Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

246

Ayet No: 

253

Sayfa No: 

40

Nüzûl Yeri: 

Nüzûl Yılı: 

Arapça: 

أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلَإِ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ مِن بَعْدِ مُوسَىٰ إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُّقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِن كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلَّا تُقَاتِلُوا ۖ قَالُوا وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِن دِيَارِنَا وَأَبْنَائِنَا ۖ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْا إِلَّا قَلِيلًا مِّنْهُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

Çeviriyazı: 

elem tera ile-lmelei mim benî isrâîle mim ba`di mûsâ. iẕ ḳâlû linebiyyil lehümü-b`aŝ lenâ meliken nüḳâtil fî sebîli-llâh. ḳâle hel `aseytüm in kütibe `aleykümü-lḳitâlü ellâ tüḳâtilû. ḳâlû vemâ lenâ ellâ nüḳâtile fî sebîli-llâhi veḳad uḫricnâ min diyârinâ veebnâinâ. felemmâ kütibe `aleyhimü-lḳitâlü tevellev illâ ḳalîlem minhüm. vellâhü `alîmüm biżżâlimîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım..." dediler. O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?" dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir.

Diyanet İşleri: 

Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Peygamberlerinden birine, "Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. "Ya savaş size farz kılındığında gitmeyecek olursanız?" demişti. "Memleketimizden ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımıza göre niye Allah yolunda savaşmıyalım?" demişlerdi. Ama savaş onlara farz kılınınca, az bir kısmı müstesna yüz cevirdiler. Allah zalimleri bilir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Görmez misin İsrailoğullarının ileri gelenlerini? Hani Musa'dan sonra bir zaman geldi ki peygamberlerine, bize bir padişah gönder de ona uyup Allah yolunda savaşa girişelim demişlerdi. Peygamberleri, size savaş farz edilir de savaşmayıverirseniz demişti. Neden savaşmayacakmışız demişlerdi, yurtlarımızdan çıkarıldık, evladımızdan ayırdılar bizi. Fakat savaş farz edilince pek azı katlandı, öbürleri dönüverdiler. Allah bilir zalimleri.

Şaban Piriş: 

Musa’dan sonra İsrailoğulları'nın ileri gelenlerini görmedin mi? Peygamberlerinden birine: Bize, bir hükümdar gönder de, Allah yolunda savaşalım demişlerdi. Peygamberleri: Ya, savaş size farz olunca savaşmazsanız? demişti. Bizler neden Allah yolunda savaşmayalım ki, biz yurtlarımızdan ve oğullarımızdan uzaklaştırıldık, demişlerdi. Fakat üzerlerine savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri şüphesiz bilir.

Edip Yüksel: 

Şu olay dikkatini çekmedi mi? İsrailoğullarının ileri gelenleri, Musa'dan sonra peygamberlerinden birine, "Bize bir kral atasan da ALLAH uğrunda savaşsak," demişlerdi. "Ya savaş gerekir de savaşmazsanız?!," demişti. Onlar, "Yurdumuzdan ve çocuklarımızdan uzaklaştırılmış durumda iken neden ALLAH yolunda savaşmayalım," diye karşılık vermişlerdi. Fakat kendilerine savaş farzedilince pek azı hariç yüz çevirdiler. ALLAH zalimleri Bilir.

Ali Bulaç: 

Musa'dan sonra İsrailoğulları’nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

Suat Yıldırım: 

Mûsâ'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerine dikkat ettin mi? O vakit onlar aralarındaki Peygambere: “Ne olur, bize bir hükümdar tayin et de biz de Allah yolunda cihad edelim!” demişlerdi. O cevaben: “Ya savaşma emri size farz kılınır, siz de savaşmazsanız?” deyince onlar: “Ne diye Allah yolunda cihad etmeyelim ki vatanlarından çıkarılan biz, çoluk çocuğundan ayrı düşenler yine biziz!” dediler. Fakat savaşma kendilerine farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, hepsi dönüverdiler. Allah o zalimleri pek iyi bilir. [KM; Çıkış 24, 1.9; Sayılar 11,16.24-25]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Görmedin mi Mûsa´dan sonra Benî İsrail´den olan bir cemaatı ki onlar kendi peygamberlerine: «Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda muharebe edelim» dediler. Peygamberleri de dedi ki: «Üzerinizde muharebe farz kılınsa muharebe etmeyecek olmayasınız?» Dediler ki: «Biz ne için Allah yolunda muharebe etmeyelim

Yaşar Nuri Öztürk: 

Mûsa'dan sonra İsrailoğullarının kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.

Bekir Sadak: 

Musa´dan sonra Israilogullarinin ileri gelenlerini gormedin mi? Peygamberlerinden birine, «Bize bir hukumdar gonder de Allah yolunda savasalim» demislerdi. «Ya savas size farz kilindiginda gitmeyecek olursaniz?» demisti. «Memleketimizden ve cocuklarimizdan uzaklastirildigimiza gore niye Allah yolunda savasmiyalim?» demislerdi. Ama savas onlara farz kilininca, az bir kismi mustesna yuz cevirdiler. Allah zalimleri bilir.

İbni Kesir: 

Musa´dan sonra İsrailoğullarından bir cemaate bakmadın mı? Hani, onlar peygamberlerine bize bir hükümdar gönder ki, Allah yolunda savaşalım, dediler. Peygamberleri de: Üzerinize savaş farz edilir de ya savaşmazsanız? dedi. Onlar dediler ki: Biz Allah yolunda neden savaşmayalım? Hem yurtlarımızdan çıkarıldık, hem de oğullarımızdan (ayrıldık) . Fakat onların üzerine savaş farz edildiği vakit, içlerinden pek azı müstesna hep geri döndüler. Allah, zalimleri çok iyi bilendir.

Adem Uğur: 

Musa´dan sonra, Benî İsrail´den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: &quot

İskender Ali Mihr: 

Hz. Musa´dan sonra İsrailoğulları´ndan ileri gelenleri görmedin mi? Kendi peygamberlerine: “Bizim için bir melik beas et (görevlendir) de Allah yolunda savaşalım.” demişlerdi. (O Peygamber de) dedi ki: “Eğer savaş sizin üzerinize yazılırsa (farz kılınırsa) sizin savaşmamanızdan korkulur.” (İleri gelenler): “Biz niçin Allah yolunda savaşmayalım? Yurtlarımızdan ve oğullarımız (arasından) çıkarılmıştık.” dediler. Fakat savaş onların üzerine yazılınca (farz kılınınca) onlardan pek azı hariç, hepsi yüz çevirdiler. Ve Allah, zalimleri bilir.

Celal Yıldırım: 

Musa´dan sonra İsrail oğulları´nın ileri gelenlerini görmedin mi? Hani peygamberlerinden birine: «Bize bir hükümdar gönder (ta´yîn et) de Allah yolunda savaşalım,» demişlerdi. O da : «Ya bir de savaş size farz kılınır da savaşmayacak olursanız?!» demişti. Onlar: «Bize ne olmuş da Allah yolunda savaşmıyalım

Tefhim ul Kuran: 

Musa´dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: «Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım» demişlerdi, O: «Ya üzerinize savaş yazıldığı halde, savaşmayacak olursanız?» demişti. «Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)» demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı dışında (çoğunluğu) yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

Fransızca: 

N'as-tu pas su l'histoire des notables, parmi les enfants d'Israël, lorsqu'après Moïse ils dirent à un prophète à eux : "Désigne-nous un roi, pour que nous combattions dans le sentier d'Allah". Il dit : "Et si vous ne combattez pas, quand le combat vous sera prescrit ? " Ils dirent : "Et qu'aurions nous à ne pas combattre dans le sentier d'Allah, alors qu'on nous a expulsés de nos maisons et qu'on a capturé nos enfants ? " Et quand le combat leur fut prescrit, ils tournèrent le dos, sauf un petit nombre d'entre eux. Et Allah connaît bien les injustes.

İspanyolca: 

¿No has visto a los dignatarios de los Hijos de Israel? Cuando, después de Moisés, dijeron a un profeta suyo: «¡Suscítanos a un rey para que combatamos por Alá!» Dijo: «Puede que no combatáis una vez que se os prescriba el combate». Dijeron: «¿Cómo no vamos a combatir por Alá si se nos ha expulsado de nuestros hogares y de nuestros hijos?» Pero, cuando se les prescribió el combate, volvieron la espalda, salvo unos pocos. Alá conoce bien a los impíos.

İtalyanca: 

Non hai visto i notabili dei Figli di Israele quando, dopo Mosè, dissero al loro profeta: "Suscita tra noi un re, affinché possiamo combattere sul sentiero di Allah"? Disse: "E se non combatterete quando vi sarà ordinato di farlo?". Dissero: "Come potremmo non combattere sulla via di Allah, quando ci hanno scacciato dalle nostre case, noi e i nostri figli?". Ma quando fu loro ordinato di combattere, tutti voltarono le spalle, tranne un piccolo gruppo. Allah ben conosce gli iniqui.

Almanca: 

Gewahrtest du etwa nicht die Entscheidungsträger von den Kindern Israils nach Musa, als sie zu einem Propheten von ihnen sagten: "Schicke uns einen König, dann führen wir den bewaffneten Kampf fi-sabilillah"?! Er sagte: "Könnte es sein, daß wenn euch der bewaffnete Kampf geboten wird, daß ihr nicht kämpft?" Sie sagten: "Weshalb sollten wir nicht fi-sabilillah kämpfen, nachdem wir bereits von unseren Wohngebieten vertrieben wurden, sowie von unseren Kindern?" Doch als ihnen der bewaffnete Kampf geboten wurde, wandten sie sich ab außer wenigen von ihnen. Und ALLAH ist allwissend über die Unrecht- Begehenden.

Çince: 

你不知道穆萨死後以色列人中的领袖吗?当时他们对一个同族的先知说:请你替我们立一个国王,我们就为主道而战斗。他说:如果战斗成为你们的定制,你们会不战斗吗?他们说:我们已被敌人逐出故乡,父子离散,我们怎能不为主道而战斗呢?战斗已成为他们的定制的时候,他们除少数人外,都违背命令了。真主是全知不义的人的。

Hollandaca: 

Hebt gij nog niet teruggeblikt op de vergadering der kinderen Israëls, na den tijd van Mozes, toen zij tot den profeet zeiden: stel een koning over ons, dat wij voor des Heeren godsdienst mogen strijden. Hij antwoordde; Zult gij misschien niet weigeren te vechten, als u de oorlog bevolen wordt? Zij antwoordden; Zouden wij niet kampen voor den godsdienst onzes Heeren; wij die uit ons land verdreven en van onze kinderen gescheiden zijn? Toen hun nu echter de krijg werd bevolen, vloden zij op weinigen na. Maar God kent de goddeloozen.

Rusça: 

Не знаешь ли ты о знати сынов Исраила (Израиля), живших после Мусы (Моисея)? Они сказали своему пророку: "Назначь для нас царя, чтобы мы сражались на пути Аллаха". Он сказал: "Может ли быть, что если вам будет предписано сражаться, вы не станете сражаться?" Они сказали: "Отчего же нам не сражаться на пути Аллаха, если мы изгнаны из наших жилищ и разлучены с нашими детьми?" Когда же им было предписано сражаться, они отвернулись, за исключением немногих. Аллах ведает о беззаконниках.

Somalice: 

ka warran (warkoodu ma ku soo gaadhay) Madaxdii Bani Israa'iil Muuse ka dib markay ku dheheen Nabigoodii Noo soo bixi Malig (xaakim) oon ku dagaallanno Jidka Eebe, wuxuuna yidhi armaad mudantihiin haddii laydinku faralyeelo Dagaalka inaydaan dagaallamin, waxayna dhaheen maxaanaan ugu dagaalamayn Jidka Eebe isagoo nalaga bixiyey guryahannagii iyo Caruurtannadii (Wiilashannadii) markii lagu faralyeelay korkooda Dagaalkii wey jeedsadeen, in yar oo kamid ah mooyee, Eebana waa ogyahay daalimiinta.

Swahilice: 

Hukuwaona watukufu katika Wana wa Israili baada ya Musa, walipo mwambia Nabii wao: Tuwekee mfalme ili tupigane katika Njia ya Mwenyezi Mungu? Akasema: Je, haielekei ikiwa mtaandikiwa vita kuwa msipigane? Wakasema: Itakuwaje tusipigane katika Njia ya Mwenyezi Mungu, na hali tumetolewa majumbani kwetu na watoto wetu? Lakini walipo andikiwa kupigana waligeuka, isipo kuwa wachache miongoni mwao. Na Mwenyezi Mungu anawajua madhaalimu.

Uygurca: 

ساڭا مۇسا (ۋاپاتى) دىن كېيىن ئىسرائىل ئەۋلادىدىدىن بولغان بىر جامائەنىڭ خەۋىرى يەتمىدىمۇ؟ ئۇلار ئۆز ۋاقتىدا ئۆزلىرىنىڭ پەيغەمبىرىگە؛ «بىزگە پادىشاھ تىكلەپ بەرگىن، (ئۇنىڭ بىلەن دۈشمەنلەرگە قارشى) اﷲ نىڭ يولىدا جىھاد قىلايلى» دېيىشتى. پەيغەمبەر: «سىلەرگە جىھاد پەرز قىلىنسا جىھاد قىلماي قالارسىلەرمۇ؟» دېدى. ئۇلار: «يۇرتلىرىمىزدىن ھەيدەپ چىقىرىلغان ۋە ئوغۇللىرىمىزدىن جۇدا قىلىنغان تۇرساق قانداقمۇ اﷲ نىڭ يولىدا جىھاد قىلمايلى؟» دېدى. ئۇلارغا جىھاد پەرز قىلىنغان چاغدا، ئازغىنىسىدىن باشقا ھەممىسى جىھادتىن باش تارتتى. اﷲ زالىملارنى ئوبدان بىلگۈچىدۇر

Japonca: 

あなたはムーサーの後の,イスラエルの子孫の長老たちに就いて知らなかったのか。かれらは,自分の預言者に向かって言った。「わたしたちのために,一人の王を立てなさい。そうすれば,わたしたちはアッラーの道のために,戦うであろう。」そこでかれは,「あなたがたに戦いが命じられても,戦わないのではないか。」と言った。かれらは(答えて)「わたしたちはどうして,アッラーの道のために戦わずにいられようか,自分の家を追われ,子供からも離れているのに。」と言った。ところが戦いがかれらに命じられると,かれらの中の少数の者を除き背き去った。アッラーは不義を行う者を熟知しておられる。

Arapça (Ürdün): 

«ألم تر إلى الملأ» الجماعة «من بني إسرائيل من بعد» موت «موسى» أي إلى قصتهم وخبرهم «إذ قالوا لنبي لهم» هو شمويل «ابعث» أقم «لنا ملكا نقاتل» معه «في سبيل الله» تنتظم به كلمتنا ونرجع إليه «قال» النبي لهم «هل عسَيتم» بالفتح والكسر «إن كتب عليكم القتال أ» ن «لا تقاتلوا» خبر عسى والاستفهام لتقرير التوقع بها «قالوا وما لنا أ» ن «لا نقاتل في سبيل الله وقد أُخرجنا من ديارنا وأبنائنا» بسبيهم وقتلهم وقد فعل بهم ذلك قوم جالوت أي لا مانع لنا منه مع وجود مقتضيه قال تعالى: «فلما كُتب عليهم القتال تولوا» عنه وجبنوا «إلا قليلا منهم» وهم الذين عبروا النهر مع طالوت كما سيأتي «والله عليم بالظالمين» فمجازيهم وسأل النبي إرسال ملك فأجابه إلى إرسال طالوت.

Hintçe: 

(ऐ रसूल) क्या तुमने मूसा के बाद बनी इसराइल के सरदारों की हालत पर नज़र नही की जब उन्होंने अपने नबी (शमूयेल) से कहा कि हमारे वास्ते एक बादशाह मुक़र्रर कीजिए ताकि हम राहे ख़ुदा में जिहाद करें (पैग़म्बर ने) फ़रमाया कहीं ऐसा तो न हो कि जब तुम पर जिहाद वाजिब किया जाए तो तुम न लड़ो कहने लगे जब हम अपने घरों और अपने बाल बच्चों से निकाले जा चुके तो फिर हमे कौन सा उज़्र बाक़ी है कि हम ख़ुदा की राह में जिहाद न करें फिर जब उन पर जिहाद वाजिब किया गया तो उनमें से चन्द आदमियों के सिवा सब के सब ने लड़ने से मुँह फेरा और ख़ुदा तो ज़ालिमों को खूब जानता है

Tayca: 

เจ้า (มุฮัมมัด) มิได้มองดู พวกหัวหน้าในหมู่วงศ์วานอิสรออีล หลังจากมูซาดอกหรือ ? ขณะที่พวกเขาได้กล่าวแก่นะบีของพวกเขาคนหนึ่ง ว่า โปรดส่งกษัตริย์องค์หนึ่งมาให้แก่พวกเราเถิด พวกเราจะได้ต่อสู้ในทางของอัลลอฮ์ เขากล่าวว่า อาจเป็นไปได้ไหมว่า พวกท่านนั้น ถ้าการสู้รบได้ถูกกำหนดแก่พวกท่านแล้ว พวกท่านจะไม่ต่อสู้พวกเขากล่าว่า และได้มีสิ่งใดเกิดขึ้นแก่พวกเรากระนั้นหรือ ที่พวกเราจะไม่ต่อสู้ในทางของอัลลอฮ์ทั้ง ๆที่พวกเรา และลูก ๆ ของของพวกเราถูกขับไล่ออกจากหมู่บ้านของเรา ครั้นเมื่อการสู้รบได้ถูกกำหนดขึ้นแก่พวกเขาแล้ว พวกเขาก็ผินหลังให้ นอกจากส่วนน้อยในหมู่พวกเขาเท่านั้น และอัลลอฮ์เป็นผู้ทรงรู้ดีต่อบรรดาผู้อธรรมเหล่านั้น

İbranice: 

האם לא שמעת על המנהיגים של בני-ישראל לאחר משה, אשר אמרו לנביאם 'בחר לנו מלך למען נילחם בשביל אלוהים.' אמר להם: 'האם לאחר שייכתב עליכם להילחם לא תילחמו'? אמרו: 'ולמה לא נילחם למען אלוהים לאחר שגורשנו מבתינו ואיבדנו את בנינו'? אולם כאשר נצטוו להילחם, התרחק

Hırvatça: 

Zar ne znaš kada su prvaci sinova Israilovih poslije Musaa svome vjerovjesniku rekli: "Pošalji nam kralja da se na Allahovom putu borimo!" "Možda se vi nećete boriti, ako vam borba bude propisana?'', reče on. "Zašto da se ne borimo na Allahovom putu?'', rekoše. "A mi smo iz zemlje naše prognani i od sinova naših odvojeni!" A kada im borba bi propisana, oni, osim nekolicine, okrenuše se. A Allah dobro zna zulumćare.

Rumence: 

Nu le-ai văzut pe căpeteniile fiilor lui Israel de după Moise? I-au spus unuia dintre profeţii lor: “Înalţă-ne nouă un rege şi vom lupta, atunci, pentru Calea lui Dumnezeu.” El le spuse: “Oare puteţi, dacă v-a fost scris să luptaţi, să nu luptaţi? Ei i-a

Transliteration: 

Alam tara ila almalai min banee israeela min baAAdi moosa ith qaloo linabiyyin lahumu ibAAath lana malikan nuqatil fee sabeeli Allahi qala hal AAasaytum in kutiba AAalaykumu alqitalu alla tuqatiloo qaloo wama lana alla nuqatila fee sabeeli Allahi waqad okhrijna min diyarina waabnaina falamma kutiba AAalayhimu alqitalu tawallaw illa qaleelan minhum waAllahu AAaleemun bialththalimeena

Türkçe: 

Mûsa'dan sonra İsrailoğullarının kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.

Sahih International: 

Have you not considered the assembly of the Children of Israel after [the time of] Moses when they said to a prophet of theirs, "Send to us a king, and we will fight in the way of Allah "? He said, "Would you perhaps refrain from fighting if fighting was prescribed for you?" They said, "And why should we not fight in the cause of Allah when we have been driven out from our homes and from our children?" But when fighting was prescribed for them, they turned away, except for a few of them. And Allah is Knowing of the wrongdoers.

İngilizce: 

Hast thou not Turned thy vision to the Chiefs of the Children of Israel after (the time of) Moses? they said to a prophet (That was) among them: "Appoint for us a king, that we May fight in the cause of Allah." He said: "Is it not possible, if ye were commanded to fight, that that ye will not fight?" They said: "How could we refuse to fight in the cause of Allah, seeing that we were turned out of our homes and our families?" but when they were commanded to fight, they turned back, except a small band among them. But Allah Has full knowledge of those who do wrong.

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Musadan sonra bir dəstə (tanınmış) İsrail övladının başına gələnləri görmədinmi? Onlar öz peyğəmbərinə: “Bizə bir hökmdar göndər ki, (onun köməyi ilə) Allah yolunda (zülmkarlarla) vuruşaq!” - dedilər. O da (onlara): “Sizə vuruşma əmri olduqda, bəlkə, vuruşmadınız?” – söylədi. Onlar cavabında dedilər: “Allah yolunda nə üçün vuruşmayaq ki, yurdumuzdan çıxarıldıq, övladlarımızdan ayrıldıq”. Lakin onlara vuruşmaq vacib olduğu vaxt, içərilərindən az bir qismi müstəsna olmaqla, (hamısı döyüşdən) üz çevirdilər. Allah (özlərinə) zülm edənləri tanıyır!

Süleyman Ateş: 

Musa'dan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Peygamberlerine: "Bize bir hükümdar gönder, (onun önderliğinde) Allah yolunda savaşalım." demişlerdi. "Ya size savaş yazılınca savaşmazsanız?" dedi. Dediler: "Bizler neden Allah yolunda savaşmayalım ki; oysa biz yurtlarımızdan ve oğullarımızın arasından çıkarılıp sürüldük?" Fakat kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

Diyanet Vakfı: 

Musa'dan sonra, Beni İsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: "Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. "Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız?" dedi. "Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?" dediler. Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir.

Erhan Aktaş: 

Mûsâ’dan sonra İsrâîloğullarının meleleri(1), Nebi’lerine: “Bize bir komutan tayin et de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O: “Ya savaş üzerinize yazılır(2) da savaşmazsanız?” dedi. Onlar: “Yurdumuzdan çıkarılıp çocuklarımızdan koparılmışken, niçin Allah yolunda savaşmayalım?” dediler. Fakat üzerlerine savaş yazılınca(3) da içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zâlimleri çok iyi bilir.

Kral Fahd: 

Mûsâ'dan sonra İsrâioğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: «Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. (O da onlara:) «Ya size savaş farz kılınır da savaşmazsanız?» dedi. «Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?» dediler. Kendilerine savaş farz kılınınca, içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zâlimleri en iyi bilendir.

Hasan Basri Çantay: 

Mûsâdan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerine bakmadın mı? Hani onlar, peygamberlerine : «Bize bir hükümdar gönder (ta´yîn et) de Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. O (da): «Ya üzerinize bir muhaarebe yazılıb (farz edilib) de savaşı tutmayıverirseniz?» demişdi. Onlar (şöyle) söylemişlerdi: «Allah yolunda neye savaşmayalım? Hem hakıykaten yurdlarımızdan çıkarıldık, hem evlâdlarımızdan (mahrum edildik)». Fakat vaktâ ki uhdelerine savaş yazıldı, içlerinden birazı müstesna olmak üzere, (muhaarebeden) yüz çevirdiler. Allah çok iyi bilicidir o zaalimleri.

Muhammed Esed: 

Musa´dan sonra İsrail oğullarının önde gelenlerinin, peygamberlerden birine: "Bize bir kral tayin et ki Allah yolunda savaşalım!" dediklerini bilmez misin? O: "Ya savaşmanız emredilir de savaştan kaçarsanız?" diye sordu. Onlar: "Biz ve çocuklarımız yurtlarımızdan sürülmüşken Allah yolunda neden savaşmayalım?" diye cevap verdiler. Halbuki savaşmak onlara emredilince, birkaçı dışında, uzak durdular; ama Allah zalimleri çok iyi biliyordu.

Gültekin Onan: 

Musa´dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani nebilerinden birine: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm). Mûsâ’dan sonra İsrâiloğullarından ileri gelen bir topluluğun müşaveresine vâkıf olmadın mı? Hani onlar, peygamberlerine şöyle demişlerdi: “- Bize bir padişah gönder de onun yardımı ile Allah yolunda düşmanlarımıza karşı savaşalım.” O da: “- Ya üzerinize bir savaş farz kılınır da muharebe etmezseniz?” demişti. Onlar “- Niçin Allah yolunda savaşmıyalım? Yurdlarımızdan çıkarıldık, çocuklarımızdan uzak bırakıldık.” dedilerdi. Ne zaman ki üzerlerine savaş farz kılındı, içlerinden pek az kimseler müstesna, diğerleri savaştan yüz çevirdiler. Allah cihaddan geri kalan zâlimleri pek alâ bilicidir.

Portekizce: 

Não reparastes (ó Mohammad) nos líderes dos israelitas que, depois da morte de Moisés, disseram ao seu profeta:Designa-nos um rei, para combatermos pela causa de Deus. E ele perguntou: Seria possível que não combatêsseis quandovos fosse imposta a luta? Disseram: E que escusa teríamos para não combater pela causa de Deus, já que fomos expulsosdos nossos lares e afastados dos nossos filhos? Porém, quando lhes foi ordenado o combate, quase todos o recusaram,menos uns poucos deles. Deus bem conhece os iníquos.

İsveççe: 

DU HAR nog hört om de äldste i Israel efter Moses tid, som sade till en av sina profeter: "Låt oss få en konung, så skall vi kämpa för Guds sak." Profeten sade: "Kanske skulle ni neka att kämpa om ni fick [en sådan] befallning." De svarade: "Varför skulle vi inte kämpa för Guds sak, vi som har fördrivits från våra hem och [skilts] från våra barn?" Men när de befalldes att kämpa, drog de sig undan - alla utom ett fåtal. Gud vet vilka de orättfärdiga är.

Farsça: 

آیا [با دیده عبرت] آن گروه از سران و اشراف بنی اسرائیل را پس از موسی ندیدی که به پیامبرشان گفتند: برای ما زمامدار و فرمانروایی برانگیز تا در راه خدا جنگ کنیم؟ گفت: آیا احتمال نمی دهید، اگر جنگ بر شما مقرّر و لازم شود، جنگ نکنید [و سر به نافرمانی بزنید؟] گفتند: ما را چه هدف و مرادی است که در راه خدا جنگ نکنیم، در حالی که از میان خانه ها و فرزندانمان بیرون رانده شده ایم؟! پس چون جنگ بر آنان مقرّر و لازم شد، همه جز اندکی از آنان روی گرداندند؛ و خدا به ستمکاران داناست.

Kürtçe: 

ئایا وورد نەبوویتەوە لەبەسەرھاتی دەستە و کۆمەڵێک لەکاربەدەست و ناودارانی بەنی ئیسرائیل (نەوەکانی یەعقوب) لەدوای مووسى کە بەپێغەمبەرێکی خۆیان ووت پاشایەکمان بۆ بنێرە تا جەنگ بکەین لەڕێی خوادا ووتی ئایا نزیک نییە ئێوە ئەگەر جەنگتان لەسەر فەرز و پێویست بکرێ جەنگ ناکەن (لە وەڵامدا) ووتیان چ سودێکمان پێ دەگات ئەگەر جەنگ نەکەین لەڕێی خوادا لەکاتێکدا کە دەرکراوین لە ووڵات و ماڵ و منداڵماندا کەچی کاتێک جەنگیان لەسەر پێویست کرا پشتیان ھەڵکرد کەمێکیان نەبێت خوایش ئاگادارە بەسەر ستەمکاراندا

Özbekçe: 

Мусодан кейинги Бани Исроилдан бўлган аъёнларни билмадингми?! Вақтики ўз Набийларига: «Бизга бир подшоҳ тайин қилгин, Аллоҳнинг йўлида уруш қилайлик», дедилар. У: «Агар сизларга уруш фарз қилинса, урушмасаларингиз-чи?!» деди. Улар: «Бизга нима бўлибдики, диёримиздан ва фарзандларимиздан жудо қилинсак ҳам, Аллоҳнинг йўлида урушмасак», дедилар. Уруш фарз қилинганда эса, озгиналаридан бошқалари юз ўгириб кетдилар. Ва Аллоҳ зулм қилувчиларни билувчидир. (Мусо алайҳиссалом вафот этиб кетганларидан кейин Бани Исроилнинг аъёнлари, катталари, ишбошиларидан бир гуруҳи ўз набийлари олдига келиб: «Бизга бир подшоҳ–бошлиқ тайин қилиб бер, унинг раҳбарлигида Аллоҳнинг йўлида урушмоқчимиз», дейишди. Улар «Аллоҳнинг йўлида уруш»қилмоқчилар. Лекин қуруқ хавас билан иш битмаслигини англаб етмайдилар. Ҳозир кенгликда туриб, бир-бирингизга қизиқиб, бизга подшҳ тайин қилгин, Аллоҳнинг йўлида уруш қилайлик, демоқдалар. Ҳақиқатан шу иш йўлга қўйилса, уруш фарзга айланади ва унда орқага қайтишнинг иложи қолмайди. Ортга қайтган гуноҳкор бўлади.)

Malayca: 

Tidakkah engkau ketahui (wahai muhammad), tentang (kisah) ketua-ketua dari Bani lsrail sesudah (wafatnya) Nabi Musa, ketika mereka berkata kepada seorang Nabi mereka: "Lantiklah seorang raja untuk kamu, supaya boleh kami berperang (bersama-sama dengannya) pada jalan Allah" Nabi mereka menjawab: "Tidakkah harus, jika kamu kelak diwajibkan berperang, kamu tidak akan berperang?," Mereka berkata: "Mengapa pula kami tidak akan berperang pada jalan Allah, sedang kami telah diusir dari kampung halaman kami, dan (dari) anak-anak kami?" Maka apabila perang itu diwajibkan atas mereka, mereka membelakangkan kewajipan itu, kecuali sebahagian kecil dari mereka. Dan (ingatlah), Allah Maha Mengetahui akan orang-orang yang zalim.

Arnavutça: 

A nuk ke dëgjuar ti (o Muhammed!) që paria e bijve të Israilit – pas Musait, i thanë njërit pejgamber të tyre: “Na caktoni një sundimtar që të luftojmë në rrugën e Perëndisë!” – Pejgamberi u tha: “A do të dëgjoni ju kur të shpallet lufta?” Ata thanë: “E pse mos të luftojmë ne në rrugën e Perëndisë, na që jemi dëbuar nga atdheu ynë dhe ndarë nga fëmijët tonë?” Mirëpo, kur iu urdhërua të luftojnë, me përjashtim të një pakice, ata nuk luftuan. Perëndia i njeh mirë zullumqarët.

Bulgarca: 

Нима не видя ти знатните измежду синовете на Исраил след Муса, когато рекоха на един техен пророк: “Проводи ни владетел, за да се сражаваме по пътя на Аллах!” Рече: “Възможно ли е, ако ви е писано сражение, да не се сражавате?” Рекоха: “А защо да не се с

Sırpça: 

Зар не знаш када су прваци синова Израиљевих, након Мојсија, казали своме веровеснику: "Постави нам краља да се на Аллаховом путу боримо!" "Можда се ви нећете борити, ако вам борба буде прописана?'' Рече он. "Зашто да се не боримо на Аллаховом путу?'' Рекоше. "А ми смо из земље наше прогнани и од синова наших одвојени!" А када им борба би прописана, они, осим неколицине, окренуше се. А Аллах добро зна неправеднике.

Çekçe: 

Cožpak jsi neviděl velmože z dítek Izraele, když po Mojžíšově smrti pravili jednomu z proroků svých: 'Ustanov mezi námi krále, abychom mohli bojovat na stezce Boží!' I odvětil: 'Možná, že až vám bude předepsáno bojovat, vy bojovat nebudete!' Odpověděli:

Urduca: 

پھر تم نے اُس معاملے پر بھی غور کیا، جو موسیٰؑ کے بعد سرداران بنی اسرائیل کو پیش آیا تھا؟ اُنہوں نے اپنے نبی سے کہا: ہمارے لیے ایک بادشاہ مقرر کر دو تاکہ ہم اللہ کی راہ میں جنگ کریں نبی نے پوچھا: کہیں ایسا تو نہ ہوگا کہ تم کو لڑائی کا حکم دیا جائے اور پھر تم نہ لڑو وہ کہنے لگے : بھلا یہ کیسے ہو سکتا ہے کہ ہم راہ خدا میں نہ لڑیں، جبکہ ہمیں اپنے گھروں سے نکال دیا گیا ہے اور ہمارے بال بچے ہم سے جدا کر دیے گئے ہیں مگر جب ان کو جنگ کا حکم دیا گیا، تو ایک قلیل تعداد کے سوا وہ سب پیٹھ موڑ گئے، اور اللہ ان میں سے ایک ایک ظالم کو جانتا ہے

Tacikçe: 

Оё он гурӯҳ аз банӣ-Исроилро пас аз Мӯсо надидӣ, ки ба яке аз паёмбарони худ гуфтанд: «Барои мо подшоҳе қарор кун, то дар роҳи Худо биҷангем». Гуфт: «Напиндоред, ки агар ҷанг бар шумо муқаррар шавад, аз он сар бозхоҳед зад?» Гуфтанд: «Чаро дар роҳи Худо наҷангем, дар ҳоле, ки мо аз сарзаминамон берун ронда шудаем ва аз фарзандонамон ҷудо афтодаем?» Ва чун ҷанг бар онҳо муқаррар шуд, ҷуз андаке аз он рӯй бартофтанд. Худо ба ситамкорон огоҳ аст!

Tatarca: 

Муса пәйгамбәрдән соң Ягъкуб балаларыннан бер җәмәгатьнең хәлен белдеңме? Алар үзләренең пәйгамбәре Юшагъ г-мгә әйттеләр: "Безгә патша билгелә, без аңа буйсынып Аллаһ юлында кәферләр белән сугышыр идек", – дип. Юшагъ әйтте: "Әгәр сезгә сугыш фарыз ителсә, ихтимал сугышмассыз, карышырсыз", – дип. Алар әйттеләр: "Безгә ни булган Аллаһ юлында сугышмаска? Чөнки без шул кәферләр тарафыннан йортларыбыздан чыгарылдык һәм балаларыбыздан аерылдык, әлбәттә, алар белән сугышабыз". Кайчан аларга кәферләр белән сугышу фарыз ителде, алар сугыштан баш тарттылар, мәгәр бик азлары баш тартмады, гайрәт белән сугыштылар. Аллаһ сугыштан баш тарткан залимнәрне белә.

Endonezyaca: 

Apakah kamu tidak memperhatikan pemuka-pemuka Bani Israil sesudah Nabi Musa, yaitu ketika mereka berkata kepada seorang Nabi mereka: "Angkatlah untuk kami seorang raja supaya kami berperang (di bawah pimpinannya) di jalan Allah". Nabi mereka menjawab: "Mungkin sekali jika kamu nanti diwajibkan berperang, kamu tidak akan berperang". Mereka menjawab: "Mengapa kami tidak mau berperang di jalan Allah, padahal sesungguhnya kami telah diusir dari anak-anak kami?". Maka tatkala perang itu diwajibkan atas mereka, merekapun berpaling, kecuali beberapa saja di antara mereka. Dan Allah Maha Mengetahui siapa orang-orang yang zalim.

Amharca: 

ከእስራኤል ልጆች ከሙሳ በኋላ ወደ ነበሩት ጭፍሮች ለነቢያቸው (ለሳሙኤል)፡- «ለእኛ ንጉሥን አስነሳልን በአላህ መንገድ እንዋጋለን፤» ባሉ ጊዜ አላየህምን? (አላወቅህምን?)፡-«መዋጋት ቢጻፍባችሁ አትዋጉም ይኾናል» አላቸው፡፡ «ከሀገሮቻችንና ከልጆቻችን የተባረርን ስንኾን በአላህ መንገድ የማንዋጋ ለእኛ ምን አለን?» አሉ፡፡ በእነርሱ ላይ መዋጋት በተጻፈባቸውም ጊዜ ከእነርሱ ጥቂቶች ሲቀሩ አፈገፈጉ፡፡ አላህም በዳዮቹን ዐዋቂ ነው፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) மூஸாவுக்குப் பின்னர் இஸ்ராயீலின் சந்ததிகளைச் சேர்ந்த (அந்த) பிரமுகர்களை நீர் கவனிக்கவில்லையா? “எங்களுக்கு ஓர் அரசரை அனுப்புவீராக! அல்லாஹ்வுடைய பாதையில் நாங்கள் போர் புரிவோம்” என்று தங்களது நபியிடம் அவர்கள் கூறியபோது, “போர் உங்கள் மீது கடமையாக்கப்பட்டால் நீங்கள் போர் புரியாமல் இருக்கக்கூடுமா?’’ என்று அ(ந்த நபியான)வர் கூறினார். “அல்லாஹ்வுடைய பாதையில் நாங்கள் போர் புரியாதிருக்க எங்களுக்கு என்ன (நேர்ந்தது)? நாங்கள் எங்கள் இல்லங்கள் இன்னும் எங்கள் சந்ததிகளிலிருந்து வெளியேற்றப்பட்டுள்ளோம்” என்று அவர்கள் கூறினார்கள். ஆக, போர் அவர்கள் மீது கடமையாக்கப்பட்டபோது அவர்களில் குறைவானவர்களைத் தவிர (எல்லோரும் போரை விட்டு) விலகிவிட்டார்கள். அல்லாஹ் அநியாயக்காரர்களை நன்கறிந்தவன் ஆவான்.

Korece: 

모세 이후 이스라엘 자손들으 얘기가 그대에게 이르지 아니 했느뇨 그때 그들은 예언자에게 우리에게 한분의 통치자를 보내 주소서 그와 함께 하나님의 길에 서 적에 대항하여 성전하리라 하 더라 예언자 가로되 성전하라는 명령을 받을 때 너희는 성전하지 아니하려 했더라 그들이 말하길 우리의 가정과 가족으로부터 추방된 우리가 왜 성전하지 아니하겠 습니까 라고 말하면서 성전을 명 령 받았을 때는 도주하고 그들 가운데 소수만 남았더라 하나님은 우매한 자들을 알고 계시노라

Vietnamca: 

Lẽ nào Ngươi (hỡi Nabi) chưa biết thông tin về nhóm thượng lưu trong đám dân Israel thời sau Musa đã đề xướng với Nabi của họ: Người hãy đề bạc cho chúng tôi một vị vua đi, chúng tôi quyết sẽ sát cánh với vị vua đó chiến đấu cho chính nghĩa của Allah. (Nabi) đáp: Ta e là khi được (Allah) hạ lệnh chiến đấu thì các ngươi lại không tuân theo. Họ nói: Điều gì cấm chúng tôi đi chiến đấu vì chính nghĩa của Allah cơ chứ, trong khi kẻ thù đã trục xuất chúng tôi ra khỏi quê hương của mình và (giam giữ) con cháu của chúng tôi. Vậy mà khi họ được lệnh phải chiến đấu thì hầu hết bọn họ đã ngoảnh mặt làm ngơ ngoại trừ một số ít trong bọn họ. Quả thật, Allah biết rõ về đám người lầm lạc.