Arapça:
لَّقَد تَّابَ اللَّهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنصَارِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ فِي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِن بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِّنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّهُ بِهِمْ رَءُوفٌ رَّحِيمٌ
Çeviriyazı:
leḳat tâbe-llâhü `ale-nnebiyyi velmühâcirîne vel'enṣâri-lleẕîne-ttebe`ûhü fî sâ`ati-l`usrati mim ba`di mâ kâde yezîgu ḳulûbü ferîḳim minhüm ŝümme tâbe `aleyhim. innehû bihim raûfür raḥîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, Allah, yine peygambere ve en zor gününde ona uyan Muhacirler'le Ensar'a, içlerinden bir kısmının kalbleri az kalsın kayacak gibi olmuşken, tevbe nasip etti de lutfedip tevbelerini kabul buyurdu. Çünkü O, gerçekten çok şefkatli, çok bağışlayıcıdır.
Diyanet İşleri:
And olsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısmının kalbleri kaymak üzere iken Peygamber'e uyan Muhacirlerle Ensarın ve Peygamberin tevbelerini kabul etti. Tevbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Allah, Peygamberi ve içlerinden bir bölüğünün gönlü nerdeyse imandan dönecekken güçlük anında Peygambere uyan muhacirlerle ensarı tövbeye muvaffak etti ve onların tövbelerini kabul eyledi. Şüphe yok ki o, onları fazlasıyle esirger, rahimdir.
Şaban Piriş:
Allah, Peygamberin, Muhacir'in, Ensar'ın ve sıkıntılı bir zamanda (Tebük Savaşı'nda) bir kısmının kalpleri meyletmek üzere iken Peygambere tabi olan kimselerin tevbelerini kabul edip, affetti. Sonra onların tevbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz O çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Edip Yüksel:
ALLAH, peygamberin, göç edenlerin ve yardım edenlerin tevbesini kabul etmiştir. Onlar, içlerinden bir bölümünün neredeyse kalplerinin kaydığı güç anda onu izlemişlerdi. Sonra onların yönelişini (tevbesini) kabul etti. O, onlara karşı çok Şefkatlidir, Rahimdir.
Ali Bulaç:
Andolsun Allah, Peygamberin, muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi neredeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir.
Suat Yıldırım:
Allah, Peygamberini savaşa katılmayanlara izin verdiğinden ötürü affettiği gibi, içlerinden bir kısmının kalpleri kaymaya yüz tutmuşken, o güçlük anında, Peygambere tâbi olan Muhacirlerle Ensarı da tövbeye muvaffak buyurdu ve sonra onların bu tövbelerini kabul etti.Çünkü O, onlara karşı raûfdur, rahîmdir (pek şefkatli ve pek merhametlidir).
Ömer Nasuhi Bilmen:
Kasem olsun ki Allah Teâlâ, Peygambere ve o güçlük saatinde O´na tâbi olan muhacirler ile ensâra tevbe nasib etti. Onlardan bir zümrenin kalpleri az kalsın ezilecek bir hale geldikten sonra tevbelerini kabul buyurdu. Şüphe yok ki, onların hakkında O, çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun ki, Allah, içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve Rahîm'dir.
Bekir Sadak:
Inananlar toptan savasa cikmamalidir. Her topluluktan bir taifenin dini iyi ogrenmek ve milletlerini geri donduklerinde uyarmak uzere geri kalmalari gerekli olmaz mi? Ki boylece belki yanlis hareketlerden cekinirler. *
İbni Kesir:
Andolsun ki Allah, Peygamberin ve güçlük anında ona uyan muhacir ve ensarın tevbelerini kabul etti. İçlerinden bır kısmının kalbleri kaymak üzere iken yine de onların tevbesini kabul buyurdu. Çünkü O, kendilerine Rauf ve Rahim´dir.
Adem Uğur:
Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir gurubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.
İskender Ali Mihr:
Andolsun ki
Celal Yıldırım:
And olsun ki, mü´minlerden bir kısmının kalbleri kaymak üzere iken Allah, Peygamberini (münafıklara izin verdiğinden dolayı affettiği gibi) sıkıntılı anda ona uyan Muhacirler´le Ansâr´ı tevbeye muvaffak kıldıktan sonra tevbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz ki O, onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Tefhim ul Kuran:
Andolsun Allah, peygamberin, Muhacirlerin ve Ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi nerdeyse kaymak üzereyken - ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir.
Fransızca:
Allah a accueilli le repentir du Prophète, celui des Emigrés et des Auxiliaires qui l'ont suivi à un moment difficile, après que les coeurs d'un groupe d'entre eux étaient sur le point de dévier. Puis Il accueillit leur repentir car Il est Compatissant et Miséricordieux à leur égard .
İspanyolca:
Alá se ha vuelto al Profeta, a los emigrados y a los auxiliares, que le siguieron en una hora de apuro, luego de haberse casi desviado los corazones de algunos de ellos. Se ha vuelto, depués, a ellos. Alá es con ellos manso, misericordioso.
İtalyanca:
Allah si è volto [con favore] al Profeta, agli Emigrati e agli Ausiliari che lo seguirono nel momento della difficoltà. Dopo che i cuori di una parte di loro erano sul punto di perdersi, Egli accolse il loro pentimento: in verità Egli è dolce e misericordioso nei loro confronti.
Almanca:
Gewiß, bereits nahm ALLAH an die Reue des Gesandten, der Muhadschir und der Ansar, die ihm in der Stunde der Not gefolgt sind, nachdem beinahe die Herzen einer Gruppe von ihnen Abneigung empfanden, dann aber nahm ER ihre Reue an. ER ist ihnen gegenüber gewiß allerbarmend, allgnädig.
Çince:
真主确已允许先知以及在困难时刻追随他的迁士们和辅士们悔过。当时,他们中一部分人的心几乎偏邪之后,真主允许他们悔过,真主对他们确是至爱的,确是至慈的。
Hollandaca:
God heeft den profeet vergeven en den Mohajerin en Ansars, die hem in de ure des gevaars volgden, toen de harten van een groot deel hunner zoo nabij het afdwalen waren; daarna wendde hij zich tot hen; want hij was meêdoogend en genadig omtrent hen.
Rusça:
Аллах принял покаяния Пророка, мухаджиров и ансаров, которые последовали за ним в трудный час, после того, как сердца некоторых из них чуть было не уклонились в сторону. Он принял их покаяния, ибо Он - Сострадательный, Милосердный.
Somalice:
wuxuu Eebe ka toobad aqbalay Nabiga, Muhaajiriinta iyo Ansaartii raaeday Saacaddii cidhiidhiga intay u dhawaatay inay iilato quluub koox ka mida ka dib, markaasuu ka toobad aqbalay, illeen waa u turaha u naxariistee.
Swahilice:
Mwenyezi Mungu amekwisha pokea toba ya Nabii na Wahajiri na Ansari walio mfuata katika saa ya dhiki, pale baada ya kukaribia nyoyo za baadhi yao kugeuka. Basi akapokea toba yao, kwani hakika Yeye kwao wao ni Mpole na ni Mwenye kuwarehemu.
Uygurca:
اﷲ ھەقىقەتەن پەيغەمبەرنىڭ ۋە ئۇنىڭغا قىيىنچىلىق پەيتىدە ئەگەشكەن مۇھاجىرلار ۋە ئەنسارلارنىڭ تەۋبىسىنى قوبۇل قىلدى. (ئەينى زاماندا) ئۇلارنىڭ ئارىسىدىكى بىر تۈركۈم كىشىلەرنىڭ دىللىرى ھەقتىن بۇرۇلۇپ كېتىشىگە تاس قالغاندىن كېيىن، اﷲ ئۇلارنىڭ تەۋبىسىنى قوبۇل قىلدى. اﷲ ئۇلارغا تولىمۇ مەرھەمەتلىك، ناھايىتى مېھرىباندۇر
Japonca:
アッラーは,預言者と苦難の時にかれに従った遷移者たち〔ムハージルーン〕と援助者たち〔アンサール〕に哀れみをかけられた。その後かれらの一部の者の心は,(その義務の履行から)殆んど逸れてしまった。その時かれはかれらに,哀れみをかけられた。本当にかれは,かれら(ムスリム)に規切であり慈悲深くあられる。
Arapça (Ürdün):
«لقد تاب الله» أي أدام توبته «على النبي والمهاجرين والأنصار الذين اتبعوه في ساعة العُسرة» أي وقتها، وهي حالهم في غزوة تبوك كان الرجلان يقتسمان تمرة والعشرة يعتقبون البعير الواحد، واشتد الحر حتى شربوا الفرث «من بعد ما كاد تزيغ» بالتاء والياء تميل «قلوب فريق منهم» عن اتباعه إلى التخلف لما هم فيه من الشدة «ثم تاب عليهم» بالثبات «إنه بهم رؤوف رحيم».
Hintçe:
अलबत्ता ख़ुदा ने नबी और उन मुहाजिरीन अन्सार पर बड़ा फज़ल किया जिन्होंने तंगदस्ती के वक्त रसूल का साथ दिया और वह भी उसके बाद कि क़रीब था कि उनमे ंसे कुछ लोगों के दिल जगमगा जाएँ फिर ख़ुदा ने उन पर (भी) फज़ल किया इसमें शक़ नहीं कि वह उन लोगों पर पड़ा तरस खाने वाला मेहरबान है
Tayca:
แท้จริงอัลลอฮ์ทรงอภัยโทษให้แก่ท่านนะบี ชาวมุฮาญิรีน และชาวอันศ้อรแล้ว ซึ่งเขาเหล่านั้นได้ปฏิบัติตามเขา (นะบี)ในยามคับขันหลังจากที่จิตใจของชนกลุ่มหนึ่งในพวกเขา เกือบจะหันเหออกจากความจริง แล้วพระองค์ก็ทรงอภัยโทษให้แก่พวกเขา แท้จริงพระองค์นั้นเป็นผู้ทรงเมตตา ผู้ทรงกรุณาอยู่เสมอ
İbranice:
כבר סלח אלוהים לנביא ולמהגרים (המהגרים ממכה לאל-מדינה) ולתומכים (מבין אנשי אל-מדינה) ולכל אלה שהצטרפו אליו בזמן המצוקה, לאחר שהלבבות של חלק מהם כמעט סרו מדרך הישר. ואז סלח להם, והוא חומל ורחום
Hırvatça:
Allah je oprostio Vjerovjesniku, i muhadžirima i ensarijama, koji su ga u teškom času slijedili, u vrijeme kada se srca nekih od njih zamalo nisu pokolebala: On je poslije i njima oprostio. On je prema njima, zaista, milosrdan i milostiv.
Rumence:
Dumnezeu s-a întors către trimis, către cei pribegiţi, către ajutoarele ce l-au urmat în ceasul greu, când inimile multora dintre ei era să se răsleţească. Atunci El s-a întors către ei. El este Bun, Milostiv cu ei.
Transliteration:
Laqad taba Allahu AAala alnnabiyyi waalmuhajireena waalansari allatheena ittabaAAoohu fee saAAati alAAusrati min baAAdi ma kada yazeeghu quloobu fareeqin minhum thumma taba AAalayhim innahu bihim raoofun raheemun
Türkçe:
Yemin olsun ki, Allah, içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve Rahîm'dir.
Sahih International:
Allah has already forgiven the Prophet and the Muhajireen and the Ansar who followed him in the hour of difficulty after the hearts of a party of them had almost inclined [to doubt], and then He forgave them. Indeed, He was to them Kind and Merciful.
İngilizce:
Allah turned with favour to the Prophet, the Muhajirs, and the Ansar,- who followed him in a time of distress, after that the hearts of a part of them had nearly swerved (from duty); but He turned to them (also): for He is unto them Most Kind, Most Merciful.
Azerbaycanca:
Allah (müsəlmanlardan) bir qismini ürəyi (şəkk-şübhəyə düşüb Peyğəmbərdən və cihaddan) dömək üzrə ikən Peyğəmbərə, çətin saatda onun arxasında gedən mühacirlərə və ənsara tövbə nəsib etdi. Sonra da onların tövbələrini qəbul buyurdu (onları bağışladı). Çünki O, həqiqətən, onlara qarşı çox şəfqətli, çox rəhimlidir.
Süleyman Ateş:
Andolsun Allah, Peygamberi ve o güçlük sa'atinde ona uyan Muhacirleri ve Ensarı affetti. O zaman içlerinden bir kısmının kalbleri kaymağa yüz tutmuş iken yine de onların tevbesini kabul buyurdu. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir gurubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.
Erhan Aktaş:
Ant olsun ki, Allah, Nebi’nin ve zor şartlarda ona destek olan Muhacir ve Ensar’ın tevbelerini(1) kabul etti. İçlerinden bir kısmının kalpleri kaymak üzereyken yine de onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı Çok Şefkatli’dir, Rahmeti Kesintisiz’dir.
Kral Fahd:
Allah, Peygamberin ve içlerinden bir kısmının kalpleri neredeyse (haktan) kaymak üzereyken güçlük anında Peygambere tâbi olan Muhacirlerle Ensar'ın tevbelerini kabul etmiştir. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki Allah, peygamberini (muhaarebeden geri kalanlara izin verildiğinden dolayı afvetdiği gibi) içlerinden bir takımının gönülleri hemen hemen eğrilmek üzere iken güdük zamanında ona (o peygambere) tâ´bi´ olan Muhacirlerle ensaarı da tevbeye muvaffak buyurdu ve sonra onların (bu) tevbelerini kabul eyledi. Çünkü O çok esirgeyici, çok bağışlayıcıdır.
Muhammed Esed:
Gerçek şu ki, Allah acıması, esirgemesiyle Peygamber´e ve sıkıntılı bir zamanda -hem de içlerinden bir kısmının kalpleri neredeyse kaymak üzereyken- ona bağlı kalıp zulmün ve kötülüğün egemen olduğu diyardan göç edenlere ve Din´e sahip çıkıp ona kol kanat gerenlere teveccüh etti. Sonra, bir kere daha: acıması, esirgemesiyle (Allah) onlara teveccüh etti. Çünkü O, gerçekten onlara karşı çok merhametli ve çok şefkatlidir.
Gültekin Onan:
Andolsun Tanrı, Peygamberin, muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi nerdeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir.
Ali Fikri Yavuz:
And olsun ki, Allah, Peygambere ve o güçlük saatinde (Tebuk savaşında çekilen sıkıntı ve mahrumiyet günlerinde) ona uyan Muhacir’lerle Ensar’a lütfetti
Portekizce:
Sem dúvida que Deus absolveu o Profeta, os migrantes e os socorredores, que o seguiram na hora angustiosa em que oscorações de alguns estavam prestes a fraquejar. Ele os absolveu, porque é para com eles Compassivo, Misericordiosíssimo.
İsveççe:
GUD HAR i Sin nåd inneslutit Profeten och dem som övergav ondskans rike och dem som gav utvandrarna husrum och hjälp - dem som följde honom i de mörka stunder, då några bland de troende nära nog hade svikit. Ja, Han inneslöt dem [alla] i Sin nåd; Han, den Barmhärtige, ömmade för dem.
Farsça:
مسلماً خدا رحمت ویژه اش را بر پیامبر و مهاجران و انصار که در آن ساعت دشوار [جنگ تبوک] از او پیروی کردند، ارزانی داشت، پس از آنکه نزدیک بود دل های گروهی از آنان [به سبب سختی مسیر جنگ از حق] منحرف شود [و از ادامه مسیر بازایستند و به مدینه برگردند] سپس خدا توبه آنان را پذیرفت زیرا خدا نسبت به آنان بسیار رؤوف و مهربان است.
Kürtçe:
بێگومان خوا تەوبەی وەرگرت لە پێغەمبەر ﷺ و لەو کۆچەر و یاریدەرانەی کە شوێنی (پێغەمبەر ﷺ) کەوتن لە کاتی سەختی و ناڕەحەتیدا (مەبەست پێی جەنگی تەبوکە) پاش ئەوەی نزیک بوو دڵی کۆمەڵێکیان لە ھەق لابدات پاشان خوا تەوبەی لێ وەرگرتن بە ڕاستی خوا لەگەڵیان دڵسۆز و میھرەبانە
Özbekçe:
Батаҳқиқ, Аллоҳ Пайғамбарининг, муҳожир ва ансорларнинг тавбасини қабул қилди. Улардан баъзиларининг қалблари тойиб кетай дегандан сўнг тавбаларини қабул қилди. Албатта, У зот уларга марҳаматли ва меҳрибондир. (Ушбу оятда Аллоҳ таоло Пайғамбаримизнинг (с. а. в.) тавбаларини қабул қилгани хусусида хабар бермоқда. Маълумки, Пайғамбарлар маъсумдирлар. Аммо бу оятда Пайғамбаримизнинг Аллоҳдан тушган ваҳийга хилоф қилганлари ҳақида гап кетаётгани йўқ. Бу ҳол бўлиши ҳам мумкин эмас. Балки У зот (а. с.) ижтиҳод маъносида баъзи бир кишиларга Табук ғазотига чиқмай қолишга изн берган эдилар. У зот (с. а. в.) бу билан афзал ишни эмас, ундан пастроғини қилган эдилар. Афзали эса то ростгўйлар ёлғончилардан ажралгунча кутиб туриш эди.)
Malayca:
Sesungguhnya Allah telah menerima taubat Nabi dan orang-orang Muhajirin dan Ansar yang mengikutnya (berjuang) dalam masa kesukaran, sesudah hampir-hampir terpesong hati segolongan dari mereka (daripada menurut Nabi untuk berjuang); kemudian Allah menerima taubat mereka; sesungguhnya Allah Amat belas, lagi Maha Mengasihani terhadap mereka.
Arnavutça:
Perëndia, me të vërtetë, pranoi pendimin e Pejgamberit, të muhaxhirëve dhe të ensarëve, të cilët shkaun pas atij në çastin e vështirë, pasi që zemrat e disa prej tyre, për një fije qenë afër shmangies, pastaj Perëndia pranoi pendimin e tyre. Se, Ai, me të vërtetë, është i butë dhe i mëshirshëm ndaj tyre.
Bulgarca:
Аллах прие покаянието на Пророка, преселниците и помощниците, които го последваха в тежкия час, след като едва не се отклониха сърцата на група от тях. После Той прие покаянието им. Наистина към тях Той е състрадателен, милосърден.
Sırpça:
Аллах је опростио Веровеснику, и исељеницима из Мекке, и становницима Медине, који су га следили у тешком часу, у време када су се срца неких од њих умало поколебала: Он је после и њима опростио. Он је према њима, заиста, милосрдан и милостив.
Çekçe:
A Bůh již věru odpustil prorokovi, vystěhovalcům i pomocníkům, kteří jej následovali v hodině nesnází, poté, co srdce jedné části z nich se málem odklonila; a potom přijal pokání jejich a byl vůči nim shovívavý, slitovný.
Urduca:
اللہ نے معاف کر دیا نبیؐ کو اور ان مہاجرین و انصار کو جنہوں نے بڑی تنگی کے وقت میں نبیؐ کا ساتھ دیا اگر چہ ان میں سے کچھ لوگوں کے دل کجی کی طرف مائل ہو چکے تھے (مگر جب انہوں نے اس کجی کا اتباع نہ کیا بلکہ نبیؐ کا ساتھ ہی دیا تو) اللہ نے انہیں معاف کر دیا، بے شک اُس کا معاملہ اِن لوگوں کے ساتھ شفقت و مہربانی کا ہے
Tacikçe:
Худо тавбаи паёмбару муҳоҷирин ва ансорро, ки дар он соати усрат ҳамроҳи Ӯ буданд, аз он пас, ки наздик буд, ки гурӯҳеро дил аз ҷанг бигардад, пазируфт. Тавбаашон пазируфт, зеро ба онҳо рауфу (мушфиқу) меҳрубон аст!
Tatarca:
Тәхкыйк Аллаһ пәйгамбәрнең вә аңа ярдәм белән ияргән Мөһаҗирләрнең һәм ансарларның авыр сәгатьләрдә пәйгамбәргә ярдәм иткәннәре өчен һәр кимчелекләрен кичерде. Алардан бер таифәнең Тәбүк сугышына чыкмаска авышканнан соң, аларны да кичерде, чөнки алар күңелләрен яхшыртып, сугышка чыктылар, әлбәттә, Ул рәхимле вә шәфкатьле мөэмин бәндәләренә.
Endonezyaca:
Sesungguhnya Allah telah menerima taubat Nabi, orang-orang muhajirin dan orang-orang anshar yang mengikuti Nabi dalam masa kesulitan, setelah hati segolongan dari mereka hampir berpaling, kemudian Allah menerima taubat mereka itu. Sesungguhnya Allah Maha Pengasih lagi Maha Penyayang kepada mereka,
Amharca:
በነቢዩ በነዚያም በችግሪቱ ጊዜያት (በተቡክ ዘመቻ) ከእነሱ የከፊሎቹ ልቦች (ለመቅረት) ሊዘነበሉ ከተቃረቡ በኋላ በተከተሉት ስደተኞችና ረዳቶች ላይ አላህ በእርግጥ ጸጸታቸውን ተቀበለ፡፡ ከዚያም ከእነሱ ንስሓ መግባታቸውን ተቀበለ፡፡ እርሱ ለእነሱ ርኅሩኅ አዛኝ ነውና፡፡
Tamilce:
நபி; இன்னும், (தபூக் போருடைய) சிரமமான நேரத்தில் அவரைப் பின்பற்றிய முஹாஜிர்கள்; இன்னும், அன்ஸாரிகளை அல்லாஹ் திட்டவட்டமாக மன்னித்தான், (தோழர்களாகிய) அவர்களில் ஒரு பிரிவினரின் உள்ளங்கள் வழிதவற நெருங்கிய பின்னர். பிறகு, அவன் அவர்களை மன்னித்தான். நிச்சயமாக அவன் அவர்கள் மீது மிகவும் இரக்கமுள்ளவன், பெரும் கருணையாளன்.
Korece:
예언자와 무하지린과 고 난의 시기에 그를 따랐던 안사리 주민들에게 하나님은 관용을 베 푸셨도다 그들 가운데 무리의 마 음들이 이탈한 후에도 하나님은 그들에게 자비를 베푸셨으니 실로 그분은 그들을 위한 자비와 사랑 으로 충만하심이라
Vietnamca:
Thật vậy, Allah đã tha thứ cho Nabi (Muhammad), Muhajirin (những người đến Madinah tị nạn) và Ansar (những người bản địa Madinah). Họ là những người đã theo Nabi trong thời khắc khó khăn sau khi trái tim của một nhóm trong số họ gần như nghiêng về (sự hoài nghi) nhưng rồi Allah cũng đã tha thứ cho họ, bởi vì Ngài nhân từ và thương xót họ.
Ayet Linkleri: