
eleyse ẕâlike biḳâdirin `alâ ey yuḥyiye-lmevtâ.
Türkçe:
Peki bunu yapan, ölüyü diriltmeye güç yetiremez mi?
İngilizce:
Has not He, (the same), the power to give life to the dead?
Fransızca:
Celui-là (Allah) n'est-Il pas capable de faire revivre les morts ?
Almanca:
Ist Dieser etwa nicht fähig, daß ER die Toten belebt?!
Rusça:
Неужели Он не способен воскресить мертвых?
Arapça:
أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Peki, bunu yapanın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?
Diyanet Vakfı:
Peki (bunları yapan) Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?

hel etâ `ale-l'insâni ḥînüm mine-ddehri lem yekün şey'em meẕkûrâ.
Türkçe:
İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan?
İngilizce:
Has there not been over Man a long period of Time, when he was nothing - (not even) mentioned?
Fransızca:
S'est-il écoulé pour l'homme un laps de temps durant lequel il n'était même pas une chose mentionnable ?
Almanca:
Überkam den Menschen eine Weile von der Zeit, wo er nichts Erwähnbares war?!
Rusça:
Неужели не прошло то время, когда человек был безвестен?
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.
Diyanet Vakfı:
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?

innâ ḫalaḳne-l'insâne min nuṭfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhü semî`am beṣîrâ.
Türkçe:
Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.
İngilizce:
Verily We created Man from a drop of mingled sperm, in order to try him: So We gave him (the gifts), of Hearing and Sight.
Fransızca:
En effet, Nous avons créé l'homme d'une goutte de sperme mélangé [aux composantes diverses] pour le mettre à l'épreuve. [C'est pourquoi] Nous l'avons fait entendant et voyant.
Almanca:
Gewiß, WIR erschufen den Menschen aus vermischter Nutfa, um ihn zu prüfen, dann machten WIR ihn hörend, sehend.
Rusça:
Мы создали человека из смешанной капли, подвергая его испытанию, и сделали его слышащим и зрячим.
Arapça:
إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.
Diyanet Vakfı:
Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.

innâ hedeynâhü-ssebîle immâ şâkirav veimmâ kefûrâ.
Türkçe:
Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör.
İngilizce:
We showed him the Way: whether he be grateful or ungrateful (rests on his will).
Fransızca:
Nous l'avons guidé dans le chemin, - qu'il soit reconnaissant ou ingrat -
Almanca:
Gewiß, WIR leiteten ihn zum Weg recht, entweder dankend oder äußerst kufr-betreibend.
Rusça:
Мы повели его путем либо благодарным, либо неблагодарным.
Arapça:
إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.

innâ a`tednâ lilkâfirîne selâsile veaglâlev vese`îrâ.
Türkçe:
Biz, nankörler için zincirler, bukağılar ve kızgın bir ateş hazırladık.
İngilizce:
For the Rejecters we have prepared chains, yokes, and a blazing Fire.
Fransızca:
Nous avons préparé pour les infidèles des chaînes, des carcans et une fournaise ardente.
Almanca:
Gewiß, WIR bereiteten den Kafir Ketten, Fesseln und Gluthitze vor.
Rusça:
Мы приготовили для неверующих цепи, оковы и пламя.
Arapça:
إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu biz, kafirler için zincirler; demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.

inne-l'ebrâra yeşrabûne min ke'sin kâne mizâcühâ kâfûrâ.
Türkçe:
İyilere gelince, onlar, karışımı kâfur olan bir kadehten içerler.
İngilizce:
As to the Righteous, they shall drink of a Cup (of Wine) mixed with Kafur,-
Fransızca:
Les vertueux boiront d'une coupe dont le mélange sera de camphre,
Almanca:
Gewiß, die Gütigen trinken vom Wein, der mit Kampfer vermischt ist,
Rusça:
А благочестивые будут пить из чаши вино, смешанное с камфарой.
Arapça:
إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.
Diyanet Vakfı:
İyiler ise, kafur katılmış bir kadehten (cennet şarabı) içerler.
Sayfalar
