Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

7

Sûredeki Ayet No: 

5

Ayet No: 

959

Sayfa No: 

151

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءَهُم بَأْسُنَا إِلَّا أَن قَالُوا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ

Çeviriyazı: 

femâ kâne da`vâhüm iẕ câehüm be'sünâ illâ en ḳâlû innâ künnâ żâlimîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Azabımız onlara geldiğinde "Biz gerçekten zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarışları kalmadı.

Diyanet İşleri: 

Baskınımıza uğradıklarında, sözleri, "Gerçekten biz haksızdık" demekten ibaret kalmıştır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Azabımız geldiği zaman ancak, biz zulmetmiştik diye niyaz edebildiler.

Şaban Piriş: 

Azabımız onlara geldiği vakit, sözleri: “Biz, gerçekten zalimler idik!” demekten başka bir şey olmadı.

Edip Yüksel: 

Kendilerine azabımız geldiği vakit, "Gerçekten bizler zalimler imişiz," demekten başka sözleri olmadı.

Ali Bulaç: 

Zorlu azabımız onlara gelince yakarabildikleri: "Biz gerçekten zulme sapanlardandık" demelerinden başka olmadı.

Suat Yıldırım: 

Azabımız gelip çattığında da itiraf ve yalvarmaları: “Biz gerçekten zalim adamlarmışız!” demekten başka bir şey olmadı. [21,11-15]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onlara azabımız geldiği zaman ise onların sözleri, «Biz hakikaten zalim kimseler olmuş idik» demekten başka olmamıştır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Azabımız onlara gelip çattığında, yaptıkları, şu çığlığı yükseltmekten başka bir şey olmamıştır: Biz gerçekten zalimlerdik.

Bekir Sadak: 

Sizi yeryuzunde yerlestirdik ve orada size gecimlikler yarattik. Oyleyken pek az sukrediyorsunuz. *

İbni Kesir: 

Baskınımız geldiği zaman, çağırışları: Biz gerçekten zalimlerdendik, demekten başka birşey olmadı.

Adem Uğur: 

Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, &quot

İskender Ali Mihr: 

Azabımız onlara geldiği zaman, onların duaları (yalvarmaları): “Muhakkak ki

Celal Yıldırım: 

Kahredici azabımız gelip çattığında, bağırıp çağırmaları sadece, «doğrusu biz zâlimler idik!» olmuş tur.

Tefhim ul Kuran: 

Zorlu azabımız onlara geliverince yakarabildikleri: «Biz gerçekten zulme sapanlardandık» demelerinden başka olmadı.

Fransızca: 

Leur invocation, lorsque leur survint notre rigueur, se limita à ces paroles : "Certes nous étions injustes".

İspanyolca: 

Cuando les alcanzó Nuestro rigor, no gritaron más que: «¡Fuimos impíos!».

İtalyanca: 

Quando li colpì la Nostra severità, non poterono implorare, ma solo dire: «Sì, siamo stati ingiusti!».

Almanca: 

Dann hatten sie keine anderen Rufe, als Unsere Peinigung sie überraschte, außer daß sie sagten: "Gewiß, wir waren Unrecht-Begehende."

Çince: 

当我的刑罚降临他们的时候,他们唯一的辩诉是说:我们原来确是不义的。

Hollandaca: 

En hunne smeeking, toen onze straf hen bereikte, was niets anders dan dat zij zeiden: waarlijk wij zijn goddeloos geweest.

Rusça: 

А когда Наше наказание поражало их, они лишь говорили: "Воистину, мы были несправедливы!"

Somalice: 

Baryadoodu (Qayladooduna) markuu u Yimid halaagganagu ma ahayn waxaan ahayn inay Dhahaan annagaa daalimiin ahayn.

Swahilice: 

Basi hakikuwa kilio chao ilipo wafikia adhabu yetu, isipo kuwa kusema: Hakika sisi tulikuwa wenye kudhulumu.

Uygurca: 

بىزنىڭ ئازابىمىز كەلگەن چاغدا، ئۇلارنىڭ چەككەن پەريادى: بىز ھەقىقەتەن زالىم ئىدۇق، دېيىشتىنلا ئىبارەت بولدى

Japonca: 

わが懲罰がかれらに下った時,かれらは只「わたしたちは,本当に不義を行っていた。」と言うだけであった。

Arapça (Ürdün): 

«فما كان دعواهم» قولهم «إذ جاءهم بأسنا إلا أن قالوا إنا كنا ظالمين».

Hintçe: 

कि वह लोग या तो रात की नींद सो रहे थे या दिन को क़लीला (खाने के बाद का लेटना) कर रहे थे तब हमारा अज़ाब उन पर आ पड़ा तो उनसे सिवाए इसके और कुछ न कहते बन पड़ा कि हम बेशक ज़ालिम थे

Tayca: 

มิปรากฏว่า พวกเขาวิงวอนขออื่นใดขณะที่การลงโทษของเราได้มายังพวกเขา นอกจากการที่พวกเขากล่าว(สารภาพ)ว่า แท้จริงพวกข้าพระองค์เป็นผู้อธรรม

İbranice: 

ואז כשעונשנו בא עליהם הם קראו, 'אכן היינו מקפחים

Hırvatça: 

A priznanje njihovo, kada bi im došla kazna Naša, bile su samo riječi: Zulumćari smo, zaista, bili!

Rumence: 

Când urgia Noastră s-a abătut asupra lor, ei nu au strigat decât: “Da, am fost nedrepţi!”

Transliteration: 

Fama kana daAAwahum ith jaahum basuna illa an qaloo inna kunna thalimeena

Türkçe: 

Azabımız onlara gelip çattığında, yaptıkları, şu çığlığı yükseltmekten başka bir şey olmamıştır: Biz gerçekten zalimlerdik.

Sahih International: 

And their declaration when Our punishment came to them was only that they said, "Indeed, we were wrongdoers!"

İngilizce: 

When (thus) Our punishment took them, no cry did they utter but this: "Indeed we did wrong."

Azerbaycanca: 

Əzabımıza düçar olduqları zaman onların: “Biz həqiqətən, zalım olmuşuq!” – deməkdən başqa heç bir sözləri olmamışdır.

Süleyman Ateş: 

Azabımız onlara geldiğinde "Biz gerçekten zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarıları kalmadı.

Diyanet Vakfı: 

Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, "Biz gerçekten zalim kişilermişiz" demelerinden başka bir şey olmadı.

Erhan Aktaş: 

Azâbımız onlara geldiğinde tek feryatları, “Biz gerçekten zâlimlermişiz.” demelerinden başka bir şey olmadı.

Kral Fahd: 

Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, «Biz gerçekten zalim kişilermişiz» demelerinden başka bir şey olmadı.

Hasan Basri Çantay: 

Kendilerine azabımız geldiği zaman çağrışları «Biz hakîkaten zaalimlerdendik» demelerinden başka (bir şey) olmadı.

Muhammed Esed: 

Ve cezamız başlarında koptuğu zaman, kendi kendilerine, "vah bize! Biz gerçekten zalim kimselerdik!" demekten başka söyleyecek sözleri olmamıştır.

Gültekin Onan: 

Zorlu azabımız onlara gelince yakarabildikleri: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Azabımız kendilerine geldiği zaman, yalvarış ve itirafları ancak şu olmuştu: “- Gerçekten bizler zalimlerdeniz.”

Portekizce: 

Nada imploraram, quando os surpreendeu o Nosso castigo; não fizeram mais do que confessar, clamando: Fomos iníquos!

İsveççe: 

Och då slaget föll kunde de inte säga mer än detta: "Ja, vi gjorde sannerligen stor orätt!"

Farsça: 

زمانی که عذاب ما به سویشان آمد، اعترافشان جز این نبود که گفتند: قطعاً ما ستمکار بوده ایم.

Kürtçe: 

جا کاتێک سزای ئێمەیان بۆھات ھاوار و نزایان ھیچ نەبوو بێجگە لەوەی کەدەیانووت: بەڕاستی ئێمە ستەمکار بووین

Özbekçe: 

Бас, Бизнинг азобимиз келган чоғида уларнинг даъволари: «Албатта, биз золимлардан бўлган эдик», дейишларидан бошқа нарса бўлмади.

Malayca: 

Maka tidak ada yang mereka katakan ketika datangnya azab Kami kepada mereka, melainkan mereka (mengakui dengan) berkata: "Sebenarnya kami adalah orang-orang yang zalim".

Arnavutça: 

Dhe thirrja e tyre, kur ju erdhi dënimi, qëndronte vetëm në fjalët: “Na, me të vërtetë kemi qenë zullumqarë!”

Bulgarca: 

И зовът им, когато ги застигаше Нашето мъчение, бе единствено да кажат: “Наистина бяхме угнетители.”

Sırpça: 

А њихово признање, када би им дошла Наша казна, биле су само речи: ’Заиста смо били неправедници!’

Çekçe: 

A když postihla je přísnost Naše, zmohli se jedině na zvolání: 'Věru jsme byli nespravedliví!'

Urduca: 

اور جب ہمارا عذاب اُن پر آ گیا تو ان کی زبان پر اِس کے سوا کوئی صدا نہ تھی کہ واقعی ہم ظالم تھے

Tacikçe: 

Чун азоби Мо ба онон даррасид, суханашон фақат ин буд, ки гуфтанд; «Мо ситамкор будем!».

Tatarca: 

Безнең ґәзабыбыз аларга килгәндә, башка дәгъвәләре булмас, мәгәр: "Аллаһуга карышып үзебезгә үзебез залим булуыбыз сәбәпле бу ґәзаб безгә килде", – дип әйтүләре булыр.

Endonezyaca: 

Maka tidak adalah keluhan mereka di waktu datang kepada mereka siksaan Kami, kecuali mengatakan: "Sesungguhnya kami adalah orang-orang yang zalim".

Amharca: 

ቅጣታችንም በመጣባቸው ጊዜ «ጸሎታቸው እኛ በደለኞች ነበርን» ከማለት በቀር ሌላ አልነበረም፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்களுக்கு நம் தண்டனை வந்தபோது அவர்களுடைய கூக்குரல் இருக்கவில்லை, - “நிச்சயமாக நாம் அநியாயக்காரர்களாக இருந்தோம்” என்று அவர்கள் கூறியதைத் தவிர.

Korece: 

그들에게 하나님의 벌이 있었을 때 실로 우리가 죄인들이었을 뿐입니다 라는 것 외에는 말하지 못하더라

Vietnamca: 

Cho nên, khi hình phạt của TA đến với họ thì họ chỉ biết nói: “Quả thật, bầy tôi là những kẻ làm điều sai quấy.”