Arapça:
فَرَجَعُوا إِلَىٰ أَنفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنتُمُ الظَّالِمُونَ
Çeviriyazı:
ferace`û ilâ enfüsihim feḳâlû inneküm entümu-żżâlimûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız."
Diyanet İşleri:
Kendi kendilerine: "Doğrusu siz haksızsınız", sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: "Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin" dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Birbirlerine dönüp de gerçekten de zalimsiniz siz dediler.
Şaban Piriş:
Bunun üzerine kendilerine gelip: "Siz, gerçekten zalimler kimselersiniz" dediler.
Edip Yüksel:
Kendi vicdanlarına dönüp, kendi kendilerine şunu söylediler: "Gerçekten sizler haksızsınız."
Ali Bulaç:
Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.
Suat Yıldırım:
Bunun üzerine vicdanlarına dönüp içlerinden: “Asıl zalim İbrâhim değil, bu âciz putlara ibadet edip bel bağlayan sizler, biz müşriklermişiz!” dediler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Bunun üzerine kendi nefislerine döndüler de dediler ki: «Siz şüphe yok ki, zalimlersiniz.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Bunun üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: "Siz, zalimlerin ta kendilerisiniz."
Bekir Sadak:
Ona duzen kurmak istediler, fakat Biz onlari husrana ugrattik.
İbni Kesir:
Bunun üzerine kendilerine dönüp dediler ki: Hiç şüphesiz zalimler sizsiniz siz.
Adem Uğur:
Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) "
İskender Ali Mihr:
Bunun üzerine kendilerine geldiler, sonra da (kendileri için)
Celal Yıldırım:
Bunun üzerine kendi vicdanlarına dönüp: «Şüphesiz ki siz haksızlarsınız» dediler.
Tefhim ul Kuran:
Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da: «Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz» dediler.
Fransızca:
Se ravisant alors, ils se dirent entre eux : "C'est vous qui êtes les vrais injustes".
İspanyolca:
Se volvieron a sí mismos y dijeron: «Sois vosotros los impíos».
İtalyanca:
Si avvidero del loro imbarazzo e dissero tra loro: «Davvero siete stati ingiusti».
Almanca:
Dann wandten sie sich zueinander, dann sagten sie: "Gewiß, ihr seid selbst die Unrecht-Begehenden."
Çince:
他们就互相批评。随后说:你们(崇拜偶像)确是不义的。
Hollandaca:
En zij kwamen tot zich zelven en zeiden tot elkander: Waarlijk, gij zijt de goddeloozen.
Rusça:
Обратившись друг к другу, они сказали: "Воистину, вы сами являетесь беззаконниками!"
Somalice:
Markaasay u Noqdeen Naftooda waxayna Isu Dhaheen war Idinkaa Daalimiina.
Swahilice:
Basi wakajirudi nafsi zao, wakasema: Hakika nyinyi mlikuwa madhaalimu!
Uygurca:
ئۇلار بىر - بىرىنى ئەيىبلەپ: «(سىلەر بۇتلارغا چوقۇنۇشتا) ھەقىقەتەن زالىمسىلەر» دېدى
Japonca:
そこでかれらは,自ら(良心に)顧みて(心に)言った。「確かにあなたがた(自身)が悪いのです。」
Arapça (Ürdün):
«فرجعوا إلى أنفسهم» بالتفكر «فقالوا» لأنفسهم «إنكم أنتم الظالمون» بعبادتكم من لا ينطق.
Hintçe:
इस पर उन लोगों ने अपने जी में सोचा तो (एक दूसरे से) कहने लगे बेशक तुम ही लोग खुद बर सरे नाहक़ हो
Tayca:
ดังนั้น พวกเขาก็กลับมาคิดถึงตัวของพวกเขาเอง แล้วกล่าวขึ้นว่า”แท้จริงพวกท่านนั่นแหละเป็นผู้อธรรม”
İbranice:
ופנו זה אל זה ואמרו: 'אתם הנכם המקפחים
Hırvatça:
I oni sebi dođoše i rekoše: "Vi ste, zaista, zulumćari!"
Rumence:
Atunci şi-au venit în fire şi au spus: “Sunteţi nedrepţi!”
Transliteration:
FarajaAAoo ila anfusihim faqaloo innakum antumu alththalimoona
Türkçe:
Bunun üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: "Siz, zalimlerin ta kendilerisiniz."
Sahih International:
So they returned to [blaming] themselves and said [to each other], "Indeed, you are the wrongdoers."
İngilizce:
So they turned to themselves and said, "Surely ye are the ones in the wrong!"
Azerbaycanca:
Bunun nəticəsində onlar (ağıllarını başlarına yığıb) öz-özlərinə müraciətlə: “Siz, doğrudan da, zalımlarsınız (dilsiz-ağılsız, heç özlərini belə qorumağa qadir olmayan bütlərə tapınmaqla özünüz özünüzə zülm edirsiniz)”, - dedilər.
Süleyman Ateş:
Kendi vicdanlarına başvurup (içlerinden): "Hakikaten sizler haksızsınız!" dediler.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler.
Erhan Aktaş:
Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Haksızlık ediyoruz.” dediler.
Kral Fahd:
Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) «Zalimler sizlersiniz, sizler!» dediler.
Hasan Basri Çantay:
Bunun üzerine vicdanlarına dönüb (birbirlerine) dediler ki: «Hiç şübhesiz (asıl) zaalimler sizsiniz, siz»!
Muhammed Esed:
Bunun üzerine birbirlerine dönüp: "Doğrusu, asıl zalim olan sizlermişsiniz!" dediler.
Gültekin Onan:
Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da
Ali Fikri Yavuz:
Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de: “- Doğrusu siz haksızsınız.” dediler.
Portekizce:
E confabularam, dizendo entre si: Em verdade, vós sois os injustos.
İsveççe:
Då återgick de till att diskutera inbördes och [några] sade [till de andra]: "Det är ni som har gjort orätt!"
Farsça:
پس آنان [با تفکر و تأمل] به خود آمدند و گفتند: شما خودتان [با پرستیدن این موجودات بی اثر و بی اختیار] ستمکارید [نه ابراهیم.]
Kürtçe:
ئەمجا گەڕانەوە بۆ لای یەکتری (سەریان کرد بەیەکدا) جا (لە ناو خۆیاندا ھەندێکیان) ووتیان بەڕاستی ئێوە ھەر خۆتان ستەمکارن
Özbekçe:
Бас, улар ўзларига келдилар ва: «Албатта, сизлар ўзингиз золимдирсиз», дедилар. (Иброҳимнинг алайҳиссалом мантиқли саволларидан кейин мушриклар ўзларига келдилар.)
Malayca:
Maka mereka (penyembah berhala) kembali kepada diri mereka (memikirkan hal itu) lalu berkata (sesama sendiri): "Sesungguhnya kamulah sendiri orang-orang yang zalim".
Arnavutça:
E, u kthyen ata dhe i thanë (njëri-tjetrit): “Me të vërtetë, ju jeni zullumqarë”.
Bulgarca:
Тогава те, като дойдоха на себе си, рекоха: “Наистина вие сте угнетителите.”
Sırpça:
И они схватише, па сами себи рекоше: “Ви сте, заиста, неправедни!”
Çekçe:
Nevěřící se obrátili proti sobě a řekli: 'Vy věru jste nespravedliví!'
Urduca:
یہ سُن کر وہ لوگ اپنے ضمیر کی طرف پلٹے اور (اپنے دلوں میں) کہنے لگے "واقعی تم خود ہی ظالم ہو"
Tacikçe:
Бо худашон гуфтугӯ карданд ва гуфтанд: «Шумо худ ситамкор ҳастед».
Tatarca:
Намруд вә кавеме гакыл, фикерләренә кайтып уйлап тордылар, һәм бер-берсенә әйттеләр: "Ошбу сөйләшми торган нәрсәләргә гыйбадәт кылып сез залим булдыгыз".
Endonezyaca:
Maka mereka telah kembali kepada kesadaran dan lalu berkata: "Sesungguhnya kamu sekalian adalah orang-orang yang menganiaya (diri sendiri)",
Amharca:
ወደ ነፍሶቻቸውም ተመለሱ፡፡ «እናንተ (በመጠየቃችሁ) በዳዮቹ እናንተው ናችሁም» ተባባሉ፡፡
Tamilce:
பிறகு, அவர்கள் தங்க(ளுக்கு)ள் (ஒருவர் மற்றவர்) பக்கம் திரும்பி (கேள்வி கேட்டுக்கொண்ட)னர். மேலும், “நிச்சயமாக (இத்தகைய சிலைகளை வணங்குகிற) நீங்கள்தான் அநியாயக்காரர்கள்” என்று (ஒருவர் மற்றவரை பார்த்துக்) கூறினார்கள்.
Korece:
그러자 그들은 서로 돌아보 면서 실로 우리가 잘못하고 있노 라고 말들하더라
Vietnamca:
(Lúc đó) họ quay nhìn nhau (trong hổ thẹn vì biết bản thân mình đã thờ phượng những thứ vô dụng) rồi bảo nhau: “Các người mới thực sự là những kẻ sai.”
Ayet Linkleri: