Arapça:
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِّن قَبْلِكَ فَأَخَذْنَاهُم بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ لَعَلَّهُمْ يَتَضَرَّعُونَ
Çeviriyazı:
veleḳad erselnâ ilâ ümemim min ḳablike feeḫaẕnâhüm bilbe'sâi veḍḍarrâi le`allehüm yeteḍarra`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik. Bize yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırdık.
Diyanet İşleri:
Şüphesiz ki, senden önce ümmetlere peygamberler göndermiştik; onları yalvarsınlar diye darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Andolsun ki senden önceki ümmetlere de peygamberler yolladık da yalvarmaya düşsünler diye onları şiddetli sıkıntılara, kıtlığa ve hastalığa uğrattık biz.
Şaban Piriş:
Senden önceki toplumlara da (elçiler) göndermiş ve belki yalvarıp yakarırlar diye onları darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.
Edip Yüksel:
Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntılarla sınadık.
Ali Bulaç:
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.
Suat Yıldırım:
Senden önce de birtakım ümmetlere resuller gönderdik. Dinlemediler: Hakka dönüş yapsın, suçlarının affı için niyaz etsinler diye onları çetin bir yoksulluk, hastalık ve sıkıntılarla cezalandırdık.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Andolsun ki, senden evvel de ümmetlere peygamberler gönderdik, sonra o ümmetleri birtakım şiddetler ile, zorluklar ile yakaladık, ola ki yalvarıversinler diye.
Yaşar Nuri Öztürk:
Andolsun ki, senden önce de ümmetlere elçiler göndermiştik. O ümmetleri, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluklar ve darlıklarla yakalamıştık.
Bekir Sadak:
«ordunuz mu? Allah, isitmenizi, gozlerinizi alsa, kalblerinizi kapasa, Allah´tan baska hangi tanri onu sizlere getirebilir?» Ayetleri nasil turlu turlu acikladigimiza bir baksana, sonra da onlar yuz cevirirler.
İbni Kesir:
Andolsun ki
Adem Uğur:
Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
İskender Ali Mihr:
Andolsun ki
Celal Yıldırım:
And olsun ki, senden önce (gelip geçen) ümmetlere peygamberler gönderdik, (muhalefet ettikleri için) onları —yalvarıp yakarsınlar diye— darlık ve bunaltıcı şeylerle yakaladık.
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.
Fransızca:
Nous avons, certes, envoyé (des messagers) aux communautés avant toi. Ensuite Nous les avons saisies par l'adversité et la détresse - peut-être imploreront-ils (la miséricorde) ! -
İspanyolca:
Antes de ti, hemos mandado enviados a comunidades y hemos causado a éstas miseria y desgracia. Quizás, así, se humillaran.
İtalyanca:
Già inviammo [profeti] alle comunità che ti hanno preceduto, poi le colpimmo con avversità e afflizioni, affinché divenissero umili.
Almanca:
Und gewiß, bereits entsandten WIR (Gesandte) zu Umam vor dir, dann ließen WIR sie von Not und Krankheit befallen, damit sie (um Gnade) flehen.
Çince:
在你之前,我确已派遣(许多使者)去教化各民族,(他们否认使者的使命),故我以穷困和患难惩治他们,以便他们谦逊。
Hollandaca:
Wij hebben reeds gezanten gezonden onder de volkeren die vóór u bestonden, en hebben hen door onrust en tegenspoed bedroefd, opdat zij zich zouden vernederen.
Rusça:
Мы уже отправляли посланников к народам до тебя. Мы подвергали их нищете и недугам, дабы они стали смиренными.
Somalice:
Waxaan u Dirray (Rasuul) Ummado idinka Horreeyey waxaana ku gabanay Dhibaato iyo Cudur intay Baryaan (Eebe).
Swahilice:
Na kwa yakini tulipeleka Mitume kwa kaumu zilizo kuwa kabla yako, kisha tukazitia katika dhiki na mashaka ili zipate kunyenyekea.
Uygurca:
شەك - شۈبھىسىزكى، سەندىن ئىلگىرىكى ئۈممەتلەرگە (نۇرغۇن پەيغەمبەرلەرنى) ئەۋەتتۇق (ئۇلار پەيغەمبەرلەرنى ئىنكار قىلدى). ئۇلارنى (اﷲ قا تەۋبە قىلىپ) يېلىنسۇن دەپ نامراتلىق ۋە ئاغرىق - سىلاق بىلەن جازالىدۇق
Japonca:
われは,あなた以前の各民族にも(使徒たちを)遣し,人々が謙虚になるよう,不幸と災厄で人々を懲らしめた。
Arapça (Ürdün):
«ولقد أرسلنا إلى أمم من» زائدة «قبلك» رسلا فكذبوهم «فأخذناهم بالبأساء» شدة الفقر «والضراء» المرض «لعلهم يتضرعون» يتذللون فيؤمنون.
Hintçe:
और (ऐ रसूल) जो उम्मतें तुमसे पहले गुज़र चुकी हैं हम उनके पास भी बहुतेरे रसूल भेज चुके हैं फिर (जब नाफ़रमानी की) तो हमने उनको सख्ती
Tayca:
และแท้จริงเราได้ส่งไปยังประชาชาติก่อนหน้าเจ้า แล้วเราก็ได้ลงโทษพวกเขา ด้วยความแร้นแค้น และการเจ็บป่วยเพื่อว่าพวกเขาจะได้นอบน้อม
İbranice:
וכבר שלחנו שליחים אל האומות שקדמו לך (והם הכחישו אותם,) לכן הנחתנו עליהם רעות וצרות למען יתחננו (ויתחרטו בכנות ) אל אלוהים
Hırvatça:
A poslanike smo i narodima prije tebe slali i neimaštinom i bolešću ih kažnjavali, ne bi li se ponizno molili.
Rumence:
Noi am trimis înaintea ta profeţi la adunări pe care le-am lovit apoi cu urgie şi cu nenorocire. Poate se vor smeri!
Transliteration:
Walaqad arsalna ila omamin min qablika faakhathnahum bialbasai waalddarrai laAAallahum yatadarraAAoona
Türkçe:
Andolsun ki, senden önce de ümmetlere elçiler göndermiştik. O ümmetleri, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluklar ve darlıklarla yakalamıştık.
Sahih International:
And We have already sent [messengers] to nations before you, [O Muhammad]; then We seized them with poverty and hardship that perhaps they might humble themselves [to Us].
İngilizce:
Before thee We sent (messengers) to many nations, and We afflicted the nations with suffering and adversity, that they might learn humility.
Azerbaycanca:
Səndən əvvəl də ümmətləri (peyğəmbərləri yalançı hesab etdikləri üçün) müsibət və fəlakətə düçar etdik ki, (Allaha) yalvarsınlar.
Süleyman Ateş:
Senden önce de ümmetlere elçiler gönderdik. (İnkarlarından dönüp bize) yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırmıştık.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
Erhan Aktaş:
Ant olsun ki Biz, senden önceki ümmetlere de gönderdik.(1) Belki tederruda(2) bulunurlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakaladık.(3)
Kral Fahd:
Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki biz, senden evvelki ümmetlere de peygamberler gönderdik de (küfr-ü inkârlarından dolayı) kendilerini çetin bir yoksullukla, çeşitli hastalıkla yakaladık, olur ki yalvarırlar, (tevbe ederler diye).
Muhammed Esed:
Biz, senden önceki toplumlara da mesajlarımızı gönderdik (ey Peygamber,) ve onları sıkıntı ve zorluklara uğrattık ki tevazu ile boyun eğsinler.
Gültekin Onan:
Andolsun, senden önceki ümmetlere (elçiler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar (tazarru) diye...
Ali Fikri Yavuz:
Andolsun ki, biz, senden önce bir takım ümmetlere peygamberler gönderdik
Portekizce:
Antes de ti, havíamos enviado (mensageiros) a outras raças, as quais atormentamos com a miséria e a adversidade, paraque se humilhassem.
İsveççe:
Före dig har Vi sänt sändebud till folk, som Vi sedan satte på prov genom motgångar och lidande, för att de skulle [lära sig] ödmjukhet.
Farsça:
و بی تردید ما به سوی امت هایی که پیش از تو بودند [پیامبرانی] فرستادیم؛ پس آنان را [هنگامی که با پیامبران به مخالفت و دشمنی برخاستند] به تهیدستی و سختی و رنج و بیماری دچار کردیم، باشد که [در پیشگاه ما] فروتنی و زاری کنند.
Kürtçe:
سوێند بێت بێگومان ئێمە پێغەمبەرانمان نارد بۆ گەلانی پێش تۆ (ئەی موحەممەد ﷺ) وەتووشی نەبوونی و ھەژاری وەنەخۆشی و ترس و ناڕەحەتیمان کردن بۆ ئەوەی بگەڕێنەوە و پەشیمانی دەرببڕن (لاوازی وکزی بنوێنن)
Özbekçe:
Батаҳқиқ, Биз сендан олдинги умматларга ҳам Пайғамбарлар юборганмиз. Сўнгра, шояд тазарруъ қилсалар, деб уларни бало ва зиёнларга тутганмиз. (Аллоҳ таоло Ислом умматидан аввалгиларга ҳам Пайғамбарлар юборган. Улардан Пайғамбарларнинг даъватига юрмаганларини бало-офатларга дучор қилган Бундан, шоядки бошига оғир кун тушганда ўзига келиб, ҳушини йиғиб, хатосини тушунса ва иймон йўлига юрса, деган мақсад кўзда тутилган.)
Malayca:
Dan demi sesungguhnya Kami telah utuskan Rasul-rasul kepada umat-umat yang dahulu daripadamu (lalu mereka mendustakannya), maka Kami seksakan mereka dengan kebuluran dan penyakit, supaya mereka berdoa (kepada Kami) dangan merendah diri (serta insaf dan bertaubat).
Arnavutça:
Na, ju kemi dërguar pejgamberë shumë popujve para teje dhe i kemi dënuar ata me skamje dhe fatkeqësira, për t’u përulur.
Bulgarca:
И на общностите преди теб изпращахме пратеници и с нищета и болести ги сграбчвахме, за да се смирят.
Sırpça:
А посланике смо слали и народима пре тебе и те народе неимаштином и болешћу кажњавали, не би ли се покајали.
Çekçe:
A posílali jsme již k národům předchozím posly a pohromou a neštěstím jsme je postihli doufajíce, že pak budou pokorní!
Urduca:
تم سے پہلے بہت سی قوموں کی طرف ہم نے رسول بھیجے اور اُن قوموں کو مصائب و آلام میں مبتلا کیا تاکہ وہ عاجزی کے ساتھ ہمارے سامنے جھک جائیں
Tacikçe:
Албатта бар умматҳое, ки пеш аз ту буданд, паёмбароне фиристодем ва ононро ба сахтиҳову офатҳо дучор кардем, то магар зорӣ кунанд!
Tatarca:
Ий Мухәммәд г-м, тәхкыйк синнән әүвәл булган өммәтләргә дә расүлләр җибәрдек, ләкин алар инкяр иттеләр, без аларны ачлык вә башка авырлыклар белән җәзаладык шаять түбәнчелек белән Аллаһуга итагать итәрләр дип.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya Kami telah mengutus (rasul-rasul) kepada umat-umat yang sebelum kamu, kemudian Kami siksa mereka dengan (menimpakan) kesengsaraan dan kemelaratan, supaya mereka memohon (kepada Allah) dengan tunduk merendahkan diri.
Amharca:
ከበፊትህም ወደ ነበሩት ሕዝቦች (መልክተኞችን) በእርግጥ ላክን፡፡ እንዲዋደቁም በድህነትና በበሽታ ያዝናቸው፡፡
Tamilce:
(நபியே!) உமக்கு முன்னர் பல சமுதாயங்களுக்கு (தூதர்களை) திட்டவட்டமாக அனுப்பினோம். (அவர்கள் நிராகரித்து விடவே) அவர்கள் (நமக்கு முன்) பணிவதற்காக வறுமை இன்னும் நோயின் மூலம் அவர்களைப் பிடித்தோம்.
Korece:
그대 이전 여러 민족위에 선지자들을 보내었고 그들에게 고난과 시련을 주었으니 이는 그들로 하여 겸손함을 배우도록 함이라
Vietnamca:
Quả thật TA đã gởi đến các thế hệ trước Ngươi (hỡi Thiên Sứ) các vị Sứ Giả (nhưng tất cả đã bị người dân phủ nhận) thế là TA đã trừng phạt họ bằng sự đói khổ và bệnh tật mong họ biết hạ mình (thần phục TA).
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: