Arapça:
وَقَالَتْ أُولَاهُمْ لِأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
Çeviriyazı:
veḳâlet ûlâhüm liuḫrâhüm femâ kâne leküm `aleynâ min faḍlin feẕûḳu-l`aẕâbe bimâ küntüm teksibûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öncekiler de sonrakilere derler ki: "Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur. O halde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın".
Diyanet İşleri:
Öncekiler sonrakilere, "Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktu, kazandığınıza karşılık azabı tadın" derler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Evvelce girenler, sonrakilere diyecekler ki: Sizin bir üstünlüğünüz yok bize, kazandığınız suçlar yüzünden tadın azabı.
Şaban Piriş:
Öncekiler ise, kendilerinden sonra gelenlere: Sizin, bizden bir üstünlüğünüz yoktur, siz de kazanmış olduklarınıza karşılık azabı tadın!” derler.
Edip Yüksel:
Öncekiler sonrakilere, "Sizin bize bir üstünlüğünüz yoktur. Kazandıklarınızdan ötürü azabı tadın," dediler.
Ali Bulaç:
(Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."
Suat Yıldırım:
Bu sefer öndekiler de sonrakilere derler ki: “Gördünüz ya, sizin bize karşı bir ayrıcalığınız olmadı, artık kendi işlediklerinizin cezası olarak tadın azabı!”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Öndekiler de, sonrakilere diyeceklerdir ki: «Sizin için bizim üzerimize bir fazl (ve rüçhan) yoktur. Binaenaleyh (siz de) kazanır olduğunuz şey sebebiyle azabı tadınız.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın."
Bekir Sadak:
(44-45) Cennetlikler, cehennemlikleri: «Biz Rabbimizin bize vadettigini gercek bulduk, Rabbinizin size de vadettigini gercek buldunuz mu?» diye seslenirler, «Evet» derler. Aralarinda bir munadi, «Allah´in laneti Allah yolundan alikoyan, o yolun egriligini isteyen ve ahireti inkar eden zalimleredir» diye seslenir.
İbni Kesir:
Öncekiler de sonrakilere: Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur. Öyleyse ne kazandıysanız karşılığı olan azabı tadın, derler.
Adem Uğur:
Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
İskender Ali Mihr:
Ve onların evvelkileri, sonrakilere: “Sizin bizden bir üstünlüğünüz yok. Öyleyse kazanmış olduğunuz şeyler sebebiyle azabı tadın.” dediler.
Celal Yıldırım:
Öncekiler sonrakilere, «Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Kazandığınıza karşılık azabı tadın I» diyecekler.
Tefhim ul Kuran:
(Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: «Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın.»
Fransızca:
Et la première fournée dira à la dernière : "Mais vous n'avez sur nous aucun avantage. Goûtez donc au châtiment, pour ce que vous avez acquis".
İspanyolca:
La primera de ellas dirá a la última: «No gozáis de ningún privilegio sobre nosotros. Gustad, pues, el castigo que habéis merecido».
İtalyanca:
E la prima dirà all'ultima: «Non avete nessun merito su di noi! Gustate il castigo per quello che avete commesso».
Almanca:
Und die Erste (Umma) von ihnen sagte zur Letzten: "Ihr seid uns gegenüber nicht besser gestellt, so erfahrt die Peinigung wegen dem, was ihr euch zu erwerben pflegtet."
Çince:
他们中最先的对最后的说:那末,你们对我们并无任何优越,故你们当因自己的行为而尝试刑罚!
Hollandaca:
En de eerste van hen zal tot den laatste zeggen: Welk voordeel hebt gij boven ons? Gevoel de straf, die gij door uwe daden hebt gewonnen.
Rusça:
Тогда первые из них скажут последним: "Вы не были лучше нас. Посему вкусите наказание за то, что вы приобретали".
Somalice:
Waxay ku Odhan Tan hore Tan Dambi wax Dheeraada naguma lihidin ee Dhadhamiya Cadaabka waxaad kasbanayseen Darteed.
Swahilice:
Na wa mwanzo wao watawaambia wa mwisho wao: Basi nyinyi pia hamkuwa na ubora kuliko sisi. Basi onjeni adhabu kwa sababu ya mliyo kuwa mkiyachuma.
Uygurca:
ئۇلارنىڭ ئارىسىدىكى ئىلگىرىكىلەر كېيىنكىلەرگە: ‹‹سىلەرنىڭ بىزدىن ھېچقانداق ئارتۇقچىلىقىڭلار يوق (يەنى گۇمراھلىقتا ۋەئازابقا تېگىشلىك بولۇشتا بىر - بىرىمىزگە ئوخشاشمىز)، قىلمىشلىرىڭلار تۈپەيلىدىن ئازابنى تېتىڭلار›› دەيدۇ
Japonca:
また前の一団は,後の一団に向かって言うであろう。「あなたがたは,何もわたしたちに優るところはないのです。それであなたがたが行ったことに対し,懲罰を味わいなさい。」
Arapça (Ürdün):
«وقالت أُولاهم لأخراهم فما كان لكم علينا من فضل» لأنكم لم تكفروا بسببنا فنحن وأنتم سواء قال تعالى لهم «فذوقوا العذاب بما كنتم تكسبون».
Hintçe:
और उनमें से पहली जमाअत पिछली जमाअत की तरफ मुख़ातिब होकर कहेगी कि अब तो तुमको हमपर कोई फज़ीलत न रही पस (हमारी तरह) तुम भी अपने करतूत की बदौलत अज़ाब (के मज़े) चखो बेशक जिन लोगों ने हमारे आयात को झुठलाया
Tayca:
และกลุ่มแรกของพวกเขา ได้กล่าวแก่กลุ่มหลังว่า พวกท่านไม่มีความที่เด่นใด ๆ เหนือพวกเรา ดังนั้นพวกท่านจงชิมการลงโทษ เนื่องด้วยสิ่งที่พวกเจ้าแสวงหากันไว้เถิด
İbranice:
אז תגיד הראשונה שבהן לאחרונה 'אין לכם יתרון עלינו, ולכן טעמו את העונש כגמול מעשיכם
Hırvatça:
A oni iz prve reći će onima iz druge: "Vi nemate nikakve prednosti nad nama! Zato iskusite patnju za ono što ste radili."
Rumence:
Cea dintâi va spune celei de pe urmă: “Nu sunteţi cu nimic mai presus decât noi, gustaţi osânda a ceea ce aţi agonisit!”
Transliteration:
Waqalat oolahum liokhrahum fama kana lakum AAalayna min fadlin fathooqoo alAAathaba bima kuntum taksiboona
Türkçe:
Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın."
Sahih International:
And the first of them will say to the last of them, "Then you had not any favor over us, so taste the punishment for what you used to earn."
İngilizce:
Then the first will say to the last: "See then! No advantage have ye over us; so taste ye of the penalty for all that ye did !"
Azerbaycanca:
Əvvəl gələnlər isə sonrakılara: “Sizin bizdən heç bir üstünlüyünüz yoxdur. (Biz sizi günah işlərə məcbur etmədiyimiz, əksinə, siz onları könüllü surətdə gördüyünüz üçün hər ikimiz eyni əzaba düçar olmalıyıq). Buna görə də qazandığınız günahların cəzası olaraq dadın əzabı! – deyəcəklər.
Süleyman Ateş:
Öncekiler de sonrakilere dediler ki: "Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de kazandıklarınıza karşılık azabı tadın!"
Diyanet Vakfı:
Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
Erhan Aktaş:
Öncekiler de sonrakilere: “Sizin, bizden iyi bir tarafınız yoktu. O halde kazandıklarınıza karşılık azâbı tadın.” dediler.
Kral Fahd:
Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
Hasan Basri Çantay:
Onların evvelkileri de sonrakilerine: «Sizin bize karşı hiçbir üstünlüğ (ünüz) yokdur. O halde ne kazanmış idiyseniz karşılığı olan azabı tadın» dedi (diyecek).
Muhammed Esed:
Ve öncekiler, sonrakilere şöyle diyecek: "Demek ki, hiçbir bakımdan bizden üstün kimseler değilmişsiniz! Öyleyse, yaptığınız bütün o kötülükler için, tadın bu azabı!"
Gültekin Onan:
(Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Önceki öncüler de sonrakilere
Portekizce:
Então, a primeira dirá à última: Não vos devemos favor algum. Sofrei, pois, o castigo, pelo que cometestes.
İsveççe:
Och de första skall säga till de sista: "Ni var alltså inte bättre än vi. Pröva nu på det straff som ni har förtjänat med era handlingar!"
Farsça:
و پیشوایانشان به پیروانشان گویند: شما را بر ماهیچ برتری و امتیازی نیست [که عذابتان کمتر باشد] پس به کیفر آن اعمال زشتی که مرتکب می شدید، عذاب را بچشید.
Kürtçe:
سەرۆک و چاو لێکراوەکان بە شوێن کەوتووەکانیان دەڵێن ئێوەش ھیچ زیادە ڕێزێکتان بەسەر ئێمەدا نیە دە ئێوەش سزا بچەژن بەھۆی ئەو (خراپانەی) دەتانکرد
Özbekçe:
Аввалгилар кейингиларга: «Сизларни биздан афзаллик томонингиз йўқ. Қилган касбингизга яраша азобни тортаверинглар», дерлар.
Malayca:
Dan berkatalah golongan pertama (ketua-ketua), di antara mereka, kepada golongan yang akhir (pengikut-pengikutnya): "(Jika demikianlah hukuman Tuhan), maka tidak ada bagi kamu sebarang kelebihan atas kami". (Allah berfirman): "Oleh itu rasalah kamu azab seksa disebabkan apa yang kamu telah usahakan".
Arnavutça:
U thonë të parët atyre të fundit: “Ju nuk keni kurrfarë përparësie mbi ne, prandaj shijoni dënimin për atë që keni punuar.
Bulgarca:
И първите от тях ще кажат на последните: “Вие нямахте пред нас предимство. Вкусете и вие мъчението за онова, което сте придобили!”
Sırpça:
А они из претходних заједница рећи ће онима из каснијих: „Ви немате никакве предности над нама! Зато искусите патњу за оно што сте радили.“
Çekçe:
A řeknou národy první posledním: 'Nepatří vám, abyste měly přednost nějakou před námi, okuste tedy trest za to, co jste si vysloužily!'
Urduca:
اور پہلا گروہ دوسرے گروہ سے کہے گا کہ (اگر ہم قابل الزام تھے) تو تمہی کو ہم پر کونسی فضیلت حاصل تھی، اب اپنی کمائی کے نتیجہ میں عذاب کا مزا چکھو
Tacikçe:
Пешвоён ба пайравон гӯянд: «Шуморо бар мо ҳеҷ бартарӣ нест, инак ба ҷазои корҳое, ки карда будед, азобро бичашед!»
Tatarca:
Башлыклары үзләренә ияргән кешеләргә әйтерләр: "Сезнең бездән артык фазыйләтегез булмады, ягъни көферлектә бертигезбез", – дип, кәферне кәсеб итүегез сәбәпле ґәзабны татыгыз!
Endonezyaca:
Dan berkata orang-orang yang masuk terdahulu di antara mereka kepada orang-orang yang masuk kemudian: "Kamu tidak mempunyai kelebihan sedikitpun atas kami, maka rasakanlah siksaan karena perbuatan yang telah kamu lakukan".
Amharca:
«መጀመሪያይቱም ለኋለኛይቱ ለእናንተ በእኛ ላይ ምንም ብልጫ አልነበራችሁም» ትላለች፡፡ «ትሠሩትም በነበራችሁት ቅጣቱን ቅመሱ» (ይላቸዋል)፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்களில் முன்சென்ற கூட்டம் அவர்களில் பின்வந்த கூட்டத்திற்கு கூறும்: “(நாங்கள் நம்பிக்கை கொள்ளாதது போன்றே நீங்களும் நம்பிக்கை கொள்ளவில்லை. எங்களைப் பற்றிய செய்திகள் உங்களுக்கு சொல்லப்பட்டும் நீங்கள் படிப்பினை பெறவில்லை.) ஆகவே, “எங்களை விட உங்களுக்கு ஒரு மேன்மையும் இல்லை.” (அப்போது, அல்லாஹ் - அவர்கள் எல்லோரையும் நோக்கி - கூறுவான்:) ஆக, நீங்கள் செய்து கொண்டிருந்ததன் காரணமாக (எனது) தண்டனையைச் சுவையுங்கள்.”
Korece:
그때 먼저온 자들이 나중에 온 자들에게 너희가 우리 보다 우월하지 아니하니 너희도 너희가 행하는 것으로 벌을 받으라 말하 더라
Vietnamca:
Nhóm vào trước lên tiếng đáp lại nhóm vào sau: “Thật ra các ngươi cũng đâu có gì tốt hơn bọn ta đây, thôi các ngươi hãy nếm lấy sự trừng phạt bởi những gì các ngươi đã tích lũy.”
Ayet Linkleri: