Arapça:
ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا
Çeviriyazı:
ŝümme innî a`lentü lehüm veesrartü lehüm isrârâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli.
Diyanet İşleri:
Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Sonra açığa vurup yaydım onlara ve gizlice konuştum, davet ettim onları da.
Şaban Piriş:
Sonra onlara açıktan açığa da, gizli gizli de (davet ettim).
Edip Yüksel:
Sonra onlara ilan ettim, gizliden gizliye de konuştum.
Ali Bulaç:
Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim.
Suat Yıldırım:
Daha sonra onları gâh açıkça çağırdım, gâh iyice gizli bir dâvet yönelttim, her türlü yolu denedim.
Ömer Nasuhi Bilmen:
(9-10) «Sonra şüphesiz ki, ben onlar için ilan ettim ve onlara gizliden gizliye de bildirdim. Artık dedim ki, Rabinizden mağrifet dileyiniz, şüphe yok ki O, çok mağfiret buyurucudur.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Daha sonra bir başka duyuru yönelttim. Ve onları gizli gizli de çağırdım.
Bekir Sadak:
«Allah´in, gogu yedi kat uzerine nasil yarattigini gormez misiniz?»
İbni Kesir:
Sonra onlara
Adem Uğur:
Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.
İskender Ali Mihr:
Daha sonra da muhakkak ki ben onlara alenî olarak ilân ettim ve onlara sır olarak (tek tek çağırarak) gizli gizli de bildirdim.
Celal Yıldırım:
Sonra yine ben, açıktan duyuruda bulundum ve gizli gizli görüşmeler de yaptım
Tefhim ul Kuran:
«Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim.»
Fransızca:
Puis, je leur ai fait des proclamations publiques, et des confidences en secret.
İspanyolca:
y les he hablado en público y en secreto.
İtalyanca:
Li ho arringati e ho parlato loro in segreto,
Almanca:
dann legte ich es ihnen offen und teilte es ihnen aber 3 auch heimlich mit.
Çince:
然后我公开地训导他们,秘密地劝谏他们,
Hollandaca:
En ik sprak tot hen in het openbaar. Ik vermaande hen ook in het geheim.
Rusça:
Затем я обращался к ним всенародно и говорил с ними наедине.
Somalice:
Waana u qaylyey, hoosna waan ugu yeeray.
Swahilice:
Kisha nikawatangazia kwa kelele, tena nikasema nao kwa siri.
Uygurca:
ئاندىن ئۇلارنى ئاشكارا دەۋەت قىلدىم ۋە يوشۇرۇن دەۋەت قىلدىم
Japonca:
或る時は公に,また(或る時は)密かにかれらに(訴えて),
Arapça (Ürdün):
«ثم إني أَعلنت لهم» صوتي «وأسررت» الكلام «لهم إسرارا».
Hintçe:
और उनकी पोशीदा भी फ़हमाईश की कि मैंने उनसे कहा
Tayca:
แล้วข้าพระองค์ก็ได้ประกาศแก่พวกเขาอย่างเปิดเผยอีกทั้งข้าพระองค์ยังได้บอกกล่าวแก่พวกเขาอย่างลับ ๆ อีกด้วย
İbranice:
והזהרתי אותם גם בסתר
Hırvatça:
a onda sam im javno objavljivao i u povjerenju im šaputao,
Rumence:
Le-am spus pe faţă şi în taină.
Transliteration:
Thumma innee aAAlantu lahum waasrartu lahum israran
Türkçe:
"Daha sonra bir başka duyuru yönelttim. Ve onları gizli gizli de çağırdım."
Sahih International:
Then I announced to them and [also] confided to them secretly
İngilizce:
Further I have spoken to them in public and secretly in private,
Azerbaycanca:
Daha sonra onlara (iman gətirmək lazım olduğunu) aşkar söylədim və gizli bildirdim”.
Süleyman Ateş:
Sonra onlara açıktan söyledim, gizli gizli söyledim: And lo! I have made public proclamation unto them, and I have appealed to them in private.
Diyanet Vakfı:
Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.
Erhan Aktaş:
“Sonra onlara; çağrımı toplu olarak da birebir görüşerek de ilettim.”
Kral Fahd:
Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.
Hasan Basri Çantay:
«Sonra da onları hem i´lân ederek da´vet etdim, hem kendilerine gizli gizli söyledim».
Muhammed Esed:
onlara açıktan tebliğde bulundum; (ayrıca) onlarla gizlice, özel olarak da konuştum;
Gültekin Onan:
71:6
Ali Fikri Yavuz:
Sonra, hem ilân ederek onlara söyledim, hem gizliden gizliye söyledim onlara...
Portekizce:
Depois os exortei palatina e privativamente,
İsveççe:
och talat offentligt till dem på allmän plats, och jag har talat med dem i förtrolighet
Farsça:
سپس آشکار و پنهان آنان را خواندم.
Kürtçe:
ئەمجا (دەمێك) بۆم ئاشکرا دەکردن، (دەمێك) بۆم پەنھان دەکردن بە پەنھان کردنێکی تەواو
Özbekçe:
Сўнгра, албатта мен уларга эълон ва сиррий (даъват) қилдим.
Malayca:
"Selain dari itu, aku (berulang-ulang) menyeru mereka secara beramai-ramai dengan berterus-terang, dan menyeru mereka lagi secara berseorangan dengan perlahan-lahan.
Arnavutça:
e mandej ua shpalla publikisht atë, si dhe në besim u përshpërita (i thirra në të gjitha format).
Bulgarca:
после им прогласявах явно и им шепнех тайно.
Sırpça:
а онда сам им јавно објављивао и у поверењу им шапутао,
Çekçe:
pak jsem vystoupil otevřeně a jednal s nimi skrytě i tajně
Urduca:
پھر میں نے علانیہ بھی ان کو تبلیغ کی اور چپکے چپکے بھی سمجھایا
Tacikçe:
Боз ба ошкор гуфтам ва дар ниҳон гуфтам.
Tatarca:
Соңра исламга чакыруымны ачык игълан кылдым, вә яшерен генә аулакта да өндәп карадым.
Endonezyaca:
kemudian sesungguhnya aku (menyeru) mereka (lagi) dengan terang-terangan dan dengan diam-diam,
Amharca:
«ከዚያም እኔ ለእነርሱ ገለጽኩ፡፡ ለእነርሱም መመስጠርን መሰጠርኩ
Tamilce:
பிறகு, நிச்சயமாக நான் அவர்களிடம் (பொது இடத்தில்) வெளிப்படையாகப் பேசினேன். இன்னும் அவர்களிடம் தனியாக இரகசியமாகப் பேசினேன்.
Korece:
대중 앞에서도 그랬고 보이지 않게도 호소했으며
Vietnamca:
“Rồi (có lúc) bề tôi đã thuyết giảng cho họ trước công chúng, (có lúc) bề tôi đã nói chuyện với họ một cách riêng tư.”
Ayet Linkleri: