Cuz 27

 
00:00

naḥnü ḳaddernâ beynekümü-lmevte vemâ naḥnü bimesbûḳîn.

Arapça:

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ

Türkçe:

Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.

Diyanet Vakfı:

Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.

İngilizce:

We have decreed Death to be your common lot, and We are not to be frustrated

Fransızca:

Nous avons prédéterminé la mort parmi vous. Nous ne serons point empêchés

Almanca:

WIR bestimmten unter euch den Tod, und Uns wird nicht zuvorgekommen,

Rusça:

Мы распределили между вами смерть, и ничто не может помешать Нам

Açıklama:
 
00:00

`alâ en nübeddile emŝâleküm venünşieküm fî mâ lâ ta`lemûn.

Arapça:

عَلَىٰ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ

Türkçe:

Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).

Diyanet Vakfı:

Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir alemde tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik).

İngilizce:

from changing your Forms and creating you (again) in (forms) that ye know not.

Fransızca:

de vous remplacer par vos semblables, et vous faire renaître dans [un état] que vous ne savez pas.

Almanca:

daßWIR euresgleichen austauschen und euch in dem was ihr nicht kennt, erstehen lassen.

Rusça:

заменить вас подобными вам (или изменить ваше обличие) и создать вас такими, какими вы себе и не представляете.

Açıklama:
 
00:00

veleḳad `alimtümü-nneş'ete-l'ûlâ felevlâ teẕekkerûn.

Arapça:

وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ

Türkçe:

Yemin olsun, ilk yaratışı/yaratılışı bildiniz. Peki düşünüp ibret alsanız olmaz mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

Diyanet Vakfı:

Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

İngilizce:

And ye certainly know already the first form of creation: why then do ye not celebrate His praises?

Fransızca:

Vous avez connu la première création. Ne vous rappelez-vous donc pas ?

Almanca:

Und gewiß, bereits wißt ihr Bescheid über die erste Erstehung, würdet ihr doch euch erinnern!

Rusça:

Вы уже знаете о первом сотворении. Почему же вы не помяните назидание?

Açıklama:
 
00:00

eferaeytüm mâ taḥruŝûn.

Arapça:

أَفَرَأَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ

Türkçe:

Ekmekte olduğunuzu gördünüz mü?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ektiğinizi gördünüz mü?

Diyanet Vakfı:

Şimdi bana, ektiğinizi haber verin.

İngilizce:

See ye the seed that ye sow in the ground?

Fransızca:

Voyez-vous donc ce que vous labourez ?

Almanca:

Wie seht ihr das, was ihr sät?!

Rusça:

Видели ли вы то, что вы сеете?

Açıklama:
 
00:00

eentüm tezra`ûnehû em naḥnü-zzâri`ûn.

Arapça:

أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ

Türkçe:

Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa bitirenler bizler miyiz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

Diyanet Vakfı:

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

İngilizce:

Is it ye that cause it to grow, or are We the Cause?

Fransızca:

Est-ce vous qui le cultivez ? ou [en] sommes Nous le cultivateur ?

Almanca:

Seid ihr diejenigen, die es wachsen lassen, oder sind WIR es, Der es wachsen läßt?!

Rusça:

Вы ли заставляете его произрасти или Мы заставляем?

Açıklama:
 
00:00

lev neşâü lece`alnâhü ḥuṭâmen feżaltüm tefekkehûn.

Arapça:

لَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ

Türkçe:

Dileseydik, onu kuru bir çöp haline getirirdik de başlardınız şu şekilde gevelemeye:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.

Diyanet Vakfı:

Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.

İngilizce:

Were it Our Will, We could crumble it to dry powder, and ye would be left in wonderment,

Fransızca:

Si Nous voulions, Nous le réduirions en débris. Et vous ne cesseriez pas de vous étonner et [de crier]:

Almanca:

Wenn WIR es wollten, gewiß würden WIR es zu Zermalmtem machen, dann würdet ihr nicht aufhören, euch zu bedauern:

Rusça:

Если Мы пожелаем, то превратим его в труху, и тогда вы останетесь удивленными

Açıklama:
 
00:00

innâ lemugramûn.

Arapça:

إِنَّا لَمُغْرَمُونَ

Türkçe:

"Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Doğrusu borç altına girdik.

Diyanet Vakfı:

"Doğrusu borç altına girdik.

İngilizce:

(Saying), "We are indeed left with debts (for nothing):

Fransızca:

"Nous voilà endettés !

Almanca:

"Gewiß, wir sind doch Verlust-Erleidende.

Rusça:

и скажите: "Воистину, мы потерпели убыток.

Açıklama:
 
00:00

bel naḥnü maḥrûmûn.

Arapça:

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

Türkçe:

"Doğrusu mahrum bırakıldık biz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Doğrusu, biz yoksul bırakıldık (derdiniz).

Diyanet Vakfı:

Daha doğrusu, biz yoksul kaldık" (derdiniz).

İngilizce:

Indeed are we shut out (of the fruits of our labour)

Fransızca:

ou plutôt, exposés aux privations".

Almanca:

Nein, sondern es wurde uns vorenthalten."

Rusça:

Более того, мы лишились пропитания".

Açıklama:
 
00:00

eferaeytümü-lmâe-lleẕî teşrabûn.

Arapça:

أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاءَ الَّذِي تَشْرَبُونَ

Türkçe:

Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İçtiğiniz suya baktınız mı?

Diyanet Vakfı:

Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?

İngilizce:

See ye the water which ye drink?

Fransızca:

Voyez-vous donc l'eau que vous buvez ?

Almanca:

Wie seht ihr das Wasser, das ihr trinkt?!

Rusça:

Видели ли вы воду, которую вы пьете?

Açıklama:
 
00:00

eentüm enzeltümûhü mine-lmüzni em naḥnü-lmünzilûn.

Arapça:

أَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنزِلُونَ

Türkçe:

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

Diyanet Vakfı:

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

İngilizce:

Do ye bring it down (in rain) from the cloud or do We?

Fransızca:

Est-ce vous qui l'avez fait descendre du nuage ? ou [en] sommes Nous le descendeur ?

Almanca:

Seid ihr diejenigen, die es aus den Wolken fallen lassen, oder sind WIR Der Hinabsendende?!

Rusça:

Вы ли ниспосылаете ее из дождевых туч или Мы ниспосылаем?

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 27 beslemesine abone olun.