Arapça:
قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا ۖ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Çeviriyazı:
ḳâlû eci'tenâ lina`büde-llâhe vaḥdehû veneẕera mâ kâne ya`büdü âbâünâ. fe'tinâ bimâ te`idünâ in künte mine-ṣṣâdiḳîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Ya, demek sen tek Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi (bize) geldin? Eğer doğrulardan isen bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir!"
Diyanet İşleri:
Bize yalnız Allah'a kulluk etmemizi, babalarımızın taptıklarını bırakmamızı söylemek için mi geldin? Doğru sözlülerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azaba uğrat dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemizi ve atalarımızın taptıklarını bırakmamızı sağlamak için mi geldin? Doğru söyleyenlerdensen tehdit ettiğin şeyi meydana getir bakalım.
Şaban Piriş:
(Yalnızca) Bir tek ilaha ibadet etmemiz ve atalarımızın ibadet edegeldiklerini, bırakmamız için mi bize geldin? Bizi tehdit ettiğin azabı haydi başımıza getir. Doğru söyleyenlerden isen! dediler.
Edip Yüksel:
Dediler ki: "Sadece ALLAH'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını terkedelim diye mi bize geldin? Doğru sözlü isen bizi kendisiyle tehdit ettiğin şeyi getir bakalım."
Ali Bulaç:
Dediler ki: "Sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarınızı bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru isen, bize vadettiğin şeyi getir, bakalım."
Suat Yıldırım:
“Yâ!” dediler “Sen bize yalnız Allah'a ibadet edelim, atalarımızın taptıklarını ise bırakalım diye mi geldin?Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi, bizi tehdit edip durduğun o felaketi başımıza getir de görelim!”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Dediler ki: «Sen bize geldin mi ki, yalnız bir tanrıya tapalım ve babalarımızın tapar olduklarını terkeyleyelim! Haydi, eğer sen doğru sözlü kimselerden isen bizi korkutur olduğun şeyi bize getir bakalım.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Eğer doğru sözlü isen hadi bizi tehdit ettiğini bize getir."
Bekir Sadak:
Milletinin buyukluk taslayan ileri gelenleri, aralarindan iman eden ve bu sebeple hor gordukleri kimselere, «Salih´in Rabbi tarafindan gonderildigini sahiden biliyor musunuz?» dediler, onlar da, «Dogrusu biz onunla gonderilene inaniyoruz» dediler.
İbni Kesir:
Dediler ki: Sen, bize
Adem Uğur:
Dediler ki: Sen bize tek Allah´a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir.
İskender Ali Mihr:
Dediler ki: “Tek bir Allah´a kul olmamız için ve babalarımızın ibadet ettiği şeyleri terketmemiz için mi bize geldin? Eğer sen sadıklardan isen bize vaadettiğin şeyi (azabı) artık bize getir.”
Celal Yıldırım:
Onlar, «yalnız Allah´a ibâdet etmemiz ve babalarımızın İbâdet edip taptıklarını terketmemiz için mi geldin ?! Haydi eğer doğrulardan isen bizi tehdîd edip durduğun azabı getir» dediler.
Tefhim ul Kuran:
Dediler ki: «Sen bize yalnızca Allah´a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden isen, bize vadettiğin şeyi getir, bakalım.»
Fransızca:
Ils dirent : "Es-tu venu à nous pour que nous adorions Allah seul, et que nous délaissions ce que nos ancêtres adoraient ? Fais donc venir ce dont tu nous menaces, si tu es du nombre des véridiques".
İspanyolca:
Dijeron: «¿Has venido a nosotros para que sirvamos a Alá Solo y renunciemos a aquéllos que nuestros padres servían? Tráenos, pues, aquello con que nos amenazas, si es verdad lo que dices».
İtalyanca:
Dissero: «Sei venuto per far sì che adoriamo Allah, l'Unico, abbandonando quello che adoravano i nostri avi? Se sei sincero, mostraci quello di cui ci minacci.»
Almanca:
Sie sagten: "Bist du etwa zu uns gekommen, damit wir ALLAH alleine dienen und von dem ablassen, dem unsere Ahnen dienten?! Also lasse uns das zuteil werden, wovor du uns warnst, solltest du von den Wahrhaftigen sein."
Çince:
他们说:你来教我们只崇拜真主,而抛弃我们祖先所崇拜的(偶像)吗?你把你所用来警告我们的(刑罚)拿来给我们看看吧,如果你是说实话的!
Hollandaca:
Zij zeiden tot hem: Zijt gij tot ons gekomen, dat wij God alleen aanbidden en de goden verlaten zouden, die door onze vaderen werden aangebeden? Zorg dat uwe bedreigingen in vervulling gaan, indien gij oprecht zijt.
Rusça:
Они сказали: "Неужели ты пришел к нам для того, чтобы мы поклонялись одному Аллаху и отреклись от того, чему поклонялись наши отцы? Ниспошли нам то, чем ты угрожаешь, если ты говоришь правду".
Somalice:
Waxay Dheheen ma waxaad noola timid inaan Caabudno Eebe Kaliya, oon ka Tagno Waxay Caabudayeen Aabayaalkanno, noo keen waxaad noogu Goodiyeysay Haddaad runle tahay.
Swahilice:
Wakasema: Je! Umetujia ili tumuabudu Mwenyezi Mungu peke yake, na tuyaache waliyo kuwa wakiyaabudu baba zetu? Basi tuletee hayo unayo tuahidi, ukiwa miongoni mwa wasemao kweli.
Uygurca:
ئۇلار: ‹‹ (ئى ھۇد) ئاتا - بوۋىللىرىمىز ئىبادەت قىلىپ كېلىۋاتقان مەبۇدلارنى تاشلاپ، يالغۇز بىر اﷲ قا ئىبادەت قىلىشىمىزغا دەۋەت قىلغىلى كەلدىڭمۇ؟ ئەگەر راست سۆزلىگۈچىلەردىن بولساڭ، بىزگە ۋەدە قىلغان ئازابنى كەلتۈرگىن›› دېدى
Japonca:
かれらは言った。「あなたは,わたしたちがアッラーだけに仕え,わたしたちの祖先が仕えていたものを捨てさせるために来たのか。もしあなたが真実ならば,あなたが脅すものをわたしたちに(育?)せ。」
Arapça (Ürdün):
«قالوا أجئتنا لنعبد الله وحده ونذر» نترك «ما كان يعبد آباؤنا فأتنا بما تعدنا» به من العذاب «إن كنت من الصادقين» في قولك.
Hintçe:
तो वह लोग कहने लगे क्या तुम हमारे पास इसलिए आए हो कि सिर्फ ख़ुदा की तो इबादत करें और जिनको हमारे बाप दादा पूजते चले आए छोड़ बैठें पस अगर तुम सच्चे हो तो जिससे तुम हमको डराते हो हमारे पास लाओ
Tayca:
“พวกเขากล่าวว่า ที่ท่านมหาพวกเรานั้น เพื่อว่าเราจะได้เคารพสักการะอัลลอฮ์แต่เพียงองค์เดียว และละทิ้งสิ่งที่บรรดาบรรพบุรุษของพวกเราะคยเคารพสักการะมากระนั้นหรือ? จงนำสิ่ง ที่ท่านได้สัญญาแก่พวกเรามายังพวกเราเถิดหากท่านอยู่ในหมู่ผู้พูดจริง”
İbranice:
אמרו, 'האם באת אלינו למען נעבוד את אלוהים לבדו ונעזוב את אשר עבדו אבותינו? (אם כך הדבר,) הבא עלינו את (העונש) אשר אתה מבטיח לנו, אם אתה אכן מהצודקים
Hırvatça:
Oni su govorili: "Zar si nam došao zato da samo Allahu ibadet činimo, a da napustimo one koje su preci naši obožavali? Učini da nas snađe to što nam prijeteći obećavaš, ako je istina to što govoriš!"
Rumence:
Ei spuseră: “Tu ai venit la noi ca să ne închinăm lui Dumnezeu, Unul, şi să părăsim pe cei cărora taţii noştri li se închinau? Adu-ne ceea ce ne făgăduieşti, dacă spui adevărul!”
Transliteration:
Qaloo ajitana linaAAbuda Allaha wahdahu wanathara ma kana yaAAbudu abaona fatina bima taAAiduna in kunta mina alssadiqeena
Türkçe:
Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Eğer doğru sözlü isen hadi bizi tehdit ettiğini bize getir."
Sahih International:
They said, "Have you come to us that we should worship Allah alone and leave what our fathers have worshipped? Then bring us what you promise us, if you should be of the truthful."
İngilizce:
They said: "Comest thou to us, that we may worship Allah alone, and give up the cult of our fathers? bring us what thou threatenest us with, if so be that thou tellest the truth!"
Azerbaycanca:
(Hud tayfasının kafirləri) dedilər: “Sən bizə yalnız Allaha ibadət etməyimiz və atalarımızın tapındıqları bütlərdən əl çəkməyimiz üçünmü gəldin? Əgər doğru danışanlardansansa, bizi qorxutduğun (bizi təhdid etdiyin əzabı) bir gətir görək!”
Süleyman Ateş:
Dediler ki; "Ya, demek sen, tek Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğrulardan isen bizi tehdidettiğin(o azab)ı bize getir!"
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir.
Erhan Aktaş:
“Sen, bize, tek olan Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamız için mi geldin? Eğer doğru sözlülerdensen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyi getir!” dediler.
Kral Fahd:
Dediler ki: «Sen bize tek Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir.»
Hasan Basri Çantay:
Dediler: «Sen bize yalınız Allaha kulluk etmemiz, atalarımızın tapmakda olduklarını bırakmamız için mi geldin? O halde doğruculardan isen bizi tehdid etmekde olduğun şey´i (azabı) getir bize».
Muhammed Esed:
Şöyle cevap verdiler: "Bir tek Allaha kulluk edelim de atalarımızın kulluk edegeldiği bütün öteki tanrıları bırakalım diye mi geldin bize? Eğer doğru sözlü biriysen, haydi getir (de görelim) bizi tehdit edip durduğun azabı!"
Gültekin Onan:
Dediler ki: Sen bize yalnızca Tanrı´ya kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru isen, bize vadettiğin şeyi getir bakalım.
Ali Fikri Yavuz:
Hûd’a kavminin kâfirleri şöyle dediler: “- Sen, bize yalnız Allah’a ibadet ve itaat etmemiz, bir de babalarımızın tapındıkları putları terk etmemiz için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi korkutup durduğun azabı başımıza getir bakalım.”
Portekizce:
Disseram-lhe: Vens, acaso, para fazer com que adoremos só a Deus e abandonarmos os que adoravam nossos pais?Faze, pois, com que se cumpram as tuas predições, se estiveres certos.
İsveççe:
[Då] svarade de: "Har du kommit för att begära av oss att vi överger det som våra förfäder dyrkade och att vi inte tillber någon annan än Gud? Nedkalla då över oss det [straff] som du hotar oss med, om du har talat sanning!"
Farsça:
گفتند: آیا به سوی ما آمده ای که ما فقط خدا را بپرستیم، و آنچه را پدرانمان می پرستیدند واگذاریم؟ اگر از راستگویانی آنچه را از عذاب و گزند به ما وعده می دهی برای ما بیاور.
Kürtçe:
ووتیان ئایا بۆ ئەوە ھاتووی بۆ ناومان کە بەتەنھا خوا بپەرستین وە وازبھێنین لەوەی باوک و باپیرانمان دەیانپەرستن کەواتە ئەو (سزایەی) کەبەڵێنت پێ داوین بۆمان بێنە دی ئەگەر ڕاست دەکەیت و لەڕاست گۆیانی
Özbekçe:
Улар: «Сен бизга ёлғиз Аллоҳнинг Ўзига ибодат қилишимиз ва ота-боболаримиз ибодат қилган нарсаларни тарк этишимиз учун келдингми?! Агар ростгўйлардан бўлсанг, бизга ваъда қилаётган нарсангни келтир!» дедилар.
Malayca:
Mereka berkata: "Adakah engkau datang kepada kami supaya kami hanya menyembah Allah semata-mata, dan meninggalkan apa yang pernah disembah oleh datuk nenek kami? (Kami tidak akan menurut) maka datangkanlah azab yang engkau janjikan kepada kami, jika betul engkau dari orang-orang yang benar".
Arnavutça:
Ata thanë: “A mos na ke ardhur ti neve për ta adhuruar na vetëm një Perëndi, e t’i lëmë ato që i kanë adhuruar prindërit tanë? Na jep atë çka na premton, nëse je i vërtetë!”
Bulgarca:
Казаха: “Нима дойде при нас, за да служим единствено на Аллах и да изоставим онова, на което са служили бащите ни? Донеси ни онова, което ни обещаваш, ако говориш истината!”
Sırpça:
Они су говорили: „Зар си нам дошао зато да само Аллаха обожавамо, а да напустимо оне које су преци наши обожавали? Учини да нас снађе то што нам претећи обећаваш, ако је истина то што говориш!“
Çekçe:
I odpověděli: 'Zdaž jsi přišel k nám, abychom uctívali Boha jediného a abychom opustili to, co uctívali otcové naši? Předveď nám tedy to, čím nám vyhrožuješ, patříš-li mezi pravdomluvné!'
Urduca:
انہوں نے جواب دیا "کیا تو ہمارے پاس اس لیے آیا ہے کہ ہم اکیلے اللہ ہی کی عبادت کریں اور اُنہیں چھوڑ دیں جن کی عبادت ہمارے باپ دادا کرتے آئے ہیں؟ اچھا تو لے آ وہ عذاب جس کی تو ہمیں دھمکی دیتا ہے اگر تو سچا ہے"
Tacikçe:
Гуфтанд: «Оё назди мо омадаӣ, то танҳо Оллоҳро бипарастем ва он чиро, ки падаронамон мепарастиданд, раҳо кунем? Агар рост мегӯӣ, он чиро, ки ба мо ваъда медиҳӣ, биёвар!»
Tatarca:
Әйттеләр: "Ий Һуд! Безләрне бер Аллаһуга гына гыйбадәт кылыгыз дип боерырга килдеңме? Вә аталарыбыз гыйбадәт кылган сынымнарны ташлагыз, дип әйтергә килдеңме? Безгә вәгъдә кылган ґәзабыңны китер, әгәр дөрес сөйләүче булсаң", – дип.
Endonezyaca:
Mereka berkata: "Apakah kamu datang kepada kami, agar kami hanya menyembah Allah saja dan meninggalkan apa yang biasa disembah oleh bapak-bapak kami? maka datangkanlah azab yang kamu ancamkan kepada kami jika kamu termasuk orang-orang yang benar".
Amharca:
«አላህን ብቻውን እንድንገዛ አባቶቻችንም ይገዙት የነበረውን (አማልክት) እንድንተው መጣህብን ከውነተኞች ከኾንክ የምታስፈራብንን (ቅጣት) አምጣብን» አሉ፡፡
Tamilce:
(அதற்கு) அவர்கள் கூறினார்கள்: “அல்லாஹ் ஒருவனை மட்டும் நாங்கள் வணங்குவதற்காகவும் எங்கள் மூதாதைகள் வணங்கிக் கொண்டிருந்தவற்றை நாங்கள் விட்டுவிடுவதற்காகவும் நீர் எங்களிடம் வந்தீரா? ஆக, நீர் உண்மையாளர்களில் இருந்தால் நீர் எங்களை எச்சரிப்பதை எங்களிடம் கொண்டு வருவீராக.”
Korece:
우리가 하나님만을 경배하여우리 조상이 섬기던 것을 버리도 록 당신이 우리에게 왔단 말이뇨 당신이 진실을 말하는 자라면 우 리에게 약속된 벌이 무엇인가 가 져오라고 하매
Vietnamca:
(Người dân của Hud) nói: “(Này Hud), ngươi đến là để bảo bọn ta chỉ tôn thờ một mình Allah duy nhất và từ bỏ hết các thần linh mà tổ tiên bọn ta đã tôn thờ trước đây đúng không? Vậy thì ngươi hãy mang đến điều (hình phạt) mà ngươi đã cảnh báo bọn ta xem nào, nếu như ngươi là kẻ nói thật.”
Ayet Linkleri: