Sayfa 600

vetekûnü-lcibâlü kel`ihni-lmenfûş.

Türkçe:
Dağlar, didilmiş renkli yün gibi olur.
İngilizce:
And the mountains will be like carded wool.
Fransızca:
et les montagnes comme de la laine cardée;
Almanca:
und die Berge wie gezupfte Wolle sind.
Rusça:
а горы будут подобны расчесанной шерсти.
Arapça:
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.
Diyanet Vakfı:
Dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Karia!)

feemmâ men ŝeḳulet mevâzînüh.

Türkçe:
İşte o gün, tartıları ağır basan kişi,
İngilizce:
Then, he whose balance (of good deeds) will be (found) heavy,
Fransızca:
quant à celui dont la balance sera lourde
Almanca:
Also hinsichtlich desjenigen, dessen Gewogenes schwer ist,
Rusça:
Тогда тот, чья чаша Весов окажется тяжелой,
Arapça:
فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.
Diyanet Vakfı:
O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse.

fehüve fî `îşetir râḍiyeh.

Türkçe:
Evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir.
İngilizce:
Will be in a life of good pleasure and satisfaction.
Fransızca:
il sera dans une vie agréable;
Almanca:
so hat er ein angenehmes Leben.
Rusça:
обретет приятную жизнь.
Arapça:
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.
Diyanet Vakfı:
İşte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur.

veemmâ men ḫaffet mevâzînüh.

Türkçe:
Tartıları hafif çekeninse,
İngilizce:
But he whose balance (of good deeds) will be (found) light,-
Fransızca:
et quant à celui dont la balance sera légère,
Almanca:
Und hinsichtlich desjenigen, dessen Gewogenes leicht ist,
Rusça:
Тому же, чья чаша Весов окажется легкой,
Arapça:
وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.
Diyanet Vakfı:
Ameli yeğni olana gelince.

feümmühû hâviyeh.

Türkçe:
Anası, Hâviye'dir.
İngilizce:
Will have his home in a (bottomless) Pit.
Fransızca:
sa mère [destination] est un abîme très profond.
Almanca:
so ist seine Mutter Hawiya .
Rusça:
пристанищем будет Пропасть.
Arapça:
فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.
Diyanet Vakfı:
İşte onun anası (yeri, yurdu) Haviye'dir.

vemâ edrâke mâ hiyeh.

Türkçe:
Onun ne olduğunu sana bildiren nedir?
İngilizce:
And what will explain to thee what this is?
Fransızca:
Et qui te dira ce que c'est ?
Almanca:
Und was weißt du, was diese ist?!
Rusça:
Откуда ты мог знать, что это такое?
Arapça:
وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?
Diyanet Vakfı:
Nedir o (Haviye) bilir misin?

nârun ḥâmiyeh.

Türkçe:
Kızışmış bir ateştir o!
İngilizce:
(It is) a Fire Blazing fiercely!
Fransızca:
C'est un Feu ardent.
Almanca:
Es ist ein glühendes Feuer.
Rusça:
Это - жаркий Огонь!
Arapça:
نَارٌ حَامِيَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, kızgın bir ateştir.
Diyanet Vakfı:
Kızgın ateş!

elhâkümü-ttekâŝür.

Türkçe:
Aldatıp oyaladı o çokluk yarışı sizleri,
İngilizce:
The mutual rivalry for piling up (the good things of this world) diverts you (from the more serious things),
Fransızca:
La course aux richesses vous distrait,
Almanca:
Euch abgelenkt hat (die Sucht) nach Vermehrung,
Rusça:
Страсть к приумножению увлекает вас
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çoklukla övünmek, sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.
Diyanet Vakfı:
Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki,

ḥattâ zürtümü-lmeḳâbir.

Türkçe:
Öyle ki, ziyaret edip saydınız kabirleri.
İngilizce:
Until ye visit the graves.
Fransızca:
jusqu'à ce que vous visitiez les tombes .
Almanca:
bis ihr die Gräber besucht habt.
Rusça:
пока вы не посетите могилы.
Arapça:
حَتَّىٰ زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çoklukla övünmek, sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.
Diyanet Vakfı:
Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.

kellâ sevfe ta`lemûn.

Türkçe:
Ama iş öyle değil; yakında bileceksiniz!
İngilizce:
But nay, ye soon shall know (the reality).
Fransızca:
Mais non ! Vous saurez bientôt !
Almanca:
Gewiß, nein! Ihr werdet noch wissen.
Rusça:
Но нет! Скоро вы узнаете!
Arapça:
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır! Yakında bileceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Hayır! Yakında bileceksiniz!

Sayfalar

Sayfa 600 beslemesine abone olun.