Arapça:
وَتِلْكَ الْقُرَىٰ أَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِم مَّوْعِدًا
Çeviriyazı:
vetilke-lḳurâ ehleknâhüm lemmâ żalemû vece`alnâ limehlikihim mev`idâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz şehirler! Biz onların helâkleri için de belirli bir zaman tayin etmiştik.
Diyanet İşleri:
Haksızlıklarından ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları yok etmek için bir süre tayin etmiştik.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz bunca şehir ve biz, onların helaki için de mukadder bir zaman tayin etmiştik.
Şaban Piriş:
İşte şu ülkeler zulmettikleri zaman onları helak ettik. Onları helak etmek için de belli bir zaman belirledik.
Edip Yüksel:
İşte, haksızlık ettikleri için yok ettiğimiz toplumlar... Hepsinin helakı için belli bir süre belirlemiştik.
Ali Bulaç:
İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik.
Suat Yıldırım:
İşte o şehirlerin harabeleri!.. Oraların ahalileri zulümlerinde ısrar edince onları imha ettik. Onların helâkleri için de, bir vâde tayin ettik.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve (yâd ediniz) o memleketleri ki, zulmeder oldukları vakit onları helâk ettik. Ve onların helâkleri için bir muayyen vakit tayin etmiş idik.
Yaşar Nuri Öztürk:
İşte sana bir yığın kent/medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik.
Bekir Sadak:
Musa: «Istedigimiz zaten buydu» dedi. Hemen geldikleri yoldan izleri uzerinde geri donduler.
İbni Kesir:
İşte zulmettiklerinden dolayı helak ettiğimiz kasabalar. Onları yok etmek için, bir süre tayin etmiştik.
Adem Uğur:
İşte şu ülkeler
İskender Ali Mihr:
Ve işte o ülkeler (halkı), zulmettikleri zaman onları helâk ettik. Ve onların helâk edilmesi için bir zaman kıldık (tayin ettik).
Celal Yıldırım:
İşte zulmettikleri zaman yok ettiğimiz kasabaların kalıntıları ortada) ! Onların da yok edilmelerine bir süre belirlemiştik.
Tefhim ul Kuran:
İşte ülkeler (ve onların halkları), zulme saptıkları zaman onları yıkıma uğrattık
Fransızca:
Et voilà les villes que Nous avons fait périr quand leurs peuples commirent des injustices et Nous avons fixé un rendez-vous pour leur destruction.
İspanyolca:
Hicimos perecer esas ciudades cuando obraron impíamente, habiendo fijado por anticipado cuándo iban a perecer.
İtalyanca:
Quelle città le facemmo perire quando [i loro abitanti] furono ingiusti; per ognuna avevamo stabilito un termine per la loro distruzione.
Almanca:
Und diese Ortschaften haben WIR zugrunde gerichtet, nachdem sie Unrecht begingen. Und WIR setzten für ihr Zugrunde-Richten einen Termin fest.
Çince:
那些市镇的居民多行不义的时候,我毁灭他们,我为他们的毁灭而预定一个期限。
Hollandaca:
De vroegere steden hebben wij verwoest, toen zij onrechtvaardig handelden, en wij waarschuwden deze, voor hare verdelging.
Rusça:
Мы погубили эти города, когда они стали поступать несправедливо, и установили для их погибели срок.
Somalice:
taasi waa magaalooyinkii oon halaagnay markay dulmi faleen waxaana u yeellay halaagoodii ballan (waqti).
Swahilice:
Na miji hiyo tuliwaangamiza watu wake walipo dhulumu. Na tukawawekea miadi ya maangamizo yao.
Uygurca:
شۇ شەھەرلەرنىڭ ئاھالىلىرى (يەنى ھۇد، سالىھ، لۇت، شۇئەيب پەيغەمبەرلەرنىڭ قەۋملىرىگە ئوخشاش ئۆتكەنكى ئۈممەتلەر) زۇلۇم قىلغانلىقلىرى ئۈچۈن، ئۇلارنى ھالاك قىلدۇق، ئۇلارنىڭ ھالاك بولۇشىغا مۇئەييەن ۋاقىتنى بەلگىلىدۇق
Japonca:
かの町村の者が不義を行った時,われはこれを滅ぼした。だがその破滅には,前もって時を定めたのである。
Arapça (Ürdün):
«وتلك القرى» أي أهلها كعاد وثمود وغيرهما «أهلكناهم لما ظلموا» كفروا «وجعلنا لمهلكهم» لإهلاكهم وفي قراءة بفتح الميم أي لهلاكهم «موعدا».
Hintçe:
और ये बस्तियाँ (जिन्हें तुम अपनी ऑंखों से देखते हो) जब उन लोगों ने सरकशी तो हमने उन्हें हलाक कर मारा और हमने उनकी हलाकत की मियाद मुक़र्रर कर दी थी
Tayca:
และเมืองเหล่านั้น เราได้ทำลายพวกเขาเมื่อพวกเขาอยุติธรรม และเราได้กำหนดกำหนดเวลาสำหรับความพินาศของพวกเขาไว้แล้ว
İbranice:
את הערים האלה הכחדנו כאשר תושביהן קיפחו, וקבענו להכחדתן מועד
Hırvatça:
A ona naselja smo razorili zato što su stanovnici njihovi zulum učinili i za propast njihovu smo tačno vrijeme odredili.
Rumence:
Noi am nimicit cetăţile acelea, căci fură nedrepte şi am hotărât clipa nimicirii lor.
Transliteration:
Watilka alqura ahlaknahum lamma thalamoo wajaAAalna limahlikihim mawAAidan
Türkçe:
İşte sana bir yığın kent/medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik.
Sahih International:
And those cities - We destroyed them when they wronged, and We made for their destruction an appointed time.
İngilizce:
Such were the populations we destroyed when they committed iniquities; but we fixed an appointed time for their destruction.
Azerbaycanca:
O məmləkətlərin əhalisini (Ad, Səmud tayfalarını) zülm etdikləri zaman məhv etdik. Biz onları məhv etmək üçün vaxt (və’də) müəyyən etmişdik.
Süleyman Ateş:
İşte şu kentler de zulmetmeğe başlayınca onları helak ettik. Onları helak etmek için de bir süre belirlemiştik.
Diyanet Vakfı:
İşte şu ülkeler; zulmettikleri zaman onları helak ettik. Onları helak etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik.
Erhan Aktaş:
İşte zûlmettikleri zaman yok ettiğimiz beldeler. Biz onların yok edilmeleri için de bir zaman belirlemiştik.
Kral Fahd:
İşte şu ülkeler zulmettikleri zaman onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik.
Hasan Basri Çantay:
İşte (halkı) zulmetdikleri zaman helak etdiğimiz memleketler! Biz bunların helakleri için de bir zaman ta´yin etmişizdir.
Muhammed Esed:
tıpkı, zulüm üstüne zulüm işlediklerinde yok ettiğimiz önceki toplumlar gibi: ki Biz onların ortadan kaldırılması için de bir süre belirlemiştik.
Gültekin Onan:
İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık
Ali Fikri Yavuz:
İşte geçmiş zamanlardaki memleketleri!... Onların halkını, yaptıkları zulüm sebebiyle helâk ettik ve bunların helâkleri için de belirli bir vakit tayin eyledik.
Portekizce:
Tais eram as cidades que, pela iniqüidade dos seus habitantes, exterminamos, e prefixamos um término para isso.
İsveççe:
Dessa städer som Vi förstörde [därför att invånarna] ständigt begick orätt, förstörde Vi [först] efter det att Vi hade utsatt en frist för deras förstöring.
Farsça:
و آن شهرها [یی که داستانشان را بر تو خواندیم] هنگامی که اهل آنها [با کفر و تکذیب آیات خدا] به خود ستم ورزیدند، هلاکشان کردیم، و برای هلاکتشان وقتی معلوم مقرّر نمودیم.
Kürtçe:
و ئەو ھەمووە شار و گوندانەمان وێرانکرد و لەناومان بردن کاتێک (دانیشتوانیان) ستەمیان کرد و بۆ لەناو برد نیشیان کاتێکی دیاری کراومان دانا بوو
Özbekçe:
Ана у шаҳарларни ҳам зулм қилганларида ҳалок этганмиз ва уларнинг ҳалокатларига вақт белгилаганмиз.
Malayca:
Dan penduduk negeri-negeri (yang derhaka) itu Kami telah binasakan ketika mereka melakukan kezaliman, dan Kami telah tetapkan satu masa yang tertentu bagi kebinasaan mereka.
Arnavutça:
E, ato janë vendbanimet, që Ne i kemi shkatërruar, kur ato bënë zullum, e për shkatërrimin e tyre kemi bërë kohë të caktuar.
Bulgarca:
Погубихме Ние тези селища, когато угнетяваха, и сторихме за тяхната гибел определено време.
Sırpça:
А она села и градове смо разорили зато што становници њихови нису веровали и за пропаст њихову бисмо тачно време одредили.
Çekçe:
A zahubili jsme obyvatele oněch měst, když stali se nespravedlivými, a stanovili jsme pro záhubu jejich lhůtu slíbenou.
Urduca:
یہ عذاب رسیدہ بستیاں تمہارے سامنے موجود ہیں انہوں نے جب ظلم کیا تو ہم نے انہیں ہلاک کر دیا، اور ان میں سے ہر ایک کی ہلاکت کے لیے ہم نے وقت مقرر کر رکھا تھا
Tacikçe:
Ва он деҳаҳоро, чун кофир шуданд, ба ҳалокат расонидем ва барои ҳалокаташон ваъдае ниҳодем.
Tatarca:
Вә һәлак булган шәһәрләрне Без һәлак иттек, золым итүләре сәбәпле, вә аларның һәлак булуы өчен билгеле вакыт кылдык.
Endonezyaca:
Dan (penduduk) negeri telah Kami binasakan ketika mereka berbuat zalim, dan telah Kami tetapkan waktu tertentu bagi kebinasaan mereka.
Amharca:
እነዚህ ከተሞችም በበደሉ ጊዜ አጠፋናቸው፡፡ ለመጥፊያቸውም የተወሰነ ጊዜን አደረግን፡፡
Tamilce:
அந்த ஊர்(வாசி)கள், அவர்கள் தீங்கிழைத்தபோது அவர்களை அழித்தோம். இன்னும், அவர்களின் அழிவிற்காக வாக்களிக்கப்பட்ட ஒரு நேரத்தை நாம் ஆக்கினோம்.
Korece:
그 고을을 보라 그들이 죄 악을 저질렀을 때 하나님은 그들 을 멸망시켰으며 그들을 멸망케 할 시간을 정하셨노라
Vietnamca:
Các thị trấn đó (dân ‘Ad, Thamud,...), TA đã hủy diệt họ khi họ làm điều sai quấy và TA đã ấn định giờ hẹn cho việc hủy diệt họ.
Ayet Linkleri: