Arapça:
وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌ ۖ فَإِذَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ مُّحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ ۙ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ ۖ فَأَوْلَىٰ لَهُمْ
Çeviriyazı:
veyeḳûlü-lleẕîne âmenû levlâ nüzzilet sûratün. feiẕâ ünzilet sûratüm muḥkemetüv veẕükira fîhe-lḳitâlü raeyte-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍuy yenżurûne ileyke neżara-lmagşiyyi `aleyhi mine-lmevt. feevlâ lehüm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.
Diyanet İşleri:
İnananlar: "Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak" derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk gösterselerdi, onların iyiliğine olurdu.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve inananlar, derler ki: Bir sure indirilseydi; bir hükmü kesin sure indirildi mi ve onda, savaş anıldı mı da gönüllerinde hastalık olanları görürsün ki sana, ölümden baygınlık geçiriyorlarmış gibi baygınbaygın bakarlar; artık ölüm, onlara daha da uymaktadır.
Şaban Piriş:
İman edenler: Bir sûre indirilmeli değil mi? diyorlar. Muhkem bir sûre indirilip, içinde savaş anılınca, kalblerinde hastalık olanların sana, ölüm baygınlığı geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlar için en hayırlısı…
Edip Yüksel:
İnananlar, "(Savaşmaya izin veren) bir süre indirilse ya?" diyorlardı. Ancak hükmü açık bir sure indirilip de içinde savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık bulunanların, ölüm korkusuyla bayılan bir kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlar için uygun olan,
Ali Bulaç:
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
Suat Yıldırım:
İman edenler: “Keşke savaş hakkında bir sûre indirilseydi?” diyorlar.Fakat net ve kesin bir sûre indirilip de içinde savaşma emri zikredilince, kalplerinde hastalık bulunanların, ölüm sekeratına giren kimsenin bakışı gibi boş gözlerle sana baktıklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin! [4,77]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve imân edenler derler ki: «Bir sûre indirilmiş olmalı değil mi idi?». Vaktâ ki, bir muhkem sûre indirildi ve onda savaş zikredildi, kalblerinde bir hastalık olanları gördük ki, sana ölümden baygın kimsenin bakışı gibi bakıyorlar. Artık (ölüm) onlara daha layıktır.
Yaşar Nuri Öztürk:
İman edenler derler ki: "Bir sure indirilseydi olmaz mıydı?" Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde maraz olanların, ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur.
Bekir Sadak:
Bu, Allah´in indirdigini begenmeyen kimselerin: «Biz bazi islerde size itaat edecegiz» demelerindendir. Allah onlarin gizlediklerini bilir.
İbni Kesir:
İman etmiş olanlar
Adem Uğur:
İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!
İskender Ali Mihr:
Ve âmenû olanlar: “(Savaşı emreden) bir sure indirilmeli değil miydi?” derler. Sonra da muhkem (hükmü açık ve kesin) bir sure indirilince ve onun içinde savaş zikrolunuyorsa (bahsediliyorsa), kalplerinde hastalık olanların, üzerlerine ölüm hali çökmüş gibi bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar için en iyi (en uygun) olan odur ki…
Celal Yıldırım:
İmân edenler derler ki, «savaş hakkında bir sûre indirilseydi ya..» Muhkem bir sûre indirilip onda savaştan (onun farziyetinden) söz edilince kalblerinde hastalık bulunanlar, ölüm komasına giren kimsenin bakışı gibi baygın gözleriyle sana bakıp durduklarını görürsün. Korktukları başlarına gelsin !.
Tefhim ul Kuran:
İman etmekte olanlar, derler ki: «(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?» Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sûre indirildiği zaman, kalplerinde hastalık bulunanların üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla:
Fransızca:
Ceux qui ont cru disent : "Ah ! Si une Sourate descendait ! " Puis, quand on fait descendre une Sourate explicite et qu'on y mentionne le combat, tu vois ceux qui ont une maladie au cur te regarder du regard de celui qui s'évanouit devant la mort. Seraient bien préférables pour eux
İspanyolca:
Los creyentes dicen: «¿Por qué no se revela una sura?» Pero, cuando se revela una sura unívoca en la que se menciona el combate, ves que los enfermos de corazón te miran como mira uno a quien ronda la muerte. Más les valdría
İtalyanca:
I credenti dicono: «Perché non è stata fatta scendere una sura?». Quando poi viene rivelata una sura esplicita, in cui viene menzionato il combattimento, vedi coloro che hanno una malattia nel cuore guardarti con lo sguardo di chi è obnubilato davanti alla morte. Per voi sarebbe meglio
Almanca:
Und diejenigen, die den Iman verinnerlichten, sagen: "Würde doch eine Sura hinabgesandt!" Und wenn eine eindeutige Sura hinabgesandt wurde und darin der Kampf erwähnt wurde, sahst du diejenigen, in deren Herzen Krankheit ist, dich anschauen wie das Starren desjenigen, der während des Sterbens bewußtlos wird. Also Niedergang nahe sich ihnen!
Çince:
信道的人们说:怎么不降示一章经呢?当一章明确的经文降下,而其中提及战争的时候,你会看到心中有病的人们将象临死时昏晕的人那样瞪着眼看你。伤哉他们!
Hollandaca:
De ware geloovigen zeggen: Werd er niet eene Soera geopenbaard, waarin de oorlog tegen de ongeloovigen wordt bevolen? Maar als een Hoofdstuk zonder eenige dubbelzinnigheid is geopenbaard, en de oorlog daarin is vermeld, zult gij hen, in wier hart een gebrek is , naar u zien blikken, met het gelaat van iemand, die door den dood wordt overschaduwd. Maar gehoorzaamheid en datgene te spreken, wat gepast is, zou verkieslijker voor hen wezen.
Rusça:
Верующие говорят: "Почему не ниспослана сура о джихаде?" Когда же ясная сура, в которой упоминалось сражение, была ниспослана, ты увидел, что те, чьи сердца поражены недугом, смотрят на тебя взглядом потерявших сознание перед смертью. Для них предпочтительнее
Somalice:
Waxay kuwa xaqa rumeeyay dhahaan Maa la soo dejiyo Suurad, markiise la soodajiyo Suurad sugan Dagaalkana (Jahaadkana) lagu sheego waxaad arkaysaa kuwa quluubta ka buka oo ku soo fiirin (Nabiyow) sida Ruux sakaraad hayo oo kale, halaag baynamutaan kuwaasi.
Swahilice:
Na Waumini wanasema: Kwa nini haiteremshwi Sura? Na inapo teremshwa Sura madhubuti na ikatajwa ndani yake khabari ya vita, utawaona wenye maradhi katika nyoyo zao wanakutazama mtazamo wa anaye zimia kwa mauti. Basi ni bora kwao
Uygurca:
مۆمىنلەر (جىھادنى تەلەپ قىلىش يۈزىسىدىن): «نېمىشقا (جىھاد ئەمرى قىلىنغان) بىرەر سۈرە نازىل قىلىنمىدى؟» دەيدۇ، جىھاد زىكرى قىلىنغان ئېنىق سۈرە نازىل قىلىنغاندا، دىللىرىدا كېسەل بارلار (يەنى مۇناپىقلارنىڭ) ساڭا ئۆلۈم ئالدىدا (ئۆلۈمدىن قورقۇپ) ئايلىنىپ كەتكەن ئادەمدەك قاراۋاتقانلىقىنى كۆرىسەن، (ئى مۇھەممەد!) (ئۇلارنىڭ ساڭا) ئىتائەت قىلىشى ۋە چىرايلىق سۆز قىلىشى ئۇلار ئۈچۈن ئەلۋەتتە ياخشى ئىدى، ئۇرۇش قارار قىلىنغان چاغدا، ئۇلار اﷲ قا سادىق بولۇشسا ئەلۋەتتە ئۇلار ئۈچۈن ياخشى ئىدى
Japonca:
信仰する者たちは,「どうして1章〔スーラ〕が下って来ないのか。」と言う。ところが断固たる1章が下され,その中で戦闘のことが述べられると,心に病の宿る者たちは,今にも死に臨むような弱々しい瞼であなたを見よう。災あれ(かれらは死んだ方がいい。)
Arapça (Ürdün):
«ويقول الذين آمنوا» طلبا للجهاد «لولا» هلا «نزلت سورة» فيها ذكر الجهاد «فإذا أنزلت سورة محكمة» أي لم ينسخ منها شيء «وذكر فيها القتال» أي طلبه «رأيت الذين في قلوبهم مرض» أي شك وهم المنافقون «ينظرون إليك نظر المغشي عليه من الموت» خوفا منه وكراهة له، أي فهم يخافون من القتال ويكرهونه «فأولى لهم» مبتدأ خبره.
Hintçe:
और मोमिनीन कहते हैं कि (जेहाद के बारे में) कोई सूरा क्यों नहीं नाज़िल होता लेकिन जब कोई साफ़ सरीही मायनों का सूरा नाज़िल हुआ और उसमें जेहाद का बयान हो तो जिन लोगों के दिल में (नेफ़ाक़) का मर्ज़ है तुम उनको देखोगे कि तुम्हारी तरफ़ इस तरह देखते हैं जैसे किसी पर मौत की बेहोशी (छायी) हो (कि उसकी ऑंखें पथरा जाएं) तो उन पर वाए हो
Tayca:
และบรรดาผู้ศรัทธากล่าวว่า ทำไม่สักซูเราะฮฺหนึ่งจึงไม่ถูกประทานลงมา? ครั้นเมื่อซูเราะฮฺหนึ่งที่รัดกุมชัดเจนถูกประทานลงมา และได้มีการทำสงครามถูกรวมไว้ในนั้น เจ้าจะเห็นบรรดาผู้ที่ในหัวใจของพวกเขามีโรคจะจ้องมองไปยังเจ้าเสมือนการมองของผู้เป็นลมใกล้จะตาย ดังนั้นความหายนะจงประสบแก่พวกเขาเถิด
İbranice:
אלה אשר האמינו אומרים, מדוע לא הורדה 'סורה?' וכאשר הורדה 'סורה' ברורה אשר נזכר בה דבר הלחימה ראית את אלה אשר חולי בלבם מביטים עליך כמתעלפים מפחד המוות. ראוי יותר היה להם
Hırvatça:
Oni koji vjeruju govore: "Zašto se ne objavi jedna sura. A kada se objavi jasna sura i u njoj se spomene borba, ti vidiš one u čijim je srcima bolest kako te gledaju pogledom pred smrt onesviješćenog! A preči bi im bili
Rumence:
Cei care cred spun: “De ce nu ni se pogoară o sură?” Când li se pogoară însă o sură întărită în care li se aminteşte lupta, îi vezi pe cei care au boala în inimă privindu-te de parcă ar fi pe moarte,
Transliteration:
Wayaqoolu allatheena amanoo lawla nuzzilat sooratun faitha onzilat sooratun muhkamatun wathukira feeha alqitalu raayta allatheena fee quloobihim maradun yanthuroona ilayka nathara almaghshiyyi AAalayhi mina almawti faawla lahum
Türkçe:
İman edenler derler ki: "Bir sure indirilseydi olmaz mıydı?" Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde maraz olanların, ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur.
Sahih International:
Those who believe say, "Why has a surah not been sent down? But when a precise surah is revealed and fighting is mentioned therein, you see those in whose hearts is hypocrisy looking at you with a look of one overcome by death. And more appropriate for them [would have been]
İngilizce:
Those who believe say, "Why is not a sura sent down (for us)?" But when a sura of basic or categorical meaning is revealed, and fighting is mentioned therein, thou wilt see those in whose hearts is a disease looking at thee with a look of one in swoon at the approach of death. But more fitting for them-
Azerbaycanca:
Mö’minlər: “Kaş (cihad barəsində) bir surə nazil olaydı!” – deyirdilər. Elə ki möhkəm bir surə nazil olub orada döyüş (cihad əmri) bildirildi, (ya Rəsulum!) qəlblərində mərəz (şəkk və nifaq mərəzi) olanların sənə ölüm qorxusundan bayılmış kimsənin baxışı ilə baxdıqlarını gördün! Amma onlara daha çox yaraşardı -
Süleyman Ateş:
İnananlar: " (Savaş hakkında) Bir sure indirilmeli değil miydi?" derler. Fakat hükmü açık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince, kalblerinde hastalık bulunanların sana ölümden bayılıp düşen kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Onlara ölüm gerektir.
Diyanet Vakfı:
İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sure indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!
Erhan Aktaş:
Îmân Edenler, “Bir sûre(1) indirilmeli değil miydi” derler. Sonra savaştan söz eden, hükmü kesin bir sûre indirilince, kalpleri hastalıklı kimselerin, sana, sanki üzerlerine ölüm hâli çökmüş kimseler gibi baygın baygın baktıklarını görürsün. Oysa onlar için uygun olanı;
Kral Fahd:
İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!
Hasan Basri Çantay:
İman edenler «(Cihâd hakkında) bir sûre indirilmeli değil miydi?» derler (di). Fakat hükmü baakıy bir sûre indirilib de içinde muhaarebe zikr olununca kalblerinde maraz bulunanların —ölüm (zamanında) üstlerine baygınlık gelmiş olanların bakışı gibi— sana bakmakda olduklarını gördün. Hay (o korkdukları) başlarına gelesi adamlar!
Muhammed Esed:
İmana ermiş olanlar: "(Bize mücadele izni veren) bir vahiy indirilmeli değil miydi?" derler. Ama, şimdi savaştan bahseden açık ve kesin hükümlü bir vahiy indirildiğinde kalpleri hastalıklı olanların, sana (ey Muhammed,) ölüm korkusundan bayılmaktaymış gibi baktıklarını görürsün! Ve fakat onlar için en iyisi,
Gültekin Onan:
İnananlar derler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
İman edenler diyorlar ki: “- (Cihada dair) bir sûre indirilseydi!...” Derken açık ve kesin bir sûre indirilip onda savaş anılınca, kalblerinde bir maraz (nifak) bulunanları görüyorsun: Sana öyle bir bakış bakıyorlar ki, ölümden baygınlık gelmiş kimsenin bakışına benziyor. Onun da başlarına gelmesi pek yakındır.
Portekizce:
Os fiéis dizem: Por que não nos foi revelada uma surata? Porém, quando é revelada uma surata peremptória, em que semenciona o combate, tu vês os que abrigam a morbidez em seus corações, que te olham com olhares de quem está na agoniada morte. É melhor para eles.
İsveççe:
DE TROENDE säger: "Varför har inget budskap [med befallning att gå till strid] ännu uppenbarats?" Men när ett budskap med fasta och klara föreskrifter om krig uppenbaras, ser du [Muhammad] hur de som har tvivlets sjuka i sina hjärtan ser på dig med den slocknade blicken hos den som är nära döden. Men vad de bör göra är att
Farsça:
مؤمنان می گویند: چرا سوره ای [در رابطه با فرمان جهاد] نازل نمی شود؟ ولی هنگامی که سوره ای محکم و بی شبهه نازل می شود و در آن از جهاد سخن به میان آمده است، آنان را که در دل هایشان بیماری است، می بینی مانند کسی که در بیهوشی مرگ افتاده، به تو می نگرند و سزاوارشان هم [به سبب بیماردلی] همین حالت است.
Kürtçe:
ئەوانەی باوەڕیان ھێناوە دەڵێن بۆچی سورەتێك (لەقورئان) نانێردرێتە خوارەوە؟ (دەربارەی جەنگ وجیھاد) کەچی کاتێك سورەتێکی ڕوون ودامەزراو نێرابێتە خوارەوە وتیایدا باسی جەنگ کرا بێت، دەبینی ئەو کەسانەی کە لەدڵیاندا نەخۆشی (دوو ڕوویی) ھەیە، تەماشای تۆ دەکەن وەك تەماشا کردنی کەسێك کە لە ترسی مردن لە ھۆشی خۆی چووبێت بۆ ئەوان واچاکتر بوو
Özbekçe:
Ва иймон келтирганлар, бирон сура нозил қилинса эди, дерлар. Вақтики, аниқ сура нозил қилиниб, унда уруш зикр қилинса, қалбларида касали борларни сенга жон бераётганнинг қарашидек қараётганини кўрасан.
Malayca:
Dan (kerana gemarkan pahala berjuang menegakkan Islam) orang-orang yang beriman berkata: "Alangkah baiknya sekiranya diturunkan satu surah (dari Al-Quran, yang memerintahkan kami berjuang)?" Maka apabila diturunkan satu surah (dari Al- Quran) yang tegas keterangannya dan tersebut padanya hukum-hukum yang mewajibkan perang Jihad (menentang pencerobohan musuh), sudah tentu engkau akan melihat orang-orang yang ada penyakit (kufur) dalam hatinya memandang kepadamu dengan terbeliak matanya kerana gerun takut menghadapi mati; dengan yang demikian, maka kebinasaanlah lebih hampir kepada mereka.
Arnavutça:
E, thonë ata që kanë besuar: “Sikur të ishte shpallur një sure!” E, kur u shpall një sure e qartë dhe në të u përmend (obligimi) i luftës, i sheh ti ata zemrash të sëmuara (me besim të dyshimtë), si të shikojnë ty me shikimin si të agonisë së jetës! E, më e përshtatshme do të ishte për ata –
Bulgarca:
Вярващите казват: “Да бе низпослана сура [за сражение]!” А щом бъде низпослана неотменима сура и в нея се споменава за сражение, виждаш как онези, в чиито сърца има болест, те гледат с поглед на изпаднал в несвяст пред смъртта. А най-достойното за тях
Sırpça:
А они који верују говоре: “Зашто се не објави једно поглавље?” А кад би објављено једно поглавље и у њему би споменута борба, ти си могао видети оне чија су срца болесна како те гледају погледом пред смрт онесвешћеног! Тешко њима!
Çekçe:
A říkají ti, kdož uvěřili: 'Proč nebyla seslána nějaká súra?' A když je seslána súra moudře stanovená a je v ní zmíněn boj, tu vidíš ty, v jichž srdcích je choroba, dívat se na tebe pohledem člověka obestřeného mrákotami předsmrtnými. Vhodnější pro ně by
Urduca:
جو لوگ ایمان لائے ہیں وہ کہہ رہے تھے کہ کوئی سورت کیوں نہیں نازل کی جاتی (جس میں جنگ کا حکم دیا جائے) مگر جب ایک محکم سورت نازل کر دی گئی جس میں جنگ کا ذکر تھا تو تم نے دیکھا کہ جن کے دلوں میں بیماری تھی وہ تمہاری طرف اس طرح دیکھ رہے ہیں جیسے کسی پر موت چھا گئی ہو افسوس اُن کے حال پر
Tacikçe:
Касоне, ки имон овардаанд, мегӯянд: «Чаро аз ҷониби Худо сурае нозил намешавад?» Чун сурае аз муҳқамот нозил шавад, ки дар оя сухан аз ҷанг рафта бошад, ононро, ки дар дилашон маразе ҳаст, бинӣ, ки чун касе, ки беҳушии марг бар ӯ ғолиб шуда, ба ту менигаранд. Пас барояшоя шоистатар
Tatarca:
Мөэминнәр әйттеләр: "Сугышка өндәгән аятьләр иңсә яхшы булыр иде", – дип. Кайчан бер аять иңдерелеп сугыш зекер ителсә, күңелләрендә Аллаһуга каршы чир булган монафикъларны күрерсең, алар үлемнән куркып һушы киткән кешенең каравы кеби сиңа карарлар, чөнки алар яратмаган үлем сугышта аларга якын киләдер.
Endonezyaca:
Dan orang-orang yang beriman berkata: "Mengapa tiada diturunkan suatu surat?" Maka apabila diturunkan suatu surat yang jelas maksudnya dan disebutkan di dalamnya (perintah) perang, kamu lihat orang-orang yang ada penyakit di dalam hatinya memandang kepadamu seperti pandangan orang yang pingsan karena takut mati, dan kecelakaanlah bagi mereka.
Amharca:
እነዚያም ያመኑት ሰዎች (መታገል ያለባት) «ሱራ አትወርድም ኖሮአልን?» ይላሉ፡፡ የጠነከረችም ሱራ በተወረደችና በውስጧም መጋደል በተወሳ ጊዜ እነዚያን በልቦቻቸው ውስጥ (የንፍቅና) በሺታ ያለባቸውን ሰዎች ከሞት የኾነ መከራ በርሱ ላይ እንደ ወደቀበት ሰው አስተያየት ወዳንተ ሲመለከቱ ታያቸዋለህ፡፡ ለእነሱም ወዮላቸው፡፡
Tamilce:
(இந்த எதிரிகளிடம் போர் புரிய வேண்டும் என்ற கட்டளை அடங்கிய) ஓர் அத்தியாயம் இறக்கப்பட வேண்டாமா என்று நம்பிக்கையாளர்கள் கூறுகிறார்கள். ஆக, (சட்டங்கள்) உறுதி செய்யப்பட்ட ஓர் அத்தியாயம் இறக்கப்பட்டு, அதில் (எதிரிகளிடம்) போர் (செய்யுங்கள் என்ற கட்டளை) பற்றி கூறப்பட்டால் தங்கள் உள்ளங்களில் நோய் உள்ள (நய)வ(ஞ்சக)ர்கள் மயக்கமுற்றவர்கள் பார்ப்பதுபோல் மரண பயத்தால் உம் பக்கம் பார்ப்பார்கள். ஆக, அவர்களுக்குக் கேடுதான்.
Korece:
믿는 자들은 말하니 왜 우 리에게 말씀이 계시되지 않느뇨 그러나 말씀이 계시되고 그 안에 성전하라 언급되니 마음이 병들어죽음에 이르는 자가 쳐다보는 것 처럼 그대를 바라보는 자들을 그 대가 보리니 그들에게 재앙이 있 을 것이라
Vietnamca:
Những ai có đức tin nói: “Giá như có một chương kinh (nói về việc chiến đấu) được ban xuống cho chúng tôi!” Nhưng khi có một chương (mang nội dung) cụ thể được ban xuống trong đó có đề cập đến việc chiến đấu thì Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) sẽ thấy những kẻ mà trong lòng chúng mang một chứng bệnh (đạo đức giả) sẽ đưa mắt nhìn Ngươi với cái nhìn của một người thất thần sắp chết (do sợ hãi). Vì vậy, thật đáng đời cho chúng!
Ayet Linkleri: