Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

18

Sûredeki Ayet No: 

99

Ayet No: 

2239

Sayfa No: 

304

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

۞ وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ فِي بَعْضٍ ۖ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعًا

Çeviriyazı: 

veteraknâ ba`ḍahüm yevmeiẕiy yemûcü fî ba`ḍiv venüfiḫa fi-ṣṣûri fecema`nâhüm cem`â.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır.

Diyanet İşleri: 

Biz o gün onları bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sura üflenince hepsini bir araya toplarız.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

O gün deniz gibi dalgalanır, dalgadalga birbirlerine karışır onlar ve sur üfürülür de onların hepsini toplarız.

Şaban Piriş: 

Günü gelince biz onları bırakırız. Dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sur’a üflendiği zaman da hepsini bir araya toplarız.

Edip Yüksel: 

O gün onları bırakırız. Dalgalar halinde birbirlerine girerler. Boruya üflenir; hepsini bir araya toplarız.

Ali Bulaç: 

Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur'a da üfürülmüştür, artık onların tümünü birarada toparlamışız.

Suat Yıldırım: 

O gün, yani kıyamet günü onlar deniz dalgaları gibi birbirine çarparak çalkalanırlar. Sûr'a da üfürülür, insanların hepsini bir araya toplarız. [56,49-50; 18,47]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve o gün (Yecüc ile Mecüc´ün çıktıkları zaman) Onların bazılarını bazısı içinde dalgalanır (muztarip) bir halde bırakmışızdır ve sura üfürülmüştür, artık onların hepsini toptan toplamışızdır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.

Bekir Sadak: 

Dunya hayatinda, calismalari bosa gitmistir, oysa onlar guzel is yaptiklarini saniyorlardi.

İbni Kesir: 

O gün

Adem Uğur: 

O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır

İskender Ali Mihr: 

Ve izin günü onları, birbirlerine karışmış halde bıraktık. Ve sur´a üfürüldü. O zaman onların hepsini topladık.

Celal Yıldırım: 

O gün onları bırakırız da dalgalanır halde kaynaşırlar. Sûr´a üflenince onları hep biraraya getiririz.

Tefhim ul Kuran: 

Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur´a da üfürülmüştür, artık onların tümünü bir arada toparlamışız.

Fransızca: 

Nous les laisserons, ce jour-là, déferler comme les flots les uns sur les autres, et on soufflera dans la Trompe et Nous les rassemblerons tous.

İspanyolca: 

Ese día dejaremos que unos y otros se entremezclen. Se tocará la trompeta y los reuniremos a todos.

İtalyanca: 

In quel Giorno lasceremo che calino in ondate gli uni sugli altri. Sarà soffiato nel Corno e li riuniremo tutti insieme.

Almanca: 

Und WIR lassen die einen von ihnen an diesem Tag sich mit den anderen vermischen. Und nachdem es in As-sur gestoßen wird, werden WIR sie in einer Versammlung versammeln.

Çince: 

那日,我将使他们秩序紊乱。号角一响,我就把他们完全集合起来。

Hollandaca: 

Op dien dag zullen wij sommigen van hen onstuimig als golven op elkander doen drukken ) en de trompet zal geblazen worden, waarop wij hen allen zullen vereenigen.

Rusça: 

В тот день Мы позволим им (племенам Йаджудж и Маджудж) хлынуть друг на друга. И затрубят в Рог, и Мы соберем их (творения) всех вместе.

Somalice: 

waxaana ka yeeli qaarkood maalintaas kii qaarka (kale) dhexgali waxaana la afuufaa suurka waana soo kulminnaa kulmin.

Swahilice: 

Na siku hiyo tutawaacha wakisongana wao kwa wao. Na baragumu litapulizwa, na wote watakusanywa pamoja.

Uygurca: 

ئۇ كۈندە (يەنى قىيامەت كۈنىدە، قىستاڭچىلىقتىن) كىشىلەرنى بىر - بىرىگە گىرەلەشتۈرۈۋېتىمىز، سۇر چېلىنىدۇ، ئۇلارنى (ھېساب ئۈچۈن) يېغىمىز

Japonca: 

その日われは,人を御互いに押し寄せる波のようにまかせよう。その時ラッパが吹かれ,それでわれは凡ての者を一斉に集める。

Arapça (Ürdün): 

«وتركنا بعضهم يومئذ» يوم خروجهم «يموج في بعض» يختلط به لكثرتهم «ونفخ في الصور» أي القرن للبعث «فجمعناهم» أي الخلائق في مكان واحد يوم القيامة «جمعا».

Hintçe: 

और हम उस दिन (उन्हें उनकी हालत पर) छोड़ देंगे कि एक दूसरे में (टकरा के दरिया की) लहरों की तरह गुड़मुड़ हो जाएँ और सूर फूँका जाएगा तो हम सब को इकट्ठा करेंगे

Tayca: 

และวันนั้นเราได้ปล่อยให้บางส่วนของพวกเขาปะทะกับอีกบางส่วน และสังข์จะถูกเป่าขึ้น แล้วเราจะรวมพวกเขาทั้งหมด

İbranice: 

ביום ההוא נניח להם להסתער זה על זה כמו גלים , ואז תישמע התרועה של השופר ונקבץ את כולם

Hırvatça: 

I Mi ćemo tada ostaviti da se jedni od njih kao talasi sudaraju s drugima. I puhnut će se u rog, pa ćemo ih sve skupiti.

Rumence: 

Îi vom lăsa, în Ziua aceea, pe oameni să se zbată şi să se lovească unii de alţii ca valurile şi când se va sufla în trâmbiţă, îi vom strânge laolaltă.

Transliteration: 

Watarakna baAAdahum yawmaithin yamooju fee baAAdin wanufikha fee alssoori fajamaAAnahum jamAAan

Türkçe: 

O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.

Sahih International: 

And We will leave them that day surging over each other, and [then] the Horn will be blown, and We will assemble them in [one] assembly.

İngilizce: 

On that day We shall leave them to surge like waves on one another: the trumpet will be blown, and We shall collect them all together.

Azerbaycanca: 

O gün (həddindən artıq çox olduqlarına görə) onları (yaxud bütün insanları başlı-başına) buraxarıq. Belə ki, onlar dalğalar kimi bir-birinə qarışarlar (heyrət onları bürüyər, özlərini itirib nə etdiklərini bilməzlər). Sur çalınan kimi onların (məxluqatın) hamısını bir yerə cəm edərik.

Süleyman Ateş: 

Biz o gün (Ye'cuc ve Me'cuc'u) bırakmışızdır: Birbiri içinde dalgalanır(lar). Sur'a da üflenmiştir ve onları hep bir araya toplamışızdır.

Diyanet Vakfı: 

O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır; Sur'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.

Erhan Aktaş: 

O Gün(1) onları terk ederiz. Dalga dalga birbirlerine karışırlar. Ve Sûr’a üfürülür. Hepsini bir araya toplarız.

Kral Fahd: 

O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır, Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.

Hasan Basri Çantay: 

O gün biz onları birbiri içinde dalgalanır bir halde bırakmışızdır (bırakacağız. Artık) «Şuur» da üfürülmüşdür (üfürülecekdir.) Bu suretle hepsini (mahşerde) derleyip toparlamışızdır (toplayacağız).

Muhammed Esed: 

O gün onları bırakırız, dalga dalga yürüyüp birbirlerine karışsınlar; ve sura üflenir: Böylece hepsini bir araya toplarız.

Gültekin Onan: 

Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sura da üfürülmüştür, artık onların tümünü bir arada toparlamışız.

Ali Fikri Yavuz: 

(Ye’cüc ve Me’cüc’un veya pek kalabalık insanların çıkacağı) o gün, onları, birbiri içinde dalgalanır hale bırakmışızdır

Portekizce: 

Nesse dia, deixaremos alguns deles insurgirem-se contra os outros e a trombeta será soada. E os congregaremos a todos.

İsveççe: 

OCH DEN Dagen skall Vi låta [människomassorna svalla] och bryta sig mot varandra som bränningar; och då skall [domens] basunstöt ljuda och Vi skall samla dem [alla] i en enda församling.

Farsça: 

و در آن روز که برخی با برخی دیگر درهم و مخلوط، موج می زنند، رهایشان می کنیم و در صور دمیده شود، پس همه آنان را [در عرصه قیامت] گرد می آوریم.

Kürtçe: 

واز (لە خەڵکی) دههێنین لەو ڕۆژەدا دێن و دەچن بەناو یەکتردا (وەکو شەپۆلی دەریا) و فوو دەکرێت بەشەیپوردا ئەوسا ھەموویان کۆ دەکەینەوە سەراپا (کەسیان لێ جێ نامێنێت)

Özbekçe: 

Ўша куни уларни бир-бирлари ила мавж урган ҳолларида тарк этдик ва сур чалинди. Бас, уларнинг ҳаммаларини жамладик.

Malayca: 

Dan Kami biarkan mereka pada hari itu (keluar beramai-ramai) bercampur-baur antara satu dengan yang lain; dan (kemudiannya) akan ditiup sangkakala, lalu Kami himpunkan makhluk-makhluk seluruhnya di Padang Mahsyar.

Arnavutça: 

Dhe Na, do të bëjmë që disa prej tyr të ndeshen me të tjerët – si valët (e detit), dhe, do të fryhet në Sur (brirë), e do t’i tubojmë që të gjithë,

Bulgarca: 

Тогава Ние ще оставим едни от тях да се смесят с другите хора и ще се протръби с Рога, и всички ще ги съберем.

Sırpça: 

И Ми ћемо тада да оставимо да се једни од њих као таласи сударају са другима. И дувнуће се у рог, па ћемо све да их скупимо.

Çekçe: 

V ten den je ponecháme, aby jeden na druhého ve vlnách dorážel. A bude zatroubeno na pozoun a shromáždíme je všechny najednou.

Urduca: 

اور اُس روز ہم لوگوں کو چھوڑ دیں گے کہ (سمندر کی موجوں کی طرح) ایک دُوسرے سے گتھم گتھا ہوں اور صُور پھُونکا جائے گا اور ہم سب انسانوں کو ایک ساتھ جمع کریں گے

Tacikçe: 

Ва дар он рӯз вогузорем, то мардум чун мавҷ равон гарданд ва чун дар сур дамида шавад, ҳамаро як ҷо гирд оварем.

Tatarca: 

Йәэҗүҗ, Мәэҗүҗнең чыккан көнеңдә аларны бер-берсе илә аралаштырып кайнаган су кеби кылырбыз. Кубарылмак өчен сурга өрелсә барча кешеләрне хисаб өчен мәхшәргә җыярбыз.

Endonezyaca: 

Kami biarkan mereka di hari itu bercampur aduk antara satu dengan yang lain, kemudian ditiup lagi sangkakala, lalu Kami kumpulkan mereka itu semuanya,

Amharca: 

በዚያም ቀን ከፊላቸውን በከፊሉ የሚቀላቀሉ አድርገን እንተዋቸዋለን፡፡ በቀንዱም ይነፋል መሰብሰብንም እንሰበስባቸዋለን፡፤

Tamilce: 

இன்னும், அந்நாளில் சிலர் சிலருடன் (-ஜின்கள் மனிதர்களுடன்) கலந்துவிடும்படி விட்டுவிடுவோம். (இரண்டாவது முறையாக) சூரில் (எக்காளத்தில்) ஊதப்படும். ஆகவே, (விசாரணைக்காக உயிர் கொடுத்து) அவர்களை நிச்சயமாக ஒன்று சேர்ப்போம்.

Korece: 

그날 하나님은 그들 서로가 파도와 같이 서로 격돌시킬 것이 며 트럼펫이 울리면 하나님은 그 들을 다시 모이게 하리라

Vietnamca: 

Và vào Ngày hôm đó, TA (Allah) sẽ để cho họ nổi lên như làn sóng chồng lên nhau, và tiếng còi hụ sẽ được thổi lên và TA sẽ tập trung tất cả bọn họ.