Arapça:
فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا
Çeviriyazı:
fe`aṣâ fir`avnü-rrasûle feeḫaẕnâhü aḫẕev vebîlâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.
Diyanet İşleri:
Ama Firavun o peygambere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken Firavun, peygambere isyan etmişti de onu, pek şiddetli bir surette helak etmiştik.
Şaban Piriş:
Firavun elçiye karşı geldi de onu çok şiddetli bir şekilde yakaladık.
Edip Yüksel:
Ancak Firavun, elçiye karşı geldi; biz de onu feci bir biçimde yakaladık.
Ali Bulaç:
Fakat Firavun elçiye isyan etti, Biz de onu pek vahim bir tarzda (azapla) yakalayıverdik.
Suat Yıldırım:
Firavun o Resule isyan etti. Biz de onu şiddetle cezaya çarptırdık.
Ömer Nasuhi Bilmen:
(16-17) Fir´avun ise o Resûle isyan etti, artık o Fir´avun´u bir şiddetli yakalamakla yakaladık. Artık siz küfrederseniz kendinizi nasıl koruyabilirsiniz? Bir günden ki, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviriverir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ama Firavun, resule isyan etti de biz onu korkunç bir tutuşla tutuverdik.
Bekir Sadak:
Kalk da uyar.
İbni Kesir:
Fakat Firavun, o peygambere isyan etti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.
Adem Uğur:
Ama Firavun o peygambere karşı gelmiş, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde muaheze etmiştik.
İskender Ali Mihr:
Fakat firavun resûle asi oldu. Bunun üzerine onu çok ağır bir yakalayışla ahzettik (tutup aldık).
Celal Yıldırım:
Ne var ki, Fir´avn, o peygambere karşı geldi
Tefhim ul Kuran:
Fakat Firavun peygambere isyan etti, biz de onu pek vahim bir tarzda (azabla) yakalayıverdik.
Fransızca:
Pharaon désobéit alors au Messager. Nous le saisîmes donc rudement.
İspanyolca:
Faraón desobedeció al enviado y le sorprendimos duramente.
İtalyanca:
Ma Faraone disobbedì al Messaggero. Lo afferrammo allora con stretta severa.
Almanca:
Dann widersetzte sich Pharao den Gesandten, dann belangten WIR ihn mit einem schweren Belangen.
Çince:
但法老违抗了那个使者,故我严厉地惩治了他。
Hollandaca:
Maar Pharao was ongehoorzaam aan den gezant, daarom kastijdden wij hem met eene zware straf.
Rusça:
Фараон ослушался посланника, и Мы схватили его Хваткой суровой.
Somalice:
Fircoonna wuu Caasiyay Rasuulkii (Nabi Muuse). Firconna waxaan ku Qabannay qabasha Daran.
Swahilice:
Lakini Firauni alimuasi huyo Mtume, basi tukamshika mshiko wa mateso.
Uygurca:
پىرئەۋن پەيغەمبەرگە (يەنى مۇسا ئەلەيھىسسالامغا) ئاسىيلىق قىلدى (يەنى پىرئەۋن مۇسا ئەلەيھىسسالامغا ئىمان ئېيتماي، ئۇنى يالغانغا چىقاردى، ئى قۇرەيش جامائەسى! سىلەر مۇھەممەد ئەلەيھىسسالامغا ئاسىيلىق قىلغاندەك، پىرئەۋنمۇ مۇسا ئەلەيھىسسالامغا ئاسىيلىق قىلغان ئىدى)، شۇنىڭ بىلەن ئۇنى قاتتىق جازالىدۇق
Japonca:
だがフィルアウンはその使徒に従わなかったので,われはかれを厳しく罰して破滅させた。
Arapça (Ürdün):
«فعصى فرعون الرسول فأخذناه أخذا وبيلا» شديدا.
Hintçe:
तो फिरऔन ने उस रसूल की नाफ़रमानी की तो हमने भी (उसकी सज़ा में) उसको बहुत सख्त पकड़ा
Tayca:
แต่ฟิรเอานฺได้ฝ่าฝืนร่อซูลคนนั้น ดังนั้นเราจึงได้ลงโทษเขาด้วยการลงโทษอย่างหนักหน่วง
İbranice:
אולם פרעה התנגד לשליח, ואנו הנחתנו עליו המתעטף מכה הרסנית
Hırvatça:
ali faraon nije poslušao poslanika, pa smo ga teškom kaznom kaznili.
Rumence:
Faraon nu i-a dat ascultare profetului şi Noi, atunci, l-am luat cu o grea lovitură.
Transliteration:
FaAAasa firAAawnu alrrasoola faakhathnahu akhthan wabeelan
Türkçe:
Ama Firavun, resule isyan etti de biz onu korkunç bir tutuşla tutuverdik.
Sahih International:
But Pharaoh disobeyed the messenger, so We seized him with a ruinous seizure.
İngilizce:
But Pharaoh disobeyed the messenger; so We seized him with a heavy Punishment.
Azerbaycanca:
Fir’on o peyğəmbərə (Musaya) asi oldu və Biz də onu şiddətli əzabla yaxaladıq (həm özünün, həm də onunla birlikdə olanları suda boğduq).
Süleyman Ateş:
Fir'avn, elçiye karşı geldi. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.
Diyanet Vakfı:
Ama Firavun o peygambere karşı gelmiş, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde muaheze etmiştik.
Erhan Aktaş:
Firavun Resûl’e isyan etti. Bunun üzerine onu çok zorlu bir tutuşla tutuverdik.
Kral Fahd:
Ama Firavun o peygambere karşı gelmiş, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde muaheze etmiştik.
Hasan Basri Çantay:
Fir´avn, o peygambere ısyânetdi de biz de onu ağır ve çetin bir tutuşla yakalayıverdik.
Muhammed Esed:
Ve Firavun elçiye isyan etti, bunun üzerine Biz de onu kahredici bir tutuşla kıskıvrak yakaladık.
Gültekin Onan:
Fakat Firavun elçiye isyan etti, biz de onu pek vahim bir tarzda (azabla) yakalayıverdik.
Ali Fikri Yavuz:
Öyle ki, Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu şiddetli bir azabla yakalayıverdik.
Portekizce:
Porém, o Faraó desobedeceu ao mensageiro, pelo que o castigamos severamente.
İsveççe:
Men Farao lydde inte sändebudet och Vi straffade honom med ett fruktansvärt straff.
Farsça:
پس فرعون از آن رسول نافرمانی کرد، پس او را به عذابی سخت گرفتیم.
Kürtçe:
ئەمجا فیرعەون سەرپێچی ئەو پێغەمبەرەی کرد (سەرپێچی موسا) ئێمەش تۆڵەمان لێ سەند بە تۆڵە سەندنێکی سەخت
Özbekçe:
Бас, Фиръавн Расулга осий бўлди ва Биз уни шиддатли азоб билан тутдик.
Malayca:
Maka Firaun menderhaka kepada Rasul itu, lalu Kami menyeksakannya dengan azab seksa yang seberat-beratnya.
Arnavutça:
por Faraoni e ka kundërshtuar Profetin, andaj e kemi dënuar atë me dënim të rëndë.
Bulgarca:
Но възпротиви се Фараонът на пратеника, и затова силно го сграбчихме.
Sırpça:
али фараон није послушао посланика, па смо га тешком казном казнили.
Çekçe:
však Faraón neuposlechl posla tohoto; i uchvátili jsme jej uchvácením prudkým.
Urduca:
(پھر دیکھ لو کہ جب) فرعون نے اُس رسول کی بات نہ مانی تو ہم نے اس کو بڑی سختی کے ساتھ پکڑ لیا
Tacikçe:
Ва Фиръавн ба паёмбар фармон набурд. Мо низ ӯро ба сахтӣ фурӯ гирифтем.
Tatarca:
Фиргаун рәсүлгә карышты дошман булды, Без аны каты тотып һәлак иттек.
Endonezyaca:
Maka Fir'aun mendurhakai Rasul itu, lalu Kami siksa dia dengan siksaan yang berat.
Amharca:
ፈርዖንም መልክተኛውን አመጸ፤ ብርቱ መያዝንም ያዝነው፡፡
Tamilce:
ஆக, ஃபிர்அவ்ன் அந்த தூதருக்கு மாறுசெய்தான். ஆகவே, மிகக் கடுமையாக நாம் அவனை பிடித்தோம். (-அவனை கடுமையான தண்டனையைக் கொண்டு தண்டித்து அழித்தோம்.)
Korece:
그러나 파라오는 그 선지자 에게 복종하지 아니하였으매 나는 그에게 무거운 응벌을 내렸노라
Vietnamca:
Nhưng Pha-ra-ông không vâng lời Sứ Giả (của TA), vì vậy, TA đã bắt phạt hắn bằng một sự trừng phạt khủng khiếp.
Ayet Linkleri: