Arapça:
لَا يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ
Çeviriyazı:
lâ yerḳubûne fî mü'minin illev velâ ẕimmeh. veülâike hümü-lmü`tedûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. Bunlar işte böyle haddi aşan kimselerdir.
Diyanet İşleri:
Onlar hiçbir müminin yakınlık veya ahdini gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İnanan birisine karşı ne bir yakınlık gözetirler, ne bir ahde riayet ederler ve onlardır haddi aşanların ta kendileri.
Şaban Piriş:
Onlar, bir mümin hakkında akrabalık da antlaşma da gözetmezler. İşte onlar taşkınlık edenlerdir.
Edip Yüksel:
İnanmış birisi hakkında ne bir akrabalık bağı ne de bir anlaşma gözetmezler; saldırganlar ve haddi aşanlar onlardır.
Ali Bulaç:
Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Suat Yıldırım:
Müminler hakkında ne ahit, ne yemin, ne hukuk, hiçbir şey gözetmezler.Bunlar öyle saldırgan kimselerdir!
Ömer Nasuhi Bilmen:
(Onlar) Bir mü´min hakkında ne bir yemin ve ne de bir zimmet gözetmezler. Ve işte haddi tecavüz etmiş olanlar, onlardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
Bekir Sadak:
9:14
İbni Kesir:
Onlar, hiç bir mü´min hakkında bir vecibe veya yemin gözetmezler. İşte onlar, haddi aşanların kendileridir.
Adem Uğur:
Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
İskender Ali Mihr:
Mü´minler hakkında bir yakınlık ve bir zimmet (ahdden doğan bir hak) gözetmezler. İşte onlar, onlar hakka tecavüz edenler (haddi aşanlar)dır.
Celal Yıldırım:
Hiç bir mü´min hakkında ne bir hak ve yakınlık, ne de bir sözleşme ve anlaşma vecîbesini gözetirler ve işte bunlar haddi aşanların kendileridir.
Tefhim ul Kuran:
Onlar (hiç) bir mü´mine karşı ne ´akrabalık bağlarını´, ne de ´sözleşme hükümlerini´ gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Fransızca:
Ils ne respectent, à l'égard d'un croyant, ni parenté ni pacte conclu. Et ceux-là sont les transgresseurs.
İspanyolca:
No respetan alianza ni compromiso con el creyente. ¡ ésos son los que violan la ley!
İtalyanca:
Nei confronti dei credenti, non rispettano né la parentela né i trattati: essi sono i trasgressori.
Almanca:
Sie beachten einem Mumin gegenüber weder Verwandtschaft noch vertragliche Vereinbarungen und diese sind die eigentlichen Übertretenden.
Çince:
他们对信士不顾戚谊,不重盟约。这等人确是过分的。
Hollandaca:
Zij eerbiedigen bij de geloovigen noch bloedverwantschap noch geloof; en dat zijn de zondaren.
Rusça:
Они не соблюдают по отношению к верующим ни родственных, ни договорных обязательств. Они - преступники!
Somalice:
umana dhawraan Mu'min qaraabonimo iyo ballan (midna) kuwaasuna waa uun xadgudbayaal.
Swahilice:
Hawatazami kwa Muumini udugu wala ahadi; basi hao ndio warukao mipaka.
Uygurca:
ئۇلار مۆمىنلەر ھەققىدە نە تۇغقانچىلىققا، نە ئەھدىگە رىئايە قىلمايدۇ. ئەنە شۇلار (سىلەرگە زۇلۇم قىلىشتا) ھەددىدىن ئاشقۇچىلاردۇر
Japonca:
かれらは信者に対する場合,血縁も誓約も顧みない。かれらこそ法を越えた者である。
Arapça (Ürdün):
«لا يرقُبون في مؤمن إلاّ ولا ذمَّة وأولئك هم المعتدون».
Hintçe:
ये लोग किसी मोमिन के बारे में न तो रिश्ता नाता ही कर लिहाज़ करते हैं और न क़ौल का क़रार का और (वाक़ई) यही लोग ज्यादती करते हैं
Tayca:
“พวกเขาจะไม่คำนึงถึงเครือญาติและพันธะสัญญาในผู้ศรัทธาคนหนึ่งคนใด และชนเหล่านี้แหละพวกเขาคือผู้ละเมิด”
İbranice:
הם לא יתחשבו בקרבת הדם אשר ביניהם לבין המאמינים ולא בהתחייבות שנתנו להם. כל אלה הם העוברים את המורשה
Hırvatça:
Ni srodstvo ni sporazum, kada je vjernik u pitanju, ne poštuju, i oni su baš prestupnici.
Rumence:
Ei nu păzesc faţă de un credincios nici rubedenie, nici învoială, căci ei sunt călcătorii de lege.
Transliteration:
La yarquboona fee muminin illan wala thimmatan waolaika humu almuAAtadoona
Türkçe:
Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
Sahih International:
They do not observe toward a believer any pact of kinship or covenant of protection. And it is they who are the transgressors.
İngilizce:
In a Believer they respect not the ties either of kinship or of covenant! It is they who have transgressed all bounds.
Azerbaycanca:
Onlar bir mö’min barəsində nə bir anda, nə də bir əhdə əməl edərlər. Onlar (günah etməklə) həddi aşanlardır!
Süleyman Ateş:
Bir mü'mine karşı ne and, ne de andlaşma gözetmezler. İşte saldırganlar onlardır.
Diyanet Vakfı:
Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
Erhan Aktaş:
Onlar, bir Mü’min hakkında ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetirler. İşte saldırganlar, onlardır.
Kral Fahd:
Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
Hasan Basri Çantay:
Onlar bir mü´min hakkında ne bir yemîn, ne de bir vecîbe gözetib tanımazlar. Onlar taşkınların ta kendileridir.
Muhammed Esed:
inanan kimseye karşı bu hiçbir sorumluluk, hiçbir koruma yükümlülüğü tanımayarak (işleyip durdukları): doğru yoldan çıkıp çizgiyi aşanlar işte böyleleridir.
Gültekin Onan:
Onlar (hiç) bir inançlıya karşı ne ´akrabalık bağlarını´ ne de ´sözleşme hükümlerini´ gözetip tanırlar. İşte bunlar haddi aşmakta olanlardır.
Ali Fikri Yavuz:
Bir mümin hakkında ne bir yemîn gözetirler, ne de bir zimmet (sözleşme). İşte bunlar mütecâvizlerdir.
Portekizce:
Não respeitam parentesco, nem compromisso com fiel algum, porque são transgressores.
İsveççe:
De tar ingen hänsyn till vare sig släktskap eller gällande regler om skydd när det gäller en troende - deras fientlighet känner inga gränser.
Farsça:
در حقّ هیچ مؤمنی رعایتِ [پیوندِ] خویشاوندی و پیمانی را نمی کنند؛ و آنان همان تجاوز کارانند.
Kürtçe:
لەبەر چاو ناگرن دەربارەی ھیچ بڕوادارێک ھیچ خزمایەتی و سوێند و بەڵێنێک وە ھەر ئەوانە دەست درێژی کەرن
Özbekçe:
Улар мўмин ҳақида на аҳдга ва на бурчга риоя қилмаслар. Ана ўшалар ўзлари тажовузкорлардир. (Улар бошқаларга нисбатан аҳдга риоя қилишлари мумкин. Аммо мўминга келганда: «... на аҳдга ва на бурчга риоя қилмайдилар».)
Malayca:
Mereka tidak menghormati pertalian kerabat dan perjanjian terhadap orang-orang yang beriman, dan merekalah orang-orang yang menceroboh.
Arnavutça:
Ata nuk iu respektojnë besimtarëve – as farefisninë as marrëveshjen, këta janë tejkaluesit e kufirit (në të këqia).
Bulgarca:
Не спазват спрямо вярващ нито родство, нито обет. Тези са престъпващите.
Sırpça:
Ни сродство ни споразум, када је верник у питању, не поштују, и све границе зла прекорачују.
Çekçe:
A nedodržují vůči věřícímu ani spojenectví, ani přísahu úmluvy a jsou to věru přestupníci!
Urduca:
کسی مومن کے معاملہ میں نہ یہ قرابت کا لحاظ کرتے ہیں اور نہ کسی عہد کی ذمہ داری کا اور زیادتی ہمیشہ انہی کی طرف سے ہوئی ہے
Tacikçe:
Аҳду савганд ва хешовандии ҳеҷ мӯъминеро риоат намекунанд ва мардуме таҷовузкоранд.
Tatarca:
Алар мөэминнәр хакында кардәшлекне вә ґәһедне сакламаслар, әнә шулардыр хактан читкә үтүчеләр.
Endonezyaca:
Mereka tidak memelihara (hubungan) kerabat terhadap orang-orang mukmin dan tidak (pula mengindahkan) perjanjian. Dan mereka itulah orang-orang yang melampaui batas.
Amharca:
በምእምን ነገር ዝምድናንም ኪዳንንም አይጠብቁም፤ እነዚያም እነሱ ወሰን አላፊዎች ናቸው፡፡
Tamilce:
அவர்கள், நம்பிக்கையாளர்கள் விஷயத்தில் (வமிச, குடும்ப இரத்த) உறவையும் (அவர்கள் உங்களுடன் செய்த) உடன்படிக்கையையும் பொருட்படுத்தமாட்டார்கள். இன்னும், அவர்கள்தான் (உடன்படிக்கைகளை) மீறக் கூடியவர்கள் ஆவார்கள்.
Korece:
그들은 신앙인들을 존경치 아니하고 조약도 준수치 아니하니 이들은 범주를 넘어선 이들이라
Vietnamca:
Chúng chẳng hề coi trọng mối quan hệ họ hàng cũng như hiệp ước được ký kết với người có đức tin. Chúng là những kẻ vi phạm những ràng buộc (của hiệp ước).
Ayet Linkleri: