Arapça:
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ
Çeviriyazı:
vemâ yeẕkürûne illâ ey yeşâe-llâh. hüve ehlü-ttaḳvâ veehlü-lmagfirah.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O'dur, bağışlayacak da.
Diyanet İşleri:
Allah dilemeksizin öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha layıktır ve bağışlamaya daha ehildir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve Allah'ın dilediğinden başkası öğüt alamaz; odur çekinilmeye değer ve yarlıgayıp suçları örter.
Şaban Piriş:
Allah dilemedikçe öğüt almazlar. Kendisinden korkulmaya layık olan O’dur, bağış sahibi O’dur
Edip Yüksel:
ALLAH dilemezse onlar öğüt alamazlar. O, erdemli davranmanın kaynağıdır; bağışlamanın kaynağıdır.
Ali Bulaç:
Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O'dur.
Suat Yıldırım:
Ama Allah dilemedikçe onlar ders alamazlar. Saygı duyulup cezasından sakınmaya lâyık olan da, günahkârların günahlarını bağışlama şanına yaraşan da yalnız O'dur.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Maamafih düşünüp tefekkür edemezler, meğer ki Allah dilesin, kendisinden korkulacak olan ve mağfiret buyurmaya ehl olan da ancak O (Hâlık-i Kerîm)dir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.
Bekir Sadak:
75:5
İbni Kesir:
Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O, takvaya ehildir, mağfirete ehildir.
Adem Uğur:
Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O´dur, mağfiret sahibi de O´dur.
İskender Ali Mihr:
Allah´ın dilediğinden başkası O´nu zikredemez. O (O´nun dilediği kimse), takva sahibidir ve mağfiret ehlidir (günahları sevaba çevrilmiş olan kimsedir).
Celal Yıldırım:
Ancak Allah´ın dilediği kimseler düşünüp öğüt alır. Korkulmaya değer olan da O´dur
Tefhim ul Kuran:
Allah dilemedikçe, onlar öğüt almazlar
Fransızca:
Mais ils ne se rappelleront que si Allah veut. C'est Lui qui est Le plus digne d'être craint; et c'est Lui qui détient le pardon.
İspanyolca:
Pero no lo tendrán en cuenta, a menos que Alá quiera. Es digno de ser temido y digno de perdonar.
İtalyanca:
Ma non se ne ricorderanno altrimenti che se Allah vuole. Egli è il più Degno di essere temuto, è il Detentore del perdono.
Almanca:
Und sie erinnern sich nicht, außer wenn ALLAH will. ER ist würdig für die Taqwa und würdig für die Vergebung.
Çince:
他们只因真主的意欲而记忆它。他是应受敬畏的,他是宜於赦宥的。
Hollandaca:
Doch zij zullen niet gewaarschuwd worden tenzij het Gode zal behagen. Hij is waardig gevreesd te worden, en hij is geneigd te vergeven.
Rusça:
Но они не помянут его, если этого не пожелает Аллах. Он - Тот, Кто достоин страха и способен на прощение.
Somalice:
Mana Waantoobayaan in Eebe Doona Mooyee, Eebana wuxuu mutaa in laga Dhawrsado, wuxuuna Ehel u yahay inii Dambi Dhaafo.
Swahilice:
Na hawatakumbuka isipo kuwa Mwenyezi Mungu atake. Uchamngu ni kwake Yeye, na msamaha ni wake Yeye.
Uygurca:
ئۇلار پەقەت خالىسا، ئاندىن ۋەز - نەسىھەت ئالىدۇ، اﷲ (بەندىلىرى) قورقۇشقا تېگىشلىك زاتتۇر، (بەندىلىرىنى) مەغپىرەت قىلىشقا لايىق زاتتۇر
Japonca:
だが,アッラーが望まれる者の外は,留意しないであろう。かれは畏るべき御方よく許して下される御方である。
Arapça (Ürdün):
«وما يذكرون» بالياء والتاء «إلا أن يشاء الله هو أهل التقوى» بأن يتقى «وأهل المغفرة» بأن يغفر لمن اتقاه.
Hintçe:
और ख़ुदा की मशीयत के बग़ैर ये लोग याद रखने वाले नहीं वही (बन्दों के) डराने के क़ाबिल और बख्यिश का मालिक है
Tayca:
และพวกเขาจะไม่จดจำรำลึกได้ เว้นแต่อัลลอฮฺจะทรงประสงค์ พระองค์เท่านั้นคือพระเจ้าแห่งการยำเกรงและพระเจ้าแห่งการให้อภัย
İbranice:
אך, הם לא יזכרו ולא ייזהרו, אלא אם ירצה בכך אלוהים. כי, רק הוא ראוי ליראה ורק הוא אדון הסליחות
Hırvatça:
a na umu će ga imati samo ako Allah bude htio, On je jedini dostojan da Ga se boje i dostojan je da oprašta.
Rumence:
Oamenii nu-şi vor aminti însă decât dacă va voi Dumnezeu, Cel vrednic de temut şi dăruitor de iertare!
Transliteration:
Wama yathkuroona illa an yashaa Allahu huwa ahlu alttaqwa waahlu almaghfirati
Türkçe:
Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.
Sahih International:
And they will not remember except that Allah wills. He is worthy of fear and adequate for [granting] forgiveness.
İngilizce:
But none will keep it in remembrance except as Allah wills: He is the Lord of Righteousness, and the Lord of Forgiveness.
Azerbaycanca:
Bununla belə, Allah istəməsə, onlar əsla öyüd ala bilməzlər. Qorxub çəkinməyə də, bağışlamağa da layiq olan ancaq Odur!
Süleyman Ateş:
Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar. Takva ve mağfiret ehli O'dur (kendisinden korunmağa, cezasından kaçınmağa layık olan ve günahları bağışlayan yalnız O'dur).
Diyanet Vakfı:
Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya layık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O'dur.
Erhan Aktaş:
Allah dilemedikçe(1) onlar öğüt almazlar. O, takvâya ehildir(2) ve bağışlamaya ehildir.
Kral Fahd:
Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O’dur.
Hasan Basri Çantay:
Bununla beraber Allahın dileyeceğinden başkaları o öğüdü almazlar ki (Onun azabından) korunmıya ehil olan da odur, yarlığanmıya ehil olan da o.
Muhammed Esed:
Ama o (öteki dünyaya inanmaya)nlar, Allah dilemedikçe ondan ders almazlar çünkü O, Allah´a karşı sorumluluk bilincinin ve mağfiretin kaynağıdır.
Gültekin Onan:
Tanrı dilemedikçe onlar öğüt almazlar
Ali Fikri Yavuz:
Bununla beraber Allah dilemeyince öğüd almazlar
Portekizce:
Porém, não o recordarão, a menos que Deus o queira, porque é o Senhor do temor e o Senhor da remissão.
İsveççe:
Men de kommer inte att lägga den på minnet annat än om Gud vill. Det är Han som är värd att fruktas, Han ensam som förlåter synd.
Farsça:
و از آن پند نمی گیرند مگر آنکه خدا بخواهد، او سزاوار است که از وی پروا کنند، و سزاوار است که به آمرزشش امید بندند.
Kürtçe:
ئامۆژگاری قورئان وەرناگرن مەگەر خوا بیەوێت، خوا شیاوی لێ ترسانە، وە شیاوی لێ خۆشبوونە
Özbekçe:
Ва фақат Аллоҳ хоҳласагина эслайдилар. У зот тақво аҳлидир ва мағфират аҳлидир.
Malayca:
Dan (dalam pada itu) tiadalah mereka dapat beringat melainkan jika dikehendaki Allah; Dia lah Tuhan yang berhak dipatuhi perintahNya, dan Dia lah jua yang berhak memberi keampunan (kepada orang-orang yang beriman dan taat).
Arnavutça:
e këshillohen vetëm ata që do Perëndia; Ai është i vetmi të cilit duhet t’i druajmë dhe Ai është i vetmi falës.
Bulgarca:
И не се поучават, без Аллах да пожелае. Той е Достойният да се боят от Него и е Достойният да опрости.
Sırpça:
а на уму ће да га има само ако Аллах буде хтео, Он је једини достојан да Га се боје и достојан је да опрашта.
Çekçe:
Však vzpomenou si jen tehdy, když Bůh si to bude přát a Jemu náleží, aby se Ho báli, a Jemu patří odpuštění dát!
Urduca:
اور یہ کوئی سبق حاصل نہ کریں گے الا یہ کہ اللہ ہی ایسا چاہے وہ اس کا حق دار ہے کہ اُس سے تقویٰ کیا جائے اور وہ اس کا اہل ہے کہ (تقویٰ کرنے والوں کو) بخش دے
Tacikçe:
Ва панд намегиранд, бе он ки Худо хоҳад. Ӯ шоёни он аст, ки аз Ӯ битарсанд. Ва ӯ шоёни бахшоидан аст!
Tatarca:
Юк ул Коръән белән һәммә кеше вәгазьләнмәс мәгәр Аллаһ теләгән кеше генә вәгазьләнер. Димәк Коръән белән вәгазьләнеп һәм гамәл кылып туры юлны табуны Аллаһудан сорарга кирәк! Ул – Аллаһ Аның ачуыннан вә ґәзабыннан сакланырга тиешле булган заттыр һәм гөнаһларның ярлыкануын Аңардан сорарга тиешле заттыр.
Endonezyaca:
Dan mereka tidak akan mengambil pelajaran daripadanya kecuali (jika) Allah menghendakinya. Dia (Allah) adalah Tuhan Yang patut (kita) bertakwa kepada-Nya dan berhak memberi ampun.
Amharca:
አላህም ካልሻ በስተቀር አይገሠጹም፡፡ እርሱ (አላህ) የመፈራት ባለቤት የምሕረትም ባለቤት ነው፡፡
Tamilce:
அல்லாஹ் நாடினால் தவிர அவர்கள் உபதேசம் பெறமாட்டார்கள். அவன்தான் (நமது) அச்சத்திற்கும் மன்னிப்புக்கும் மிகத் தகுதியானவன்.
Korece:
그러나 하나님이 원하는 자 외에는 어느 누구도 그것을 기억 하려 하지 아니 하리라 그분은 두려워 해야 할 주님이요 관용의 주님이시라
Vietnamca:
Tuy nhiên, không ai ghi nhớ (Nó) ngoại trừ người nào Allah muốn. Quả thật, Ngài là Đấng đáng phải sợ và là Đấng Tha Thứ.
Ayet Linkleri: