Arapça:
إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا
Çeviriyazı:
innehüm yeravnehû be`îdâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü onlar onu uzak görürler.
Diyanet İşleri:
Doğrusu inkarcılar azabı uzak görüyorlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe yok ki onlar uzak görürler onu.
Şaban Piriş:
Onlar bunu uzak görüyorlar.
Edip Yüksel:
Onlar onu uzak görüyorlar.
Ali Bulaç:
Çünkü, gerçekten onlar, bunu uzak görüyorlar.
Suat Yıldırım:
Onlar, o günü çok uzakta zannediyorlar, ama Biz yakın olduğunu biliyoruz.
Ömer Nasuhi Bilmen:
70:5
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlar onu çok uzak görüyorlar.
Bekir Sadak:
70:11
İbni Kesir:
Doğrusu onlar
Adem Uğur:
Doğrusu onlar, o azabı (ihtimalden) uzak görüyorlar.
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki onlar, onu (kâfirler için vuku bulacak azabı), uzak (bir ihtimal) olarak görüyorlar.
Celal Yıldırım:
Şüphesiz o kâfirler azabı uzak görürler.
Tefhim ul Kuran:
Çünkü gerçekten onlar, bunu uzak görmektedirler.
Fransızca:
Ils le (le châtiment) voient bien loin,
İspanyolca:
Piensan que está lejos,
İtalyanca:
Essi lo considerano come fosse lontano,
Almanca:
Gewiß, sie sehen sie weit entfernt,
Çince:
他们以为那刑罚是很远的,
Hollandaca:
Want zij (de ongeloovigen) zien hunne straf ver verwijderd.
Rusça:
Они считают его далеким.
Somalice:
Gaaladu waxay Caddibaadda u arkaan inay fogtahay.
Swahilice:
Hakika wao wanaiona iko mbali,
Uygurca:
ئۇلار ئۇ ئازابنى يىراق دەپ قارايدۇ
Japonca:
本当にかれらは,それ(日)を遠いと思う。
Arapça (Ürdün):
«إنهم يرونه» أي العذاب «بعيدا» غير واقع.
Hintçe:
वह (क़यामत) उनकी निगाह में बहुत दूर है
Tayca:
แท้จริงพวกเขา (มุชริกีน)มองเห็นการลงโทษว่าเป็นเรื่องห่างไกล
İbranice:
אכן, העונש נראה להם רחוק
Hırvatça:
Oni, zaista, misle da je daleko - da se dogoditi neće,
Rumence:
Ei o văd departe,
Transliteration:
Innahum yarawnahu baAAeedan
Türkçe:
Onlar onu çok uzak görüyorlar.
Sahih International:
Indeed, they see it [as] distant,
İngilizce:
They see the (Day) indeed as a far-off (event):
Azerbaycanca:
Şübhəsiz ki, onlar (müşriklər) onu (o əzabı) uzaq görürlər (ona inanmırlar).
Süleyman Ateş:
Onlar onu uzak görüyor(lar).
Diyanet Vakfı:
Doğrusu onlar, o azabı (ihtimalden) uzak görüyorlar.
Erhan Aktaş:
Onlar onu(1) uzak olarak görüyorlar.
Kral Fahd:
Doğrusu onlar, o azabı (ihtimalden) uzak görüyorlar.
Hasan Basri Çantay:
Filhakıyka onlar bunu (imkândan) uzak görürler,
Muhammed Esed:
Bak, insanlar o (hesaba) uzak bir şey olarak bakıyorlar,
Gültekin Onan:
Çünkü, gerçekten onlar, bunu uzak görüyorlar.
Ali Fikri Yavuz:
Doğrusu onlar, onu uzak (imkânsız) görüyorlar.
Portekizce:
Em verdade, eles o vêem muito remoto,
İsveççe:
De ser [straffet] som något mycket avlägset,
Farsça:
دشمنان و مخالفان، آن [عذاب] را دور می بینند
Kürtçe:
بەڕاستی ئەو بێ بڕوایانە ئەو ڕۆژە بە دوور دەبینن
Özbekçe:
Албатта, улар у(қиёмат)ни узоқ деб билурлар.
Malayca:
Sebenarnya mereka memandang azab itu jauh (daripada berlaku),
Arnavutça:
Ata, me të vërtetë, (dënimin) e mendojnë të largët (të pamundshëm),
Bulgarca:
Те го виждат далечен.
Sırpça:
Они, заиста, мисле да је Судњи дан далеко - да неће да се догоди,
Çekçe:
Nevěřící daleko vidí ten den,
Urduca:
یہ لوگ اُسے دور سمجھتے ہیں
Tacikçe:
Онҳо он рӯзро дур мебинанд
Tatarca:
Ул кәферләр кыямәтне ерак, яки булмас, дип уйлыйлар.
Endonezyaca:
Sesungguhnya mereka memandang siksaaan itu jauh (mustahil).
Amharca:
እነርሱ (ያንን ቀን) ሩቅ አድርገው ያዩታል፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக இவர்கள் அதை தூரமாக பார்க்கிறார்கள்.
Korece:
실로 그들은 그것이 멀리 있 다 생각하고 있노라
Vietnamca:
Thật vậy, chúng thấy nó (sự trừng phạt của Ngày Sau) rất xa vời.
Ayet Linkleri: