
veiẕâ nâdeytüm ile-ṣṣalâti-tteḫaẕûhâ hüzüvev vele`ibâ. ẕâlike biennehüm ḳavmül lâ ya`ḳilûn.
Türkçe:
Namaza/duaya çağırdığınızda onu oyun ve eğlence edindiler. Böyle yaptılar; çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur.
İngilizce:
When ye proclaim your call to prayer they take it (but) as mockery and sport; that is because they are a people without understanding.
Fransızca:
Et lorsque vous faites l'appel à la Salat, ils la prennent en raillerie et jeu. C'est qu'ils sont des gens qui ne raisonnent point.
Almanca:
Und wenn ihr zum rituellen Gebet ruft, treiben sie darüber Spott und Belustigung. Dies ist so, weil sie Menschen sind, die sich nicht besinnen.
Rusça:
Когда вы призываете на намаз, они насмехаются над ним и считают его развлечением. Это - потому, что они являются неразумными людьми.
Arapça:
وَإِذَا نَادَيْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًا ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.
Diyanet Vakfı:
Namaza çağırdığınız zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu davranış, onların düşünemeyen bir toplum olmalarındandır.

ḳul yâ ehle-lkitâbi hel tenḳimûne minnâ illâ en âmennâ billâhi vemâ ünzile ileynâ vemâ ünzile min ḳablü veenne ekŝeraküm fâsiḳûn.
Türkçe:
De ki: "Ey Ehlikitap! Sadece şunun için bizden hoşlanmıyorsunuz: Allah'a, bize indirilene, daha önce indirilene inanmışız. Doğrusu şu ki, sizin çoğunuz yoldan sapmış olanlardır."
İngilizce:
Say: "O people of the Book! Do ye disapprove of us for no other reason than that we believe in Allah, and the revelation that hath come to us and that which came before (us), and (perhaps) that most of you are rebellious and disobedient?"
Fransızca:
Dis : "ô gens du Livre ! Est-ce que vous nous reprochez autre chose que de croire en Allah, à ce qu'on a fait descendre vers nous et à ce qu'on a fait descendre auparavant ? Mais la plupart d'entre vous sont des pervers.
Almanca:
Sag: "Ihr Schriftbesitzer! Nehmt ihr uns etwas anderes übel als daß wir den Iman an ALLAH verinnerlicht haben und an das, was uns hinabgesandt wurde, und an das, was vorher hinabgesandt wurde, und daß die meisten von euch Fasiq sind?!"
Rusça:
Скажи: "О люди Писания! Неужели вы упрекаете нас только в том (или питаете к нам злобу только из-за того), что мы уверовали в Аллаха, в то, что ниспослано нам и что было ниспослано прежде, и в то, что большинство из вас являются нечестивцами?"
Arapça:
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنقِمُونَ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلُ وَأَنَّ أَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmışlarsınız".
Diyanet Vakfı:
(Onlara) şöyle de: Ey kitap ehli! Yalnızca Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.

ḳul hel ünebbiüküm bişerrim min ẕâlike meŝûbeten `inde-llâh. mel le`anehü-llâhü vegaḍibe `aleyhi vece`ale minhümü-lḳiradete velḫanâzîra ve`abede-ṭṭâgût. ülâike şerrum mekânev veeḍallü `an sevâi-ssebîl.
Türkçe:
De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tağut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar."
İngilizce:
Say: "Shall I point out to you something much worse than this, (as judged) by the treatment it received from Allah? those who incurred the curse of Allah and His wrath, those of whom some He transformed into apes and swine, those who worshipped evil;- these are (many times) worse in rank, and far more astray from the even path!"
Fransızca:
Dis : "Puis-je vous informer de ce qu'il y a de pire, en fait de rétribution auprès d'Allah ? Celui qu'Allah a maudit, celui qui a encouru Sa colère, et ceux dont Il a fait des singes, des porcs, et de même, celui qui a adoré le Tagut, ceux-là ont la pire des places et sont les plus égarés du chemin droit" .
Almanca:
Sag: "Soll ich euch in Kenntnis setzen über schlimmere Vergeltung als für dies, (was ihr uns verübelt), bei ALLAH?: Es ist (die Vergeltung für) denjenigen, wen ALLAH verflucht, über den ER zürnt und aus denen ER Affen, Schweine und Taghut-Anbeter machte." Diese haben die niedrigere Stellung und sind vom rechten Weg noch mehr verirrt.
Rusça:
Скажи: "Сообщить ли вам о тех, кто получит еще худшее воздаяние от Аллаха? Это - те, кого Аллах проклял, на кого Он разгневался, кого Он превратил в обезьян и свиней и кто поклонялся тагуту. Они займут еще более скверное место и еще больше сбились с прямого пути".
Arapça:
قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَٰلِكَ مَثُوبَةً عِندَ اللَّهِ ۚ مَن لَّعَنَهُ اللَّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ ۚ أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضَلُّ عَن سَوَاءِ السَّبِيلِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır".
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah'ın lanetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tağuta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.

veiẕâ câûküm ḳâlû âmennâ veḳad deḫalû bilküfri vehüm ḳad ḫaracû bih. vellâhü a`lemü bimâ kânû yektümûn.
Türkçe:
Size geldiklerinde "İnandık!" derler. Gerçekte ise küfürle girmiş, yine onunla çıkmışlardır. Neler saklıyor olduklarını Allah daha iyi bilir.
İngilizce:
When they come to thee, they say: "We believe": but in fact they enter with a mind against Faith, and they go out with the same but Allah knoweth fully all that they hide.
Fransızca:
Lorsqu'ils viennent chez vous, ils disent : "Nous croyons." Alors qu'ils sont entrés avec la mécréance et qu'ils sont sortis avec. Et Allah sait parfaitement ce qu'ils cachent.
Almanca:
Und wenn sie zu euch kommen, sagen sie: "Wir haben den Iman bekundet.", während sie selbst doch mit dem Kufr eingetreten und mit diesem fortgegangen sind. Und ALLAH kennt besser das, was sie zu verbergen pflegten.
Rusça:
Придя к вам, они сказали: "Мы уверовали". Однако они вошли с неверием и вышли с ним. Аллаху лучше знать, что они утаивали.
Arapça:
وَإِذَا جَاءُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَقَد دَّخَلُوا بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِهِ ۚ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.
Diyanet Vakfı:
Yanınıza inkarla girip yine inkarla çıktıkları halde size geldiklerinde "inandık" derler. Allah gizlediklerini daha iyi bilmektedir.

veterâ keŝîram minhüm yüsâri`ûne fi-l'iŝmi vel`udvâni veeklihimü-ssuḥt. lebi'se mâ kânû ya`melûn.
Türkçe:
Onların birçoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede yarıştıklarını görürsün. Ne kötüdür o yapmakta oldukları!
İngilizce:
Many of them dost thou see, racing each other in sin and rancour, and their eating of things forbidden. Evil indeed are the things that they do.
Fransızca:
Et tu verras beaucoup d'entre eux se précipiter vers le péché et l'iniquité, et manger des gains illicites. Comme est donc mauvais ce qu'ils oeuvrent !
Almanca:
Und du siehst viele von ihnen, wie sie sich beeilen, Verfehlungen und Übertretungen zu begehen und sich Verbotenes anzueignen. Und erbärmlich ist dies, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Ты видишь, что многие из них поспешают совершать грехи, враждовать и пожирать запретное. Воистину, скверно то, что они совершают.
Arapça:
وَتَرَىٰ كَثِيرًا مِّنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ ۚ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün. Bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!
Diyanet Vakfı:
Onlardan birçoğunun günah, düşmanlık ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne kadar kötüdür!

levlâ yenhâhümü-rrabbâniyyûne vel'aḥbâru `an ḳavlihimü-l'iŝme veeklihimü-ssuḥt. lebi'se mâ kânû yaṣne`ûn.
Türkçe:
Ruhbanları ve hahamları onları, günah oluşturan sözlerinden, haram yemekten alıkoysalardı olmaz mıydı? Ne kötüdür onların sınaat/teknoloji olarak üretmekte oldukları.
İngilizce:
Why do not the rabbis and the doctors of Law forbid them from their (habit of) uttering sinful words and eating things forbidden? Evil indeed are their works.
Fransızca:
Pourquoi les rabbins et les docteurs (de la Loi religieuse) ne les empêchent-ils pas de tenir des propos mensongers et de manger des gains illicites ? Que leurs actions sont donc mauvaises !
Almanca:
Würden die Gelehrten und Rabbiner sie doch nur abhalten, Verwerfliches zu bekunden und sich Verbotenes anzueignen. Und gewiß erbärmlich ist dies, was sie zu bewerkstelligen pflegten.
Rusça:
Почему же раввины и первосвященники не удерживают их от греховных речей и пожирания запретного? Воистину, скверно то, что они творят.
Arapça:
لَوْلَا يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ الْإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ ۚ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah olan bir söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!
Diyanet Vakfı:
Din adamları ve alimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!

veḳâleti-lyehûdü yedü-llâhi maglûleh. gullet eydîhim velü`inû bimâ ḳâlû. bel yedâhü mebsûṭatâni yünfiḳu keyfe yeşâ'. veleyezîdenne keŝîram minhüm mâ ünzile ileyke mir rabbike ṭugyânev veküfrâ. veelḳaynâ beynehümü-l`adâvete velbagḍâe ilâ yevmi-lḳiyâmeh. küllemâ evḳadû nâral lilḥarbi aṭfeehe-llâhü veyes`avne fi-l'arḍi fesâdâ. vellâhü lâ yüḥibbü-lmüfsidîn.
Türkçe:
Yahudiler dediler ki: "Allah'ın eli bağlıdır." Kendi elleri bağlandı/elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden onları iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar. Ama Allah, bozguncuları sevmez.
İngilizce:
The Jews say: "Allah's hand is tied up." Be their hands tied up and be they accursed for the (blasphemy) they utter. Nay, both His hands are widely outstretched: He giveth and spendeth (of His bounty) as He pleaseth. But the revelation that cometh to thee from Allah increaseth in most of them their obstinate rebellion and blasphemy. Amongst them we have placed enmity and hatred till the Day of Judgment. Every time they kindle the fire of war, Allah doth extinguish it; but they (ever) strive to do mischief on earth. And Allah loveth not those who do mischief.
Fransızca:
Et les Juifs disent : "La main d'Allah est fermée ! " Que leurs propres mains soient fermées, et maudits soient-ils pour l'avoir dit. Au contraire, Ses deux mains sont largement ouvertes : Il distribue Ses dons comme Il veut. Et certes, ce qui a été descendu vers toi de la part de ton Seigneur va faire beaucoup croître parmi eux la rébellion et la mécréance. Nous avons jeté parmi eux l'inimité et la haine jusqu'au Jour de la Résurrection. Toutes les fois qu'ils allument un feu pour la guerre, Allah l'éteint. Et ils s'efforcent de semer le désordre sur la terre, alors qu'Allah n'aime pas les semeurs de désordre.
Almanca:
Die Juden sagten, ALLAH sei geizig! Ihre Hände mögen gefesselt werden und sie selbst verflucht sein für das, was sie gesagt haben. Nein, sondern ER ist übergroßzügig. ER gibt, wie ER will. Und viele von ihnen wird das, was dir von deinem HERRN hinabgesandt wurde, gewiß zu noch mehr Übertretung und Kufr veranlassen. Und WIR haben zwischen ihnen die (gegenseitige) Feindschaft und Abneigung bis zum Tag der Auferstehung gesetzt. Jedesmal, als sie ein Feuer zum Krieg angezündet haben, hat ALLAH es ausgelöscht. Und sie bemühen sich auf der Erde um Verderben. Doch ALLAH liebt nicht die Verderben-Anrichtenden.
Rusça:
Иудеи сказали: "Рука Аллаха скована". Это их руки скованы, и они прокляты за то, что они сказали (или да будут скованы их руки, и да будут они прокляты за то, что они сказали). Его обе Руки простерты, и Он расходует, как пожелает. Ниспосланное тебе от твоего Господа приумножает во многих из них несправедливость и неверие. Мы посеяли между ними вражду и ненависть вплоть до Дня воскресения. Всякий раз, когда они разжигают огонь войны, Аллах тушит его. Они стремятся распространить на земле нечестие, но Аллах не любит распространяющих нечестие.
Arapça:
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ ۚ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا ۘ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا ۚ وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۚ كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِّلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ ۚ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا ۚ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozğunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.
Diyanet Vakfı:
Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lanet olasılar! Bilakis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.
