Hizb 33

velehû men fi-ssemâvâti vel'arḍ. vemen `indehû lâ yestekbirûne `an `ibâdetihî velâ yestaḥsirûn.

Türkçe:
Göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve O'nun katındakiler, O'na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar.
İngilizce:
To Him belong all (creatures) in the heavens and on earth: Even those who are in His (very) Presence are not too proud to serve Him, nor are they (ever) weary (of His service):
Fransızca:
A Lui seul appartiennent tous ceux qui sont dans les cieux et sur la terre. Ceux qui sont auprès de Lui [Les Anges] ne se considèrent point trop grands pour L'adorer et ne s'en lassent pas.
Almanca:
Und Ihm gehört, was in den Himmeln und auf Erden ist. Und diejenigen bei Ihm erheben sich nie über das Dienen Ihm 2 gegenüber und sie werden dabei nie müde.
Rusça:
Ему принадлежат все, кто на небесах и на земле. А те, кто находится рядом с Ним, не превозносятся над поклонением Ему и не устают.
Arapça:
وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَمَنْ عِندَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde olan bütün varlıklar O'nundur. Katında olanlar O'na kulluk etmekten ne çekinirler, ne de yorulurlar.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde kimler varsa O'na aittir. O'nun huzurunda bulunanlar, O'na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar.

yüsebbiḥûne-lleyle vennehâra lâ yeftürûn.

Türkçe:
Gece ve gündüz tespih ederler, bıkıp usanmazlar.
İngilizce:
They celebrate His praises night and day, nor do they ever flag or intermit.
Fransızca:
Ils exaltent Sa Gloire nuit et jour et ne s'interrompent point.
Almanca:
Sie lobpreisen (Ihn) die ganze Nacht und den ganzen Tag, sie lassen nicht nach.
Rusça:
Они славят Его днем и ночью без устали.
Arapça:
يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gece gündüz (hep Allah'ı) tesbih ederler, usanmazlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz (Allah'ı) tesbih ederler.

emi-tteḫaẕû âlihetem mine-l'arḍi hüm yünşirûn.

Türkçe:
Yoksa yerden bazı ilahlar edindiler de topraktan çıkarıp diriltme işini onlar mı yapacak?
İngilizce:
Or have they taken (for worship) gods from the earth who can raise (the dead)?
Fransızca:
Ont-ils pris des divinités qui peuvent ressusciter (les morts) de la terre ?
Almanca:
Oder nahmen sie sich etwa Gottheiten aus der Erde, die lebendig machen?!
Rusça:
Или же они стали поклоняться божествам из земли, которые способны воскрешать?
Arapça:
أَمِ اتَّخَذُوا آلِهَةً مِّنَ الْأَرْضِ هُمْ يُنشِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa (Mekke müşrikleri) birtakım ilâhlar edindiler de yerden ölüleri onlar mı diriltecekler?
Diyanet Vakfı:
Yoksa (o müşrikler), yerden birtakım tanrılar edindiler de, (ölüleri) onlar mı diriltecekler?

lev kâne fîhimâ âlihetün ille-llâhü lefesedetâ. fesübḥâne-llâhi rabbi-l`arşi `ammâ yeṣifûn.

Türkçe:
Eğer yerde-gökte Allah'tan başka tanrılar olsaydı, o ikisi de mutlaka fesada uğrardı. Arşın Rabbi o Allah, onların nitelendirmelerinden yücedir, uzaktır.
İngilizce:
If there were, in the heavens and the earth, other gods besides Allah, there would have been confusion in both! but glory to Allah, the Lord of the Throne: (High is He) above what they attribute to Him!
Fransızca:
S'il y avait dans le ciel et la terre des divinités autre qu'Allah, tous deux seraient certes dans le désordre. Gloire, donc à Allah, Seigneur du Trône; Il est au-dessus de ce qu'ils Lui attribuent !
Almanca:
Gäbe es in beiden (Himmel und Erde) Gottheiten außer ALLAH, gewiß wären beide verdorben. Also subhanallah , Der HERR von Al'ahrsch, über das, was sie erdichten.
Rusça:
Если бы на них (на небесах и земле) были иные божества наряду с Аллахом, то они (небеса и земля) разрушились бы. Аллах, Господь Трона, пречист и далек от того, что они приписывают Ему!
Arapça:
لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا ۚ فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar yok olurdu. O halde Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) beridir, münezzehtir.
Diyanet Vakfı:
Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş'ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.

lâ yüs'elü `ammâ yef`alü vehüm yüs'elûn.

Türkçe:
O, yaptığından hesaba çekilmez ama onlar hesaba çekilirler.
İngilizce:
He cannot be questioned for His acts, but they will be questioned (for theirs).
Fransızca:
Il n'est pas interrogé sur ce qu'Il fait, mais ce sont eux qui devront rendre compte [de leurs actes].
Almanca:
ER wird nicht für das was ER tut zur Rechenschaft gezogen, jedoch sie werden zur Rechenschaft gezogen.
Rusça:
Его не спросят за то, что Он совершает, а они будут спрошены.
Arapça:
لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise sorumlu tutulacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.

emi-tteḫaẕû min dûnihî âliheh. ḳul hâtû bürhâneküm. hâẕâ ẕikru mem me`iye veẕikru men ḳablî. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûne-lḥaḳḳa fehüm mü`riḍûn.

Türkçe:
Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler."
İngilizce:
Or have they taken for worship (other) gods besides him? Say, "Bring your convincing proof: this is the Message of those with me and the Message of those before me." But most of them know not the Truth, and so turn away.
Fransızca:
Ont-ils pris des divinités en dehors de Lui ? Dis : "Apportez votre preuve". Ceci est la révélation de ceux qui sont avec moi et de ceux qui étaient avant moi. Mais la plupart d'entre eux ne connaissent pas la vérité et s'en écartent.
Almanca:
Oder nahmen sie sich etwa anstelle von Ihm Gottheiten?! Sag: "Bringt euren Beweis her! Dies ist die Ermahnung, über die ich verfüge, und die Ermahnung derer, die vor mir waren." Nein, sondern viele von ihnen kennen die Wahrheit nicht, so wenden sie sich ab.
Rusça:
Неужели они стали поклоняться иным божествам вместо Него? Скажи: "Приведите ваши доказательства! Вот напоминание для тех, кто со мной, и напоминание для тех, кто жил до меня". Однако большинство их не ведает об истине и отворачивается.
Arapça:
أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ آلِهَةً ۖ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ ۖ هَٰذَا ذِكْرُ مَن مَّعِيَ وَذِكْرُ مَن قَبْلِي ۗ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ ۖ فَهُم مُّعْرِضُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa O'ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: "Kesin delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların kitabı ve benden öncekilerin kitabı." Hayır, onların çoğu gerçeği bilmezler de onun için yüz çevirirler.
Diyanet Vakfı:
Yoksa O'ndan başka birtakım tanrılar mı edindiler? De ki: Haydi delillerinizi getirin! İşte benimle beraber olanların Kitab'ı ve benden öncekilerin Kitab'ı. Hayır, onların çoğu hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.

vemâ erselnâ min ḳablike mir rasûlin illâ nûḥî ileyhi ennehû lâ ilâhe illâ ene fa`büdûn.

Türkçe:
Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu: İlah yok benden başka, artık bana kulluk/ibadet edin."
İngilizce:
Not a messenger did We send before thee without this inspiration sent by Us to him: that there is no god but I; therefore worship and serve Me.
Fransızca:
Et Nous n'avons envoyé avant toi aucun Messager à qui Nous n'ayons révélé : "Point de divinité en dehors de Moi. Adorez-Moi donc".
Almanca:
Und WIR entsandten vor dir keinen Gesandten, ohne daß WIR ihm Wahy zuteil werden ließen: "Gewiß, es gibt keine Gottheit außer Mir, so dient nur Mir!"
Rusça:
Мы не посылали до тебя ни одного посланника, которому не было внушено: "Нет божества, кроме Меня. Поклоняйтесь же Мне!"
Arapça:
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu ki benden başka ilâh yoktur. Onun için bana ibadet edin."
Diyanet Vakfı:
Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona: "Benden başka İlah yoktur; şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım.

veḳâlü-tteḫaẕe-rraḥmânü veleden sübḥâneh. bel `ibâdüm mükramûn.

Türkçe:
"Rahman çocuk edindi" dediler. Hâşâ, bundan arınmıştır O! Onlar, lütuflandırılmış kullardır.
İngilizce:
And they say: "(Allah) Most Gracious has begotten offspring." Glory to Him! they are (but) servants raised to honour.
Fransızca:
Et ils dirent : "Le Tout Miséricordieux s'est donné un enfant". Pureté à Lui ! Mais ce sont plutôt des serviteurs honorés .
Almanca:
Und sie sagten: "Der Allgnade Erweisende hat Sich Kinder genommen." Gepriesen-erhaben ist ER! Nein, sondern (sie sind) nur ehrwürdige Diener.
Rusça:
Они говорят: "Милостивый взял Себе сына". Пречист Он! Они же - почитаемые рабы.
Arapça:
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۚ بَلْ عِبَادٌ مُّكْرَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böyle iken dediler ki: "Rahmân çocuk edindi." Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah'ın çocukları değil.) ikram olunmuş kullardır.
Diyanet Vakfı:
Rahman (olan Allah, melekleri) evlat edindi, dediler. Haşa! O, bundan münezzehtir. Bilakis (melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmuş kullardır.

lâ yesbiḳûnehû bilḳavli vehüm biemrihî ya`melûn.

Türkçe:
Onlar O'nun sözünün önüne geçmezler; onlar yalnız O'nun emriyle iş yaparlar.
İngilizce:
They speak not before He speaks, and they act (in all things) by His Command.
Fransızca:
Ils ne devancent pas Son Commandement et agissent selon Ses ordres.
Almanca:
Sie kommen Ihm beim Sprechen nicht zuvor, und sie handeln gemäß Seiner Anweisung.
Rusça:
Они не опережают Его своими речами и поступают согласно Его велениям.
Arapça:
لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُم بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler.
Diyanet Vakfı:
O'ndan (emir almazdan) önce konuşmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler.

ya`lemü mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehüm velâ yeşfe`ûne illâ limeni-rteḍâ vehüm min ḫaşyetihî müşfiḳûn.

Türkçe:
O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler.
İngilizce:
He knows what is before them, and what is behind them, and they offer no intercession except for those who are acceptable, and they stand in awe and reverence of His (Glory).
Fransızca:
Il sait ce qui est devant eux et ce qui derrière eux. Et Ils n'intercèdent qu'en faveur de ceux qu'Il a agréés [tout en étant] pénétrés de Sa crainte.
Almanca:
ER kennt das, was vor ihnen und was hinter ihnen ist. Und sie legen keine Fürbitte ein, außer für denjenigen, dem ER Wohlgefallen erwies. Und sie sind von der Ehrfurcht Ihm gegenüber zitternd.
Rusça:
Он ведает их прошлое и будущее. Они заступаются только за тех, кем Он доволен, а сами трепещут от страха перед Ним.
Arapça:
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.
Diyanet Vakfı:
Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!

Sayfalar

Hizb 33 beslemesine abone olun.