Sayfa 216

elâ inne evliyâe-llâhi lâ ḫavfün `aleyhim velâ hüm yaḥzenûn.

Türkçe:
Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar.
İngilizce:
Behold! verily on the friends of Allah there is no fear, nor shall they grieve;
Fransızca:
En vérité, les bien-aimés d'Allah seront à l'abri de toute crainte, et ils ne seront point affligés,
Almanca:
Ja! Die Wali von ALLAH, um sie gibt es weder Angst noch werden sie traurig sein.
Rusça:
Воистину, угодники Аллаха не познают страха и не будут опечалены.
Arapça:
أَلَا إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Açın gözünüzü! Allah'ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.
Diyanet Vakfı:
Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

elleẕîne âmenû vekânû yetteḳûn.

Türkçe:
Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır.
İngilizce:
Those who believe and (constantly) guard against evil;-
Fransızca:
Ceux qui croient et qui craignent [Allah].
Almanca:
Es sind diejenigen, die den Iman verinnerlichten Taqwa gemäß handelten.
Rusça:
Они уверовали и были богобоязненны.
Arapça:
الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ki, iman etmişler ve Allah'a karşı gelmekten sakınmışlardır.
Diyanet Vakfı:
Onlar, iman edip de takvaya ermiş olanlardır.

lehümü-lbüşrâ fi-lḥayâti-ddünyâ vefi-l'âḫirah. lâ tebdîle likelimâti-llâh. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.

Türkçe:
Dünya hayatında da âhirette de müjde vardır onlara. Allah'ın kelimelerinde değişme/değiştirme olmaz. İşte budur o büyük kurtuluş.
İngilizce:
For them are glad tidings, in the life of the present and in the Hereafter; no change can there be in the words of Allah. This is indeed the supreme felicity.
Fransızca:
Il y a pour eux une bonne annonce dans la vie d'ici-bas tout comme dans la vie ultime. - Il n'y aura pas de changement aux paroles d'Allah -. Voilà l'énorme succès !
Almanca:
Für sie gibt es im diesseitigen Leben frohe Botschaft sowie im Jenseits. Keine Abänderung gibt es für ALLAHs Worte. Dies ist der unermeßliche Gewinn.
Rusça:
Им предназначена радостная весть в этом мире и в Последней жизни. Слова Аллаха не подлежат отмене. Это - великое преуспеяние.
Arapça:
لَهُمُ الْبُشْرَىٰ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ ۚ لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah'ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur.
Diyanet Vakfı:
Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.

velâ yaḥzünke ḳavlühüm. inne-l`izzete lillâhi cemî`â. hüve-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe:
Onların sözü seni üzmesin. Tüm onur ve kudret Allah'ındır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.
İngilizce:
Let not their speech grieve thee: for all power and honour belong to Allah: It is He Who heareth and knoweth (all things).
Fransızca:
Que ce qu'ils disent ne t'afflige pas. La puissance toute entière appartient à Allah. C'est Lui qui est l'Audient, l'Omniscient.
Almanca:
Laß ihr Gerede dich nicht traurig machen! ALLAHgehört die Erhabenheit und Würde voll und ganz! ER ist Der Allhörende, Der Allwissende.
Rusça:
Пусть тебя не печалит то, что они говорят, ибо могущество целиком принадлежит Аллаху. Он - Слышащий, Знающий.
Arapça:
وَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ ۘ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا ۚ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Habibim, onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah'ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm) Onların (inkarcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.

elâ inne lillâhi men fi-ssemâvâti vemen fi-l'arḍ. vemâ yettebi`u-lleẕîne yed`ûne min dûni-llâhi şürakâ'. iy yettebi`ûne ille-żżanne vein hüm illâ yaḫruṣûn.

Türkçe:
Gözünüzü açın! Göklerde kim var yerde kim varsa Allah'ındır! Allah'ın yanında başka şeylere yalvaranlar, ortak koştuklarına uymuyorlar/Allah'ın yanında ortaklara yalvaranlar neyin ardı sıra gidiyorlar? Onlar sadece sanıya uyuyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar.
İngilizce:
Behold! verily to Allah belong all creatures, in the heavens and on earth. What do they follow who worship as His "partners" other than Allah? They follow nothing but fancy, and they do nothing but lie.
Fransızca:
C'est à Allah qu'appartient, ce qui est dans les cieux et ce qui est sur la terre. Que suivent donc ceux qui invoquent, en dehors d'Allah, [des divinités] qu'ils Lui associent ? Ils ne suivent que la conjecture et ne font que mentir.
Almanca:
Mit Sicherheit gehören ALLAH alle (Vernunftbegabten), die in den Himmeln und auf Erden sind. Und nicht folgen diejenigen, die anstelle von ALLAH andere anrufen, (in Wirklichkeit) Partnern. Sie folgen ausschließlich Spekulationen und sie lügen nur.
Rusça:
Воистину, Аллаху принадлежат те, кто на небесах, и те, кто на земле. А те, которые поклоняются помимо Аллаха другим божествам, следуют лишь предположениям и измышляют, что им вздумается.
Arapça:
أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ ۗ وَمَا يَتَّبِعُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ شُرَكَاءَ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Açın gözünüzü! Göklerde kim var, yerde kim varsa hep Allah'ındır. Allah'dan başkasına tapanlar dahi, Allah'a ortak koştuklarına uymuş olmuyorlar, ancak zanna uymuş oluyorlar. Ve yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Diyanet Vakfı:
İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. (O halde) Allah'tan başka ortaklara tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.

hüve-lleẕî ce`ale lekümü-lleyle liteskünû fîhi vennehâra mübṣirâ. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yesme`ûn.

Türkçe:
O, odur ki, içinde durup dinlenesiniz diye sizin için geceye vücut verdi, gündüzü de aydınlık kıldı. Hiç kuşkusuz, bunda, dinleyecek bir topluluk için ibretler vardır.
İngilizce:
He it is That hath made you the night that ye may rest therein, and the day to make things visible (to you). Verily in this are signs for those who listen (to His Message).
Fransızca:
C'est Lui qui vous a désigné la nuit pour que vous vous y reposiez, et le jour pour vous permettre de voir. Ce sont en vérité des signes pour les gens qui entendent !
Almanca:
ER ist Derjenige, Der euch die Nacht einrichtete, um darin zu ruhen, sowie den Tag mit Licht. Gewiß, darin sind zweifelsohne Ayat für Menschen, die zuhören.
Rusça:
Он - Тот, Кто сотворил для вас ночь, чтобы вы отдыхали в течение нее, и день для освещения. Воистину, в этом - знамения для тех, кто внимает.
Arapça:
هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, öyle bir Allah'dır ki, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi, göresiniz diye de gündüzü yaptı. Elbette bunda söz dinleyecek olan bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.
Diyanet Vakfı:
O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için yaratan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır.

ḳâlü-tteḫaẕe-llâhü veleden sübḥâneh. hüve-lganiyy. lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. in `indeküm min sülṭânim bihâẕâ. eteḳûlûne `ale-llâhi mâ lâ ta`lemûn.

Türkçe:
"Allah çocuk edindi!" dediler. Hâşâ! Allah bundan arınmıştır! O Ganî'dir, hiçbir şeye muhtaç olmaz! Göklerdekiler de yerdekiler de O'nundur. Elinizde, söylediğinize ilişkin hiçbir kanıt yok. Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?
İngilizce:
They say: "Allah hath begotten a son!" - Glory be to Him! He is self-sufficient! His are all things in the heavens and on earth! No warrant have ye for this! say ye about Allah what ye know not?
Fransızca:
Ils disent : "Allah S'est donné un enfant" Gloire et Pureté à Lui ! Il est le Riche par excellence. A Lui appartient tout ce qui est aux cieux et sur la terre; - vous n'avez pour cela aucune preuve . Allez-vous dire contre Allah ce que vous ne savez pas ?
Almanca:
Sie sagten: "ALLAH legte Sich ein Kind zu." Gepriesenerhaben bleibt ER. ER ist Der absolut Autarke! Ihm gehört alles, was in den Himmeln und auf Erden ist. Verfügt ihr etwa über Wissen darüber?! Sagt ihr etwa über ALLAH, was ihr kennt?!
Rusça:
Они говорят: "Аллах взял себе сына". Пречист Он! Он богат, и Ему принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Нет у вас никакого доказательства этому. Неужели вы наговариваете на Аллаха то, чего вы не знаете?
Arapça:
قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۖ هُوَ الْغَنِيُّ ۖ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ إِنْ عِندَكُم مِّن سُلْطَانٍ بِهَٰذَا ۚ أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Allah, kendine çocuk edindi". O, böyle şeylerden münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Bu hususta elinizde hiç bir delil yoktur. Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi neden söylüyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
(Müşrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. Haşa! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuğa) ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

ḳul inne-lleẕîne yefterûne `ale-llâhi-lkeẕibe lâ yüfliḥûn.

Türkçe:
De ki: "Allah hakkında yalan düzüp iftira edenler iflah etmeyeceklerdir!"
İngilizce:
Say: "Those who invent a lie against Allah will never prosper."
Fransızca:
Dis : "En vérité, ceux qui forgent le mensonge contre Allah ne réussiront pas".
Almanca:
Sag: "Gewiß, diejenigen, die im Namen ALLAHs Lügen erdichten, werden keinen Erfolg haben."
Rusça:
Скажи: "Воистину, те, которые возводят навет на Аллаха, не преуспеют!"
Arapça:
قُلْ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Allah'a iftira edenler elbette felah bulmazlar.
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.

metâ`un fi-ddünyâ ŝümme ileynâ merci`uhüm ŝümme nüẕîḳuhümü-l`aẕâbe-şşedîde bimâ kânû yekfürûn.

Türkçe:
Dünyada biraz nimetlenme, ardından dönüşleri bize! Sonra biz, inkâr ettikerinden ötürü şiddetli azabı onlara tattıracağız.
İngilizce:
A little enjoyment in this world!- and then, to Us will be their return, then shall We make them taste the severest penalty for their blasphemies.
Fransızca:
C'est une jouissance (temporaire) dans la vie d'ici-bas; puis ils retourneront vers Nous et Nous leur ferons goûter au dur châtiment, à titre de sanction pour leur mécréance.
Almanca:
Sie haben (vergängliche) Freuden und Gebrauchsgüter im diesseitigen Leben, dann wird ihre Rückkehr zu Uns sein, dann werden WIR sie die qualvolle Peinigung erfahren lassen für das, was sie an Kufr zu betreiben pflegten.
Rusça:
Они попользуются мирскими благами, а затем вернутся к Нам. И тогда Мы дадим им вкусить тяжкие мучения за то, что они не уверовали.
Arapça:
مَتَاعٌ فِي الدُّنْيَا ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ نُذِيقُهُمُ الْعَذَابَ الشَّدِيدَ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dünyadaki zevkler çabuk biter. Sonra dönüşleri bize olacaktır. Daha sonra da inkâr ettiklerinden dolayı o çetin azabı biz onlara tattıracağız.
Diyanet Vakfı:
Dünyada bir miktar geçim (sağlarlar), sonra dönüşleri bizedir; sonra da inkar etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara şiddetli azabı tattırırız.
Sayfa 216 beslemesine abone olun.