Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

90

Sûredeki Ayet No: 

17

Ayet No: 

6040

Sayfa No: 

594

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ

Çeviriyazı: 

ŝümme kâne mine-lleẕîne âmenû vetevâṣav biṣṣabri vetevâṣav bilmerḥameh.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

Diyanet İşleri: 

Sonra, inanıp birbirlerine sabır tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Sonra da inananlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve acımayı tavsiye edenlerden olmak.

Şaban Piriş: 

Bir de iman edip, sabrı ve merhameti birbirine tavsiye edenlerden olmaktır.

Edip Yüksel: 

Dahası, birbirlerine sabır ve sevgiyi öğütleyen inananlardan olmaktır.

Ali Bulaç: 

Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.

Suat Yıldırım: 

Hem sarp yokuş: Gönülden iman edip, birbirlerine sabır ve şefkat dersi vermek, sabır ve şefkat örneği olmaktır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(17-18) Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meymenet sahipleri onlardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.

Bekir Sadak: 

Onu ortaya koyan gunduze,

İbni Kesir: 

Sonra da iman edenlerden, birbirine sabrı tavsiye, merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.

Adem Uğur: 

Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.

İskender Ali Mihr: 

Sonra âmenû olanlardan (Allah´a ulaşmayı dileyenlerden) ve sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır (akabeyi aşmak).

Celal Yıldırım: 

Sonra da birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye eden mü´minlerden olmaktır.

Tefhim ul Kuran: 

Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.

Fransızca: 

Et c'est être, en outre, de ceux qui croient et s'enjoignent mutuellement l'endurance, et s'enjoignent mutuellement la miséricorde.

İspanyolca: 

Es, también, formar parte de los que creen, de los que se recomiendan mutuamente la paciencia y la misericordia.

İtalyanca: 

ed essere tra coloro che credono e vicendevolmente si invitano alla costanza e vicendevolmente si invitano alla misericordia.

Almanca: 

Dann war er von denjenigen, die den Iman verinnerlichten und einander zur Geduld ermahnten und einander zur Barmherzigkeit ermahnten.

Çince: 

同时,他是一个信道而且行善,并以坚忍相勉,以慈悯相助者。

Hollandaca: 

Wie dit doet en tot hen behoort die gelooven, en ieder ander volharding en mededoogen aanbevelen,

Rusça: 

А после этого надо быть одним из тех, которые уверовали и заповедали друг другу терпение и заповедали друг другу милосердие.

Somalice: 

Markaas la noqdo kuwa Rumeeyay xaqa, isuna dardaarma Samirka, isuna dardaarma naxariista.

Swahilice: 

Tena awe miongoni mwa walio amini na wakausiana kusubiri na wakausiana kuhurumiana.

Uygurca: 

شۇنىڭ بىلەن بىللە (يەنى يۇقىرىقىلارنى قىلىش بىلەن بىللە) ئىمان ئېيتقانلاردىن، ئۆزئارا سەۋر قىلىشقا تەۋسىيە قىلىشقانلاردىن، ئۆزئارا مەرھەمەت قىلىشقا تەۋسىيە قىلىشقانلاردىن بولماقتۇر

Japonca: 

それから信仰する者になって忍耐のために励ましあい,互いに親切,温情を尽しあう(ことである)。

Arapça (Ürdün): 

«ثم كان» عطف على اقتحم وثم للترتيب الذكري، والمعنى كان وقت الاقتحام «من الذين آمنوا وتواصوا» أوصى بعضهم بعضا «بالصبر» على الطاعة وعن المعصية «وتواصوا بالمرحمة» الرحمة على الخلق.

Hintçe: 

फिर तो उन लोगों में (शामिल) हो जाता जो ईमान लाए और सब्र की नसीहत और तरस खाने की वसीयत करते रहे

Tayca: 

แล้วเขาได้อยู่ในหมู่ผู้ศรัทธา และตักเตือนกันให้มีความอดทน และตักเตือนกันให้มีความเมตตา

İbranice: 

ולהיות בין אלה אשר האמינו המטיפים איש לרעהו להיות סבלנים ורחומים

Hırvatça: 

A potom da je bio od onih koji vjeruju, koji jedni drugima strpljivost preporučuju i koji jedni drugima milosrđe preporučuju;

Rumence: 

Aceasta înseamnă să fii în rândul celor care cred, al celor care se îndeamnă la răbdare, al celor care se îndeamnă la îndurare.

Transliteration: 

Thumma kana mina allatheena amanoo watawasaw bialssabri watawasaw bialmarhamati

Türkçe: 

Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.

Sahih International: 

And then being among those who believed and advised one another to patience and advised one another to compassion.

İngilizce: 

Then will he be of those who believe, and enjoin patience, (constancy, and self-restraint), and enjoin deeds of kindness and compassion.

Azerbaycanca: 

Sonra da iman gətirən və bir-birinə səbr tövsiyə edən, mərhəmət tövsiyə edən kimsələrdən olmaqdır!

Süleyman Ateş: 

Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak.

Diyanet Vakfı: 

Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.

Erhan Aktaş: 

Sonra birbirlerine sabrı(1) ve merhameti tavsiye eden îmân edenlerden olmaktır.

Kral Fahd: 

Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.

Hasan Basri Çantay: 

Sonra da (o sarp yokuşu aşıb geçerken) îman edenlerden, birbirlerine sabr (-u sebat) ı tavsiye, (halka) merhameti tavsiye edenlerden olmakdır.

Muhammed Esed: 

ve imana ermişlerden ve birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.

Gültekin Onan: 

Sonra inananlardan, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.

Ali Fikri Yavuz: 

(Bütün bunlardan) sonra iman edib de birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye eden kimselerden olmaktır.

Portekizce: 

É, ademais, contar-se entre os fiéis, que recomendam mutuamente a perseverança e se encomendam à misericórdia.

İsveççe: 

[Det innebär] också att vara en av dem som tror och som uppmanar varandra att ha tålamod och uppmanar varandra att visa medkänsla [med de sämre lottade].

Farsça: 

علاوه بر [انجام] این [تکالیف] ، از کسانی باشد که ایمان آورده اند و یکدیگر را به صبر و مهربانی سفارش کرده اند؛

Kürtçe: 

سەرەڕای ئەمانەش لەو کەسانە بێ کە بڕوایان ھێنابێت، وە ئامۆژگاری یەکتریان کردبێت بە ئارامگرتن، وئامۆژگاری یەکتریان کردبێت بە بەزەیی ومیھرەبانی

Özbekçe: 

Сўнгра иймон келтирганлар ва бир-бирини сабрга, меҳр-шафқатга чақирганлар бўлса.

Malayca: 

Selain dari (tidak mengerjakan amal-amal) itu, ia (tidak pula) menjadi dari orang-orang yang beriman dan berpesan-pesan dengan sabar serta berpesan-pesan dengan kasih sayang.

Arnavutça: 

e pos këtyre, të jetë nga ata që besojnë, të cilët njëri-tjetri i japin kurajo për durim dhe kurajo për mëshirë;

Bulgarca: 

И е от онези, които вярват и взаимно се наставляват за търпение, и взаимно се наставляват за състрадание.

Sırpça: 

А потом да је био од оних који верују, који једни другима препоручују стрпљивост и који једни другима препоручују милосрђе;

Çekçe: 

a také být z těch, kdož uvěřili a k neochvějnosti a soucitu se vzájemně nabádají:

Urduca: 

پھر (اس کے ساتھ یہ کہ) آدمی اُن لوگوں میں شامل ہو جو ایمان لائے اور جنہوں نے ایک دوسرے کو صبر اور (خلق خدا پر) رحم کی تلقین کی

Tacikçe: 

Баъд, аз он аз касоне бошад, ки имон овардаанд ва якдигарро ба сабр васият кардаанду ба шафқат.

Tatarca: 

Янә хәерле эш: чын мөэмин булып мөэминнәрне сабырлы, чыдамлы булырга һәм үзара мәрхәмәтле, шәфкатьле булырга өндәүче киңәш бирүче булудыр.

Endonezyaca: 

Dan dia (tidak pula) termasuk orang-orang yang beriman dan saling berpesan untuk bersabar dan saling berpesan untuk berkasih sayang.

Amharca: 

(ዐቀበቲቱን አልወጣም)፡፡ ከዚያም ከነዚያ ከአመኑትና በመታገስ አደራ ከተባባሉት፣ በማዘንም አደራ ከተባባሉት ሰዎች አልኾነም፡፡

Tamilce: 

(இத்தகைய புண்ணியத்தை செய்த) பிறகு, (அத்துடன்) அவர் நம்பிக்கையைக் கொண்டவர்களிலும், பொறுமையைக் கொண்டு உபதேசித்துக் கொண்டவர்களிலும், கருணையைக் கொண்டு உபதேசித்துக் கொண்டவர்களிலும் ஆகிவிட வேண்டும்.

Korece: 

그런 후 믿음으로 서로가 서로에게 인내하고 서로가 서로에게 사랑을 베푸는 것으로

Vietnamca: 

Rồi (ngoài những điều này), y còn là một trong những người có đức tin, khuyên nhau nhẫn nhịn, và khuyên nhau về lòng trắc ẩn.