
inne-lleẕîne keferû min ehli-lkitâbi velmüşrikîne fî nâri cehenneme ḫâlidîne fîhâ. ülâike hüm şerru-lberiyyeh.
Türkçe:
Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, içinde sürekli kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler. İşte onlardır yaratılmışların en şerlisi.
İngilizce:
Those who reject (Truth), among the People of the Book and among the Polytheists, will be in Hell-Fire, to dwell therein (for aye). They are the worst of creatures.
Fransızca:
Les infidèles parmi les gens du Livre, ainsi que les Associateurs iront au feu de l'Enfer, pour y demeurer éternellement. De toute la création, ce sont eux les pires.
Almanca:
Gewiß, diejenigen von den Schriftbesitzern, die Kufr betrieben haben, und die Muschrik sind im Feuer von Dschahannam, sie sind darin ewig. Diese sind die Schlimmsten der Geschöpfe.
Rusça:
Воистину, те, которые уверовали и совершали праведные деяния, являются наилучшими из тварей.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ أُولَٰئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.
Diyanet Vakfı:
Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkarcılar, içinde ebedi olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti ülâike hüm ḫayru-lberiyyeh.
Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller sergileyenlere gelince, işte onlardır yaratılmışların en hayırlısı.
İngilizce:
Those who have faith and do righteous deeds,- they are the best of creatures.
Fransızca:
Quant à ceux qui croient et accomplissent les bonnes oeuvres, ce sont les meilleurs de toute la création.
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, diese sind die Besten der Geschöpfe.
Rusça:
Их воздаянием у их Господа будут сады Эдема, в которых текут реки. Они пребудут в них вечно.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnanan ve güzel amel işleyenler de insanların en hayırlılarıdır.
Diyanet Vakfı:
İman edip salih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.

cezâühüm `inde rabbihim cennâtü `adnin tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ ebedâ. raḍiye-llâhü `anhüm veraḍû `anh. ẕâlike limen ḫaşiye rabbeh.
Türkçe:
Onların, Rableri katındaki ödülleri, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri/temiz-bereketli bahçelerdir. Sürekli kalacaklardır orada. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu, içi ürpererek Rabbine saygı duyan kişi içindir.
İngilizce:
Their reward is with Allah: Gardens of Eternity, beneath which rivers flow; they will dwell therein for ever; Allah well pleased with them, and they with Him: all this for such as fear their Lord and Cherisher.
Fransızca:
Leur récompense auprès d'Allah sera les Jardins de séjour, sous lesquels coulent les ruisseaux, pour y demeurer éternellement. Allah les agrée et ils L'agréent. Telle sera [la récompense] de celui qui craint son Seigneur.
Almanca:
Ihre Belohnung bei ihrem HERRN ist 'Adn-Dschannat, die von Flüssen durchflossen sind, darin sind sie ewig, für immer. ALLAH fand Gefallen an ihnen und sie sind zufrieden mit Ihm. Dies ist für denjenigen, der seinen HERRN Ehrfurcht erweist.
Rusça:
Аллах доволен ими, и они довольны Им. Это уготовано для тех, кто боится своего Господа.
Arapça:
جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ۖ رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ۚ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur.
Diyanet Vakfı:
Onların Rableri katındaki mükafatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O'na saygı gösterenler) içindir.

iẕâ zülzileti-l'arḍu zilzâlehâ.
Türkçe:
Yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman,
İngilizce:
When the earth is shaken to her (utmost) convulsion,
Fransızca:
Quand la terre tremblera d'un violent tremblement,
Almanca:
Wenn die Erde mit ihrem Beben erschüttert wird,
Rusça:
Когда земля содрогнется от сотрясений,
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
Diyanet Vakfı:
Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı,

veaḫraceti-l'arḍu eŝḳâlehâ.
Türkçe:
Ve toprak, ağırlıklarını çıkardığı zaman,
İngilizce:
And the earth throws up her burdens (from within),
Fransızca:
et que la terre fera sortir ses fardeaux ,
Almanca:
und die Erde ihre Lasten hervorbringt,
Rusça:
когда земля извергнет свою ношу,
Arapça:
وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
Diyanet Vakfı:
Toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı,

veḳâle-l'insânü mâ lehâ.
Türkçe:
Ve insan: "Ne oluyor buna?" dediği zaman,
İngilizce:
And man cries (distressed): 'What is the matter with her?'-
Fransızca:
et que l'homme dira : "Qu'a-t-elle ? "
Almanca:
und der Mensch sagt: "Was ist los mit ihr?",
Rusça:
и человек спросит, что же с нею,
Arapça:
وَقَالَ الْإِنسَانُ مَا لَهَا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.
Diyanet Vakfı:
Ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit,

yevmeiẕin tüḥaddiŝü aḫbârahâ.
Türkçe:
İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır.
İngilizce:
On that Day will she declare her tidings:
Fransızca:
ce jour-là, elle contera son histoire,
Almanca:
an diesem Tag teilt sie ihre Nachrichten mit,
Rusça:
в тот день она поведает свой рассказ,
Arapça:
يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır.
Diyanet Vakfı:
İşte o gün (yer) haberlerini anlatır,

bienne rabbeke evḥâ lehâ.
Türkçe:
Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.
İngilizce:
For that thy Lord will have given her inspiration.
Fransızca:
selon ce que ton Seigneur lui aura révélé [ordonné].
Almanca:
daß dein HERR ihr Wahy zuteil werden ließ.
Rusça:
потому что Господь твой внушит ей это.
Arapça:
بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَىٰ لَهَا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır.
Diyanet Vakfı:
Rabbinin ona bildirmesiyle.

yevmeiẕiy yaṣdüru-nnâsü eştâtel liyürav a`mâlehüm.
Türkçe:
O gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilsin diye kümeler halinde ortaya fırlayacaklardır.
İngilizce:
On that Day will men proceed in companies sorted out, to be shown the deeds that they (had done).
Fransızca:
Ce jour-là, les gens sortiront séparément pour que leur soient montrées leurs oeuvres.
Almanca:
An diesem Tag kommen die Menschen zerstreut hervor, damit ihnen ihre Taten gezeigt werden.
Rusça:
В тот день люди выйдут толпами, чтобы узреть свои деяния.
Arapça:
يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِّيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.
Diyanet Vakfı:
O gün insanlar amellerini görmeleri (karşılığını almaları) için darmadağınık geri dönüp gelirler.

femey ya`mel miŝḳâle ẕerratin ḫayray yerah.
Türkçe:
Artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmişse onu görür.
İngilizce:
Then shall anyone who has done an atom's weight of good, see it!
Fransızca:
Quiconque fait un bien fût-ce du poids d'un atome, le verra,
Almanca:
Also, wer das Gewicht eines Stäubchens Gutes tut, der wird es sehen.
Rusça:
Тот, кто сделал добро весом в мельчайшую частицу, увидит его.
Arapça:
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.
Diyanet Vakfı:
Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.
Sayfalar
