
velâ tec`alû me`a-llâhi ilâhen âḫar. innî leküm minhü neẕîrum mübîn.
Türkçe:
Allah'ın yanına başka bir ilah koymayın! Ben size O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.
İngilizce:
And make not another an object of worship with Allah: I am from Him a Warner to you, clear and open!
Fransızca:
Ne placez pas avec Allah une autre divinité. Je suis pour vous de Sa part, un avertisseur explicite".
Almanca:
Und setzt neben ALLAH keinen anderen Gott ein! Gewiß, ich bin für euch vor Ihm ein deutlicher Warner."
Rusça:
Не поклоняйтесь наряду с Аллахом другому божеству. Воистину, я являюсь для вас предостерегающим и разъясняющим увещевателем от Него".
Arapça:
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۖ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O'na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."
Diyanet Vakfı:
Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.

keẕâlike mâ ete-lleẕîne min ḳablihim mir rasûlin illâ ḳâlû sâḥirun ev mecnûn.
Türkçe:
İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli."
İngilizce:
Similarly, no messenger came to the Peoples before them, but they said (of him) in like manner, "A sorcerer, or one possessed"!
Fransızca:
Ainsi aucun Messager n'est venu à leurs prédécesseurs sans qu'ils n'aient dit : "C'est un magicien ou un possédé" !
Almanca:
Solcherart, zu denjenigen vor ihnen kam kein Gesandter, ohne daß sie sagten: "(Er ist) ein Magier oder geistesgestört."
Rusça:
Таким же образом, какой бы посланник ни приходил к их предшественникам, они обязательно говорили: "Он - колдун или одержимый!"
Arapça:
كَذَٰلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.
Diyanet Vakfı:
İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler.

etevâṣav bih. bel hüm ḳavmün ṭâgûn.
Türkçe:
Bunu aralarında vasiyetleştiler mi? Hayır, azıp sapmış bir topluluk bunlar.
İngilizce:
Is this the legacy they have transmitted, one to another? Nay, they are themselves a people transgressing beyond bounds!
Fransızca:
est-ce qu'ils se sont transmis cette injonction ? Ils sont plutôt des gens transgresseurs.
Almanca:
Vermachten sie es einander etwa?! Nein, sondern sie sind übertretende Leute.
Rusça:
Неужели они заповедали это друг другу? О нет! Они являются людьми, преступающими границы дозволенного.
Arapça:
أَتَوَاصَوْا بِهِ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.
Diyanet Vakfı:
Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.

fetevelle `anhüm femâ ente bimelûm.
Türkçe:
Artık onlardan yüz çevir. Sen bu yüzden kınanmayacaksın.
İngilizce:
So turn away from them: not thine is the blame.
Fransızca:
Détourne-toi d'eux, tu ne seras pas blâmé [à leur sujet]: .
Almanca:
So wende dich von ihnen ab, denn du bist nicht tadelnswert.
Rusça:
Отвратись же от них, и тебя не будут порицать.
Arapça:
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا أَنتَ بِمَلُومٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
Diyanet Vakfı:
Artık onlara aldırma. (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin.

veẕekkir feinne-ẕẕikrâ tenfe`u-lmü'minîn.
Türkçe:
Hatırlat/öğüt ver; çünkü hatırlatıp öğüt vermek müminlere yarar sağlar.
İngilizce:
But teach (thy Message) for teaching benefits the Believers.
Fransızca:
Et rappelle; car le rappel profite aux croyants.
Almanca:
Und erinnere, denn die Erinnerung nutzt doch den Mumin.
Rusça:
И напомина й, ибо напоминание приносит пользу верующим.
Arapça:
وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَىٰ تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.
Diyanet Vakfı:
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.

vemâ ḫalaḳtü-lcinne vel'inse illâ liya`büdûn.
Türkçe:
Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.
İngilizce:
I have only created Jinns and men, that they may serve Me.
Fransızca:
Je n'ai créé les djinns et les hommes que pour qu'ils M'adorent.
Almanca:
Und ICH erschuf die Dschinn und die Menschen nur, um Mir zu dienen.
Rusça:
Я сотворил джиннов и людей только для того, чтобы они поклонялись Мне.
Arapça:
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.
Diyanet Vakfı:
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

mâ ürîdü minhüm mir rizḳiv vemâ ürîdü ey yuṭ`imûn.
Türkçe:
Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni yedirip doyurmalarını da istemiyorum.
İngilizce:
No Sustenance do I require of them, nor do I require that they should feed Me.
Fransızca:
Je ne cherche pas d'eux une subsistance; et Je ne veux pas qu'ils me nourrissent.
Almanca:
ICH will von ihnen keinerlei Rizq, und ICH will nicht, daß sie Mich speisen.
Rusça:
Я не хочу от них никакого удела и не хочу, чтобы они кормили Меня.
Arapça:
مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum.
Diyanet Vakfı:
Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.

inne-llâhe hüve-rrazzâḳu ẕü-lḳuvveti-lmetîn.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, Allah Rezzâk'tır, bol bol rızık verir. Kuvvet sahibidir, Metîn'dir, güçlü ve dayanıklıdır.
İngilizce:
For Allah is He Who gives (all) Sustenance,- Lord of Power,- Steadfast (for ever).
Fransızca:
En vérité, c'est Allah qui est le Grand Pourvoyeur, Le Détenteur de la force, l'Inébranlable.
Almanca:
Gewiß, ALLAH ist Der wahre reichlich Rizq-Gewährende, Der mit der Allkraft, Der absolut Solide.
Rusça:
Воистину, Аллах является Наделяющим уделом, Обладающим могуществом, Крепким.
Arapça:
إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.

feinne lilleẕîne żalemû ẕenûbem miŝle ẕenûbi aṣḥâbihim felâ yesta`cilûn.
Türkçe:
Şu bir gerçek ki, zulmedenlerin, tıpkı arkadaşlarının günahları gibi günahları vardır. O halde acele etmesinler.
İngilizce:
For the Wrong-doers, their portion is like unto the portion of their fellows (of earlier generations): then let them not ask Me to hasten (that portion)!
Fransızca:
Ceux qui ont été injustes auront une part [de tourments]: pareille à celle de leurs compagnons
Almanca:
Denn gewiß, für diejenigen, die Unrecht begingen, ist ein Anteil, wie der Anteil ihrer Weggenossen, so sollen sie nicht zur Eile auffordern!
Rusça:
Воистину, тем, которые поступали несправедливо, уготована доля наказания, подобная доле их товарищей. Пусть же они не торопят Меня.
Arapça:
فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphsiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmişlerinin payı gibi (azaptan) bir payları vardır! O halde acele etmesinler!

feveylül lilleẕîne keferû miy yevmihimü-lleẕî yû`adûn.
Türkçe:
O vaat edildikleri günlerinden dolayı vay kâfirlerin haline!
İngilizce:
Woe, then, to the Unbelievers, on account of that Day of theirs which they have been promised!
Fransızca:
Malheur donc à ceux qui ont mécru à cause du jour dont ils sont menacés !
Almanca:
Also Niedergang sei denjenigen, die Kufr betrieben haben, an ihrem Tag, der ihnen angedroht wird.
Rusça:
Горе неверующим от того дня их, который им обещан!
Arapça:
فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakaları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!.
Diyanet Vakfı:
Başlarına gelecek (acı) günlerinden dolayı vay o kafirlerin haline!
Sayfalar
