine-lcinneti vennâsi ecme`în.

Türkçe:
Rabbinin rahmet ettikleri müstesna. O, onları işte bunun için yaratmıştır. Rabbinin, "Yemin olsun ben cehennemi, tümden insanlar ve cinlerle dolduracağım!" sözü tamamlanacaktır.
İngilizce:
Except those on whom thy Lord hath bestowed His Mercy: and for this did He create them: and the Word of thy Lord shall be fulfilled: "I will fill Hell with jinns and men all together."
Fransızca:
sauf ceux à qui ton Seigneur a accordé miséricorde. C'est pour cela qu'Il les a créés. Et la parole de ton Seigneur s'accomplit : "Très certainement, Je remplirai l'Enfer de djinns et d'hommes, tous ensemble".
Almanca:
außer denjenigen, welchen dein HERR Gnade erwies - und dafür erschuf ER sie. Und die Bestimmung deines HERRN ist vollendet: "Gewiß, ICH werde Dschahannam mit Dschinn und Menschen, von beiden füllen.
Rusça:
за исключением тех, над кем смилостивился твой Господь. Он сотворил их для этого. Исполнится Слово твоего Господа: "Я непременно заполню Геенну джиннами и людьми - всеми вместе".
Arapça:
إِلَّا مَن رَّحِمَ رَبُّكَ ۚ وَلِذَٰلِكَ خَلَقَهُمْ ۗ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak Rabbinin rahmetle yarlığadığı kimseler başka. Onun içindir ki, onları yarattı. Ve Rabbinin "Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım" sözü böylece tamam oldu.
Diyanet Vakfı:
Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları bunun için yarattı. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım" sözü yerini buldu.

veküllen neḳuṣṣu `aleyke min embâi-rrusüli mâ nüŝebbitü bihî füâdek. vecâeke fî hâẕihi-lḥaḳḳu vemev`iżatüv veẕikrâ lilmü'minîn.

Türkçe:
Resullerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip sağlamlaştıracağımız her şeyi sana anlatıyoruz. Bunun içinde sana hak gelmiştir. Bunda, inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır.
İngilizce:
All that we relate to thee of the stories of the messengers,- with it We make firm thy heart: in them there cometh to thee the Truth, as well as an exhortation and a message of remembrance to those who believe.
Fransızca:
Et tout ce que Nous te racontons des récits des messagers, c'est pour en raffermir ton cœur. Et de ceux-ci t'est venue la vérité ainsi qu'une exhortation et un appel aux croyants.
Almanca:
Und alles berichten WIR dir von den Berichten über die Gesandten, um damit dein Herz zu festigen. Und darin kam zu dir die Wahrheit, Ermahnung und Erinnerung für dieMumin.
Rusça:
Мы рассказываем тебе повествования о посланниках для того, чтобы укрепить ими твое сердце. В этой суре к тебе явились истина, увещевание и напоминание для верующих.
Arapça:
وَكُلًّا نَّقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ ۚ وَجَاءَكَ فِي هَٰذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir.
Diyanet Vakfı:
Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.

veḳul lilleẕîne lâ yü'minûne-`melû `alâ mekânetiküm. innâ `âmilûn.

Türkçe:
İnanmayanlara de ki: "Yapabildiğinizi yapın, biz de işimizi yapıyoruz."
İngilizce:
Say to those who do not believe: "Do what ever ye can: We shall do our part;
Fransızca:
Et dis à ceux qui ne croient pas : "Oeuvrez autant que vous pouvez. Nous aussi, nous oeuvrons.
Almanca:
Und sag zu denjenigen, die den Iman nicht verinnerlichen: "Handelt euren Standpunkten entsprechend, wir handeln doch auch!
Rusça:
Скажи тем, которые не веруют: "Действуйте по своему усмотрению, и мы тоже будем действовать.
Arapça:
وَقُل لِّلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنَّا عَامِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İmana gelmeyen o kâfirlere de ki: "Elinizden geleni geri koymayın! Biz de yapacağımızı yapacağız."
Diyanet Vakfı:
İman etmeyenlere de ki: Elinizden geleni yapın! Biz de (gerekeni) yapmaktayız!

venteżirû. innâ münteżirûn.

Türkçe:
"Bekleyin, biz de bekliyoruz!"
İngilizce:
And wait ye! We too shall wait.
Fransızca:
Et attendez. Nous aussi nous attendons ! "
Almanca:
Und wartet nur ab, wir warten doch auch ab!"
Rusça:
Выжидайте, и мы тоже будем выжидать".
Arapça:
وَانتَظِرُوا إِنَّا مُنتَظِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz bekleyin görün, biz de bekleyip göreceğiz.
Diyanet Vakfı:
Bekleyin! Şüphesiz biz de beklemekteyiz!

velillâhi gaybü-ssemâvâti vel'arḍi veileyhi yürce`u-l'emru küllühû fa`büdhü vetevekkel `aleyh. vemâ rabbüke bigâfilin `ammâ ta`melûn.

Türkçe:
Göklerin ve yerin gizli bilgileri Allah'a aittir. Tüm iş ve oluş O'na döndürülür. O halde O'na kulluk et, O'na dayanıp güven! Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
İngilizce:
To Allah do belong the unseen (secrets) of the heavens and the earth, and to Him goeth back every affair (for decision): then worship Him, and put thy trust in Him: and thy Lord is not unmindful of aught that ye do.
Fransızca:
A Allah appartient l'Inconnaissable des cieux et de la terre, et c'est à Lui que revient l'ordre tout entier. Adore-Le donc et place ta confiance en Lui. Ton Seigneur n'est pas inattentif à ce que vous faites.
Almanca:
Und ALLAH gehört das Verborgene der Himmel und der Erde und Ihm unterliegen die Angelegenheiten - allesamt. So diene Ihm und übe Tawakkul Ihm gegenüber. Dein HERR ist nicht achtlos dem gegenüber, was ihr tut.
Rusça:
Аллаху ведомо сокровенное на небесах и на земле, и к Нему возвращаются дела. Посему поклоняйся Ему и уповай на Него, ибо Господь твой не находится в неведении о том, что вы совершаете.
Arapça:
وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الْأَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca Allah'a mahsustur. Her iş O'na döndürülür. Sen yalnızca O'na ibadet et ve yalnızca O'na dayan. Rabbin yaptıklarınızın hiçbirinden gafil değildir.
Diyanet Vakfı:
Göklerin ve yerin gaybı (sırrı) yalnız Allah'a aittir. Her iş O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na dayan! Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir.

elif-lâm-râ. tilke âyâtü-lkitâbi-lmübîn.

Türkçe:
Elif, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık Kitap'ın ayetleridir bunlar.
İngilizce:
A.L.R. These are the symbols (or Verses) of the perspicuous Book.
Fransızca:
Alif, Lam, Ra . Tels sont les versets du Livre explicite.
Almanca:
Alif-lam-raa . Diese sind die Ayat der deutlichen Schrift.
Rusça:
Алиф. Лам. Ра. Это - аяты ясного Писания.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar sana o açık seçik kitabın âyetleridir.
Diyanet Vakfı:
Elif. Lam. Ra. Bunlar, apaçık Kitab'ın ayetleridir.

innâ enzelnâhü ḳur'ânen `arabiyyel le`alleküm ta`ḳilûn.

Türkçe:
Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
İngilizce:
We have sent it down as an Arabic Qur'an, in order that ye may learn wisdom.
Fransızca:
Nous l'avons fait descendre, un Coran en [langue] arabe, afin que vous raisonniez.
Almanca:
Gewiß, WIR sandten sie als einen arabischen Quran hinab, damit ihr euch besinnt.
Rusça:
Воистину, Мы ниспослали его в виде Корана на арабском языке, чтобы вы могли понять его.
Arapça:
إِنَّا أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik.
Diyanet Vakfı:
Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.

naḥnü neḳuṣṣu `aleyke aḥsene-lḳaṣaṣi bimâ evḥaynâ ileyke hâẕe-lḳur'ân. vein künte min ḳablihî lemine-lgâfilîn.

Türkçe:
Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek, hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandın.
İngilizce:
We do relate unto thee the most beautiful of stories, in that We reveal to thee this (portion of the) Qur'an: before this, thou too was among those who knew it not.
Fransızca:
Nous te racontons le meilleur récit, grâce à la révélation que Nous te faisons dans le Coran même si tu étais auparavant du nombre des inattentifs (à ces récits).
Almanca:
WIR berichten dir von den schöneren Begebenheiten, indem WIR dir diesen Quran durch Wahy zuteil werden ließen. Und sicherlich warst du vor ihm einer der Achtlosen!
Rusça:
Мы рассказываем тебе самое прекрасное повествование, внушая тебе в откровении этот Коран, хотя прежде ты был одним из тех, кто ничего не ведал об этом.
Arapça:
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ هَٰذَا الْقُرْآنَ وَإِن كُنتَ مِن قَبْلِهِ لَمِنَ الْغَافِلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
Diyanet Vakfı:
(Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.

Sayfalar

Sayfa 235 beslemesine abone olun.