
kellâ bel lâ tükrimûne-lyetîm.
Türkçe:
Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.
İngilizce:
Nay, nay! but ye honour not the orphans!
Fransızca:
Mais non ! C'est vous plutôt, qui n'êtes pas généreux envers les orphelins;
Almanca:
Gewiß, nein! Sondern ihr erweist dem Waisen keineWürde,
Rusça:
Вовсе нет! Вы сами не почитаете сироту,
Arapça:
كَلَّا ۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz,

velâ teḥâḍḍûne `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.
Türkçe:
Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz.
İngilizce:
Nor do ye encourage one another to feed the poor!-
Fransızca:
qui ne vous incitez pas mutuellement à nourrir le pauvre,
Almanca:
und ihr spornt zum Speisen des Bedürftigen nicht an,
Rusça:
не побуждаете друг друга кормить бедняка,
Arapça:
وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,

vete'külûne-ttürâŝe eklel lemmâ.
Türkçe:
Mirası derleyip toplayıp yiyorsunuz.
İngilizce:
And ye devour inheritance - all with greed,
Fransızca:
qui dévorez l'héritage avec une avidité vorace,
Almanca:
und ihr verzehrt die Erbschaft im vollständigen Verzehren,
Rusça:
жадно пожираете наследство
Arapça:
وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَّمًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oysa mirası öyle bir yiyorsunuz ki, haramhelal gözetmeden.
Diyanet Vakfı:
Haram helal demeden mirası yiyorsunuz.

vetüḥibbûne-lmâle ḥubben cemmâ.
Türkçe:
Malı, devşirip depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz.
İngilizce:
And ye love wealth with inordinate love!
Fransızca:
et aimez les richesses d'un amour sans bornes.
Almanca:
und ihr liebt das Vermögen in übergroßer Liebe.
Rusça:
и страстно любите богатство.
Arapça:
وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Malı öyle bir seviyorsunuz ki, yığmacasına.
Diyanet Vakfı:
Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.

kellâ iẕâ dükketi-l'arḍu dekken dekkâ.
Türkçe:
İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde,
İngilizce:
Nay! When the earth is pounded to powder,
Fransızca:
Prenez garde ! Quand la terre sera complètement pulvérisée,
Almanca:
Gewiß, nein! Wenn die Erde im Zerstampfen nach Zerstampfen zerstampft wird,
Rusça:
Но нет! Когда земля превратится в пыль
Arapça:
كَلَّا إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman,
Diyanet Vakfı:
Ama yeryüzü parça parça döküldüğü,

vecâe rabbüke velmelekü ṣaffen ṣaffâ.
Türkçe:
Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde,
İngilizce:
And thy Lord cometh, and His angels, rank upon rank,
Fransızca:
et que ton Seigneur viendra ainsi que les Anges, rang par rang,
Almanca:
und (die Anweisung) deines HERRN und die Engel in Reihen gereiht kamen,
Rusça:
и твой Господь придет с ангелами, выстроившимися рядами,
Arapça:
وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman,
Diyanet Vakfı:
Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır).
Sayfalar
