Arapça:
فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءَهُم بَأْسُنَا إِلَّا أَن قَالُوا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Çeviriyazı:
femâ kâne da`vâhüm iẕ câehüm be'sünâ illâ en ḳâlû innâ künnâ żâlimîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Azabımız onlara geldiğinde "Biz gerçekten zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarışları kalmadı.
Diyanet İşleri:
Baskınımıza uğradıklarında, sözleri, "Gerçekten biz haksızdık" demekten ibaret kalmıştır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Azabımız geldiği zaman ancak, biz zulmetmiştik diye niyaz edebildiler.
Şaban Piriş:
Azabımız onlara geldiği vakit, sözleri: “Biz, gerçekten zalimler idik!” demekten başka bir şey olmadı.
Edip Yüksel:
Kendilerine azabımız geldiği vakit, "Gerçekten bizler zalimler imişiz," demekten başka sözleri olmadı.
Ali Bulaç:
Zorlu azabımız onlara gelince yakarabildikleri: "Biz gerçekten zulme sapanlardandık" demelerinden başka olmadı.
Suat Yıldırım:
Azabımız gelip çattığında da itiraf ve yalvarmaları: “Biz gerçekten zalim adamlarmışız!” demekten başka bir şey olmadı. [21,11-15]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onlara azabımız geldiği zaman ise onların sözleri, «Biz hakikaten zalim kimseler olmuş idik» demekten başka olmamıştır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Azabımız onlara gelip çattığında, yaptıkları, şu çığlığı yükseltmekten başka bir şey olmamıştır: Biz gerçekten zalimlerdik.
Bekir Sadak:
Sizi yeryuzunde yerlestirdik ve orada size gecimlikler yarattik. Oyleyken pek az sukrediyorsunuz. *
İbni Kesir:
Baskınımız geldiği zaman, çağırışları: Biz gerçekten zalimlerdendik, demekten başka birşey olmadı.
Adem Uğur:
Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, "
İskender Ali Mihr:
Azabımız onlara geldiği zaman, onların duaları (yalvarmaları): “Muhakkak ki
Celal Yıldırım:
Kahredici azabımız gelip çattığında, bağırıp çağırmaları sadece, «doğrusu biz zâlimler idik!» olmuş tur.
Tefhim ul Kuran:
Zorlu azabımız onlara geliverince yakarabildikleri: «Biz gerçekten zulme sapanlardandık» demelerinden başka olmadı.
Fransızca:
Leur invocation, lorsque leur survint notre rigueur, se limita à ces paroles : "Certes nous étions injustes".
İspanyolca:
Cuando les alcanzó Nuestro rigor, no gritaron más que: «¡Fuimos impíos!».
İtalyanca:
Quando li colpì la Nostra severità, non poterono implorare, ma solo dire: «Sì, siamo stati ingiusti!».
Almanca:
Dann hatten sie keine anderen Rufe, als Unsere Peinigung sie überraschte, außer daß sie sagten: "Gewiß, wir waren Unrecht-Begehende."
Çince:
当我的刑罚降临他们的时候,他们唯一的辩诉是说:我们原来确是不义的。
Hollandaca:
En hunne smeeking, toen onze straf hen bereikte, was niets anders dan dat zij zeiden: waarlijk wij zijn goddeloos geweest.
Rusça:
А когда Наше наказание поражало их, они лишь говорили: "Воистину, мы были несправедливы!"
Somalice:
Baryadoodu (Qayladooduna) markuu u Yimid halaagganagu ma ahayn waxaan ahayn inay Dhahaan annagaa daalimiin ahayn.
Swahilice:
Basi hakikuwa kilio chao ilipo wafikia adhabu yetu, isipo kuwa kusema: Hakika sisi tulikuwa wenye kudhulumu.
Uygurca:
بىزنىڭ ئازابىمىز كەلگەن چاغدا، ئۇلارنىڭ چەككەن پەريادى: بىز ھەقىقەتەن زالىم ئىدۇق، دېيىشتىنلا ئىبارەت بولدى
Japonca:
わが懲罰がかれらに下った時,かれらは只「わたしたちは,本当に不義を行っていた。」と言うだけであった。
Arapça (Ürdün):
«فما كان دعواهم» قولهم «إذ جاءهم بأسنا إلا أن قالوا إنا كنا ظالمين».
Hintçe:
कि वह लोग या तो रात की नींद सो रहे थे या दिन को क़लीला (खाने के बाद का लेटना) कर रहे थे तब हमारा अज़ाब उन पर आ पड़ा तो उनसे सिवाए इसके और कुछ न कहते बन पड़ा कि हम बेशक ज़ालिम थे
Tayca:
มิปรากฏว่า พวกเขาวิงวอนขออื่นใดขณะที่การลงโทษของเราได้มายังพวกเขา นอกจากการที่พวกเขากล่าว(สารภาพ)ว่า แท้จริงพวกข้าพระองค์เป็นผู้อธรรม
İbranice:
ואז כשעונשנו בא עליהם הם קראו, 'אכן היינו מקפחים
Hırvatça:
A priznanje njihovo, kada bi im došla kazna Naša, bile su samo riječi: Zulumćari smo, zaista, bili!
Rumence:
Când urgia Noastră s-a abătut asupra lor, ei nu au strigat decât: “Da, am fost nedrepţi!”
Transliteration:
Fama kana daAAwahum ith jaahum basuna illa an qaloo inna kunna thalimeena
Türkçe:
Azabımız onlara gelip çattığında, yaptıkları, şu çığlığı yükseltmekten başka bir şey olmamıştır: Biz gerçekten zalimlerdik.
Sahih International:
And their declaration when Our punishment came to them was only that they said, "Indeed, we were wrongdoers!"
İngilizce:
When (thus) Our punishment took them, no cry did they utter but this: "Indeed we did wrong."
Azerbaycanca:
Əzabımıza düçar olduqları zaman onların: “Biz həqiqətən, zalım olmuşuq!” – deməkdən başqa heç bir sözləri olmamışdır.
Süleyman Ateş:
Azabımız onlara geldiğinde "Biz gerçekten zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarıları kalmadı.
Diyanet Vakfı:
Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, "Biz gerçekten zalim kişilermişiz" demelerinden başka bir şey olmadı.
Erhan Aktaş:
Azâbımız onlara geldiğinde tek feryatları, “Biz gerçekten zâlimlermişiz.” demelerinden başka bir şey olmadı.
Kral Fahd:
Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, «Biz gerçekten zalim kişilermişiz» demelerinden başka bir şey olmadı.
Hasan Basri Çantay:
Kendilerine azabımız geldiği zaman çağrışları «Biz hakîkaten zaalimlerdendik» demelerinden başka (bir şey) olmadı.
Muhammed Esed:
Ve cezamız başlarında koptuğu zaman, kendi kendilerine, "vah bize! Biz gerçekten zalim kimselerdik!" demekten başka söyleyecek sözleri olmamıştır.
Gültekin Onan:
Zorlu azabımız onlara gelince yakarabildikleri: "
Ali Fikri Yavuz:
Azabımız kendilerine geldiği zaman, yalvarış ve itirafları ancak şu olmuştu: “- Gerçekten bizler zalimlerdeniz.”
Portekizce:
Nada imploraram, quando os surpreendeu o Nosso castigo; não fizeram mais do que confessar, clamando: Fomos iníquos!
İsveççe:
Och då slaget föll kunde de inte säga mer än detta: "Ja, vi gjorde sannerligen stor orätt!"
Farsça:
زمانی که عذاب ما به سویشان آمد، اعترافشان جز این نبود که گفتند: قطعاً ما ستمکار بوده ایم.
Kürtçe:
جا کاتێک سزای ئێمەیان بۆھات ھاوار و نزایان ھیچ نەبوو بێجگە لەوەی کەدەیانووت: بەڕاستی ئێمە ستەمکار بووین
Özbekçe:
Бас, Бизнинг азобимиз келган чоғида уларнинг даъволари: «Албатта, биз золимлардан бўлган эдик», дейишларидан бошқа нарса бўлмади.
Malayca:
Maka tidak ada yang mereka katakan ketika datangnya azab Kami kepada mereka, melainkan mereka (mengakui dengan) berkata: "Sebenarnya kami adalah orang-orang yang zalim".
Arnavutça:
Dhe thirrja e tyre, kur ju erdhi dënimi, qëndronte vetëm në fjalët: “Na, me të vërtetë kemi qenë zullumqarë!”
Bulgarca:
И зовът им, когато ги застигаше Нашето мъчение, бе единствено да кажат: “Наистина бяхме угнетители.”
Sırpça:
А њихово признање, када би им дошла Наша казна, биле су само речи: ’Заиста смо били неправедници!’
Çekçe:
A když postihla je přísnost Naše, zmohli se jedině na zvolání: 'Věru jsme byli nespravedliví!'
Urduca:
اور جب ہمارا عذاب اُن پر آ گیا تو ان کی زبان پر اِس کے سوا کوئی صدا نہ تھی کہ واقعی ہم ظالم تھے
Tacikçe:
Чун азоби Мо ба онон даррасид, суханашон фақат ин буд, ки гуфтанд; «Мо ситамкор будем!».
Tatarca:
Безнең ґәзабыбыз аларга килгәндә, башка дәгъвәләре булмас, мәгәр: "Аллаһуга карышып үзебезгә үзебез залим булуыбыз сәбәпле бу ґәзаб безгә килде", – дип әйтүләре булыр.
Endonezyaca:
Maka tidak adalah keluhan mereka di waktu datang kepada mereka siksaan Kami, kecuali mengatakan: "Sesungguhnya kami adalah orang-orang yang zalim".
Amharca:
ቅጣታችንም በመጣባቸው ጊዜ «ጸሎታቸው እኛ በደለኞች ነበርን» ከማለት በቀር ሌላ አልነበረም፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்களுக்கு நம் தண்டனை வந்தபோது அவர்களுடைய கூக்குரல் இருக்கவில்லை, - “நிச்சயமாக நாம் அநியாயக்காரர்களாக இருந்தோம்” என்று அவர்கள் கூறியதைத் தவிர.
Korece:
그들에게 하나님의 벌이 있었을 때 실로 우리가 죄인들이었을 뿐입니다 라는 것 외에는 말하지 못하더라
Vietnamca:
Cho nên, khi hình phạt của TA đến với họ thì họ chỉ biết nói: “Quả thật, bầy tôi là những kẻ làm điều sai quấy.”
Ayet Linkleri: