
feeḫaẕnâhü vecünûdehû fenebeẕnâhüm fi-lyemmi vehüve mülîm.
Arapça:
فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ
Türkçe:
Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp duruyordu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
Diyanet Vakfı:
Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
İngilizce:
So We took him and his forces, and threw them into the sea; and his was the blame.
Fransızca:
Nous le saisîmes ainsi que ses troupes, puis les jetâmes dans les flots, pour son comportement blâmable.
Almanca:
Dann bestraften WIR ihn mit seinen Soldaten, dann warfen WIR sie in den Fluß, während er tadelnswert war.
Rusça:
Мы схватили его вместе с войском и бросили их в море, и он был достоин порицания.
Açıklama:
