Arapça:
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ ۚ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ رَمَىٰ ۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Çeviriyazı:
felem taḳtülûhüm velâkinne-llâhe ḳatelehüm. vemâ rameyte iẕ rameyte velâkinne-llâhe ramâ. veliyübliye-lmü'minîne minhü belâen ḥasenâ. inne-llâhe semî`un `alîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir.
Diyanet İşleri:
Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı. Allah bunu, inananları güzel bir imtihana tabi tutmak için yapmıştı. Doğrusu O işitir ve bilir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü ve attığın zaman sen atmadın, fakat Allah attı ve böylece de kendi katından, inananlara güzel bir nimet vermek, onları denemek istedi. Şüphe yok ki Allah her şeyi duyar, bilir.
Şaban Piriş:
(Bedir'de) onları siz öldürmediniz, fakat onları Allah öldürdü. Attığında da sen atmadın. Fakat Allah attı. Fakat müminleri güzel bir imtihanla denemek için (böyle yaptı). Şüphesiz Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
Edip Yüksel:
Onları siz öldürmediniz, fakat ALLAH öldürdü. Attığın zaman da sen atmıyordun; ALLAH atıyordu. Fakat böylece inananları güzel bir sınavla ödüllendirir. ALLAH İşitendir, Bilendir.
Ali Bulaç:
Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
Suat Yıldırım:
Siz savaşta onları kendi kuvvetinizle öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü.(Ey Resulüm) Attığın vakit sen atmadın, lâkin Allah attı.Ve bunu, Allah müminleri güzel bir imtihana tâbi tutmak için yaptı. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitir ve bilir. [3,123; 9,25; 2,249]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Sonra onları siz öldürmediniz velâkin Allah Teâlâ öldürdü. Ve attığın vakit sen atmadın, fakat Allah Teâlâ attı. Hem de mü´minleri taraf-ı İlâhisinden güzel bir imtihan ile imtihan etmek için. Şüphe yok ki Allah Teâlâ, bihakkın işiticidir, kemaliyle bilicidir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. İnananları kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptı bunu. Allah; işitendir, bilendir.
Bekir Sadak:
Allah katinda, yeryuzundeki canlilarin en kotusu gercegi akletmeyen sagirlar ve dilsizlerdir.
İbni Kesir:
Siz öldürmediniz onları, fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da
Adem Uğur:
(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları
İskender Ali Mihr:
Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü´minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.
Celal Yıldırım:
Onları (hakikatte) siz öldürmediniz, ama Allah onları öldürdü. Onlara attığın vakit sen atmadın, ama Allah attı. Bu da Allah´ın güzel bir denemeyle mü´minleri denemesi içindi. Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve bilendir.
Tefhim ul Kuran:
Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü
Fransızca:
Ce n'est pas vous qui les avez tués : mais c'est Allah qui les a tués. Et lorsque tu lançais (une poignée de terre) , ce n'est pas toi qui lançais : mais c'est Allah qui lançait, et ce pour éprouver les croyants d'une belle épreuve de Sa part ! Allah est Audient et Omniscient.
İspanyolca:
No erais vosotros quienes les mataban, era Alá Quien les mataba. Cuando tirabas, no eras tú quien tiraba, era Alá Quien tiraba, para hacer experimentar a los creyentes un favor venido de Él. Alá todo lo oye, todo lo sabe.
İtalyanca:
Non siete certo voi che li avete uccisi: è Allah che li ha uccisi. Quando tiravi non eri tu che tiravi, ma era Allah che tirava, per provare i credenti con bella prova. In verità Allah tutto ascolta e conosce.
Almanca:
Getötet habt nicht ihr sie, sondern ALLAH hat sie getötet. Und geworfen hast nicht du, als du geworfen hast, sondern ALLAH hat geworfen. Und damit ER die Mumin einer guten Prüfung unterzieht. Gewiß, ALLAH ist allhörend, allwissend.
Çince:
你们没有杀戮他们,而是真主杀戮了他们;当你射击的时候,其实你并没有射击,而是真主射击了。(他这样做)原为要把从自己发出的嘉惠赏赐信道的人们。真主确是全聪的,确是全知的。
Hollandaca:
En gij dooddet hen niet, welke te Bedr werden verslagen; maar God doodde hen. Gij slingerdet niets, o Mahomet! ofschoon gij scheent het te slingeren, maar God doet het om de geloovigen door eene schoone proef te beproeven; want God begrijpt en weet alles.
Rusça:
Не вы убили их, а Аллах убил их. Не ты бросил горсть песку, когда бросал, а Аллах бросил, дабы подвергнуть верующих прекрасному испытанию от Себя. Воистину, Аллах - Слышащий, Знающий.
Somalice:
Idinku maydaan ku layn Gaalada (Xooggiinna) Eebaase laayey, mana Aadan Ganayn markaad ganaysay Eebaase Ganay (ku Hagaajiyey) inuu u Niemeeyo Mu'miniita Niemo Wanaagsan, Eebana waa Maqle Og.
Swahilice:
Hamkuwauwa nyinyi lakini Mwenyezi Mungu ndiye aliye wauwa. Na wewe hukutupa, walakini Mwenyezi Mungu ndiye aliye tupa, ili awajaribu Waumini majaribio mema yatokayo kwake. Hakika Mwenyezi Mungu ndiye Msikizi na Mjuzi.
Uygurca:
(ئى مۇسۇلمانلار! بەدرىدە) ئۇلارنى (يەنى مۇشرىكلارنى) سىلەر (ئۆز كۈچۈڭلار بىلەن) ئۆلتۈرگىنىڭلار يوق، بەلكى ئەمەلدە ئۇلارنى (سىلەرگە ياردەم بېرىپ، ئۇلارنىڭ دىللىرىدا قورقۇنچ پەيدا قىلىش بىلەن) اﷲ ئۆلتۈردى، (ئى مۇھەممەد بىر سىقىم توپىنى مۇشرىكلارغا) ئاتقىنىڭدا سەن ئاتمىدىڭ، بەلكى ئەمەلدە ئۇنى (مۇشرىكلارنىڭ كۆزلىرىگە) اﷲ ئاتتى. (اﷲ نىڭ مۇنداق قىلىشى) مۆمىنلەرگە (ساۋاب، غەلىبە، غەنىيمەتلەردىن ئىبارەت) چىرايلىق ئىنئاملارنى ئاتا قىلىش ئۈچۈن ئىدى. اﷲ ھەقىقەتەن (ئۇلارنىڭ سۆزلىرىنى) ئاڭلاپ تۇرغۇچىدۇر، (نىيەتلىرىنى، ئەھۋاللىرىنى) بىلىپ تۇرغۇچىدۇر
Japonca:
あなたがたがかれらを殺したのではない。アッラーが殺したのである。あなたが射った時,あなたが当てたのではなく,アッラーが当てたのである。(これは)かれからの良い試練をもって,信者を試みになられたためである。 本当にアッラーは全聴にして,全知であられる。
Arapça (Ürdün):
«فلم تقتلوهم» ببدر بقوتكم «ولكنَّ الله قتلهم» بنصره إيّاكم «وما رميت» يا محمد لأعين القوم «إذ رميت» بالحصى لأن كفا من الحصى لا يملأ عيون الجيش الكثير برمية بشر «ولكنَّ الله رمى» بإيصال ذلك إليهم فعل ذلك ليقهر الكافرين «وليبلي المؤمنين منه بلاءً» عطاء «حسنا» هو الغنيمة «إن الله سميع» لأقوالهم «عليم» بأحوالهم.
Hintçe:
और (मुसलमानों) उन कुफ्फ़ार को कुछ तुमने तो क़त्ल किया नही बल्कि उनको तो ख़ुदा ने क़त्ल किया और (ऐ रसूल) जब तुमने तीर मारा तो कुछ तुमने नही मारा बल्कि ख़ुदा ख़ुदा ने तीर मारा और ताकि अपनी तरफ से मोमिनीन पर खूब एहसान करे बेशक ख़ुदा (सबकी) सुनता और (सब कुछ) जानता है
Tayca:
“พวกเจ้ามิได้ฆ่า พวกเขา แต่ทว่า อัลลอฮฺต่างหากที่ทรงฆ่าพวกเขา และเจ้ามิได้ขว้างดอก ขณะที่เจ้าขว้าง แต่ทว่าอัลลอฮฺต่างหากที่ข้างและเพื่อว่าพระองค์จะทรงทดสอบบรรดาผู้ศรัทธาอย่างดีงามจากพระองค์ แท้จริงอัลลอฮฺนั้นทรงได้ยินทรงรอบรู้
İbranice:
לא אתם הרגתם אותם , אך אלוהים הרג אותם, ואתה לא זרקת (חיצים,) אך אלוהים זרק, זאת למען יתנסו המאמינים בניסיון טוב, ואלוהים הוא הכול שומע והכול יודע
Hırvatça:
Njih niste ubijali vi, nego Allah; i nisi ti bacio, kad si bacio, nego je Allah bacio, da bi vjernike lijepom kušnjom iskušao -Allah je, zaista, Onaj Koji sve čuje i Onaj Koji sve zna.
Rumence:
(17) Pe ei, nu voi i-aţi ucis, ci Dumnezeu i-a ucis. Nu tu ai aruncat când ai aruncat, ci Dumnezeu a aruncat ca să-i pună pe credincioşi la o frumoasă încercare de la El. Dumnezeu este Auzitorul, Ştiutorul.
Transliteration:
Falam taqtuloohum walakinna Allaha qatalahum wama ramayta ith ramayta walakinna Allaha rama waliyubliya almumineena minhu balaan hasanan inna Allaha sameeAAun AAaleemun
Türkçe:
Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. İnananları kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptı bunu. Allah; işitendir, bilendir.
Sahih International:
And you did not kill them, but it was Allah who killed them. And you threw not, [O Muhammad], when you threw, but it was Allah who threw that He might test the believers with a good test. Indeed, Allah is Hearing and Knowing.
İngilizce:
It is not ye who slew them; it was Allah: when thou threwest (a handful of dust), it was not thy act, but Allah's: in order that He might test the Believers by a gracious trial from Himself: for Allah is He Who heareth and knoweth (all things).
Azerbaycanca:
(Ey mö’minlər Bədrdə) onları (kafirləri) siz öldürmədiniz, Allah öldürdü. (Ya Peyğəmbərim! Düşmənlərin gözünə bir ovuc torpar) atdığın zaman sən atmadın, Allah atdı. Allah bununla mö’minləri (qənimət əldə etmək və zəfər çalmaq üçün) yaxşı bir imtahandan keçirtdi. Allah (hər şeyi) eşidəndir, biləndir!
Süleyman Ateş:
(O gün) Onları siz öldürmediniz, fakat onları Allah öldürdü; (ey Muhammed), attığın zaman sen atmadın, fakat Allah attı. Mü'minleri güzel bir imtihanla sınamak için (bunu yaptı). Doğrusu Allah işitendir, bilendir.
Diyanet Vakfı:
(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
Erhan Aktaş:
Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.(1) Allah, bunu Mü’minleri iyi bir sınavla sınava tâbi tutmak için yaptı. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Duyan’dır, Her Şeyi Bilen’dir.
Kral Fahd:
(Ey müminler! Savaşta) az sayınızla pek çok düşman öldürdüğünüz zaman onları siz öldürmediniz, fakat onları Allah öldürdü; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Hasan Basri Çantay:
Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları. Atdığın zaman da (Habîbim) sen atmadın, ancak Allah atdı. (Ve bunu) mü´minleri kendinden güzel bir (ni´met) imtihan (ı) ile denemek için (yapdı). Şübhesiz ki Allah hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir.
Muhammed Esed:
Ve (şunu da bilin ki) (ey müminler,) düşmanı öldüren siz değildiniz, Allahtı onları öldüren, ve (korku) saldığın zaman sen değildin (ey Peygamber, onların içine korku) salan, fakat Allahtı (korku) salan: Ve (O bütün bunları) Kendi belirlediği güzel bir sınavla müminleri sınamak için yaptı. Muhakkak ki Allah her şeyi işiten, her şeyi hakkıyla bilendir!
Gültekin Onan:
Onları siz öldürmediniz fakat Tanrı öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın fakat Tanrı attı. İnançlıları kendinden güzel bir sınavla sınamak için (yaptı). Kuşkusuz Tanrı işitendir, bilendir.
Ali Fikri Yavuz:
Siz, Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz. Lâkin Allah size yardım etmekle onları öldürdü. Ey Rasûlüm, düşmanların gözlerine bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı
Portekizce:
Vós que não os aniquilastes, (ó muçulmanos)! Foi Deus quem os aniquilou; e apesar de seres tu (ó Mensageiro) quemlançou (areia), o efeito foi causado por Deus. Ele fez para Se provar indulgente aos fiéis, porque é Oniouvinte,Sapientíssimo.
İsveççe:
Men det var inte ni som dödade [era fiender]; nej, det var Gud som tillintetgjorde dem. Och då du [Muhammad] kastade [ditt spjut], var det inte du som kastade; nej, det var Gud som kastade det. [Allt detta skedde] därför att Han ville sätta de troende på prov - ett gott [och hälsosamt] prov. Gud hör allt, vet allt.
Farsça:
[به کشتن دشمنان بر خود مبالید] شما آنان را نکشتید، بلکه خدا آنان را کشت. [ای پیامبر!] هنگامی که به سوی دشمنان تیر پرتاب کردی، تو پرتاب نکردی، بلکه خدا پرتاب کرد [تا آنان را هلاک کند] و مؤمنان را از سوی خود به آزمایشی نیکو بیازماید؛ زیرا خدا شنوا و داناست.
Kürtçe:
دە کەواتە ئێوە ئەوانتان نەکوشت بەڵکو خوا ئەوانی کوشت وەکاتێ کە (مشتێ خۆڵ و زیخت ڕوو بەکافران) ھاوێشت بەتەنھا تۆ نەتھاوێشت بەڵکو خوا ھاوێشتی و (لێیدان) بۆ ئەوەی خوا بڕواداران تاقی بکاتەوە لەلایەن خۆیەوە بەتاقی کردنەوەیەکی چاک بەڕاستی خوا بیسەر و زانایە
Özbekçe:
Уларни сиз ўлдирмадингиз, балки Аллоҳ ўлдирди. Отган пайитингда, сен отмадинг, балки Аллоҳ отди. Ва мўминларни гўзал синов ила синаш учун (шундай қилди). Албатта, Аллоҳ эшитгувчи ва билгувчи зотдир. (Бадр урушида Пайғамбаримиз (с. а. в.) сиқимларига тупроқ олиб, мушриклар томонга «Шаҳатил вужуҳ» (Юзлар қаро бўлсин!) деб отганлари ривоятларда собит. Ҳазрати Абдуллоҳ ибн Аббос (р. а.) бу ҳақда шундай ривоят қиладилар: «Бадр куни Расулуллоҳ (с. а. в.) қўлларини кўтариб: «Эй бор Худоё, агар ушбу жамоа ҳалок бўлса, ер юзида сенга ибодат қиладиган одам қолмайди...» деб дуо қилдилар. Жаброил келиб у кишига: «Бир сиқим тупроқ олиб, уларнинг юзига қараб от!» деди. Бир сиқим тупроқ олиб, уларга отдилар. Кўзига ва оғзи-бурнига тупроқ кирмаган бирорта ҳам мушрик қолмади. Шундан кейин ортларига қараб қоча бошладилар».)
Malayca:
Maka bukanlah kamu yang membunuh mereka, akan tetapi Allah jualah yang menyebabkan pembunuhan mereka. Dan bukanlah engkau (wahai Muhammad) yang melempar ketika engkau melempar, akan tetapi Allah jualah yang melempar (untuk membinasakan orang-orang kafir), dan untuk mengurniakan orang-orang yang beriman dengan pengurniaan yang baik (kemenangan) daripadaNya. Sesungguhnya Allah Maha Mendengar, lagi Maha Mengetahui.
Arnavutça:
Ju nuk i keni mbytur ata, por i ka mbytur Perëndia! E ti nuk ke hudhë kur ke hudhë, por Perëndia ka hudhë (ajo ishte hudhje e mrekullueshme) që nga Vetja besimtarëve, t’u dhurojë dhuratë të bukur. Perëndia, me të vërtetë, i dëgjon të gjitha dhe di çdo gjë.
Bulgarca:
Не вие ги убихте, а Аллах ги уби, и не ти хвърли, когато хвърли, а Аллах хвърли, за да подложи вярващите на добро изпитание от Него. Аллах е всечуващ, всезнаещ.
Sırpça:
Њих нисте ви убијали, него Аллах; и ниси ти гађао, кад си гађао, него је Аллах гађао, да би вернике лепом кушњом искушао - Аллах је, заиста, Онај Који све чује и Онај Који све зна.
Çekçe:
Nejste to vy, kdo je zabili, ale Bůh je zabil; a nevrhals ty, když jsi vrhal, nýbrž byl to Bůh, kdo vrhal, aby vyzkoušel věřící zkouškou dobrou, od Něho přicházející, vždyť Bůh slyšící je, vševědoucí!
Urduca:
پس حقیقت یہ ہے کہ تم نے انہیں قتل نہیں کیا بلکہ اللہ نے ان کو قتل کیا اور تو نے نہیں پھینکا بلکہ اللہ نے پھینکا (اور مومنوں کے ہاتھ جو اِس کام میں استعمال کیے گئے) تو یہ اس لیے تھا کہ اللہ مومنوں کو ایک بہترین آزمائش سے کامیابی کے ساتھ گزار دے، یقیناً اللہ سُننے والا اور جاننے والا ہے
Tacikçe:
Шумо ононро намекуштед. Худо буд, ки онҳоро мекушт. Ва он гоҳ, ки тир меандохтӣ, ту тир намеандохтӣ, Худо буд, ки тир меандохт, то ба мӯъминон неъмате неку арзонӣ дорад, Албатта' Худо шунавову доност!
Tatarca:
"Аларны сез үтермәдегез, ләкин Аллаһ үтерде, туфрак аткан чакта син атмадың, ләкин Аллаһ атты". Аллаһуның туфрак атмак изгелеге вә ярдәме белән мөселманнарны сынамак өчен булды, бит Аллаһ сезнең догагызны ишетүче вә ничек эшләргә икәнне белүче.
Endonezyaca:
Maka (yang sebenarnya) bukan kamu yang membunuh mereka, akan tetapi Allahlah yang membunuh mereka, dan bukan kamu yang melempar ketika kamu melempar, tetapi Allah-lah yang melempar. (Allah berbuat demikian untuk membinasakan mereka) dan untuk memberi kemenangan kepada orang-orang mukmin, dengan kemenangan yang baik. Sesungguhnya Allah Maha Mendengar lagi Maha Mengetahui.
Amharca:
አልገደላችኋቸውም ግን አላህ ገደላቸው፡፡ (ጭብጥን ዐፈር) በወረወርክም ጊዜ አንተ አልወረወርክም፡፡ ግን አላህ ወረወረ (ወደ ዓይኖቻቸው አደረሰው)፡፡ ለአማኞችም ከርሱ የኾነን መልካም ጸጋ ለመስጠት (ይህን አደረገ)፡፡ አላህ ሰሚ ዐዋቂ ነውና፡፡
Tamilce:
ஆக, (நம்பிக்கையாளர்களே! போரில்) நீங்கள் அவர்களைக் கொல்லவில்லை. என்றாலும். அல்லாஹ்தான் அவர்களைக் கொன்றான். இன்னும், (நபியே! எதிரிகள் மீது நீர் மண்ணை) எறிந்தபோது நீர் எறியவில்லை. என்றாலும், நிச்சயமாக அல்லாஹ்தான் எறிந்தான். அதன் மூலம் நம்பிக்கையாளர்களை அழகிய சோதனையாக அவன் சோதிப்பதற்காக (இவ்வாறு செய்தான்). நிச்சயமாக அல்லாஹ் நன்கு செவியுறுபவன் நன்றிந்தவன் ஆவான்.
Korece:
그들을 살해한 것은 너희가 아니라 하나님께서 그들을 멸망 케 하였으며 그들에게 던진 것은 그대가 아니라 하나님께서 던지셨 음이라 이는 훌륭한 시험으로 믿 는 자들에게 은헤를 베풀고자 함 이니 실로 하나님은 들으심과 아 심으로 충만하심이라
Vietnamca:
(Thật ra) các ngươi (hỡi những người có đức tin) không giết chúng (những kẻ đa thần tại Badr) mà chính Allah đã giết chúng, và không phải Ngươi (hỡi Thiên Sứ) đã ném khi Ngươi ném (một nắm đất tại Badr) mà chính Allah đã ném (làm cho họ mờ mắt). (Việc Ngài để các ngươi với số lượng quân binh ít chạm trán với địch có số lượng quân binh nhiều và hùng mạnh hơn) là để Ngài thử thách những người có đức tin bằng một sự thử thách tốt đẹp từ nơi Ngài. Quả thật, Allah hằng nghe, hằng biết.
Ayet Linkleri: