
veinne küllel lemmâ leyüveffiyennehüm rabbüke a`mâlehüm. innehû bimâ ya`melûne ḫabîr.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, Rabbin hepsinin amellerinin karşılığını tam tamına kendilerine verecektir. O, onların yapmakta olduklarından haberdardır.
İngilizce:
And, of a surety, to all will your Lord pay back (in full the recompense) of their deeds: for He knoweth well all that they do.
Fransızca:
Très certainement, ton Seigneur fera pleine rétribution à tous pour leurs oeuvres... Il est Parfaitement Connaisseur de ce qu'ils font.
Almanca:
Und gewiß, allen wird dein HERR zweifelsohne ihre Taten voll vergelten. ER ist gewiß dessen, was sie tun, allkundig.
Rusça:
Воистину, твой Господь воздаст сполна каждому из них за его деяния, ведь Он знает о том, что они совершают.
Arapça:
وَإِنَّ كُلًّا لَّمَّا لَيُوَفِّيَنَّهُمْ رَبُّكَ أَعْمَالَهُمْ ۚ إِنَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten de onların her biri öyle kimselerdir ki, yaptıklarının karşılığını Rabbin kendilerine hakkiyle ödeyecektir. Çünkü O, onların yaptıkları her şeyden haberdardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, onların her birinin amellerinin karşılığını onlara tam olarak verecektir. Çünkü Rabbin, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

festeḳim kemâ ümirte vemen tâbe me`ake velâ taṭgav. innehû bimâ ta`melûne beṣîr.
Türkçe:
O halde sen, emrolunduğun gibi dosdoğru yürü! Seninle birlikte tövbe edenler de... Sakın aşırılık edip azmayın! O, yapmakta olduklarınızı görüyor.
İngilizce:
Therefore stand firm (in the straight Path) as thou art commanded,- thou and those who with thee turn (unto Allah); and transgress not (from the Path): for He seeth well all that ye do.
Fransızca:
Demeure sur le droit chemin comme il t'est commandé, ainsi que ceux qui sont revenus [à Allah] avec toi. Et ne commettez pas d'excès. Car vraiment Il observe ce que vous faites.
Almanca:
Also benimm dich geradlinig, wie es dir geboten wurde - auch jeder, der mit dir reumütig wurde, und übertretet nicht! ER ist dessen, was ihr tut, allsehend.
Rusça:
Будь же тверд на прямом пути, как тебе велено, вместе с теми, кто покаялся наряду с тобой. И не преступайте границ дозволенного, ибо Он видит то, что вы совершаете.
Arapça:
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْا ۚ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de (doğru olsunlar). Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır.
Diyanet Vakfı:
O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.

velâ terkenû ile-lleẕîne żalemû fetemessekümü-nnâru vemâ leküm min dûni-llâhi min evliyâe ŝümme lâ tünṣarûn.
Türkçe:
Zulmedenlere eğilim göstermeyin! Yoksa ateş sizi sarmalar. Allah'tan başka dostlarınız kalmaz, size yardım de edilmez.
İngilizce:
And incline not to those who do wrong, or the Fire will seize you; and ye have no protectors other than Allah, nor shall ye be helped.
Fransızca:
Et ne vous penchez pas vers les injustes : sinon le Feu vous atteindrait. Vous n'avez pas d'alliés en dehors d'Allah. Et vous ne serez pas secourus.
Almanca:
Und neigt nicht zu denjenigen zu, die Unrecht begingen, sonst wird euch das Feuer treffen. Und für euch gibt es anstelle von ALLAH keine Wali, dann wird euch nicht beigestanden.
Rusça:
Не склоняйтесь на сторону беззаконников, дабы вас не коснулся Огонь. Нет у вас покровителей и помощников, кроме Аллаха, и тогда никто вам не окажет поддержки.
Arapça:
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateş dokunmasın. Allah'dan başka yardımcılarınız da yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.
Diyanet Vakfı:
Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!

veeḳimi-ṣṣalâte ṭarafeyi-nnehâri vezülefem mine-lleyl. inne-lḥasenâti yüẕhibne-sseyyiât. ẕâlike ẕikrâ liẕẕâkirîn.
Türkçe:
Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namazı/duayı yerine getir. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür.
İngilizce:
And establish regular prayers at the two ends of the day and at the approaches of the night: For those things, that are good remove those that are evil: Be that the word of remembrance to those who remember (their Lord):
Fransızca:
Et accomplis la Salat aux deux extrémités du jour et à certaines heures de nuit. Les bonnes oeuvres dissipent les mauvaises. Cela est une exhortation pour ceux qui réfléchissent.
Almanca:
Und verrichte ordnungsgemäß das rituelle Gebet an beiden Enden der Tageszeit und an einem dem Tag näher gelegenen Teil der Nacht! Gewiß, die gottgefälligen guten Taten tilgen die gottmißfälligen Taten. Dies ist eine Ermahnung für diejenigen, die sich ermahnen lassen.
Rusça:
Совершай намаз в начале и конце дня и в некоторые часы ночи. Воистину, добрые деяния удаляют злодеяния. Это - Напоминание для поминающих.
Arapça:
وَأَقِمِ الصَّلَاةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ ۚ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ۚ ذَٰلِكَ ذِكْرَىٰ لِلذَّاكِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür.
Diyanet Vakfı:
Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.

vaṣbir feinne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmuḥsinîn.
Türkçe:
Sabret! Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez.
İngilizce:
And be steadfast in patience; for verily Allah will not suffer the reward of the righteous to perish.
Fransızca:
Et sois patient. Car Allah ne laisse pas perdre la récompense des gens bienfaisants.
Almanca:
Und übe dich in Geduld, denn ALLAH läßt die Belohnung für die Muhsin doch nicht verloren gehen.
Rusça:
Терпи, ибо Аллах не теряет вознаграждения творящих добро.
Arapça:
وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını yitirmez.
Diyanet Vakfı:
(Ey Muhammed!) Sabırlı ol, çünkü Allah güzel iş yapanların mükafatını zayi etmez.

felevlâ kâne mine-lḳurûni min ḳabliküm ülû beḳiyyetiy yenhevne `ani-lfesâdi fi-l'arḍi illâ ḳalîlem mimmen enceynâ minhüm. vettebe`a-lleẕîne żalemû mâ ütrifû fîhi vekânû mücrimîn.
Türkçe:
Sizden önceki kuşakların söz ve eser sahibi olanları, yeryüzünde bozgunculuktan alıkoymalı değiller miydi? Ama içlerinden kurtarmış olduklarımızın az bir kısmı dışında hiçbiri bunu yapmadı. Zulme sapanlar ise içine gömüldükleri servet şımarıklığının ardına düşüp suçlular haline geldiler.
İngilizce:
Why were there not, among the generations before you, persons possessed of balanced good sense, prohibiting (men) from mischief in the earth - except a few among them whom We saved (from harm)? But the wrong-doers pursued the enjoyment of the good things of life which were given them, and persisted in sin.
Fransızca:
Si seulement il existait, dans les générations d'avant vous, des gens vertueux qui interdisent la corruption sur terre ! (Hélas) Il n'y en avait qu'un petit nombre que Nous sauvâmes, alors que les injustes persistaient dans le luxe (exagéré) dans lequel ils vivaient, et ils étaient des criminels.
Almanca:
Hätte es doch aus den Generationen vor euch manche gegeben, die einsichtig waren, welche Verderben auf Erden verboten! Ausgenommen davon sind die Wenigen aus denen, die WIR erretteten. Diejenigen, die Unrecht begingen, folgten jedoch dem, worin sie Luxus fanden, und sie waren schwer Verfehlende.
Rusça:
Если бы только среди поколений, живших до вас, были мудрые люди, которые выступали бы против нечестия на земле. Такими были лишь немногие из числа тех, кого Мы спасли. А беззаконники последовали за тем, что было даровано им, и стали грешниками.
Arapça:
فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِن قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ إِلَّا قَلِيلًا مِّمَّنْ أَنجَيْنَا مِنْهُمْ ۗ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَا أُتْرِفُوا فِيهِ وَكَانُوا مُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizden önceki devirlerden bakıyye sahipleri (kitap ehli) yeryüzünde bozgunculuktan vazgeçirmeye çalışsalardı ne iyi olurdu. Fakat onların içinden kurtardığımız pek az kimse bunu yaptı. O zulmedenler ise şımartıldıkları refahın peşine düştüler ve hepsi de suçlu oldular.
Diyanet Vakfı:
Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar). Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten günahkar idiler.

vemâ kâne rabbüke liyühlike-lḳurâ biżulmiv veehlühâ muṣliḥûn.
Türkçe:
Halkı iyilik ve barış sevenler olsaydı, Rabbin o kentleri/medeniyetleri zulümle helâk edecek değildi ya!
İngilizce:
Nor would thy Lord be the One to destroy communities for a single wrong-doing, if its members were likely to mend.
Fransızca:
Et ton Seigneur n'est point tel à détruire injustement des cités dont les habitants sont des réformateurs.
Almanca:
Und deinem HERRN gebührt es nicht, eine Ortschaft wegen Unrecht zugrunde zu richten, solange ihre Bewohner gottgefällig Gutes tun.
Rusça:
Твой Господь не станет губить города по несправедливости, если они праведны.
Arapça:
وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا مُصْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Senin Rabbin, halkları iyi ve ıslahatçı iken, o memleketleri haksız yere helak edecek değildir.
Diyanet Vakfı:
Halkı iyi olduğu halde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helak etmez.

velev şâe rabbüke lece`ale-nnâse ümmetev vâḥidetev velâ yezâlûne muḫtelifîn.
Türkçe:
Eğer Rabbin dileseydi insanları elbette ki bir tek ümmet yapardı. Ama birbirleriyle çekişmeye devam edeceklerdir.
İngilizce:
If thy Lord had so willed, He could have made mankind one people: but they will not cease to dispute.
Fransızca:
Et si ton Seigneur avait voulu, Il aurait fait des gens une seule communauté . Or, ils ne cessent d'être en désaccord (entre eux,)
Almanca:
Und hätte dein HERR es gewollt, hätte ER doch die Menschen zu einer einzigen Umma gemacht - sie aber bleiben uneins
Rusça:
Если бы твой Господь захотел, то Он сделал бы человечество единой общиной верующих. Однако они не перестают вступать в противоречия,
Arapça:
وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ أُمَّةً وَاحِدَةً ۖ وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer Rabbin dileseydi elbette bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Halbuki yine de ihtilaf edip duracaklardı.
Diyanet Vakfı:
Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.

illâ mer raḥime rabbük. veliẕâlike ḫaleḳahüm. vetemmet kelimetü rabbike leemleenne cehenneme mine-lcinneti vennâsi ecme`în.
Türkçe:
Rabbinin rahmet ettikleri müstesna. O, onları işte bunun için yaratmıştır. Rabbinin, "Yemin olsun ben cehennemi, tümden insanlar ve cinlerle dolduracağım!" sözü tamamlanacaktır.
İngilizce:
Except those on whom thy Lord hath bestowed His Mercy: and for this did He create them: and the Word of thy Lord shall be fulfilled: "I will fill Hell with jinns and men all together."
Fransızca:
sauf ceux à qui ton Seigneur a accordé miséricorde. C'est pour cela qu'Il les a créés. Et la parole de ton Seigneur s'accomplit : "Très certainement, Je remplirai l'Enfer de djinns et d'hommes, tous ensemble".
Almanca:
außer denjenigen, welchen dein HERR Gnade erwies - und dafür erschuf ER sie. Und die Bestimmung deines HERRN ist vollendet: "Gewiß, ICH werde Dschahannam mit Dschinn und Menschen, von beiden füllen.
Rusça:
за исключением тех, над кем смилостивился твой Господь. Он сотворил их для этого. Исполнится Слово твоего Господа: "Я непременно заполню Геенну джиннами и людьми - всеми вместе".
Arapça:
إِلَّا مَن رَّحِمَ رَبُّكَ ۚ وَلِذَٰلِكَ خَلَقَهُمْ ۗ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak Rabbinin rahmetle yarlığadığı kimseler başka. Onun içindir ki, onları yarattı. Ve Rabbinin "Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım" sözü böylece tamam oldu.
Diyanet Vakfı:
Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları bunun için yarattı. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım" sözü yerini buldu.

veküllen neḳuṣṣu `aleyke min embâi-rrusüli mâ nüŝebbitü bihî füâdek. vecâeke fî hâẕihi-lḥaḳḳu vemev`iżatüv veẕikrâ lilmü'minîn.
Türkçe:
Resullerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip sağlamlaştıracağımız her şeyi sana anlatıyoruz. Bunun içinde sana hak gelmiştir. Bunda, inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır.
İngilizce:
All that we relate to thee of the stories of the messengers,- with it We make firm thy heart: in them there cometh to thee the Truth, as well as an exhortation and a message of remembrance to those who believe.
Fransızca:
Et tout ce que Nous te racontons des récits des messagers, c'est pour en raffermir ton cur. Et de ceux-ci t'est venue la vérité ainsi qu'une exhortation et un appel aux croyants.
Almanca:
Und alles berichten WIR dir von den Berichten über die Gesandten, um damit dein Herz zu festigen. Und darin kam zu dir die Wahrheit, Ermahnung und Erinnerung für dieMumin.
Rusça:
Мы рассказываем тебе повествования о посланниках для того, чтобы укрепить ими твое сердце. В этой суре к тебе явились истина, увещевание и напоминание для верующих.
Arapça:
وَكُلًّا نَّقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ ۚ وَجَاءَكَ فِي هَٰذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir.
Diyanet Vakfı:
Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.
Sayfalar
