
ḥattâ iẕâ câe eḥadehümü-lmevtü ḳâle rabbi-rci`ûn.
Türkçe:
Sonunda onlardan birine ölüm geldiğinde şöyle der: "Rabbim, beni geri döndürün;
İngilizce:
(In Falsehood will they be) Until, when death comes to one of them, he says: "O my Lord! send me back (to life),-
Fransızca:
... Puis, lorsque la mort vient à l'un deux, il dit : "Mon Seigneur ! Fais-moi revenir (sur terre),
Almanca:
Wenn dann der Tod einen von ihnen ereilt, sagt er: "Mein HERR! Schicke mich zurück,
Rusça:
Когда же смерть подступает к кому-нибудь из них, он говорит: "Господи! Верни меня обратно.
Arapça:
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder,"
Diyanet Vakfı:
Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: "Rabbim! der, beni geri gönder;"

le`allî a`melü ṣâliḥan fîmâ teraktü kellâ. innehâ kelimetün hüve ḳâilühâ. vemiv verâihim berzeḫun ilâ yevmi yüb`aŝûn.
Türkçe:
Döndürün ki, o arkada bıraktığım yerde iyi bir iş yapayım." Hayır, bir kelime ki bu, o söyler onu. Ötelerinde, dirilecekleri güne kadar bir berzah vardır.
İngilizce:
In order that I may work righteousness in the things I neglected. - "By no means! It is but a word he says."- Before them is a Partition till the Day they are raised up.
Fransızca:
afin que je fasse du bien dans ce que je délaissais". Non, c'est simplement une parole qu'il dit. Derrière eux, cependant, il y a une barrière, jusqu'au jour où ils seront ressuscités" .
Almanca:
Damit ich gottgefällig Gutes tue von dem, was ich vernachlässigt habe." Nein! Gewiß, dies ist nur eine Floskel, die er sagen wird. Und vor ihnen ist ein Barsakh bis zu dem Tag, an dem sie erweckt werden.
Rusça:
Быть может, я стану совершать праведные поступки, которые я отбросил". Но нет! Это - всего лишь слова, которые он произносит. Позади них будет преграда вплоть до того дня, когда они будут воскрешены.
Arapça:
لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ ۚ كَلَّا ۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا ۖ وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım. Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.
Diyanet Vakfı:
"Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.

feiẕâ nüfiḫa fi-ṣṣûri felâ ensâbe beynehüm yevmeiẕiv velâ yetesâelûn.
Türkçe:
Sûra üfürüldüğünde, aralarında artık soy-sop/şuna-buna mensup olmalar söz konusu edilemez. Birbirlerini soruşturamazlar da.
İngilizce:
Then when the Trumpet is blown, there will be no more relationships between them that Day, nor will one ask after another!
Fransızca:
Puis quand on soufflera dans la Trompe, il n'y aura plus de parenté entre eux ce jour là, et ils ne se poseront pas de questions.
Almanca:
Und wenn in As-sur geblasen wird, dann gelten an diesem Tag keine Abstammungen mehr zwischen ihnen und sie fragen einander nicht.
Rusça:
А в тот день, когда затрубят в Рог, между ними не останется родственных связей, и они не будут расспрашивать друг друга.
Arapça:
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sûr'a üflendiği zaman aralarında artık ne soysop (çekişmesi) vardır, ne de birbirlerini soruşturacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Sura üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.

femen ŝeḳulet mevâzînühû feülâike hümü-lmüfliḥûn.
Türkçe:
Artık kimin tartıları ağır gelirse onlar kurtulmuş olacaklardır.
İngilizce:
Then those whose balance (of good deeds) is heavy,- they will attain salvation:
Fransızca:
Ceux dont la balance est lourde seront les bienheureux;
Almanca:
Also jeder, dessen Abgewogenes schwer wiegt, so sind diese die wirklichen Erfolgreichen!
Rusça:
Те, чья чаша Весов окажется тяжелой, обретут успех.
Arapça:
فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.
Diyanet Vakfı:
Artık kimlerin (sevap) tartılan ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.

vemen ḫaffet mevâzînühû feülâike-lleẕîne ḫasirû enfüsehüm fî cehenneme ḫâlidûn.
Türkçe:
Tartıları hafif gelenler ise kendilerini kayba uğratanlar, uzun süre cehennemde kalanlar olacaklardır.
İngilizce:
But those whose balance is light, will be those who have lost their souls, in Hell will they abide.
Fransızca:
et ceux dont la balance est légère seront ceux qui ont ruiné leurs propres âmes et ils demeureront éternellement dans l'Enfer.
Almanca:
Und jeder, dessen Abgewogenes leicht wiegt, so sind diese diejenigen, die sich selbst verloren haben, in Dschahannam bleiben sie ewig.
Rusça:
А те, чья чаша Весов окажется легкой, потеряют самих себя и вечно пребудут в Геенне.
Arapça:
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.
Diyanet Vakfı:
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedi cehennemdedirler.

telfeḥu vucûhehümü-nnâru vehüm fîhâ kâliḥûn.
Türkçe:
Ateş, yüzlerini yalar. Ve onlar da içinde sırıtıp kalacaklar.
İngilizce:
The Fire will burn their faces, and they will therein grin, with their lips displaced.
Fransızca:
Le feu brûlera leurs visages et ils auront les lèvres crispées.
Almanca:
Das Feuer wird ihre Gesichter grillen. Und sie sind darin fletschend.
Rusça:
Огонь будет сжигать их лица, и там они будут корчиться.
Arapça:
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada dişleri sırıtır halde iken ateş yüzlerini yalar.
Diyanet Vakfı:
Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.

elem tekün âyâtî tütlâ `aleyküm feküntüm bihâ tükeẕẕibûn.
Türkçe:
"Ayetlerim size okunmadı mı?" Ve siz onları yalanlamıyor muydunuz?"
İngilizce:
Were not My Signs rehearsed to you, and ye did but treat them as falsehood?
Fransızca:
"Mes versets ne vous étaient-ils pas récités et vous les traitiez alors de mensonges ? "
Almanca:
Wurden euch Meine Ayat etwa nicht stets vorgetragen, und ihr pflegtet sie als Lüge abzutun?!
Rusça:
Разве вам не читали Мои аяты, а вы считали их ложью?
Arapça:
أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?... der.
Diyanet Vakfı:
Size ayetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?

ḳâlû rabbenâ galebet `aleynâ şiḳvetünâ vekünnâ ḳavmen ḍâllîn.
Türkçe:
Derler ki: "Rabbimiz, bahtsızlığımız bize baskın çıktı. Sapıp gitmiş bir topluluk olduk biz."
İngilizce:
They will say: "our Lord! Our misfortune overwhelmed us, and we became a people astray!
Fransızca:
Ils dirent : "Seigneur ! Notre malheur nous a vaincus, et nous étions des gens égarés.
Almanca:
Sie sagten: "Unser HERR! Unser Unglück hat uns überwältigt, und wir waren zweifelsohne abirrende Leute.
Rusça:
Они скажут: "Господи! Наше злосчастие одолело нас, и мы оказались заблудшими людьми.
Arapça:
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.
Diyanet Vakfı:
Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.

rabbenâ aḫricnâ minhâ fein `udnâ feinnâ żâlimûn.
Türkçe:
"Rabbimiz, çıkar bizi oradan. Eğer bir daha aynısını yaparsak, gerçekten zalimler olacağız."
İngilizce:
Our Lord! bring us out of this: if ever we return (to Evil), then shall we be wrong-doers indeed!
Fransızca:
Seigneur, fais-nous-en sortir ! Et si nous récidivons, nous serons alors des justes".
Almanca:
Unser HERR! Laß uns aus ihr (Dschahannam) herausbringen, und wenn wir es wiederholen, dann sind wir wirklich Unrecht-Begehende."
Rusça:
Господи! Выведи нас отсюда. И если мы вернемся к грехам, то действительно будем беззаконниками".
Arapça:
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.
Diyanet Vakfı:
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.

ḳâle-ḫseû fîhâ velâ tükellimûn.
Türkçe:
Buyurur: "Yıkılıp gidin oraya, konuşmayın benimle!"
İngilizce:
He will say: "Be ye driven into it (with ignominy)! And speak ye not to Me!
Fransızca:
Il dit : "Soyez-y refoulés (humiliés) et ne Me parlez plus".
Almanca:
ER sagte: "Bleibt darin erniedrigt und sprecht Mich nicht an!
Rusça:
Он скажет: "Оставайтесь здесь с позором и не говорите со Мной!
Arapça:
قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.
Diyanet Vakfı:
Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!
Sayfalar
