Arapça:
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَا ۙ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Çeviriyazı:
veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ ḳâlû ḳad semi`nâ lev neşâü leḳulnâ miŝle hâẕâ in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman, "işittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" diyorlardı.
Diyanet İşleri:
Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman, "İşittik, işittik! İstesek biz de aynını söyleyebiliriz; bu sadece eskilerin masallarıdır" derlerdi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlara ayetlerimiz okunurken dediler ki: Duyduk, dilersek biz de buna benzer sözler söyleriz ve bu, eskilerin masallarından başka bir şey de değil.
Şaban Piriş:
Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; "Duyduk, istesek biz de bunun benzerini söyleyebiliriz. Bu sadece eskilerin masalları" dediler.
Edip Yüksel:
Ayetlerimizi dinledikleri zaman, "İşittik," diyorlardı, "İstesek biz de bunun bir benzerini getiririz. Bu, geçmişlerin efsanelerinden başka bir şey değil."
Ali Bulaç:
Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; "İşittik" dediler. "İstesek, biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu, eskilerin efsanelerinden başkası değildir."
Suat Yıldırım:
Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman:“Artık anladık! Biliyoruz! Dilesek bunun benzerini biz de söyleyebiliriz. Bu, önceden geçmiş insanların masallarından başka bir şey değildir!” derler. [25,5-6]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: «Artık işittik, eğer dileyecek olsak elbette bunun mislini biz de söyleyebiliriz. Bu evvelkilerin efsanelerinden başka birşey değildir.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Ayetlerimiz onlara okunduğunda şöyle derler: "Tamam, işittik. İstersek bunun gibisini elbette ki söyleriz; öncekilerin masallarından başka şey değil ki bu!"
Bekir Sadak:
(36-37) Dogrusu inkar edenler mallarini Allah´in yolundan insanlari aliyokmak icin safederler ve daha da sarfedeceklerdir
İbni Kesir:
Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman
Adem Uğur:
Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: "
İskender Ali Mihr:
Ve âyetlerimiz onlara okunduğu zaman, “Biz işittik. Şâyet biz dileseydik, bunun gibisini elbette biz de söylerdik. Bu ise ancak evvelkilerin masalıdır.” dediler.
Celal Yıldırım:
Âyetlerimiz onlara karşı okununca, «işittik, işittik, istersek bunun bir benzerini biz de söyleyebilirdik
Tefhim ul Kuran:
Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman: «İşittik» dediler. «İstesek, biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu, eskilerin efsanelerinden başkası değildir.»
Fransızca:
Et lorsque Nos versets leur sont récités, ils disent : "Nous avons écouté, certes ! Si nous voulions, nous dirions pareil à cela, ce ne sont que des légendes d'anciens.
İspanyolca:
Y cuando se les recitaban Nuestras aleyas, decían: «¡Ya hemos oído! Si quisiéramos, diríamos algo parecido. Éstas no son sino patrañas de los antiguos».
İtalyanca:
E quando vengono loro recitati i Nostri versetti, dicono: «Già li abbiamo ascoltati! Se volessimo potremmo dire le stesse cose: queste non sono che favole degli antichi!».
Almanca:
Und als ihnen Unsere Ayat vorgetragen wurden, sagten sie: "Bereits hörten wir es, hätten wir es gewollt, hätten wir doch Ähnliches wie dieses gesagt. Dies sind doch nur die Legenden der Vorfahren."
Çince:
当别人对他们宣读我的迹象的时候,他们说:我们确已听见过了,假若我们意欲,我们必说出与此相似的文词来;这只是古人的(神话)。
Hollandaca:
En als onze teekens voor hen worden herhaald, zeggen zij: Wij hebben het gehoord; indien het ons behaagde, konden wij iets dergelijks uitspreken; dit zijn slechts fabelen der ouden.
Rusça:
Когда им читают Наши аяты, они говорят: "Мы уже слышали это. Если мы захотим, то сочиним нечто подобное. Ведь это - всего лишь сказки древних народов".
Somalice:
Marka lagu Akhriyo Aayaadkanaga waxay Dhahaan waan maqallay haddaan doonana waan Dhahaynaa kanoo kale (Quraanka) kanu waxaan warkii kuwii hore ahayn ma aha.
Swahilice:
Na wanapo somewa Aya zetu, wao husema: Tumesikia. Na lau tungeli penda tunge sema kama haya. Haya si chochote ila hadithi za watu wa kale tu.
Uygurca:
ئۇلارغا بىزنىڭ ئايەتلىرىمىز تىلاۋەت قىلىنسا، ئۇلار: «بىز (بۇ سۆزلەرنى) ئاللىقاچان ئاڭلىغان ئىدۇق، ئەگەر خالىساق ئۇنىڭغا ئوخشاش سۆزلەرنى بىزمۇ ئەلۋەتتە قىلالايتتۇق، بۇ پەقەت بۇرۇنقىلاردىن قالغان ئەپسانىلاردۇر» دېدى
Japonca:
またわが印がかれらに読誦された時,かれらは言った。「わたしたちは(先に)聞いている。もしわたしたちが望むならば,これらと同じことが言えるであろう。本当にこれは,昔の物語に過ぎない。」
Arapça (Ürdün):
«وإذا تُتلى عليهم آياتنا» القرآن «قالوا قد سمعنا لو نشاء لقلنا مثل هذا» قاله النضر بن الحارث لأنه كان يأتي الحيرة يتجر فيشتري كتب أخبار الأعاجم ويحدث بها أهل مكة «إن» ما «هذا» القرآن «إلا أساطير» أكاذيب «الأولين».
Hintçe:
और ख़ुदा तो सब तदबीरकरने वालों से बेहतर है और जब उनके सामने हमारी आयते पढ़ी जाती हैं तो बोल उठते हैं कि हमने सुना तो लेकिन अगर हम चाहें तो यक़ीनन ऐसा ही (क़रार) हम भी कह सकते हैं-तो बस अगलों के क़िस्से है
Tayca:
“และเมื่อบรรดาโองการของเราถูกอ่านให้แก่พวกเขาฟัง พวกเขาก็กล่าวว่า เราได้ยินแล้วหากเราประสงค์ แน่นอนเราก็พูดเช่นนี้แล้ว สิ่งนี้ใช่อื่นใดไม่ นอกจากถ้อยคำที่ถูกขีดเขียนไว้ของคนก่อน ๆ เท่านั้น ”
İbranice:
כאשר אותותינו נקראים לפניהם, הם אומרים, 'כבר שמענו זאת, ולו רצינו היינו גם אנו אומרים דברים כאלה, כי אין אלה אלא אגדות הקדמונים
Hırvatça:
Kada im se ajeti Naši uče, govore: "Već smo čuli! Da hoćemo, i mi bismo tako nešto rekli; to su samo izmišljotine naroda drevnih."
Rumence:
Când versetele Noastre le erau recitate, ei spuneau: “Da, am auzit! Dacă am vrea, şi noi am spune asemenea lor, căci sunt doar poveşti ale celor dintâi.”
Transliteration:
Waitha tutla AAalayhim ayatuna qaloo qad samiAAna law nashao laqulna mithla hatha in hatha illa asateeru alawwaleena
Türkçe:
Ayetlerimiz onlara okunduğunda şöyle derler: "Tamam, işittik. İstersek bunun gibisini elbette ki söyleriz; öncekilerin masallarından başka şey değil ki bu!"
Sahih International:
And when Our verses are recited to them, they say, "We have heard. If we willed, we could say [something] like this. This is not but legends of the former peoples."
İngilizce:
When Our Signs are rehearsed to them, they say: "We have heard this (before): if we wished, we could say (words) like these: these are nothing but tales of the ancients."
Azerbaycanca:
Ayələrimiz onlara oxunduğu zaman: “Eşitdik: istəsək, biz də bunu bənzərini deyə bilərik. Bu, qədimlərin əfsanələrindən (uydurmalarından) başqa bir şey deyildir!” – söyləyərlər.
Süleyman Ateş:
Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman "İşittik" dediler, "İstesek, biz de bunun gibisini söyleriz. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir!"
Diyanet Vakfı:
Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: "(Evet) işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir."
Erhan Aktaş:
Onlara, âyetlerimiz okunduğu zaman, “Evet, biz bunu duyduk, dilersek biz de onun benzerini söyleriz; bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir.” dediler.
Kral Fahd:
Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: «(Evet) işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.»
Hasan Basri Çantay:
Onlara âyetlerimiz okunurken şöyle dedilerdi: «İşitdik. Eğer dilersek biz de elbet bunun benzerini söyleriz! Bu, eskilerin masallarından barka (bir şey) değildir!».
Muhammed Esed:
Ve kendilerine her ne zaman ayetlerimiz ulaştırılsa, "Biz (bütün bunları) önceden de işitmiştik," derlerdi, "istesek, şüphesiz, biz (kendimiz) de bu tür sözler düzebiliriz: eski zamanlara dair masallardan başka bir şey değil, bunlar!"
Gültekin Onan:
Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman "
Ali Fikri Yavuz:
Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman: “- İşittik, istersek biz de bunun benzerini söyleriz! Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir!” diyorlardı.
Portekizce:
Quando lhes são recitados os Nossos versículos, dizem: Já os ouvimos e, se quiséssemos, poderíamos repetir outrosiguais, porque não são senão fábulas dos primitivos!
İsveççe:
Och när Våra budskap läses upp för dem säger de: "[Detta] har Vi hört förut; om vi ville skulle vi helt säkert kunna läsa upp något liknande; det där är bara sagor från förfädernas tid!"
Farsça:
و هنگامی که آیات ما را بر آنان می خوانند، می گویند: البته شنیدیم [ولی این آیات، مطلب فوق العاده ای نیست] ما هم اگر بخواهیم مانند آن را می گوییم، این آیات جز افسانه پیشینیان نیست!!
Kürtçe:
وە کاتێک کە ئایەتەکانی ئێمەیان بەسەردا دەخوێنرێتەوە دەڵێن :بیستمان (واتە گرنگ نیە) ئەگەر بمان ویستایە وێنەی ئەو ئایەتانەمان دەووت ئەمە ھیچ نیە جگە لە ئەفسانەی پێشینان
Özbekçe:
Уларга оятларимиз тиловат қилинса: «Батаҳқиқ, эшитдик, агар ҳоҳласак, бунга ўхшашни ўзимиз ҳам айтамиз. Бу аввалгиларнинг афсонасидан ўзга нарса эмас», дерлар.
Malayca:
Dan apabila dibacakan kepada mereka ayat-ayat Kami, mereka berkata: "Sesungguhnya kami telah mendengarnya. Kalau kami mahu, nescaya kami dapat mengatakan (kata-kata) seperti (Al-Quran) ini. (Al-Quran) ini tidak lain hanyalah cerita cerita dongeng orang-orang dahulu kala".
Arnavutça:
Kur atyre u lexohen ajetet Tona, ata thonë: “Na, madje kemi dëgjuar; po të duam ne, edhe na do të thonim diçka të ngjashme. Këto nuk janë kurrgjë, përpos përralla të të parëve”.
Bulgarca:
И когато им бъдат четени Нашите знамения, казват: “Чухме вече. Ако пожелаем, и ние същото ще изречем. Това са само легенди на предците.”
Sırpça:
Када им се уче Наше речи, говоре: „Већ смо чули! Да хоћемо, и ми бисмо рекли тако нешто; то су само измишљотине древних народа.“
Çekçe:
A když byla jim přednášená znamení Naše, řekli: 'Tahle už jsme slyšeli, a kdybychom chtěli, mohli bychom říkat podobné věci, vždyť to není nic jiného než povídačky starých!'
Urduca:
جب ان کو ہماری آیات سنائی جاتی تھیں تو کہتے تھے کہ “ہاں سُن لیا ہم نے، ہم چاہیں تو ایسی ہی باتیں ہم بھی بنا سکتے ہیں، یہ تو وہی پُرانی کہانیاں ہیں جو پہلے سے لوگ کہتے چلے آ رہے ہیں "
Tacikçe:
Чун оёти Мо бар онҳо хонда шуд, гуфтанд: «Шунидем. Ва агар бихоҳед монанди он мегӯем, ки ин чизе ғайри афсонаҳои пешиниён нест!»
Tatarca:
Аларга аятьләребез укылса әйтәләр: "Тәхкыйк ишеттек, әгәр теләсәк без дә мондый аятьләрне укыр идек. Сез укыган аятьләр – әүвәлгеләрдән калган әкияттән башка һичнәрсә түгелдер", – дип.
Endonezyaca:
Dan apabila dibacakan kepada mereka ayat-ayat Kami, mereka berkata: "Sesungguhnya kami telah mendengar (ayat-ayat yang seperti ini), kalau kami menhendaki niscaya kami dapat membacakan yang seperti ini, (Al Quran) ini tidak lain hanyalah dongeng-dongengan orang-orang purbakala".
Amharca:
አንቀጾቻችንም በነሱ ላይ በተነበቡ ጊዜ «በእርግጥ ሰምተናል፤ በሻን ኖሮ የዚህን ብጤ ባልን ነበር፤ ይህ የመጀመሪያዎቹ ሰዎች ጽሑፍ ተረቶች እንጂ ሌላ አይደለም» ይላሉ፡፡
Tamilce:
நம் வசனங்கள் (நிராகரிக்கின்ற) அவர்கள் மீது ஓதப்பட்டால், “(நாம் இதை முன்பே) திட்டமாக செவியேற்று விட்டோம். நாம் நாடியிருந்தால் இது போன்று கூறியிருப்போம். முன்னோரின் கட்டுக் கதைகளாகவே தவிர இவை இல்லை” என்று கூறுகிறார்கள்.
Korece:
하나님의 말씀이 그들에게 낭송되었을 때 그들이 말하길 우 리는 이미 전에도 들었으며 우리 가 원했다면 우리도 그와 같은 말을 할 수 있었으니 이것들은 옛 우화에 불과하다고 하더라
Vietnamca:
(Những kẻ đa thần), khi các Lời Mặc khải của TA được xướng đọc cho chúng thì chúng bảo: “Thật ra chúng tôi đã từng nghe (những điều này). Nếu chúng tôi muốn, chúng tôi có thể sáng tác những lời tương tự. Đây chẳng qua chỉ là những câu chuyện cổ tích thời xưa.”
Ayet Linkleri: