Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

24

Sûredeki Ayet No: 

12

Ayet No: 

2803

Sayfa No: 

351

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

لَّوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِأَنفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا هَٰذَا إِفْكٌ مُّبِينٌ

Çeviriyazı: 

levlâ iẕ semi`tümûhü żanne-lmü'minûne velmü'minâtü bienfüsihim ḫayrav veḳâlû hâẕâ ifküm mübîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?

Diyanet İşleri: 

Onu işittiğiniz zaman, erkek kadın müminlerin, kendiliklerinden hüsnü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bunu duydukları zaman inanan erkeklerle kadınlar, kendilerine nasıl hüsnü zanda bulunuyorlarsa öylece hüsnü zanda bulunsalardı da bu, apaçık bir iftira deselerdi.

Şaban Piriş: 

Onu işittiğiniz zaman, mümin erkek ve mümin kadınların hüsnüzanda bulunup “Bu, apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?

Edip Yüksel: 

Onu işittiğinizde, siz inanan erkek ve kadınların birbiriniz hakkında olumlu düşüncelere sahip olarak, "Bu, açıkça büyük bir yalandır," demeleri gerekmez miydi?

Ali Bulaç: 

Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?

Suat Yıldırım: 

Siz ey müminler, bu dedikoduyu daha işitir işitmez, mümin erkekler ve mümin kadınlar olarak birbiriniz hakkında iyi zan besleyip: “Hâşa, bu besbelli bir iftiradan başka bir şey değildir!” demeniz gerekmez miydi?

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onu işittikleri zaman mü´minler ile mü´mineler kendi vicdanlarında hayırlı bir zanda bulunarak, «Bu bir apaçık iftiradır,» demeli değil mi idiler?

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onu işittiğinizde, erkek ve kadın müminlerin birbirleri için iyi zanda bulunup "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?"

Bekir Sadak: 

Allah size ayetleri acikca bildirir. Allah bilendir, Hakim´dir.

İbni Kesir: 

Onu işittiğiniz vakit mü´min erkeklerle, mü´min kadınların kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup: Bu, apaçık bir iftiradır, demeleri gerekmez miydi?

Adem Uğur: 

Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: &quot

İskender Ali Mihr: 

Mü´min erkekler ve mü´min kadınlar, onu (bu iftirayı) işittikleri zaman kendi içlerinde hayır zanda bulunsalardı ve “bu apaçık iftiradır” deselerdi olmaz mıydı (demeleri gerekmez miydi)?

Celal Yıldırım: 

Onu işittiğiniz zaman mü´min erkekler ve mü´min kadınlar kendi kendilerine iyi zan besleyip bu acık bir iftiradır, deselerdi olmaz mıydı ?

Tefhim ul Kuran: 

Onu işittiğiniz zaman, erkek mü´minler ile kadın mü´minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: «Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür» demeleri gerekmez miydi?

Fransızca: 

Pourquoi, lorsque vous l'avez entendue [cette calomnie], les croyants et les croyantes n'ont-ils pas, en eux-mêmes, conjecturé favorablement, et n'ont-ils pas dit : "C'est une calomnie évidente ? "

İspanyolca: 

Cuando los creyentes y las creyentes lo han oído, ¿por qué no han pensado bien en sus adentros y dicho: «¡Es una mentira manifiesta!»?

İtalyanca: 

Perché, quando ne sentirono [parlare], i credenti e le credenti non pensarono al bene in loro stessi e non dissero: " Questa è una palese calunnia?".

Almanca: 

Hätten doch, als ihr sie (die Ifk- Lüge) gehört habt, die Mumin-Männer und die Mumin-Frauen über sich selbst 2 Gutes gedacht und gesagt: "Dies ist eine eindeutige Ifk-Lüge!"

Çince: 

当你们听见谣言的时候,信士和信女对自己的教胞, 为何不作善意的猜想,并且说:这是明显的谣言呢?

Hollandaca: 

Toen gij de beschuldiging hoordet, hebben de geloovigen van beiderlei kunne niet innerlijk goed gedacht? Hebben zij niet gezegd: Het is eene duidelijke logen?

Rusça: 

Почему же, когда вы услышали это, верующие мужчины и женщины не подумали о самих себе хорошее и не сказали: "Это - очевидная клевета"?

Somalice: 

Maxaydaan Markaad Maqasheen Xaalka (Qadafka) ayna ugu malayn Mu'miniinta ragga iyo Haween Naftooda Khayr, oyna u Dhihin Kaasi waa Been Abuur Cad.

Swahilice: 

Kwa nini mlipo sikia khabari hii, wanaume Waumini na wanawake Waumini hawakuwadhania wenzao mema, na kusema: Huu ni uzushi dhaahiri?

Uygurca: 

بوھتاننى ئاڭلىغان چاغلىرىڭلاردا ئەر - ئايال مۆمىنلەر نېمىشقا ئۆزلىرىنى ياخشى دەپ قاراپ، بۇ ئېنىق بوھتان دېمىدى؟

Japonca: 

あなたがたはそれを聞いた時,信者の男も信者の女も,自分自身で何故好意ある考えをしなかったのか。そして,「これは明らかに中傷である。」と何故言わなかったのか。

Arapça (Ürdün): 

«لولا» هلا «إذ» حين «سمعتموه ظن المؤمنين والمؤمنات بأنفسهم» أي بعضهم ببعض «خيرا وقالوا هذا إفك مبين» كذب بيِّن، فيه التفات عن الخطاب أي ظننتم أيها العصبة وقلتم.

Hintçe: 

और जब तुम लोगो ने उसको सुना था तो उसी वक्त ईमानदार मर्दों और ईमानदार औरतों ने अपने लोगों पर भलाई का गुमान क्यो न किया और ये क्यों न बोल उठे कि ये तो खुला हुआ बोहतान है

Tayca: 

เมื่อพวกเจ้าได้ยินข่าวเท็จนี้ ทำไมบรรดามุอ์มินและบรรดามุอ์มินะฮ์ จึงไม่คิดเปรียบเทียบกับตัวของพวกเขาเองในทางที่ดี และกล่าวว่า “นี่เป็นเรื่องโกหกอย่างชัดแจ้ง”

İbranice: 

הלא יאה יותר, כאשר שמעו אותה (עלילת השקר,) שיחשבו המאמינים והמאמינות אלה על אלה רק טוב ,ושיאמרו: 'זהו שקר ברור

Hırvatça: 

Zašto, čim ste to čuli, vjernici i vjernice nisu jedni o drugima dobro pomislili i rekli: "Ovo je očita potvora!"

Rumence: 

Dacă măcar credincioşii şi credincioasele ar fi gândit în sinea lor de bine, auzind de aceasta! Dacă ar fi spus: “Este o minciună sfruntată...!”

Transliteration: 

Lawla ith samiAAtumoohu thanna almuminoona waalmuminatu bianfusihim khayran waqaloo hatha ifkun mubeenun

Türkçe: 

Onu işittiğinizde, erkek ve kadın müminlerin birbirleri için iyi zanda bulunup "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?"

Sahih International: 

Why, when you heard it, did not the believing men and believing women think good of one another and say, "This is an obvious falsehood"?

İngilizce: 

Why did not the believers - men and women - when ye heard of the affair,- put the best construction on it in their own minds and say, "This (charge) is an obvious lie"?

Azerbaycanca: 

Məgər o yalan sözü eşitdiyiniz zaman mö’min kişilər və qadınlar öz ürəklərində (özləri haqqında yaxşı fikirdə olduqları kimi, dostlarının da əhli-əyalı barəsində) yaxşı fikirdə olub: “Bu, açıq-aydın bir böhtandır!” – deməli deyildilərmi?

Süleyman Ateş: 

Onu işittiğiniz zaman inanan erkek ve kadınların, kendiliklerinden güzel zanda bulunup: "Bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?

Diyanet Vakfı: 

Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: "Bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?

Erhan Aktaş: 

Mü’min erkeklerin ve Mü’min kadınların onu işittikleri zaman, iyi zan(1) ile “Bu apaçık iftiradır.” demeleri gerekmez miydi?

Kral Fahd: 

Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: «Bu, apaçık bir iftiradır» demeleri gerekmez miydi?

Hasan Basri Çantay: 

Onu işitdiğîniz vakit erkek mü´minlerle kadın mü´minlerin, kendi vicdanları (önünde), iyi bir zanda bulunub da «Bu, apaçık bir iftiradır» demeleri (lâzım) değil miydi?

Muhammed Esed: 

Böyle bir (söylenti) işittiğiniz zaman, (siz) inanan erkek ve kadınların, birbirleri hakkında iyi zan besleyip de, "Bu düpedüz bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?

Gültekin Onan: 

Onu işittiğiniz zaman, inançlı(erkek)ler ile inançlı(kadın)ların kendi nefsleri adına hayırlı bir zanda bulunup: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Keşke, onu (Hz. Aişe’ye iftirayı) işittiğiniz zaman, erkek ve kadın müminler, kendi kardeşlerine iyi bir zanda bulunub da: “- Bu apaçık bir iftiradır.” deselerdi.

Portekizce: 

Por que, quando ouviram a acusação, os fiéis, homens e mulheres, não pensaram bem de si mesmos e disseram: É umacalúnia evidente?

İsveççe: 

Alla troende män och kvinnor borde - då de hör sådant [tal] - tro det bästa om varandra och säga: "Detta är en uppenbar lögn."

Farsça: 

چرا هنگامی که آن [تهمت بزرگ] را شنیدید، مردان و زنان مؤمن به خودشان گمان نیک نبردند [که این تهمت کار اهل ایمان نیست] و نگفتند: این تهمتی آشکار [از سوی منافقان] است؟! [که می خواهند در میان اهل ایمان فتنه و آشوب و بدبینی ایجاد کنند]

Kürtçe: 

دەبوا کاتێک ئەو بوھتانەتان بیست پیاوان وئافرەتانی ئیماندار گومانی چاکیان بەخۆیان ببردایە وە بیانووتایە ئەمە بوھتانێکی ئاشکراو ڕوونە

Özbekçe: 

У(ифк)ни эшитган вақтингизда мўминлар ва мўминалар ўзлари ҳақида яхши гумонга бориб: «Бу очиқ-ойдин ифк-ку!» десалар бўлмасмиди?!

Malayca: 

Sepatutnya semasa kamu mendengar tuduhan itu, orang-orang yang beriman - lelaki dan perempuan, menaruh baik sangka kepada diri (orang-orang) mereka sendiri. dan berkata: "Ini ialah tuduhan dusta yang nyata".

Arnavutça: 

Përse, - me të dëgjuar këtë (shpifje) – besimtarët dhe besimtaret nuk menduan mirë për njëri-tjetrin dhe të thonë: “Kjo është shpifje e hapët!”

Bulgarca: 

Защо когато чухте това, вярващите мъже и жени не помислиха добро в себе си и не рекоха: “То е явна клевета.”

Sırpça: 

Зашто, чим сте то чули, верници и вернице нису једни о другима добро помислили и рекли: „Ово је очигледна потвора!“

Çekçe: 

Proč, když to věřící muži a věřící ženy uslyšeli, nemyslili o tom v duších svých příznivě a proč nezvolali: 'Toto je pomluva zjevná'?

Urduca: 

جس وقت تم لوگوں نے اسے سنا تھا اُسی وقت کیوں نہ مومن مردوں اور مومن عورتوں نے اپنے آپ سے نیک گمان کیا اور کیوں نہ کہہ دیا کہ یہ صریح بہتان ہے؟

Tacikçe: 

Чаро ҳангоме ки он бӯҳтонро шунидед, мардону занони мӯъмин ба худ гумони нек набурданд ва нагуфтанд, ки ин тӯҳмате ошкор аст?

Tatarca: 

Ни өчен ул хәбәрне ишеткәч күңелегездән яхшы уй уйламадыгыз, мөэмин ирләр вә мөэминә хатыннар үзләре хакында яхшылыкны уйлаганнары кеби, вә ни өчен бу хәбәр ачык ялган дип әйтмәдегез.

Endonezyaca: 

Mengapa di waktu kamu mendengar berita bohon itu orang-orang mukminin dan mukminat tidak bersangka baik terhadap diri mereka sendiri, dan (mengapa tidak) berkata: "Ini adalah suatu berita bohong yang nyata".

Amharca: 

(ውሸቱን) በሰማችሁት ጊዜ ምእምናንና ምእምናት በጎሶቻቸው ለምን ደግን ነገር አልጠረጠሩም ለምንስ ይህ ግልጽ ውሸት ነው አላሉም

Tamilce: 

நீங்கள் அதைக் கேட்டபோது நம்பிக்கை கொண்ட ஆண்களும் நம்பிக்கை கொண்ட பெண்களும் தங்களைப் பற்றி (-தங்களில் யார் மீது ஆதாரமின்றி இட்டுக்கட்டப்பட்டதோ அவரைப் பற்றி) நல்லதை எண்ணியிருக்க வேண்டாமா! இன்னும், இது தெளிவான இட்டுக்கட்டப்பட்ட (பொய்யான) செய்தியாகும் என்று சொல்லியிருக்க வேண்டாமா!

Korece: 

너희가 그 풍문을 들었을 때믿는 남자도 믿는 여성도 스스로 더 큰 복이 되었으니 이것은 분명 한 허위라 그들이 말하는 것을 듣 지 아니 하였느뇨

Vietnamca: 

Đáng lẽ ra khi nghe lời vu khống đó, những người có đức tin nam cũng như nữ nên nghĩ tốt cho các tín hữu của mình và nói với (những kẻ vu khống): “Đây rõ ràng là một sự vu khống!”