Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

21

Sûredeki Ayet No: 

64

Ayet No: 

2547

Sayfa No: 

327

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَرَجَعُوا إِلَىٰ أَنفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنتُمُ الظَّالِمُونَ

Çeviriyazı: 

ferace`û ilâ enfüsihim feḳâlû inneküm entümu-żżâlimûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız."

Diyanet İşleri: 

Kendi kendilerine: "Doğrusu siz haksızsınız", sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: "Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin" dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Birbirlerine dönüp de gerçekten de zalimsiniz siz dediler.

Şaban Piriş: 

Bunun üzerine kendilerine gelip: "Siz, gerçekten zalimler kimselersiniz" dediler.

Edip Yüksel: 

Kendi vicdanlarına dönüp, kendi kendilerine şunu söylediler: "Gerçekten sizler haksızsınız."

Ali Bulaç: 

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.

Suat Yıldırım: 

Bunun üzerine vicdanlarına dönüp içlerinden: “Asıl zalim İbrâhim değil, bu âciz putlara ibadet edip bel bağlayan sizler, biz müşriklermişiz!” dediler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Bunun üzerine kendi nefislerine döndüler de dediler ki: «Siz şüphe yok ki, zalimlersiniz.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bunun üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: "Siz, zalimlerin ta kendilerisiniz."

Bekir Sadak: 

Ona duzen kurmak istediler, fakat Biz onlari husrana ugrattik.

İbni Kesir: 

Bunun üzerine kendilerine dönüp dediler ki: Hiç şüphesiz zalimler sizsiniz siz.

Adem Uğur: 

Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) &quot

İskender Ali Mihr: 

Bunun üzerine kendilerine geldiler, sonra da (kendileri için)

Celal Yıldırım: 

Bunun üzerine kendi vicdanlarına dönüp: «Şüphesiz ki siz haksızlarsınız» dediler.

Tefhim ul Kuran: 

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da: «Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz» dediler.

Fransızca: 

Se ravisant alors, ils se dirent entre eux : "C'est vous qui êtes les vrais injustes".

İspanyolca: 

Se volvieron a sí mismos y dijeron: «Sois vosotros los impíos».

İtalyanca: 

Si avvidero del loro imbarazzo e dissero tra loro: «Davvero siete stati ingiusti».

Almanca: 

Dann wandten sie sich zueinander, dann sagten sie: "Gewiß, ihr seid selbst die Unrecht-Begehenden."

Çince: 

他们就互相批评。随后说:你们(崇拜偶像)确是不义的。

Hollandaca: 

En zij kwamen tot zich zelven en zeiden tot elkander: Waarlijk, gij zijt de goddeloozen.

Rusça: 

Обратившись друг к другу, они сказали: "Воистину, вы сами являетесь беззаконниками!"

Somalice: 

Markaasay u Noqdeen Naftooda waxayna Isu Dhaheen war Idinkaa Daalimiina.

Swahilice: 

Basi wakajirudi nafsi zao, wakasema: Hakika nyinyi mlikuwa madhaalimu!

Uygurca: 

ئۇلار بىر - بىرىنى ئەيىبلەپ: «(سىلەر بۇتلارغا چوقۇنۇشتا) ھەقىقەتەن زالىمسىلەر» دېدى

Japonca: 

そこでかれらは,自ら(良心に)顧みて(心に)言った。「確かにあなたがた(自身)が悪いのです。」

Arapça (Ürdün): 

«فرجعوا إلى أنفسهم» بالتفكر «فقالوا» لأنفسهم «إنكم أنتم الظالمون» بعبادتكم من لا ينطق.

Hintçe: 

इस पर उन लोगों ने अपने जी में सोचा तो (एक दूसरे से) कहने लगे बेशक तुम ही लोग खुद बर सरे नाहक़ हो

Tayca: 

ดังนั้น พวกเขาก็กลับมาคิดถึงตัวของพวกเขาเอง แล้วกล่าวขึ้นว่า”แท้จริงพวกท่านนั่นแหละเป็นผู้อธรรม”

İbranice: 

ופנו זה אל זה ואמרו: 'אתם הנכם המקפחים

Hırvatça: 

I oni sebi dođoše i rekoše: "Vi ste, zaista, zulumćari!"

Rumence: 

Atunci şi-au venit în fire şi au spus: “Sunteţi nedrepţi!”

Transliteration: 

FarajaAAoo ila anfusihim faqaloo innakum antumu alththalimoona

Türkçe: 

Bunun üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: "Siz, zalimlerin ta kendilerisiniz."

Sahih International: 

So they returned to [blaming] themselves and said [to each other], "Indeed, you are the wrongdoers."

İngilizce: 

So they turned to themselves and said, "Surely ye are the ones in the wrong!"

Azerbaycanca: 

Bunun nəticəsində onlar (ağıllarını başlarına yığıb) öz-özlərinə müraciətlə: “Siz, doğrudan da, zalımlarsınız (dilsiz-ağılsız, heç özlərini belə qorumağa qadir olmayan bütlərə tapınmaqla özünüz özünüzə zülm edirsiniz)”, - dedilər.

Süleyman Ateş: 

Kendi vicdanlarına başvurup (içlerinden): "Hakikaten sizler haksızsınız!" dediler.

Diyanet Vakfı: 

Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler.

Erhan Aktaş: 

Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Haksızlık ediyoruz.” dediler.

Kral Fahd: 

Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) «Zalimler sizlersiniz, sizler!» dediler.

Hasan Basri Çantay: 

Bunun üzerine vicdanlarına dönüb (birbirlerine) dediler ki: «Hiç şübhesiz (asıl) zaalimler sizsiniz, siz»!

Muhammed Esed: 

Bunun üzerine birbirlerine dönüp: "Doğrusu, asıl zalim olan sizlermişsiniz!" dediler.

Gültekin Onan: 

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da

Ali Fikri Yavuz: 

Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de: “- Doğrusu siz haksızsınız.” dediler.

Portekizce: 

E confabularam, dizendo entre si: Em verdade, vós sois os injustos.

İsveççe: 

Då återgick de till att diskutera inbördes och [några] sade [till de andra]: "Det är ni som har gjort orätt!"

Farsça: 

پس آنان [با تفکر و تأمل] به خود آمدند و گفتند: شما خودتان [با پرستیدن این موجودات بی اثر و بی اختیار] ستمکارید [نه ابراهیم.]

Kürtçe: 

ئەمجا گەڕانەوە بۆ لای یەکتری (سەریان کرد بەیەکدا) جا (لە ناو خۆیاندا ھەندێکیان) ووتیان بەڕاستی ئێوە ھەر خۆتان ستەمکارن

Özbekçe: 

Бас, улар ўзларига келдилар ва: «Албатта, сизлар ўзингиз золимдирсиз», дедилар. (Иброҳимнинг алайҳиссалом мантиқли саволларидан кейин мушриклар ўзларига келдилар.)

Malayca: 

Maka mereka (penyembah berhala) kembali kepada diri mereka (memikirkan hal itu) lalu berkata (sesama sendiri): "Sesungguhnya kamulah sendiri orang-orang yang zalim".

Arnavutça: 

E, u kthyen ata dhe i thanë (njëri-tjetrit): “Me të vërtetë, ju jeni zullumqarë”.

Bulgarca: 

Тогава те, като дойдоха на себе си, рекоха: “Наистина вие сте угнетителите.”

Sırpça: 

И они схватише, па сами себи рекоше: “Ви сте, заиста, неправедни!”

Çekçe: 

Nevěřící se obrátili proti sobě a řekli: 'Vy věru jste nespravedliví!'

Urduca: 

یہ سُن کر وہ لوگ اپنے ضمیر کی طرف پلٹے اور (اپنے دلوں میں) کہنے لگے "واقعی تم خود ہی ظالم ہو"

Tacikçe: 

Бо худашон гуфтугӯ карданд ва гуфтанд: «Шумо худ ситамкор ҳастед».

Tatarca: 

Намруд вә кавеме гакыл, фикерләренә кайтып уйлап тордылар, һәм бер-берсенә әйттеләр: "Ошбу сөйләшми торган нәрсәләргә гыйбадәт кылып сез залим булдыгыз".

Endonezyaca: 

Maka mereka telah kembali kepada kesadaran dan lalu berkata: "Sesungguhnya kamu sekalian adalah orang-orang yang menganiaya (diri sendiri)",

Amharca: 

ወደ ነፍሶቻቸውም ተመለሱ፡፡ «እናንተ (በመጠየቃችሁ) በዳዮቹ እናንተው ናችሁም» ተባባሉ፡፡

Tamilce: 

பிறகு, அவர்கள் தங்க(ளுக்கு)ள் (ஒருவர் மற்றவர்) பக்கம் திரும்பி (கேள்வி கேட்டுக்கொண்ட)னர். மேலும், “நிச்சயமாக (இத்தகைய சிலைகளை வணங்குகிற) நீங்கள்தான் அநியாயக்காரர்கள்” என்று (ஒருவர் மற்றவரை பார்த்துக்) கூறினார்கள்.

Korece: 

그러자 그들은 서로 돌아보 면서 실로 우리가 잘못하고 있노 라고 말들하더라

Vietnamca: 

(Lúc đó) họ quay nhìn nhau (trong hổ thẹn vì biết bản thân mình đã thờ phượng những thứ vô dụng) rồi bảo nhau: “Các người mới thực sự là những kẻ sai.”