Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

47

Sûredeki Ayet No: 

21

Ayet No: 

4566

Sayfa No: 

509

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَّعْرُوفٌ ۚ فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ

Çeviriyazı: 

ṭâ`atüv veḳavlüm ma`rûfün. feiẕâ `azeme-l'emr. felev ṣadeḳu-llâhe lekâne ḫayral lehüm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

Diyanet İşleri: 

İnananlar: "Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak" derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk gösterselerdi, onların iyiliğine olurdu.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

İtaat etmek ve güzel söz söylemek gerekti, derken işe iyice sarılınca da Allah'ın gerçek söylediğini kabul etselerdi görürlerdi ki bu, kendilerine daha da hayırlı olmaktadır.

Şaban Piriş: 

İtaat ve güzel bir sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

Edip Yüksel: 

İtaat etmek ve güzel konuşmaktır. İş kararlaştırılınca ALLAH'a karşı dürüst olsalar kendileri için iyi olurdu.

Ali Bulaç: 

İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.

Suat Yıldırım: 

Onlara düşen: İtaat etmek ve tatlı söz söylemektir. İş ciddiye bindiğinde,Allah'a verdikleri sözde dursalardı, kendileri için elbette daha hayırlı olurdu.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(Onlar için) İtaat ve güzel söz (yaraşır). Sonra (savaş) emri, kat´iyyet kesbedince eğer Allah´a sadâkatta bulunsalar idi elbette kendileri için hayırlı olurdu.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İtaat ve güzel bir söz! İş budur. İş ciddileşince, Allah'a verdikleri söze sadık olsalardı kendileri için daha iyi olurdu.

Bekir Sadak: 

Melekler, onlarin yuzlerine ve sirtlarina vurarak canlarini alirken durumlari nice olur?

İbni Kesir: 

İtaat ve güzel söz. Bunun için iş ciddileşince derhal Allah´a sadakat gösterselerdi

Adem Uğur: 

(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah´a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

İskender Ali Mihr: 

İtaat ve maruf sözdür. Fakat bir işe azmedildiğinde o zaman Allah´a sadık olsalardı, muhakkak ki onlar için daha hayırlı olurdu.

Celal Yıldırım: 

(Onlara gereken,) itaat ve güzel bir sözdür. İş, ciddileşip kesinlik kazanınca, Allah´a sadakatlerini gösterselerdi, elbette kendileri için çok hayırlı olurdu.

Tefhim ul Kuran: 

İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet onlar Allah´a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.

Fransızca: 

une obéissance et une parole convenable. Puis, quand l'affaire est décidée , il serait mieux pour eux certes, de se montrer sincères vis-à-vis d'Allah.

İspanyolca: 

obedecer y hablar como es debido. Y, una vez tomada una decisión, lo mejor para ellos sería que fuesen sinceros con Alá.

İtalyanca: 

obbedire e parlare onestamente. Quando fosse stabilito il da farsi, sarebbe meglio per loro che si mostrassero sinceri di fronte ad Allah.

Almanca: 

Gehorsam und gebilligtes Wort (ist besser für sie). Und wenn die Angelegenheit ernst wird, würden sie ALLAH gegenüber wahrhaftig werden, so wäre dies besser für sie.

Çince: 

服从和婉辞,于他们是更相宜的。当战争被决定的时候,假若他们忠于真主,那对于他们是更好的。

Hollandaca: 

En als de zaak (de oorlog) stellig besloten is, zal het beter voor hen zijn, dat zij de verbintenis met God nakomen.

Rusça: 

повиноваться и говорить слово доброе. Если же дело решено, то для них лучше быть верными Аллаху.

Somalice: 

Daacadnimo iyo hadal wanaagsan yaa u khayr roonaan lahayd, markase xaalku dhaboobo (Jahaad la galo) haday Eebe u runsheegaan yaa u khayr badan.

Swahilice: 

Ut'iifu na kauli njema. Na jambo likisha azimiwa, basi wakiwa ni wakweli kwa Mwenyezi Mungu, bila ya shaka itakuwa ni kheri kwao.

Uygurca: 

مۆمىنلەر (جىھادنى تەلەپ قىلىش يۈزىسىدىن): «نېمىشقا (جىھاد ئەمرى قىلىنغان) بىرەر سۈرە نازىل قىلىنمىدى؟» دەيدۇ، جىھاد زىكرى قىلىنغان ئېنىق سۈرە نازىل قىلىنغاندا، دىللىرىدا كېسەل بارلار (يەنى مۇناپىقلارنىڭ) ساڭا ئۆلۈم ئالدىدا (ئۆلۈمدىن قورقۇپ) ئايلىنىپ كەتكەن ئادەمدەك قاراۋاتقانلىقىنى كۆرىسەن، (ئى مۇھەممەد!) (ئۇلارنىڭ ساڭا) ئىتائەت قىلىشى ۋە چىرايلىق سۆز قىلىشى ئۇلار ئۈچۈن ئەلۋەتتە ياخشى ئىدى، ئۇرۇش قارار قىلىنغان چاغدا، ئۇلار اﷲ قا سادىق بولۇشسا ئەلۋەتتە ئۇلار ئۈچۈن ياخشى ئىدى

Japonca: 

服従することと,公正に言うこと(の方が大事である)。事(戦闘)が,決定された時は,アッラーに忠誠であることがかれらのために善い。

Arapça (Ürdün): 

«طاعة وقول معروف» أي حسن لك «فإذا عزم الأمر» أي فرض القتال «فلو صدقوا الله» في الإيمان والطاعة «لكان خيرا لهم» وجملة لو جواب إذا.

Hintçe: 

(उनके लिए अच्छा काम तो) फरमाबरदारी और पसन्दीदा बात है फिर जब लड़ाई ठन जाए तो अगर ये लोग ख़ुदा से सच्चे रहें तो उनके हक़ में बहुत बेहतर है

Tayca: 

การเชื่อฟังและปฏิบัติตามคำพูดที่ดีไพเราะ(นั้นเป็นการที่ดียิ่ง) ดังนั้นเมื่อกิจการใดถูกกำหนดไว้แล้ว หากว่าพวกเขาจริงใจต่ออัลลอฮ.แล้ว ก็จะเป็นการดีแก่เขา

İbranice: 

לציית ולדבר בכנות, וכאשר נחרץ הדבר , מוטב שיהיו כנים עם אלוהים

Hırvatça: 

pokornost i razuman govor! A kada borba bude neminovna i situacija postane ozbiljna, bolje bi im bilo da su prema Allahu iskreni.

Rumence: 

cu toate că ascultarea şi un cuvânt cuviincios ar fi mai bune pentru ei. Porunca este hotărâtă şi ar fi mai bine pentru ei să fie sinceri faţă de Dumnezeu.

Transliteration: 

TaAAatun waqawlun maAAroofun faitha AAazama alamru falaw sadaqoo Allaha lakana khayran lahum

Türkçe: 

İtaat ve güzel bir söz! İş budur. İş ciddileşince, Allah'a verdikleri söze sadık olsalardı kendileri için daha iyi olurdu.

Sahih International: 

Obedience and good words. And when the matter [of fighting] was determined, if they had been true to Allah, it would have been better for them.

İngilizce: 

Were it to obey and say what is just, and when a matter is resolved on, it were best for them if they were true to Allah.

Azerbaycanca: 

İtaət etmək və gözəl bir söz demək (sənin əmrini dinməz-söyləməz yerinə yetirmək). İş qətiləşdiyi (onlara cihad vacib olduğu) zaman Allaha (verdikləri və’də) sadiq olsaydılar, sözsüz ki, onlar üçün daha yaxşı olardı!

Süleyman Ateş: 

Onlara düşen, ita'at etmek ve güzel söz söylemektir. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a verdikleri söze sadık kalsalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu.

Diyanet Vakfı: 

(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

Erhan Aktaş: 

İtaat etmek ve ma’rûf(1) söz söylemektir. Fakat iş kesinleşince(2) Allah’a verdikleri sözde dursalardı elbette bu onlar için hayırlı olan olurdu.

Kral Fahd: 

(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

Hasan Basri Çantay: 

(Onların vazîfesi) tâatdı, güzel söz söylemek (tatlı dil kullanmak) dı. Bunun için onlar, iş ciddîleşince, derhal Allaha (verdikleri sözde) sadâkat gösterselerdi kendileri için elbet hayırlı olurdu.

Muhammed Esed: 

(Allah´ın çağrısına) uymak ve (O´nun) rızasını kazanabilecek bir söz (söylemek)tir. Konu (O´nun indirdiği vahiy tarafından) çözümlendiği için Allah´a karşı sadık olmak onların kendi iyiliği içindir.

Gültekin Onan: 

İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat buyruk kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Tanrı´ya sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.

Ali Fikri Yavuz: 

Fakat bir itaat ve güzel bir söz, onlar için hayırlıdır. Sonra (cihadın farziyetine dair) emir kesinleşince, Allah’a sadakat gösterselerdi, elbette haklarında daha hayırlı olurdu.

Portekizce: 

Obedecer e falar o que é justo. Porém, no momento decisivo, quão melhor seria, para eles, se fossem sinceros para comDeus!

İsveççe: 

lyda [dig] och säga de rätta orden; när [Gud] har fällt avgörandet är det bäst för dem att [kämpa och] lita på Hans ord.

Farsça: 

[ولی] فرمانبرداری [از خدا و پیامبر] و سخن پسندیده و نیک [نه اظهار کراهت و ناخشنودی از جهاد] برای آنان شایسته تر است. پس اگر هنگامی که فرمان جهاد قطعی و مسلم شود با خدا از سر صدق و راستی درآیند، بی تردید برای آنان بهتر است.

Kürtçe: 

فەرمان بەردار بوونایە وقسەی جوان وچاکیان بکردایە ھەر کاتێکیش فەرمانی (جەنگ) درا (جێ بەجێی ناکەن) خۆ ئەگەر لەگەڵ خوا ڕاستیان بکردایە ئەوە باشتر بوو بۆیان

Özbekçe: 

Уларга тоат ва яхши сўз яхшироқдир, бас, иш жиддийлашганда, Аллоҳга содиқ қолсалар, ўзларига яхши бўлур эди. (Иймон саодатига муяссар бўлганлар доимо ўзлари иймон келтирган Зотдан фармон бўлишини орзиқиб кутадилар. Чунки уларнинг энг улкан саодати фармони илоҳийга амал қилиб Аллоҳга қурбат ҳосил қилишдир. Худди шу туйғу уларни «Ва иймон келтирганлар, бирон сура нозил қилинса эди, дейдилар», каби мавқифига сабаб бўлган. Ўша орзу қилинган сура нозил қилинса, нима бўлади? У вақтда мўмин мусулмонлар хурсандлик ила унга амал қилишни бошлайдилар. Ўзларининг иймонда содиқликларини исбот қиладилар. Аммо шундай пайтда мунофиқларнинг ҳақиқий башаралари намоён бўлади, уларнинг риё пардалари йиртилади.)

Malayca: 

(Mereka selalu berkata: "Pendirian kami) mematuhi perintah dan memperkatakan perkataan yang baik (yang diredhai Allah)". Dalam pada itu, apabila perkara (peperangan Jihad) itu ditetapkan wajibnya, (mereka tidak menyukainya); maka kalaulah mereka bersifat jujur kepada Allah (dengan mematuhi perintahNya), tentulah yang demikian itu amat baik bagi mereka.

Arnavutça: 

përulja dhe fjala e mirë! E, kur, madje është caktuar dispozita e luftës, më mirë do të ishte për ta, (atëherë) të jenë të sinqertë ndaj Perëndisë.

Bulgarca: 

е покорство и благо слово. А щом се даде твърда повеля [за сражение], да бъдат искрени пред Аллах е най-доброто за тях.

Sırpça: 

Боље би им било да су послушни и да разумно говоре! А кад је борба већ прописана, боље би им било да су према Богу искрени.

Çekçe: 

poslušnost a řeč vhodná. A až se věc stane vážnou, věru bude pro ně lepší, aby byli vůči Bohu upřímní.

Urduca: 

(اُن کی زبان پر ہے) اطاعت کا اقرار اور اچھی اچھی باتیں مگر جب قطعی حکم دے دیا گیا اُس وقت وہ اللہ سے اپنے عہد میں سچے نکلتے تو انہی کے لئے اچھا تھا

Tacikçe: 

фармонбардорист ва сухани некӯ гуфтан. Ва чун тасмим ба ҷанг гирифта шуд, агар бо Худо садоқат кунанд, барояшон беҳтар аст.

Tatarca: 

Ул монафикъларның бурычы Аллаһуга итагать итү һәм яхшы сүз сөйләүдер, ягъни Аллаһ сүзен ишеттек һәм итагать иттек дисәләр, алар өчен хәерле булыр иде. Кайчан аларга сугыш фарыз булса, сүзләрендә тормаслар, әгәр Аллаһ сүзләренә чын күңелдән ышанып итагать итсәләр, үзләре өчен яхшы булыр иде.

Endonezyaca: 

Taat dan mengucapkan perkataan yang baik (adalah lebih baik bagi mereka). Apabila telah tetap perintah perang (mereka tidak menyukainya). Tetapi jikalau mereka benar (imannya) terhadap Allah, niscaya yang demikian itu lebih baik bagi mereka.

Amharca: 

ታዛዥነትና መልካም ንግግር (ይሻላቸዋል) ትዕዛዙም ቁርጥ በኾነ ጊዜ ለአላህ (ትዕዛዝ) እውነተኞች በኾኑ ኖሮ ለእነርሱ የተሻለ በኾነ ነበር፡፡

Tamilce: 

(போர் செய்வது அவசியமாகி விட்டால் இறைத் தூதருக்கு) கீழ்ப்படிவதும், (உங்களுடன் போருக்கு புறப்படுவோம் என்று) நேர்மையாக பேசுவதும்தான் (உங்கள் வெளிப்படையான செயலாக இருந்தது). ஆக, (போருக்கு புறப்பட வேண்டும் என்று) கட்டளை உறுதியாகிவிட்டபோது (அதை வெறுத்து போரை சிரமமாக பார்க்கிறீர்கள். அப்படி செய்யாமல்,) அவர்கள் அல்லாஹ்வுடன் உண்மையாக நடந்திருந்தால் அது அவர்களுக்கு சிறந்ததாக இருந்திருக்கும்.

Korece: 

순종하며 아름다운 언행이 그들에게 좋으니라 그러나 성전이결정되면 하나님께 충실하는 것이가장 좋은 것이라

Vietnamca: 

Vâng lệnh và lời nói tử tế (sẽ tốt hơn cho chúng)! Do đó, khi việc (chuẩn bị chinh chiến) đã quyết rồi chúng chân thật (trong đức tin) đối với Allah thì điều đó tốt hơn cho chúng.