Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

7

Sûredeki Ayet No: 

71

Ayet No: 

1025

Sayfa No: 

159

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ ۖ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاءٍ سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا نَزَّلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ فَانتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ

Çeviriyazı: 

ḳâle ḳad veḳa`a `aleyküm mir rabbiküm ricsüv vegaḍab. etücâdilûnenî fî esmâin semmeytümûhâ entüm veâbâüküm mâ nezzele-llâhü bihâ min sülṭân. fenteżirû innî me`aküm mine-lmünteżirîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Hûd) dedi ki: "Artık size Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiç bir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!

Diyanet İşleri: 

Hiç şüphesiz artık Rabbinizin azab ve öfkesini hakettiniz. Allah'ın hiçbir delil indirmediği, isimlerini de siz ve babalarınızın koyduğu putlar hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin, doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

O, Rabbinizden azaba ve gazaba uğramayı hakettiniz dedi, Allah'ın, haklarında hiçbir delil indirmediği ve ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım adlar için benimle çekişmeye kalkıyorsunuz demek, o halde bekleyin, şüphe yok ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Şaban Piriş: 

Hûd: Rabbinizden üzerinize bir azap, bir gazap hak olmuştur. Allah'ın hakkında hiçbir delil indirmediği, isimlerini de siz ve atalarınızın koyduğu (putlar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim! dedi.

Edip Yüksel: 

Dedi ki: "Rabbinizden bir azap ve öfkeye mahkum edilmiş bulunuyorsunuz. Sizin ve atalarınızın uydurduğu ve ALLAH'ın kendilerine hiçbir güç vermediği isimler konusunda mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyiniz, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim."

Ali Bulaç: 

Andolsun" dedi. "Rabbinizden üzerinize iğrenç bir azap ve gazab gerekli kılındı. Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) birtakım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim.

Suat Yıldırım: 

“İşte! dedi, “üzerinize Rabbinizden bir azap fırtınası ve bir hışım indi.Siz, sizin ve atalarınızın uydurduğu ve zaten tanrılaştırılmalarına dair Allah'ın da hiçbir delil göndermediği birtakım boş isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz?Gözleyin öyleyse azabın gelişini!Ben de sizinle beraber gözlüyorum.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Dedi ki: «Üzerinize, şüphe yok ki Rabbiniz tarafından bir ikap ve bir gazab tahakkuk etti. Kendinizin ve babalarınızın takmış olduklarınız birtakım adlar hakkında benimle mücadelede mi bulunuyorsunuz? Allah Teâlâ onlara dair hiçbir hüccet indirmiş değildir. Artık bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Hûd dedi: "Rabbinizden bir azap ve gazap indi ya! Haklarında Allah'ın hiçbir kanıt indirmediği, sadece atalarınızın ve sizin uydurduğunuz birtakım isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? Bekleyin bakalım, sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."

Bekir Sadak: 

(76-77) Buyukluk taslayanlar, «Sizin inandiginizi biz inkar ediyoruz» dediler ve disi deveyi kesip devirdiler

İbni Kesir: 

Dedi ki: Gerçekten üzerinize Rabbınızdan bir azab, bir gazab hak oldu. Allah onlara, kendinizin ve atalarınızın taptığı bir takım adlar hakkında hiç bir hüccet indirmemişken benimle mücadele mi ediyorsunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Adem Uğur: 

(Hûd) dedi ki: &quot

İskender Ali Mihr: 

(Hud A.S) şöyle dedi: “Üzerinize Rabbinizden azap ve öfke vaki olmuştur (gelmiştir). Sizin ve babalarınızın onu isimlendirdiğiniz isimler hakkında mı benimle mücâdele ediyorsunuz? Allah ona bir delil indirmedi. Artık bekleyin! Muhakkak ki

Celal Yıldırım: 

O da, «şüphesiz ki Rabbınızdan üzerinize bir murdarlık ve bir de gazab inmesine lâyık oldunuz. Siz, sizin ve babalarınızın ad taktığınız putlar hakkında mı benimle tartışıyorsunuz ?! Allah o putlara hiç de böyle bir tapma hususunda bir belge ve kanıt indirmemiştir. Artık (gelecek kazayı) bekleyin

Tefhim ul Kuran: 

Andolsun dedi, «Rabbinizden üzerinize bir azab ve bir gazab gerekli kılındı. Sizin bile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) bir takım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz ki Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Öyleyse bekleyedurun, şüphesiz, ben de sizlerle birlikte bekliyorum.

Fransızca: 

Il dit : "Vous voilà, frappés de la part de votre Seigneur d'un supplice et d'une colère. Allez vous vous disputer avec moi au sujet de noms que vous et vos ancêtres avez donnés, sans qu'Allah n'y fasse descendre la moindre preuve ? Attendez donc ! Moi aussi j'attends avec vous.

İspanyolca: 

Dijo: «¡Que la indignación y la ira de vuestro Señor caigan sobre vosotros! ¿Disputaréis conmigo sobre los nombres que habéis puesto, vosotros y vuestros padres? Alá no les ha conferido ninguna autoridad. ¡Y esperad! Yo también soy de los que esperan».

İtalyanca: 

Disse: «Ecco che il vostro Signore ha fatto cadere su di voi supplizio e collera! Volete polemizzare con me sui nomi che voi e i vostri avi avete inventato senza che Allah vi abbia concesso a riguardo alcuna autorità? Aspettate e anch'io rimarrò in attesa insieme a voi».

Almanca: 

Er sagte: "Bereits traf euch doch (dafür) von eurem HERRN Mißfallen und Zorn. Wollt ihr etwa mit mir über Namen (von Götzen) disputieren, die ihr und eure Ahnen (ihnen) gegeben habt, wozu ALLAH niemals eine Bestätigung hinabsandte?! So wartet nur ab! Ich warte ebenfalls mit euch ab."

Çince: 

他说:刑罚和谴怒,必从你们的主来临你们。你们和你们的祖先所定的许多名称,真主并未加以证实,难道你们要为那些名称与我争论吗?你们等待著吧!我的确是与你们一起等待的。

Hollandaca: 

Hoed antwoordde: Thans zullen weldra Gods wraak en toorn op u nederkomen. Wilt gij met mij twisten over de namen welke gij en uwe vaderen hebt genoemd, en waartoe God u geene macht heeft gegeven? Wacht daarop, dan zal ik een dergenen zijn die met u wachten.

Rusça: 

Он сказал: "Наказание и гнев вашего Господа уже поразили вас. Неужели вы станете пререкаться со мной относительно имен, которые придумали вы и ваши отцы? Аллах не ниспосылал о них никакого доказательства. Ждите, и я подожду вместе с вами".

Somalice: 

wuxuu yidhi waxaa idinkaga Dhacaya Xagga Eebe Cadaab iyo Cadho ma waxaad igula Murmaysaan Magacyo ood Magacoowdeen idinka iyo Aabayaalkiin oon Eebe u soo Dejinin Xujo, Suga anna waan idinla Sugiye.

Swahilice: 

Akasema: Bila ya shaka adhabu na ghadhabu zimekwisha kukuangukieni kutoka kwa Mola wenu Mlezi. Mnabishana nami kwa ajili ya majina tu mliyo yaita nyinyi na baba zenu ambayo kwayo Mwenyezi Mungu hakuteremsha uthibitisho? Basi ngojeni, mimi pia ni pamoja nanyi katika wanao ngoja.

Uygurca: 

ھۇد: ‹‹سىلەرگە چوقۇم پەرۋەردىگارىڭلارنىڭ ئازابى ۋە غەزىپى نازىل بولىدۇ، سىلەر ئۆزۈڭلار ۋە ئاتا - بوۋاڭلار ئات قويۇۋالغان، بۇ ھەقتە (ئۇلارغا ئىبادەت قىلىشقا) اﷲ ھېچقانداق دەلىل نازىل قىلمىغان (بۇتلىرىڭلارنىڭ) ئىسىملىرى ئۈستىدە مەن بىلەن مۇنازىرىلىشەمسىلەر؟ (اﷲ نىڭ ئازابىنى) كۈتۈڭلار، مەنمۇ ھەقىقەتەن سىلەر بىلەن بىرلىكتە (سىلەرگە نازىل بولىدىغان ئازابنى) كۈتىمەن›› دېدى

Japonca: 

かれは言った。「あなたがたの主の懲罰と御怒りは,既にあなたがたに下っている。あなたがたと,あなたがたの祖先が命名した(偶像の)名に就いて,アッラーが何の権威をも授けられないものに就いて,あなたがたはわたしと論争するのか。それなら待て。本当にわたしも,あなたがたと共に待っている者である。」

Arapça (Ürdün): 

«قال قد وقع» وجب «عليكم من ربَّكم رجس» عذاب «وغضب أتجادلونني في أسماء سميتموها» أي سميتم بها «أنتم وآباؤكم» أصناما تعبدونها «ما نزَّل الله بها» أي بعبادتها «من سلطان» حجة وبرهان «فانتظروا» العذاب «إني معكم من المنتظرين» ذلكم بتكذيبكم لي فأرسلت عليهم الريح العقيم.

Hintçe: 

हूद ने जवाब दिया (कि बस समझ लो) कि तुम्हारे परवरदिगार की तरफ से तुम पर अज़ाब और ग़ज़ब नाज़िल हो चुका क्या तुम मुझसे चन्द (बुतो के फर्ज़ी) नामों के बारे में झगड़ते हो जिनको तुमने और तुम्हारे बाप दादाओं ने (ख्वाहमख्वाह) गढ़ लिए हैं हालाकि ख़ुदा ने उनके लिए कोई सनद नहीं नाज़िल की पस तुम ( अज़ाबे ख़ुदा का) इन्तज़ार करो मैं भी तुम्हारे साथ मुन्तिज़र हूँ

Tayca: 

“เขากล่าวว่า แน่นอนได้เกิดขึ้นแล้วแก่พวกท่าน ซึ่งการลงโทษ และความกริ้วโกรธจากระเจ้าของพวกท่าน พวกท่านจะโต้เถียงฉันในบรรดาชื่อ ที่พวกท่านและบรรพบุรุษของพวกท่านได้ตั้งมันขึ้นมาเอง โดยที่อัลลอฮ์มิได้ทรงประทานหลักฐานใด ๆ มาสำหรับชื่อเหล่านั้น กระนั้นหรือ? ดังนั้นพวกท่านจงรอคอยเถิดแท้จริงฉันร่วมกับพวกท่านด้วยในหมู่ผู้รอคอย”

İbranice: 

(והוד) אמר 'כבר נפל עליכם עונש וכעס מריבונכם. האם אתם מתנצחים אתי אודות שמות ( אלילים) אשר קראתם אתם ואבותיכם (בשמות שלהם) מבלי שום רשות מן אלוהים? לכן חכו (לעונש מאלוהים) ואני מחכה עמכם

Hırvatça: 

"Već vas je snašla kazna i gnjev Gospodara vašeg!", govorio je on. "Zar sa mnom da se prepirete o imenima nekakvim kojima ste ih vi i preci vaši nazvali, a o kojima Allah nikakav dokaz nije objavio? Zato čekajte, i ja ću s vama sigurno čekati!"

Rumence: 

Hud spuse: “Urgia şi mânia Domnului vostru cadă asupra voastră! Vreţi să vorbiţi cu mine de numele pe care voi şi taţii voştri li le-aţi dat fără ca Dumnezeu să vă fi pogorât vreo împuternicire pentru ele? Aşteptaţi, căci şi eu voi aştepta laolaltă cu vo

Transliteration: 

Qala qad waqaAAa AAalaykum min rabbikum rijsun waghadabun atujadiloonanee fee asmain sammaytumooha antum waabaokum ma nazzala Allahu biha min sultanin faintathiroo innee maAAakum mina almuntathireena

Türkçe: 

Hûd dedi: "Rabbinizden bir azap ve gazap indi ya! Haklarında Allah'ın hiçbir kanıt indirmediği, sadece atalarınızın ve sizin uydurduğunuz birtakım isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? Bekleyin bakalım, sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."

Sahih International: 

[Hud] said, "Already have defilement and anger fallen upon you from your Lord. Do you dispute with me concerning [mere] names you have named them, you and your fathers, for which Allah has not sent down any authority? Then wait; indeed, I am with you among those who wait."

İngilizce: 

He said: "Punishment and wrath have already come upon you from your Lord: dispute ye with me over names which ye have devised - ye and your fathers,- without authority from Allah? then wait: I am amongst you, also waiting."

Azerbaycanca: 

(Hud) onlara belə dedi: “Artıq Rəbbinizdən sizə bir əzab və qəzəb gəlməsi vacib oldu (artıq əzab və qəzəb gəldi). Sizin və atalarınızın (özlərindən uydurub) verdiyi adlar (bütlər) barəsində mənimlə mübahisəmi edirsiniz? Halbuki Allah onlar (onlara ibadət edilməsi) barədə heç bir dəlil endirməmişdir. (Allahın əzabının gəlməsini) gözləyin. Doğrusu, mən də sizinlə birlikdə gözləyənlərdənəm!”

Süleyman Ateş: 

Dedi ki: "Artık size Rabbinizden bir rics (pislik) ve gazab inmiştir. Allah'ın, kendileri için hiçbir delil indirmediği (ve hiçbir güç vermediği), sadece sizin ve atalarınızın taktığı (boş) isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin öyle ise, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"

Diyanet Vakfı: 

(Hud) dedi ki: "Üzerinize Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"

Erhan Aktaş: 

“Rabb’inizin azâbı ve öfkesi, hakkınızda kesinleşti. Haklarında Allah’ın hiçbir yetki belgesi indirmediği, sizin ve atalarınızın taktığı isimler hakkında benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse! Kuşkusuz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” dedi.

Kral Fahd: 

(Hûd) dedi ki: "Üzerinize Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"

Hasan Basri Çantay: 

(Hûd) dedi: «Rabbinizden üzerinize bir azâb, bir gazab hak oldu muhakkak. Kendinizin ve atalarınızın takdığınız (düzme) bir takım adlar (tanrılar) hakkında, Allah onlara bir hüccet indirmemişken, benimle mücâdele mi ediyorsunuz? Artık bekleyin. Şübhesiz ben de sizinle beraber (onu) bekleyenlerdenim».

Muhammed Esed: 

(Hud): "Rabbinizin müstehak gördüğü ürkütücü bir bela ve gazapla kuşatılmış durumdasınız zaten!" dedi. Şimdi, Allahın haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve atalarınızın uydurduğu o (boş) isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? (O kaçınılmaz olanı) bekleyin öyleyse; doğrusu ben de sizinle bekleyeceğim!"

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Hûd, onlara şöyle dedi: “- Şüphesiz ki, Rabbinizden üzerinize bir azab ve bir gazap gerçekleşti. Sizin ve atalarınızın uydurduğu tanrılar hakkında, siz benimle mücadele mi ediyorsunuz? Allah, onlara hiç bir âyet ve delil indirmedi. Artık azabın gelişini bekleyin, ben de sizinle beraber (onu) bekliyenlerdenim.”

Portekizce: 

Respondeu-lhes: Já vos açoitaram a abominação e a indignação do vosso Senhor! Ousareis, acaso, discutir comigo, arespeito de nomes que inventais, vós e vossos pais, aos quais Deus não concedeu autoridade alguma? Aguardai, pois, que euaguardarei convosco.

İsveççe: 

[Hud] sade: "Er Herre har redan [genom de handlingar Han låter er begå] straffat och förnedrat er och [Han har] öst Sin vrede över er. Tvistar ni med mig om de namn som ni och era förfäder har funnit på utan Guds tillstånd? - Vänta då [på det som skall komma]! Jag skall vänta med er."

Farsça: 

گفت: یقیناً از سوی پروردگارتان بر شما عذاب و خشمی مقرّر شده، آیا درباره نام های [بی هویتی] که خود و پدرانتان بت ها را به آن نامیده اید، و خدا هیچ دلیل و برهانی بر [حقّانیّت] آنان نازل نکرده با من می ادله و ستیزه می کنید؟ پس منتظر [عذاب خدا] باشید و من هم با شما از منتظرانم.

Kürtçe: 

فەرمووی: بێگومان لەلایەن پەروەردگارتانەوە تووشتان بووە سزاو خەشم و توڕەیی ئایا دەمە قاڵێم لەگەڵدا دەکەن دەربارەی چەند ناوێک کەئێوەو باو و باپیرانتان ناوتانە لەبتانێک کەخوا ھیچ بەڵگەیەکی لەسەریان نەناردۆتە خوارەوە جا کەواتە چاوەڕوانی بکەن منیش لەگەڵتان لەچاوەڕوانانم

Özbekçe: 

У: «Батаҳқиқ, устингизга Роббингиз томонидан азоб ва ғазаб тушди. Мен билан Аллоҳ ҳеч бир ҳужжат туширмаган, ўзингиз ва ота боболарингиз қўйиб олган номлар ҳақида тортишасизларми?! Бас, интизор бўлиб туринглар! Мен ҳам сизлар билан интизор бўлувчиларданман», деди.

Malayca: 

Nabi Hud menjawab: "Sesungguhnya telah tetaplah kamu akan ditimpa azab dan kemurkaan dari Tuhan kamu. Adakah kamu hendak berbahas denganku mengenai nama- nama yang hanya kamu dan nenek moyang kamu menamakannya, sedang Allah tidak sekali-kali menurunkan sebarang bukti yang membenarkannya? Maka tunggulah (kedatangan azab itu), sesungguhnya aku juga dari orang-orang yang turut menunggu bersama-sama kamu".

Arnavutça: 

Ai tha: “Në ju ka rënë dënimi dhe zemrimi i Zotit tuaj. A doni të polemizoni me mua për emrat (e putave tuaj), të cilët ua keni dhënë ju dhe prindërit tuaj, e për të cilat, Perëndia nuk u ka sjellë kurrfarë argumentesh. Pra, pritni, se edhe unë po pres me ju!”

Bulgarca: 

Каза: “Вече заслужихте наказание и гняв от вашия Господ. Нима спорите с мен за имена, които вие и вашите бащи именувахте? Аллах не им е низпослал довод. Чакайте! И аз ще чакам с вас.”

Sırpça: 

„Већ вас је снашла казна и гнев вашег Господара!“ Говорио је он. „Зар са мном да се препирете о некаквим називима којима сте их ви и преци ваши назвали, а о којима Аллах никакав доказ није објавио? Зато чекајте, и ја ћу са вама сигурно да чекам!“

Çekçe: 

I zvolal: 'Již na vás dopadl trest a hněv Pána vašeho! Chcete se mnou přít o jména, kterými jste vy a otcové vaši modly nazvali a ohledně nichž Bůh neseslal žádné oprávnění? Vyčkejte jen a já s vámi budu též čekat!'

Urduca: 

اس نے کہا "تمہارے رب کی پھٹکار تم پر پڑ گئی اور اس کا غضب ٹوٹ پڑا کیا تم مجھ سے اُن ناموں پر جھگڑتے ہو جو تم نے اور تمہارے باپ دادا نے رکھ لیے ہیں، جن کے لیے اللہ نے کوئی سند نازل نہیں کی ہے اچھا تو تم بھی انتظار کرو اور میں بھی تمہارے ساتھ انتظار کرتا ہوں"

Tacikçe: 

Гуфт: «Азобу хашми Парвардигоратон ҳатман бар шумо воқеъ хоҳад шуд. Оё дар бораи ин бутҳое; ки худ ва падаронатон ба ин номҳо номидаед ва Худо ҳеҷ далеле бар онҳо нозил насохтааст, бо ман ҳусумат мекунед? Ба интизор бимонед, ман ҳам бо шумо ба интизор мемонам».

Tatarca: 

Һуд әйтте: "Тәхкыйк сезгә Раббыгыздан ґәзаб вә ачуның килмәге тиешле булды, әйә сез үзегез вә аталарыгыз Аллаһ дип атаган сынымнарыгыз хакында минем белән низаглашасызмы? Бит Аллаһ сынымнарга гыйбадәт кылуның дөреслеге хакында һичбер дәлил иңдермәде, башыгызга киләчәк һәлакәтне көтегез! Мин дә сезнең белән бергә үземә тиешле дәрәҗәләрне көтүчеләрдәнмен".

Endonezyaca: 

Ia berkata: "Sungguh sudah pasti kamu akan ditimpa azab dan kemarahan dari Tuhanmu". Apakah kamu sekalian hendak berbantah dengan aku tentang nama-nama (berhala) yang kamu beserta nenek moyangmu menamakannya, padahal Allah sekali-kali tidak menurunkan hujjah untuk itu? Maka tunggulah (azab itu), sesungguhnya aku juga termasuk orang yamg menunggu bersama kamu".

Amharca: 

«ከጌታችሁ የኾነ ቅጣትና ቁጣ በእናንተ ላይ በእውነት ተረጋገጠ፡፡ እናንተና አባቶቻችሁም (አማልክት ብላችሁ) በጠራችኋቸው ስሞች አላህ በእርሷ ምንም ማስረጃ ያላወረደባት ስትኾን ትከራከሩኛላችሁን ተጠባባቁም እኔ ከእናንተ ጋር ከተጠባባቂዎቹ ነኝና» አለ፡፡

Tamilce: 

(ஹூது) கூறினார்: “உங்கள் இறைவனிடமிருந்து தண்டனையும் கோபமும் உங்கள் மீது நிகழ்ந்து விட்டது. நீங்களும் உங்கள் மூதாதைகளும் வைத்த (சிலைகளின்) பெயர்களில் என்னுடன் தர்க்கிக்கிறீர்களா? அதற்கு ஓர் ஆதாரத்தையும் அல்லாஹ் இறக்கவில்லை(யே)! ஆகவே, எதிர்பாருங்கள்; நிச்சயமாக, நான் உங்களுடன் எதிர்பார்ப்பவர்களில் இருக்கிறேன்.”

Korece: 

그가 말하길 이미 너희 주 님으로부터 벌과 노여움이 너희에게 이르렀노라 너희는 너희와 너 희 조상이 고안한 우상들에 관하 여 논쟁을 하려 하느뇨 하나님께 서는 그들에게 아무런 능력도 부 여하지 아니 했노라 기다려라 나 도 너희와 함께 기다릴 것이라

Vietnamca: 

(Hud) nói: “Chắc chắn sự trừng phạt và cơn thịnh nộ của Thượng Đế của các người sẽ giáng xuống các người. Lẽ nào các người lại tranh luận với Ta về những cái tên (thần linh) do chính các người và tổ tiên của các người bịa ra chứ Allah không hề ban cho bất cứ thẩm quyền nào? Vậy thì các người hãy chờ xem, Ta cũng sẽ chờ xem cùng với các người.”