Arapça:
وَلَا عَلَى الَّذِينَ إِذَا مَا أَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَا أَجِدُ مَا أَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِ تَوَلَّوا وَّأَعْيُنُهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا أَلَّا يَجِدُوا مَا يُنفِقُونَ
Çeviriyazı:
velâ `ale-lleẕîne iẕâ mâ etevke litaḥmilehüm ḳulte lâ ecidü mâ aḥmilüküm `aleyh. tevellev vea`yünühüm tefîḍu mine-ddem`i ḥazenen ellâ yecidû mâ yünfiḳûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendilerini bindirip savaşa gönderesin diye gönüllü olarak sana geldiklerinde, "Sizi bindirecek birşey bulamıyorum." dediğin zaman, bu uğurda harcayacakları birşey bulamadıklarından dolayı üzülüp gözlerinden yaş döke döke geri dönüp gidenlere de bir günah yoktur.
Diyanet İşleri:
Binek vermen için sana geldiklerinde, "Size binek bulamıyorum" dediğin zaman, sarfedecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri dönenlere de sorumluluk yoktur.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bir de sana gelince onları bindirmek için senden binek istemişlerdi de sizi bindirecek binek bulamıyorum demiştin; bu uğurda sarfedecek bir şey bulamadıklarından mahzun olup gözleri yaşlarla dolarak dönmüşlerdi; onlara da suç yok.
Şaban Piriş:
Bindirip (savaşa) götürmen için sana geldiklerinde: "Sizi üzerine bindirip götürecek bir şey bulamıyorum" dediğin zaman, harcayacak bir şey bulamadıkları için üzüntülerinden gözleri yaş dökerek geri dönenlere bir günah yoktur.
Edip Yüksel:
Aynı şekilde, kendilerini bindirmen için sana geldiklerinde, "Sizi bindirecek bir taşıt bulamıyorum," dediğin ve mali yetersizliklerinden dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak geri dönenler de kınanamaz.
Ali Bulaç:
Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.
Suat Yıldırım:
Ey Resulüm! Binek temin etmen için sana geldiklerinde:“Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum.” deyince, harcayacak para bulamamaları sebebiyle gözyaşı döke döke dönüp gidenleri de kınamak doğru değildir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve o kimselere de günah yoktur ki, her ne zaman kendilerine binek veresin diye sana geldikçe, «Sizi üzerine bindirecek bir şey bulamıyorum,» dedin de sarfedecek bir şey bulamadıkları için gözleri yaş döke döke geri dönüverdiler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Kendilerini bindirmen için sana geldiklerinde sen, "Sizi bindirecek bir şey bulamam" deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından, üzüntüyle gözlerinden yaşlar boşalarak geri dönen kimseler için de herhangi bir günah yoktur.
Bekir Sadak:
Bedevilerin kufur ve nifaklari her yonden, daha ileridir. Allah´in, peygamberine indirdiginin sinirlarini bilmemek, onlara daha layiktir. Allah bilendir, hakimdir.
İbni Kesir:
Kendilerine binek vermen için sana geldiklerinde: Size bir binek bulamıyorum, dediğin zaman, infak edecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözleri yaşararak geri dönenlere de bir sorumluluk yoktur.
Adem Uğur:
Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur).
İskender Ali Mihr:
Onları taşıman (bindirip, sevketmen) için sana geldikleri zaman, senin: “Sizi üzerinde taşıyacak (bindirecek) bir şey bulamadım.”dediğin, infâk edecek bir şey bulamadıkları için hüzünlenerek, gözlerinden kanlı yaşlar akarak dönen kimselere de (bir günah) yoktur.
Celal Yıldırım:
Binek veresin diye sana geldiklerinde, «sizi bindirecek binek bulamıyorum» dediğin zaman, Allah yolunda harcayacak bir şey bulamadıklarına üzülerek göz yaşı döke döke dönüp gidenlere de kınama-ayıplama yoktur.
Tefhim ul Kuran:
Bir de kendilerini bindirmen için sana her gelişlerinde onlara: «Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum» dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.
Fransızca:
(Pas de reproche) non plus à ceux qui vinrent te trouver pour que tu leur fournisses une monture et à qui tu dis : "Je ne trouve pas de monture pour vous." Ils retournèrent les yeux débordant de larmes, tristes de ne pas trouver de quoi dépenser.
İspanyolca:
Tampoco contra aquéllos a quienes, viniendo a ti para que les facilites montura, dices: «No os encuentro montura» y se vuelven con los ojos arrasados de lágrimas de tristeza porque no encuentran los medios.
İtalyanca:
E neppure [avranno colpa] coloro che ti vengono a chiedere un mezzo di trasporto e ai quali rispondi: «Non trovo mezzi con cui trasportarvi», e che se ne vanno con le lacrime che scendono dai loro occhi, tristi di non avere risorse da impiegare [per la causa di Allah].
Almanca:
noch gegen diejenigen, die zu dir kamen, damit du ihnen Transportmittel bereitstellst, (zu denen) du jedoch sagtest: "Ich finde nichts (an Reittieren), worauf ich euch befördern könnte", dann sie umkehrten, während ihre Augen voller Tränen waren - aus Traurigkeit darüber, daß sie nichts finden, was sie spenden können.
Çince:
那等人也是无可非难的,当他们来请求你以牲口供给他们(出征)的时候,你说:我没有牲口供给你们。他们就挥泪而去,他们因为不能自筹旅费而悲伤。
Hollandaca:
Noch hun die u zijn komen verzoeken, hun benoodigdheden (rijdieren) voor de reis te verschaffen, en die, toen gij hebt geantwoord: Ik heb geene benoodigdheden om u te geven, terugkeerden met de tranen in de oogen, uit verdriet dat zij geene middelen konden vinden om tot den tocht bij te dragen.
Rusça:
Также нет греха на тех, которым, когда они пришли к тебе, чтобы ты обеспечил их верховыми животными, ты сказал: "Я не могу найти животных для вас". Они вернулись с глазами, полными слез от огорчения тем, что они не нашли средств на пожертвования.
Somalice:
kuwiina dhib masaarra kuu yimid inaad xambaarto (Gaadiid siisid) markaas aad ku tidhi ma helayo waxaan idinku xambaaro, markaas jeedsaday iyagoo indhahoodu la daadan illin walbahaar inayna helin waxay bixiyaan.
Swahilice:
Wala wale walio kujia ili uwachukue ukasema: Sina kipando cha kukuchukueni. Tena wakarudi na macho yao yanamiminika machozi kwa huzuni ya kukosa cha kutoa.
Uygurca:
يەنە مۇنداق كىشىلەرنىمۇ ئەيىبلەشكە يول يوقتۇركى، ئۇلار (جىھادقا چىقىش ئۈچۈن) سەندىن ئۇلاغ سوراپ كەلگەندە، (ئۇلارغا سەن) «مېنىڭ سىلەرنى تەمىنلەيدىغان ئۇلاغلىرىم يوق» دېدىڭ؟ ئۇلار (جىھادقا چىقىشقا) سەرپ قىلىدىغان نەرسە تاپالمىغانلىقلىرى ئۈچۈن غەمكىن، كۆزلىرىدىن ياش تۆككەن ھالدا قايتىشتى
Japonca:
またあなたに(戦のための)乗り物を求めて来たとき,あなたが「わたしにはあなたがたに提供する乗り物がない。」と告げると,両目に涙をたたえて(馬などを購入する)資金のないことを悲しんで帰っていく人びと(も非難される筋はない)。
Arapça (Ürdün):
«ولا على الذين إذا ما أتوك لتحملهم» معك إلى الغزو وهم سبعة من الأنصار وقيل بنو مقرن «قلتَ لا أجد ما أحملكم عليه» حال «تولَّوا» جواب إذا أي انصرفوا «وأعينهم تفيض» تسيل «من» للبيان «الدمع حزنا» لأجل «ألا يجدوا ما ينفقون» في الجهاد.
Hintçe:
और न उन्हीं लोगों पर कोई इल्ज़ाम है जो तुम्हारे पास आए कि तुम उनके लिए सवारी बाहम पहुँचा दो और तुमने कहा कि मेरे पास (तो कोई सवारी) मौजूद नहीं कि तुमको उस पर सवार करूँ तो वह लोग (मजबूरन) फिर गए और हसरत (व अफसोस) उसे उस ग़म में कि उन को ख़र्च मयस्सर न आया
Tayca:
“และไม่มีบาปใด ๆ แก่บรรดาผู้ที่เมื่อพวกเขามาหาเจ้าเพื่อให้เจ้าจัดให้พวกเขาขี่ เจ้าได้กล่าวว่า ฉันไม่พบพาหนะที่จะให้พวกท่านขี่บนมันได้ พวกเขาก็ผินหลังกลับโดยที่นัยน์ตาของพวกเขาท่วมท้วนไปด้วยน้ำตา เพราะเสียใจที่พวกเขาไม่พบสิ่งที่พวกเขาจะบริจาค”
İbranice:
גם אין (חטא) על אלה אשר באו אליך למען תעזור להם , ואמרת להם, 'אין לי שום אמצעים לתת לכם,' ואז שבו על עקבותיהם ועיניהם זולגות דמעות מצער, כי אין להם האמצעים הכלכליים לצאת אתך (להקרבה למען אלוהים)
Hırvatça:
Ni onima kojima si rekao, kad su ti došli da im daš životinje za jahanje: "Ne mogu naći za vas životinje za jahanje", pa su se vratili suznih očiju, tužni što ne nalaze ništa što bi za borbu utrošili.
Rumence:
Nici celor care au venit la tine să le dai un animal de călărit şi cărora tu le-ai spus: “Nu găsesc nici un animal să vă dau”, iar ei au plecat cu ochii înotând în lacrimi, mâhniţi că nu au putinţa să dea şi ei ceva.
Transliteration:
Wala AAala allatheena itha ma atawka litahmilahum qulta la ajidu ma ahmilukum AAalayhi tawallaw waaAAyunuhum tafeedu mina alddamAAi hazanan alla yajidoo ma yunfiqoona
Türkçe:
Kendilerini bindirmen için sana geldiklerinde sen, "Sizi bindirecek bir şey bulamam" deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından, üzüntüyle gözlerinden yaşlar boşalarak geri dönen kimseler için de herhangi bir günah yoktur.
Sahih International:
Nor [is there blame] upon those who, when they came to you that you might give them mounts, you said, "I can find nothing for you to ride upon." They turned back while their eyes overflowed with tears out of grief that they could not find something to spend [for the cause of Allah].
İngilizce:
Nor (is there blame) on those who came to thee to be provided with mounts, and when thou saidst, "I can find no mounts for you," they turned back, their eyes streaming with tears of grief that they had no resources wherewith to provide the expenses.
Azerbaycanca:
(Döyüşə getməyə minikdən ötrü) yanına gəldikdə: “Sizin minməyiniz üçün bir heyvan tapmıram”,- deyərkən (cihad yolunda) sərf etməyə bir şey tapa bilmədikləri üçün kədərdən gözlərindən yaş axa-axa geri dönənlərdə heç bir günah yoxdur!
Süleyman Ateş:
Kendilerini (binek sağlayıp) bindirmen için sana geldikleri zaman, sen: "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" deyince harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak dönen kimselerin aleyhine de (yol yoktur, Onlar da kınanmazlar).
Diyanet Vakfı:
Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur).
Erhan Aktaş:
Bir de sana, kendilerine binek sağlaman için başvurduklarında, “Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum.” dediğin zaman, harcayacakları bir şeyleri olmadığı için üzüntüden gözlerinden yaşlar akıtarak geri dönüp gidenlere de bir sorumluluk yoktur.
Kral Fahd:
Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur).
Hasan Basri Çantay:
Bir de şunlara günâh (ve mes´ûliyyet) yokdur ki: Kendilerini bindir (ib sevk et) men için ne zaman sana geldilerse, «Size bir binek bulamıyorum» dedin ve (bu uğurda kendileri) harcayacak bir şey bulamadılar da kederlerinden gözleri yaş döke döke döndüler.
Muhammed Esed:
Ve sana, kendilerine binek sağlaman için başvurduklarında, "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin zaman, bu yolda harcayacak imkanları olmadığı için üzüntüden gözleri yaşararak dönüp gidenler de sorumlu tutulmayacaktır.
Gültekin Onan:
Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "
Ali Fikri Yavuz:
Bir de o kimselere günah yoktur ki, kendilerini bindirip savaşa sevkedesin diye, sana geldikleri zaman (kendilerine): “-Sizi bindirecek bir hayvan bulamıyorum” demiştin. Bu uğurda sarf edecekleri şeyi bulamadıklarından dolayı kederlerinden gözleri yaş döke döke döndüler.
Portekizce:
Assim como forma considerados (isentos) aqueles que se apresentaram a ti, pedindo que lhes arranjasses montaria, elhes disseste: Não tenho nenhuma para proporcionar-vos; voltaram com os olhos transbordantes de lágrimas, por pena denão poderem contribuir.
İsveççe:
Inte heller kan de klandras som vände sig till dig för att du skulle ge dem riddjur och som, när du svarade: "Jag har inga riddjur att ge er", gick sin väg med tårar i ögonen därför att de inte själva kunde bekosta dem.
Farsça:
و نیز بر کسانی که هنگامی که نزد تو آمدند تا آنان را [برای رفتن به سوی نبرد] سوار مرکبی کنی، گفتی: [به سبب نبود امکانات] بر مرکبی دسترسی ندارم تا شما را به جهاد برم، هیچ مؤاخذه و سرزنشی نیست؛ [از نزد تو] بازگشتند در حالی که به خاطر غصه و اندوه از دیدگانشان اشک می ریخت که چرا چیزی نمی یابند تا [در نبرد با دشمنان] هزینه کنند.
Kürtçe:
وە تاوان لەسەر ئەو کەسانەش نیە کە ھاتنە لات (ئەی موحەممەد ﷺ) بۆ ئەوەی (ووڵاخیان بۆ دابین کەیت) و سواریان کەیت ووتت ووڵاخم دەست ناکەوێت سوارتان بکەم (بۆ جیھاد کردن) ئەوانیش گەڕانەوە لەکاتێکدا چاویان فرمێسکی دەڕشت لەداخ و خەفەتدا کەھیچیان نەبوو خەرجی بکەن (بۆ پێداویستی جیھاد)
Özbekçe:
Яна сенга улов беришинг учун келганларида: «Сизларни миндиргани нарса топа олмаяпман», деганингда ғамгин бўлиб, кўзларидан ёшлари тўкилиб, орқага қайтиб кетганларга ҳам, сарф-харажат қиладиган нарса топа олмаганлари учун гуноҳ йўқ. (Бу тоифадагилар ўзлари соғ-саломат, бақувват, урушга ярайдилар. Рағбатлари ҳам бор. Урушга бориш учун жўнаб йўлга ҳам чиққанлар. Аммо Табук узоқ жой бўлгани учун миниб оладиган улов керак. Уларнинг эса, уловлари йўқ. Шунинг учун Расулуллоҳнинг (с. а. в.) олдиларига улов сўраб келишган.)
Malayca:
Dan tidak juga berdosa orang-orang yang ketika mereka datang kepadamu (memohon) supaya engkau memberi kenderaan kepada mereka, engkau berkata: "Tidak ada padaku kenderaan yang hendak kuberikan untuk membawa kamu", mereka kembali sedang mata mereka mengalirkan airmata yang bercucuran, kerana sedih bahawa mereka tidak mempunyai sesuatupun yang hendak mereka belanjakan (untuk pergi berjihad pada jalan Allah).
Arnavutça:
(e nuk ka mëkat) as për ata, të cilët vijnë te ti për të kërkuar kafshë shalimi, e ti u thua: “Unë nuk mund t’ju sigurojë kafshë shalimi”; andaj ngase nuk mundën të gjejnë shpenzime (për luftë), ata kthehen e sytë e tyre rrjedhin lotë nga dëshpërimi që nuk mundën të gjejnë mjete shpenzimi,
Bulgarca:
нито за онези, на които ти рече, когато дойдоха при теб, за да ги откараш: “Не намирам с какво да ви откарам.” И се обърнаха, а очите им - пълни със сълзи от скръб, че не намират какво да дадат.
Sırpça:
Ни онима којима си казао, кад су ти дошли да им даш животиње за јахање: „Не могу да нађем за вас животиње за јахање“, па су се вратили сузних очију, тужни што не немају ништа што би утрошили за борбу.
Çekçe:
ani proti těm, kteří k tobě přijdou, abys jim opatřil jízdní zvíře, a když ty jim řekneš: 'Nenalézám žádné zvíře, na něž bych vás posadil', odvrátí se s očima, z nichž kanou slzy ze zármutku, že nenalezli nic, čím by přispěli.
Urduca:
اسی طرح اُن لوگوں پر بھی کوئی اعتراض کا موقع نہیں ہے جنہوں نے خود آ کر تم سے درخواست کی تھی کہ ہمارے لیے سواریاں بہم پہنچائی جائیں، اور جب تم نے کہا کہ میں تمہارے لیے سواریوں کا انتظام نہیں کرسکتا تو وہ مجبوراً واپس گئے اور حال یہ تھا کہ ان کی آنکھوں سے آنسو جاری تھے اور انہیں اس بات کا بڑا رنج تھا کہ وہ اپنے خرچ پر شریک جہاد ہونے کی مقدرت نہیں رکھتے
Tacikçe:
Ва низ бар онон, ки назди ту омаданд, то маркаб барои набардашон диҳӣ ва ту гуфтӣ, ки маркабе надорам ва онҳо барои харҷ кардан ҳеҷ наёфтанд ва ашкрезону ғамгин бозгаштанд, гуноҳе нест.
Tatarca:
Янә шуларга гөнаһ юк, алар синең алдыңа килеп: "Йә расүлүллаһ! Безнең һичнәрсәбез юк, әгәр безгә ат һәм сугыш коралларын бирсәң, без дә сугышка барыр идек", – диделәр. Син аларга: "Сезне утыртып сугышка җибәрергә һичнәрсә таба алмыйм", – дидең. Шул вакытта алар күзләреннән яшьләр агызып кайтып киттеләр, сугышка чыгу өчен мал тапмауларының кайгысыннан.
Endonezyaca:
dan tiada (pula) berdosa atas orang-orang yang apabila mereka datang kepadamu, supaya kamu memberi mereka kendaraan, lalu kamu berkata: "Aku tidak memperoleh kendaraan untuk membawamu". lalu mereka kembali, sedang mata mereka bercucuran air mata karena kesedihan, lantaran mereka tidak memperoleh apa yang akan mereka nafkahkan.
Amharca:
በእነዚያም ልትጭናቸው በመጡህ ጊዜ «በርሱ ላይ የምጭናችሁ (አጋሰስ) አላገኝም፤» ያልካቸው ስትኾን የሚያወጡት ገንዘብ ባለማግኘታቸው ለማዘናቸው ዓይኖቻቸው እንባን እያፈሰሱ በዞሩት ላይ (የወቀሳ መንገድ የለባቸውም)፡፡
Tamilce:
இன்னும், நீர் அவர்களை (வாகனத்தில்) ஏற்றி அனுப்புவதற்காக உம்மிடம் அவர்கள் வந்தால், “உங்களை ஏற்றி அனுப்புவதற்கு நான் (வாகன) வசதி பெற்றிருக்கவில்லையே” என்று நீர் கூறினால், (போருக்கு) செலவு செய்கின்ற வசதியை தாம் பெறாத கவலையினால் அவர்களுடைய கண்கள் கண்ணீரால் பொங்கி வழிய எவர்கள் திரும்பி சென்றார்களோ அவர்கள் மீதும் குற்றம் இல்லை.
Korece:
그들이 그대에게 찾아와 타 고 갈 것을 구하나 너희가 타고 갈 것이 내게 없음이라 말할 때 그들은 돌아서며 슬픈 눈물을 흘 리더라 그들은 제공할 것이 없었 기 때문이라
Vietnamca:
Và cũng không mang tội đối với những ai đến gặp Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) để xin Ngươi phương tiện di chuyển và Ngươi đã bảo họ “Ta không có gì để làm phương tiện chuyên chở các ngươi cả!”, và họ quay về buồn bã trong nước mắt vì không có gì để đóng góp cho trận chiến.
Ayet Linkleri: