Sayfa 435

 
00:00

veiy yükeẕẕibûke feḳad küẕẕibet rusülüm min ḳablik. veile-llâhi türce`u-l'ümûr.

Arapça:

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ ۚ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ

Türkçe:

Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önceki resuller de yalanlanmıştır. Bütün işler ve oluşlar Allah'a döndürülür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, senden önce birçok peygamberler de yalanlandılar. Bütün işler Allah'a döndürülür.

Diyanet Vakfı:

Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme); senden önceki peygamberler de yalanlanmıştır. Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülecektir.

İngilizce:

And if they reject thee, so were messengers rejected before thee: to Allah back for decision all affairs.

Fransızca:

Et s'ils te traitent de menteur, certes on a traité de menteurs des Messagers avant toi. Vers Allah cependant, tout est ramené.

Almanca:

Und sollten sie dich der Lüge bezichtigen, so wurden bereits vor dir Gesandte der Lüge bezichtigt. Und ALLAH unterliegen die Angelegenheiten.

Rusça:

Если они сочтут тебя лжецом, то ведь до тебя посланников также считали лжецами. Но дела возвращаются к Аллаху.

Açıklama:
 
00:00

yâ eyyühe-nnâsü inne va`de-llâhi ḥaḳḳun felâ tegurrannekümü-lḥayâtü-ddünyâ. velâ yegurranneküm billâhi-lgarûr.

Arapça:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا ۖ وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ

Türkçe:

Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın.

Diyanet Vakfı:

Ey insanlar! Allah'ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!

İngilizce:

O men! Certainly the promise of Allah is true. Let not then this present life deceive you, nor let the Chief Deceiver deceive you about Allah.

Fransızca:

ô hommes ! La promesse d'Allah est vérité. Ne laissez pas la vie présente vous tromper, et que le grand trompeur (Satan) ne vous trompe pas à propos d'Allah.

Almanca:

Ihr Menschen! Gewiß, ALLAHs Versprechen ist wahr. So lasst das diesseitige Leben euch nicht täuschen, und lasst keineswegs das Täuschende euch in ALLAH täuschen!

Rusça:

О люди! Воистину, обещание Аллаха истинно. Пусть не обольщает вас мирская жизнь, и пусть соблазнитель (сатана) не обольщает вас относительно Аллаха.

Açıklama:
 
00:00

inne-şşeyṭâne leküm `adüvvün fetteḫiẕûhü `adüvvâ. innemâ yed`û ḥizbehû liyekûnû min aṣḥâbi-sse`îr.

Arapça:

إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا ۚ إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ

Türkçe:

Şu bir gerçek ki, şeytan sizin için bir düşmandır. O halde siz de onu düşman tutun. Hiç kuşkusuz, o kendi hizbini cehennem yâranından olmaları için çağırır durur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü şeytan size düşmandır. Siz de onu düşman tutun. O etrafına toplanan taraftarlarını ancak cehennemliklerden olsunlar diye davet eder.

Diyanet Vakfı:

Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.

İngilizce:

Verily Satan is an enemy to you: so treat him as an enemy. He only invites his adherents, that they may become Companions of the Blazing Fire.

Fransızca:

Le Diable est pour vous un ennemi. Prenez-le donc pour un ennemi. Il ne fait qu'appeler ses partisans pour qu'ils soient des gens de la Fournaise.

Almanca:

Gewiß, der Satan ist für euch ein Feind, so nehmt ihn als Feind! Er ruft seine Partei nur dazu, von den Weggenossen der Gluthitze zu sein.

Rusça:

Воистину, сатана является вашим врагом, и относитесь к нему как к врагу. Он зовет свою партию к тому, чтобы они стали обитателями Пламени.

Açıklama:
 
00:00

elleẕîne keferû lehüm `aẕâbün şedîd. velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm magfiratüv veecrun kebîr.

Arapça:

الَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ

Türkçe:

Küfre sapanlar için şiddetli bir azap vardır. İman edip hayra ve barışa yönelik ameller işleyenlere gelince onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül olacaktır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İnkâr edenler için şiddetli bir azab vardır. İman edip salih amel işleyenler için de bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Diyanet Vakfı:

İnkar edenler için şüphesiz çetin bir azap var, iman edip iyi işler yapanlara da mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.

İngilizce:

For those who reject Allah, is a terrible Penalty: but for those who believe and work righteous deeds, is Forgiveness, and a magnificent Reward.

Fransızca:

Ceux qui ont mécru auront un dur châtiment, tandis que ceux qui croient et accomplissent les bonnes oeuvres auront un pardon et une grosse récompense.

Almanca:

Für diejenigen, die Kufr betrieben haben, ist eine harte Peinigung bestimmt. Und für diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, ist Vergebung und große Belohnung bestimmt.

Rusça:

Тем, которые не уверовали, уготованы тяжкие мучения. А тем, которые уверовали и совершали праведные деяния, уготованы прощение и великая награда.

Açıklama:
 
00:00

efemen züyyine lehû sûü `amelihî feraâhü ḥasenâ. feinne-llâhe yüḍillü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. felâ teẕheb nefsüke `aleyhim ḥaserât. inne-llâhe `alîmüm bimâ yaṣne`ûn.

Arapça:

أَفَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا ۖ فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۖ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Türkçe:

Ya o kişi? Yaptıklarının kötülüğü kendisine allanıp pullanmış da onu güzel görüvermiş. Doğrusu şu: Allah dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. O halde canın onlar için üzüntülere dalmasın. Hiç kuşkusuz, Allah onların ürettiklerini/ortaya koydukları oyunları çok iyi bilmektedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ya kötü ameli kendisine allanmış pullanmış da onu güzel görmüş olan kimse de mi (iman edip salih amel işleyenler gibi olacak)? Şüphe yok ki Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de doğru yola çıkarır. O halde canın onlara karşı hasretlerle (üzüntülerle) sıkılıp gitmesin. Çünkü Allah, onların bütün yaptıklarını bilir.

Diyanet Vakfı:

Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Allah dilediğini sapıklığa yöneltir, dilediğini doğru yola iletir. O halde onlar için üzülerek kendini helak etme. Allah onların ne yaptıklarını biliyor.

İngilizce:

Is he, then, to whom the evil of his conduct is made alluring, so that he looks upon it as good, (equal to one who is rightly guided)? For Allah leaves to stray whom He wills, and guides whom He wills. So let not thy soul go out in (vainly) sighing after them: for Allah knows well all that they do!

Fransızca:

Et quoi ! Celui à qui on a enjolivé sa mauvaise action au point qu'il la voit belle... ? - Mais Allah égare qui Il veut, et guide qui Il veut - Que ton âme ne se répande donc pas en regrets pour eux : Allah est Parfaitement Savant de ce qu'ils fabriquent.

Almanca:

Ist derjenige, dem das Schlechte seines Tuns schön gemacht wurde, und dem es gefiel, (etwa mit dem Rechtgeleiteten gleich zu setzen)? Also gewiß, ALLAH läßt abirren, wen ER will, und leitet recht, wen ER will! So laß deine Seele nicht ihretwegen unter Trauer leiden. Gewiß, ALLAH ist allwissend über das, was sie bewerkstelligen.

Rusça:

Разве тот, кому его злодеяние представлено прекрасным и кто считает его благом, равен тому, кто следует прямым путем? Воистину, Аллах вводит в заблуждение того, кого пожелает, и ведет прямым путем того, кого пожелает. Не изводи себя скорбью по ним. Воистину, Аллах знает о том, что они творят.

Açıklama:
 
00:00

vellâhü-lleẕî ersele-rriyâḥa fetüŝîru seḥâben fesuḳnâhü ilâ beledim meyyitin feaḥyeynâ bihi-l'arḍa ba`de mevtihâ. keẕâlike-nnüşûr.

Arapça:

وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَىٰ بَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ كَذَٰلِكَ النُّشُورُ

Türkçe:

Allah odur ki, rüzgârları gönderdi. Rüzgârlar bir bulut kaldırır. Derken onu ölü bir beldeye sevk ettik de ölümünden sonra toprağa onunla hayat verdik. İşte ölümünden sonra dirilme de böyledir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rüzgârları gönderip bir bulut kaldıran da Allah'tır. Derken biz o (bulutu) ölmüş bir beldeye sevketmişizdir. Böylece yeryüzüne ölmünden sonra onunla hayat veririz. İşte o dirilme de böyledir.

Diyanet Vakfı:

Rüzgarları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.

İngilizce:

It is Allah Who sends forth the Winds, so that they raise up the Clouds, and We drive them to a land that is dead, and revive the earth therewith after its death: even so (will be) the Resurrection!

Fransızca:

Et c'est Allah qui envoie les vents qui soulèvent un nuage que Nous poussons ensuite vers une contrée morte; puis, Nous redonnons la vie à la terre après sa mort. C'est ainsi que se fera la Résurrection.

Almanca:

Und ALLAH ist Derjenige, Der die Winde schickte, die dann Wolken aufwirbeln. Dann fuhren WIR sie zu einer toten Ortschaft, dann belebten WIR damit die Landschaft nach ihrem Tod. Solcherart ist die Erweckung.

Rusça:

Аллах - Тот, Кто посылает ветры, которые поднимают облака. Потом Мы гоним их в вымершие страны и оживляем ею (дождевою водой) землю после ее смерти. Таким же образом произойдет воскрешение.

Açıklama:
 
00:00

men kâne yürîdü-l`izzete felillâhi-l`izzetü cemî`â. ileyhi yaṣ`adü-lkelimu-ṭṭayyibü vel`amelu-ṣṣâliḥu yerfe`uh. velleẕîne yemkürûne-sseyyiâti lehüm `aẕâbün şedîd. vemekru ülâike hüve yebûr.

Arapça:

مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ ۚ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَمَكْرُ أُولَٰئِكَ هُوَ يَبُورُ

Türkçe:

Onur ve yücelik isteyen bilsin ki, onur ve yüceliğin tümü Allah'adır. Temiz ve güzel kelime O'na yükselir; hayra ve barışa yönelik amel de o kelimeyi yüceltir. Kötülükleri kuranlara/kötülükleri tuzak yapanlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır. Ve böylelerinin tuzağı tarumar olur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır. O'na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın olur.

Diyanet Vakfı:

Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah'a amel-i salih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.

İngilizce:

If any do seek for glory and power,- to Allah belong all glory and power. To Him mount up (all) Words of Purity: It is He Who exalts each Deed of Righteousness. Those that lay Plots of Evil,- for them is a Penalty terrible; and the plotting of such will be void (of result).

Fransızca:

Quiconque veut la puissance (qu'il la cherche auprès d'Allah) car la puissance tout entière est à Allah : vers Lui monte la bonne parole, et Il élève haut la bonne action . Et quand à ceux qui complotent de mauvaises actions, ils auront un dur châtiment. Cependant leur stratagème est voué à l'échec.

Almanca:

Wer die Würde anstrebt, so gehört ALLAH die Würde, insgesamt. Zu Ihm steigt das gute Wort, und das gottgefällig Guttun erhebt ER. Und für diejenigen, welche die gottmißfälligen Taten intrigieren, ist eine harte Peinigung bestimmt. Und die List dieser wird sicher nutzlos sein.

Rusça:

Если кто жаждет могущества, то ведь могущество целиком принадлежит Аллаху. К Нему восходит прекрасное слово, и Он возносит праведное деяние (или праведное деяние возносит прекрасное слово; или праведное деяние возносит человека). А тем, которые замышляют злодеяния, уготованы тяжкие мучения, и их замыслы окажутся безуспешными.

Açıklama:
 
00:00

vellâhü ḫaleḳaküm min türâbin ŝümme min nuṭfetin ŝümme ce`aleküm ezvâcâ. vemâ taḥmilü min ünŝâ velâ teḍa`u illâ bi`ilmih. vemâ yü`ammeru mim mü`ammeriv velâ yünḳaṣu min `umürihî illâ fî kitâb. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.

Arapça:

وَاللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا ۚ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ ۚ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ

Türkçe:

Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltılması da mutlaka bir kitapta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir damla sudan yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O'nun bilgisi olmadan ne bir dişi hamile olur, ne doğurur. Kendisine ömür verilenin de ömrünün uzatılması da, ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta yazılıdır. Şüphe yok ki bu, Allah'a göre kolaydır.

Diyanet Vakfı:

Allah sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır.

İngilizce:

And Allah did create you from dust; then from a sperm-drop; then He made you in pairs. And no female conceives, or lays down (her load), but with His knowledge. Nor is a man long-lived granted length of days, nor is a part cut off from his life, but is in a Decree (ordained). All this is easy to Allah.

Fransızca:

Et Allah vous a créés de terre, puis d'une goutte de sperme, Il vous a ensuite établis en couples. Nulle femelle ne porte ni ne met bas sans qu'Il le sache. Et aucune existence n'est prolongée ou abrégée sans que cela soit consigné dans un livre . Cela est vraiment facile pour Allah.

Almanca:

Und ALLAH erschuf euch aus Erde, dann aus einer Nutfa , dann machte euch zu Ehepaaren. Und keineWeibliche wird schwanger und sie entbindet nicht, es sei 2 denn nach Seinem Wissen. Und weder das Greisenalter wird ein Greis erreichen, noch wird von Seinem Lebensalter abgezogen außer nach einem Register. Gewiß, dies ist für ALLAH leicht.

Rusça:

Аллах создал вас из земли, затем - из капли, а затем сделал вас парами. Самка может зачать или родить только с Его ведома. Даруется долгожителю долгая жизнь или укорачивается его жизнь, все это есть в Писании (Хранимой скрижали). Воистину, это для Аллаха легко.

Açıklama:
Sayfa 435 beslemesine abone olun.