Arapça:
فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِم مَّنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
Çeviriyazı:
feimmâ teŝḳafennehüm fi-lḥarbi feşerrid bihim men ḫalfehüm le`allehüm yeẕẕekkerûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.
Diyanet İşleri:
Anlaşma yaptığın kimseler, sonucundan sakınmayarak anlaşmalarını her defasında bozarlar. Savaşta onları yakalarsan, arkalarındakilere ibret olacak şekilde, darmadağın et.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Savaşta üst gelirsen onları, izlerini izliyenlere de tesir edecek ve onları da korkutacak bir tarzda cezalandır da bunu ansınlar, ibret alsınlar bundan.
Şaban Piriş:
Savaşta onları her bulduğunda darmadağın et ki, bununla arkalarındakiler (korksun ve onlara) ibret olsun!
Edip Yüksel:
Savaşta onları yakalarsan, onları arkalarındakilere ibret olacak şekilde darmadağın et. Belki ders alırlar.
Ali Bulaç:
Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
Suat Yıldırım:
Onları savaşta ele geçirirsen, kendilerine öyle bir muamele yap ki onların arkasındaki bütün öbür düşmanlara da ibret olsun da, akıllarını başlarına alsınlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
İmdi her ne zaman muharebede onları kat´i sûrette yakalar isen onlar ile arkalarındaki kimseleri ansızın korkut. Umulur ki, ibret alırlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Eğer onları harpte ele geçirirsen, onlarla birlikte arkalarındakileri de ürkütüp dağıt ki, ders alabilsinler.
Bekir Sadak:
(62-63) Seni aldatmak isterlerse, bil ki suphesiz Allah sana kafidir. Seni ve inananlari yardimiyla destekleyen, kalblerini uzlastiran O´dur. Eger yeryuzunde olan her seyi serfetsen bile, sen onlarin kalblerini uzlastiramazdin, ama Allah onlari uzlastirdi. Dogrusu O Guclu´dur, Hakim´dir.
İbni Kesir:
Bunun için eğer savaşta ele geçirirsen
Adem Uğur:
Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
İskender Ali Mihr:
Fakat onları, harpte yakaladığın zaman onları öyle yıldır (korkut ki)
Celal Yıldırım:
Savaşta onları (ne zaman yakalarsan,) öylesine darmadağın et ki arkalarındakiler öğüt ve ibret alsınlar.
Tefhim ul Kuran:
Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır) . Umulur ki ibret alırlar.
Fransızca:
Donc, si tu les maîtrises à la guerre, inflige-leur un châtiment exemplaire de telle sorte que ceux qui sont derrière eux soient effarouchés. Afin qu'ils se souviennent.
İspanyolca:
Si, pues, das con ellos en la guerra, que sirva de escarmiento a los que les siguen. Quizás, así, se dejen amonestar.
İtalyanca:
Se quindi li incontri in guerra, sbaragliali facendone un esempio per quelli che li seguono, affinché riflettano.
Almanca:
Und solltest du sie im Krieg unterwerfen, dann laß durch (die Härte gegen) sie diejenigen, die hinter ihnen stehen, auseinander stieben, damit sie sich besinnen.
Çince:
如果你在战争中遇见他们,你就应当以(惩治)他们而驱散在他们后面的人,以便他们觉悟。
Hollandaca:
Indien gij hen in den strijd gevangen neemt, verstrooi hen en stel een voorbeeld voor hen die na hen zullen komen, opdat zij gewaarschuwd mogen zijn.
Rusça:
Если ты встретишься с ними в битве, то покарай их сурово, дабы рассеять тех, кто позади них, - быть может, они помянут назидание.
Somalice:
Haddaad ku Libaanto (Adkaato) Dagaalka ku Eri (xanuuji) kuwa ka Dambeeya inay Xusuustaan.
Swahilice:
Basi ukiwakuta vitani wakimbize walio nyuma yao ili wapate kukumbuka.
Uygurca:
ئەگەر ئۇرۇشتا ئۇلار ئۈستىدىن غەلىبە قىلساڭ، ئارقىدىكىلىرىنىڭ قېچىشى ۋە ئىبرەت ئېلىشى ئۈچۈن ئۇلارنى قاتتىق جازالىغىن (يەنى ئۇلارنى باشقىلارغا ئىبرەت قىلغىنكى، ئۇلارنىڭ سەن بىلەن ئۇرۇش قىلىشقا دەرمانى قالمىسۇن)
Japonca:
それでもしあなたがたが,戦いでかれらを打ち破ったならば,かれらとその背後に従う者を追い散らせ。恐らくかれらは反省するであろう。
Arapça (Ürdün):
«فإما» فيه إدغام نون إن الشرطية في ما المزيدة «تثقفنَّهم» تجدنهم «في الحرب فشرِّد» فرق «بهم من خلفهم» من المحاربين بالتنكيل بهم والعقوبة «لعلَّهم» أي الذين خلفهم «يذَّكرون» يتعظون بهم.
Hintçe:
तो अगर वह लड़ाई में तुम्हारे हाथे चढ़ जाएँ तो (ऐसी सख्त गोश्माली दो कि) उनके साथ साथ उन लोगों का तो अगर वह लड़ाई में तुम्हारे हत्थे चढ़ जाएं तो (ऐसी सजा दो की) उनके साथ उन लोगों को भी तितिर बितिर कर दो जो उन के पुश्त पर हो ताकि ये इबरत हासिल करें
Tayca:
“ถ้าหากเจ้าจับพวกเขา ไว้ได้ในการรบก็จงขับไล่ผู้ที่อยู่ข้างหลัง พวกเขา ด้วยการลงโทษพวกเขา (ให้เป็นเยี่ยงอย่าง) เพื่อว่าพวกเขา จะได้สำนึก”
İbranice:
אם תפגוש אותם במלחמה, פזר אותם לכל עבר כדי להרתיע את אלה העומדים אחריהם, אולי יזכרו
Hırvatça:
Ako se u borbi s njima sukobiš, tako ih kazni da se zbog njih razbježe oni koji su iza njih, ne bi li se prisjetili i pouku uzeli.
Rumence:
Dacă îi întâlneşti în război, împrăştie odată cu ei pe cei dinapoia lor. Poate îşi vor aminti!
Transliteration:
Faimma tathqafannahum fee alharbi fasharrid bihim man khalfahum laAAallahum yaththakkaroona
Türkçe:
Eğer onları harpte ele geçirirsen, onlarla birlikte arkalarındakileri de ürkütüp dağıt ki, ders alabilsinler.
Sahih International:
So if you, [O Muhammad], gain dominance over them in war, disperse by [means of] them those behind them that perhaps they will be reminded.
İngilizce:
If ye gain the mastery over them in war, disperse, with them, those who follow them, that they may remember.
Azerbaycanca:
Əhdi pozanları müharibədə yaxalasan (ələ keçirtsən), onlar ilə (onlara tutacağın divanla, verəcəyin cəza ilə) arxalarında olan kimsələri də (qorxudub) dağıt ki, onlar (bundan) ibrət alsınlar (bir daha əhdi pozmağa cür’ət etməsinlər)!
Süleyman Ateş:
Savaşta onları yakalarsan, onlar(a vereceğin ceza) ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt ki ibret alsınlar.
Diyanet Vakfı:
Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
Erhan Aktaş:
Eğer savaşta onları yakalarsan, geride kalanlara ders olacak şekilde onları darmadağın et. Belki akıllarını başlarına alırlar.
Kral Fahd:
Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
Hasan Basri Çantay:
Onun için eğer bunları harbde muhakkak yakalarsan onlar (a yapacağın ceza) ile arkalarında (ahdi bozacak) kimseleri de ürküt. Me´müldür ki (onlar da) iyice ibret alırlar.
Muhammed Esed:
onları savaşta karşında bulursan, arkalarından gelenler için öyle yıldırıcı bir ders ver ki, belki berikiler akıllarında tutarlar;
Gültekin Onan:
Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
Ali Fikri Yavuz:
Onun için, o ahdlerini bozanları harbde yakalarsan kendilerine yapacağın ağır muamele ile arkalarındakileri dağıt. Olur ki düşünürler de ibret alıp ahdi bozmaktan sakınırlar.
Portekizce:
Se os dominardes na guerra, dispersai-os, juntamente com aqueles que os seguem, para que meditem.
İsveççe:
om du besegrar dem i krig, gör då [din behandling av dem] till ett varnande exempel för dem som [vill] följa i deras spår; kanske kommer dessa att tänka sig för.
Farsça:
پس اگر در میدان جنگ، بر آنان دست یافتی [با وارد کردن می ازات و عقوبت سنگین بر ایشان] دیگر کسانی را که دنبال آنانند [و قصد جنگ با تو را دارند] تار و مار کن تا متذکّر [قدرت شما] شوند [و از خیال جنگ با تو بازایستند.]
Kürtçe:
جا ئەگەر تووشی ئەوانە بوویت (زاڵ بوویت بەسەریاندا) لە جەنگدا (سزاو کوشتن و بڕینێکیان پێ بکە) کەببێتە ھۆی ترس لەدڵی ئەو دوژمنانەی لەپشتیانەوەن بەڵکو ئەوان بیربکەنەوە
Özbekçe:
Агар урушда улардан зафар қозонсанг, бас, уларни ҳалок қилиш билан ортларидагиларни сарсон қилиб қўй, шоядки эсласалар.
Malayca:
Oleh itu, jika engkau menemui mereka dalam peperangan maka hancurkanlah mereka (supaya dengan itu) orang-orang yang di belakang mereka (gerun gentar); mudah- mudahan orang-orang itu pula beringat (insaf).
Arnavutça:
Nëse i ndesh ti ata në luftë, shpartalloji ata që janë pas tyre, për t’u këshilluar ata.
Bulgarca:
И ако ги срещнеш във война, прогони с поражението им онези, които ги следват, за да се поучат!
Sırpça:
Ако се у борби сукобиш са њима, казни их тако да се због њих разбеже они који су иза њих, како би се присетили и узели поуку.
Çekçe:
Jestliže se s nimi střetneš ve válce, zastraš pak jimi ty, kdož přijdou po nich - snad se vzpamatují!
Urduca:
پس اگر یہ لوگ تمہیں لڑائی میں مل جائیں تو ان کی ایسی خبر لو کہ ان کے بعد جو دُوسرے لوگ ایسی روش اختیار کرنے والے ہوں ان کے حواس باختہ ہو جائیں توقع ہے کہ کہ بد عہدوں کے اِس انجام سے وہ سبق لیں گے
Tacikçe:
Пас агар онҳоро дар ҷанг биёбӣ, парокандаашон соз, то пайравонашон низ пароканда шаванд, шояд ки ибрат гиранд.
Tatarca:
Әгәр син сугышта җиңсәң, арттан ярдәмгә килә торган кәфер гаскәренә курку сал, курыксалар килмәсләр, ихтимал вәгазьләнерләр, ягъни иман китереп тәүбә итәрләр.
Endonezyaca:
Jika kamu menemui mereka dalam peperangan, maka cerai beraikanlah orang-orang yang di belakang mereka dengan (menumpas) mereka, supaya mereka mengambil pelajaran.
Amharca:
በጦርም ላይ ብታገኛቸው በእነርሱ ቅጣት ምክንያት (ሌሎቹ ከሓዲዎች) ይገሰጹ ዘንድ ከኋላቸው ያሉትን በትንባቸው፡፡
Tamilce:
ஆக, போரில் நீர் அவர்களைப் பெற்றுக் கொண்டால் அவர்களை (தண்டிப்பதை)க் கொண்டு அவர்களுக்குப் பின்னுள்ளவர்களை விரட்டியடிப்பீராக, அவர்கள் நல்லறிவு பெறுவதற்காக.
Korece:
그대가 전쟁에서 승리 한다 면 그들을 따르는 자들을 욕되게 하라 아마도 그들에게 교훈이 되 리라
Vietnamca:
Nếu như Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) gặp chúng trong trận chiến thì các ngươi hãy đánh bại chúng để làm bài học cảnh cáo cho những ai sau chúng, mong là chúng biết ghi nhớ.
Ayet Linkleri: