Al-Muddathir—المدّثر

 
00:00

fî cennâtin. yetesâelûn.

Arapça:

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ

Türkçe:

Bahçelerdedirler. Birbirlerine soruyorlar,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar cennettedirler, sorup dururlar.

Diyanet Vakfı:

Onlar cennetler içinde sorarlar.

İngilizce:

(They will be) in Gardens (of Delight): they will question each other,

Fransızca:

dans des Jardins, ils s'interrogeront

Almanca:

Sie sind in Dschannat und fragen einander

Rusça:

В Райских садах они будут расспрашивать друг друга

Açıklama:
 
00:00

`ani-lmücrimîn.

Arapça:

عَنِ الْمُجْرِمِينَ

Türkçe:

Suçlular hakkında:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Suçluların durumunu.

Diyanet Vakfı:

Günahkarların durumunu:

İngilizce:

And (ask) of the Sinners:

Fransızca:

au sujet des criminels :

Almanca:

nach den schwer Verfehlenden:

Rusça:

о грешниках.

Açıklama:
 
00:00

mâ selekeküm fî seḳara.

Arapça:

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ

Türkçe:

"Sizi sekara sürükleyen nedir?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nedir sizi Sekar'a sokan? diye.

Diyanet Vakfı:

"Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye

İngilizce:

What led you into Hell Fire?

Fransızca:

"Qu'est-ce qui vous a acheminés à Saqar ? "

Almanca:

"Was brachte euch in 3 Saqar hinein?"

Rusça:

Что привело вас в Преисподнюю?

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû lem nekü mine-lmüṣallîn.

Arapça:

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ

Türkçe:

Cevap verdiler: "Namazı/duayı yerine getirenlerden değildik."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Suçlular der ki: "Biz namaz kılanlardan değildik."

Diyanet Vakfı:

Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik,

İngilizce:

They will say: "We were not of those who prayed;

Fransızca:

Ils diront : "Nous n'étions pas de ceux qui faisaient la Salat,

Almanca:

Sie sagten: "Wir pflegten nicht von den des rituellen Gebets Verrichtenden zu sein,

Rusça:

Они скажут: "Мы не были в числе тех, которые совершали намаз.

Açıklama:
 
00:00

velem nekü nuṭ`imü-lmiskîn.

Arapça:

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ

Türkçe:

"Yoksulu yedirip doyurmuyorduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksula da yedirmezdik.

Diyanet Vakfı:

Yoksulu doyurmuyorduk,

İngilizce:

Nor were we of those who fed the indigent;

Fransızca:

et nous ne nourrissions pas le pauvre,

Almanca:

und wir pflegten nicht den Bedürftigen zu speisen,

Rusça:

Мы не кормили бедняков.

Açıklama:
 
00:00

vekünnâ neḫûḍu me`a-lḫâiḍîn.

Arapça:

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ

Türkçe:

"Boş lakırdılara dalanlarla dalar giderdik."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik.

Diyanet Vakfı:

(Batıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk,

İngilizce:

But we used to talk vanities with vain talkers;

Fransızca:

et nous nous associions à ceux qui tenaient des conversations futiles,

Almanca:

und wir pflegten mit den des Sinnlosen Schwätzenden Sinnloses zu schwätzen,

Rusça:

Мы погружались в словоблудие вместе с погружавшимися.

Açıklama:
 
00:00

vekünnâ nükeẕẕibü biyevmi-ddîn.

Arapça:

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ

Türkçe:

"Din gününü yalanlıyorduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ceza gününü yalanlardık.

Diyanet Vakfı:

Ceza gününü de yalan sayıyorduk,

İngilizce:

And we used to deny the Day of Judgment,

Fransızca:

et nous traitions de mensonge le jour de la Rétribution,

Almanca:

und wir pflegten den Tag des Din abzuleugnen,

Rusça:

Мы считали ложью Последний день,

Açıklama:
 
00:00

ḥattâ etâne-lyeḳîn.

Arapça:

حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ

Türkçe:

"Nihayet, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz bilgi önümüze dikildi."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nihayet bize ölüm gelip çattı.

Diyanet Vakfı:

Sonunda bize ölüm geldi çattı.

İngilizce:

Until there came to us (the Hour) that is certain.

Fransızca:

jusqu'à ce que nous vînt la vérité évidente [la mort]".

Almanca:

bis zu uns die Gewißheit kam."

Rusça:

пока к нам не явилась убежденность (смерть)".

Açıklama:
 
00:00

femâ tenfe`uhüm şefâ`atü-şşâfi`în.

Arapça:

فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ

Türkçe:

Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.

Diyanet Vakfı:

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

İngilizce:

Then will no intercession of (any) intercessors profit them.

Fransızca:

Ne leur profitera point donc, l'intercession des intercesseurs.

Almanca:

So nützt ihnen nicht die Fürbitte der Fürbittenden.

Rusça:

Заступничество заступников не поможет им.

Açıklama:
 
00:00

femâ lehüm `ani-tteẕkirati mü`riḍîn.

Arapça:

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ

Türkçe:

Ne oluyor onlara da öğüt verip düşündüren şeyden yüz çeviriyorlar?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi o Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?

Diyanet Vakfı:

Böyle iken onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviriyorlar?

İngilizce:

Then what is the matter with them that they turn away from admonition?-

Fransızca:

Qu'ont-ils à se détourner du Rappel ?

Almanca:

Was ist mit ihnen, sich von der Ermahnung abwendend,

Rusça:

Что же с ними? Почему они уклоняются от Назидания,

Açıklama:

Sayfalar

Al-Muddathir—المدّثر beslemesine abone olun.