
ṭâ`atüv veḳavlüm ma`rûfün. feiẕâ `azeme-l'emr. felev ṣadeḳu-llâhe lekâne ḫayral lehüm.
Arapça:
طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَّعْرُوفٌ ۚ فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ
Türkçe:
İtaat ve güzel bir söz! İş budur. İş ciddileşince, Allah'a verdikleri söze sadık olsalardı kendileri için daha iyi olurdu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
Diyanet Vakfı:
(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
İngilizce:
Were it to obey and say what is just, and when a matter is resolved on, it were best for them if they were true to Allah.
Fransızca:
une obéissance et une parole convenable. Puis, quand l'affaire est décidée , il serait mieux pour eux certes, de se montrer sincères vis-à-vis d'Allah.
Almanca:
Gehorsam und gebilligtes Wort (ist besser für sie). Und wenn die Angelegenheit ernst wird, würden sie ALLAH gegenüber wahrhaftig werden, so wäre dies besser für sie.
Rusça:
повиноваться и говорить слово доброе. Если же дело решено, то для них лучше быть верными Аллаху.
Açıklama:
