المطففين

 
00:00

veiẕe-nḳalebû ilâ ehlihimü-nḳalebû fekihîn.

Arapça:

وَإِذَا انقَلَبُوا إِلَىٰ أَهْلِهِمُ انقَلَبُوا فَكِهِينَ

Türkçe:

Ailelerine döndüklerinde, gülüp eğlenmeye koyulurlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı.

Diyanet Vakfı:

Ailelerine döndüklerinde, (alaylarından dolayı) keyiflenerek dönerlerdi.

İngilizce:

And when they returned to their own people, they would return jesting;

Fransızca:

et, retournant dans leurs familles, ils retournaient en plaisantant,

Almanca:

Und als sie zu ihren Familien zurückkehrten, kehrten sie freudenerregt zurück.

Rusça:

возвращаясь к своим семьям, они возвращались, шутя,

Açıklama:
 
00:00

veiẕâ raevhüm ḳâlû inne hâülâi leḍâllûn.

Arapça:

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ

Türkçe:

İnananları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar!" derlerdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı.

Diyanet Vakfı:

Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi.

İngilizce:

And whenever they saw them, they would say, "Behold! These are the people truly astray!"

Fransızca:

et les voyant, ils disaient : "Ce sont vraiment ceux-là les égarés".

Almanca:

Und als sie sie sahen, sagten sie: "Gewiß, diese sind doch Abirrende.

Rusça:

а завидя их, они говорили: "Воистину, эти впали в заблуждение".

Açıklama:
 
00:00

vemâ ürsilû `aleyhim ḥâfiżîn.

Arapça:

وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ

Türkçe:

Oysaki kendileri, inananlar üzerine bekçi gönderilmemişti.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

Diyanet Vakfı:

Halbuki onlar, müminleri denetleyici olarak gönderilmediler.

İngilizce:

But they had not been sent as keepers over them!

Fransızca:

Or, ils n'ont pas été envoyés pour être leurs gardiens.

Almanca:

Und über ihnen wurden keine Bewahrende entsandt."

Rusça:

Однако они не были посланы к ним хранителями.

Açıklama:
 
00:00

felyevme-lleẕîne âmenû mine-lküffâri yaḍḥakûn.

Arapça:

فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ

Türkçe:

İşte bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek.

Diyanet Vakfı:

İşte o gün (ahirette) de iman edenler kafirlere gülerler.

İngilizce:

But on this Day the Believers will laugh at the Unbelievers:

Fransızca:

Aujourd'hui, donc, ce sont ceux qui ont cru qui rient des infidèles

Almanca:

An diesem Tag also machen sich diejenigen, die den Iman verinnerlichten, über die Kafir lustig.

Rusça:

В тот день верующие будут смеяться над неверующими

Açıklama:
 
00:00

`ale-l'erâiki yenżurûn.

Arapça:

عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ

Türkçe:

Koltuklar üzerinde seyrediyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.

Diyanet Vakfı:

Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.

İngilizce:

On Thrones (of Dignity) they will command (a sight) (of all things).

Fransızca:

sur les divans, ils regardent.

Almanca:

Sie sind auf Liegen, sie schauen zu:

Rusça:

и созерцать на ложах.

Açıklama:
 
00:00

hel ŝüvvibe-lküffâru mâ kânû yef`alûn.

Arapça:

هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ

Türkçe:

Nankör kâfirler, yapmış olduklarıyla ödüllendirildiler mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı?

Diyanet Vakfı:

Kafirler yaptıklarının cezasını bulduar mı! (Elbette buldular.)

İngilizce:

Will not the Unbelievers have been paid back for what they did?

Fransızca:

Est-ce que les infidèles ont eu la récompense de ce qu'ils faisaient ?

Almanca:

"Wurde den Kafir vergolten, was sie zu machen pflegten?"

Rusça:

Разве неверующие не получат воздаяние за то, что они совершали?

Açıklama:

Sayfalar

المطففين beslemesine abone olun.