
ḳâle-dḫulû fî ümemin ḳad ḫalet min ḳabliküm mine-lcinni vel'insi fi-nnâr. küllemâ deḫalet ümmetül le`anet uḫtehâ. ḥattâ iẕe-ddârakû fîhâ cemî`an ḳâlet uḫrâhüm liûlâhüm rabbenâ hâülâi eḍallûnâ feâtihim `aẕâben ḍi`fem mine-nnâr. ḳâle liküllin ḍi`füv velâkil lâ ta`lemûn.
Arapça:
قَالَ ادْخُلُوا فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ فِي النَّارِ ۖ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا ۖ حَتَّىٰ إِذَا ادَّارَكُوا فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لِأُولَاهُمْ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِّنَ النَّارِ ۖ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَٰكِن لَّا تَعْلَمُونَ
Türkçe:
Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla iç içe girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah onlara: "Sizden önce geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber cehennem ateşine girin!" der. Cehenneme giren her ümmet kendi din kardeşine lanet eder. Nihayet hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında derler ki: "Rabbimiz! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azab ver". Allah der ki: "Herkesin azabı kat kattır, fakat siz bilemezsiniz".
Diyanet Vakfı:
Allah buyuracak ki: "Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında siz de ateşe girin!" Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lanet edecekler. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, "Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!" diyecekler. Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat siz bilmezsiniz, diyecektir.
İngilizce:
He will say: "Enter ye in the company of the peoples who passed away before you - men and jinns, - into the Fire." Every time a new people enters, it curses its sister-people (that went before), until they follow each other, all into the Fire. Saith the last about the first: "Our Lord! it is these that misled us: so give them a double penalty in the Fire." He will say: "Doubled for all" : but this ye do not understand.
Fransızca:
"Entrez dans le Feu", dira [Allah,] "parmi les djinns et les hommes des communautés qui vous ont précédés." Chaque fois qu'une communauté entrera, elle maudira celle qui l'aura précédée. Puis, lorsque tous s'y retrouveront, la dernière fournée dira de la première : "ô notre Seigneur ! Voilà ceux qui nous ont égarés : donne-leur donc double châtiment du feu." Il dira : "A chacun le double, mais vous ne savez pas".
Almanca:
ER sagte: "Tretet ein ins Feuer mit Umam von Menschen und Dschinn, die vor euch vergingen." Immer wieder, wenn eine Umma eingetreten ist, hat sie ihre Vorgängerin verflucht. Und als sie sich darin (im Feuer), allesamt versammelten, sagte die Letzte (Umma) unter ihnen zur Ersten von ihnen: "Unser HERR! Diese haben uns irregeleitet, so laß ihnen das Doppelte an Peinigung des Feuers zuteil werden!" ER sagte: "Für jede das Doppelte." Doch ihr wisst nichts.
Rusça:
Он скажет: "Войдите вместе с народами из числа людей и джиннов, которые прожили до вас". Каждый раз, когда один народ будет входить туда, он будет проклинать родственный ему народ. Когда же они будут собраны там вместе, то последние из них скажут о первых: "Господь наш! Это они ввели нас в заблуждение. Удвой же их мучения в Огне". Он скажет: "Всем воздастся вдвойне, но вы не знаете этого".
Açıklama:

veḳâlet ûlâhüm liuḫrâhüm femâ kâne leküm `aleynâ min faḍlin feẕûḳu-l`aẕâbe bimâ küntüm teksibûn.
Arapça:
وَقَالَتْ أُولَاهُمْ لِأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
Türkçe:
Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öncekiler de sonrakilere derler ki: "Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur. O halde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın".
Diyanet Vakfı:
Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
İngilizce:
Then the first will say to the last: "See then! No advantage have ye over us; so taste ye of the penalty for all that ye did !"
Fransızca:
Et la première fournée dira à la dernière : "Mais vous n'avez sur nous aucun avantage. Goûtez donc au châtiment, pour ce que vous avez acquis".
Almanca:
Und die Erste (Umma) von ihnen sagte zur Letzten: "Ihr seid uns gegenüber nicht besser gestellt, so erfahrt die Peinigung wegen dem, was ihr euch zu erwerben pflegtet."
Rusça:
Тогда первые из них скажут последним: "Вы не были лучше нас. Посему вкусите наказание за то, что вы приобретали".
Açıklama:

inne-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ vestekberû `anhâ lâ tüfetteḥu lehüm ebvâbü-ssemâi velâ yedḫulûne-lcennete ḥattâ yelice-lcemelü fî semmi-lḫiyâṭ. vekeẕâlike neczi-lmücrimîn.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّىٰ يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
Türkçe:
Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılamayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız.
Diyanet Vakfı:
Bizim ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!
İngilizce:
To those who reject Our signs and treat them with arrogance, no opening will there be of the gates of heaven, nor will they enter the garden, until the camel can pass through the eye of the needle: Such is Our reward for those in sin.
Fransızca:
Pour ceux qui traitent de mensonges Nos enseignements et qui s'en écartent par orgueil, les portes du ciel ne leur seront pas ouvertes, et ils n'entreront au Paradis que quand le chameau pénètre dans le chas de l'aiguille. Ainsi rétribuons-Nous les criminels.
Almanca:
Gewiß, denjenigen, die Unsere Ayat leugneten und sich ihnen gegenüber in Arroganz erhoben, werden die Tore des Himmels nicht geöffnet und sie werden in 1 die Dschanna nicht eintreten, bis das Kamel in das Nadelöhr hineingeht. Und solcherart vergelten WIR es den schwer Verfehlenden.
Rusça:
Воистину, не откроются врата небесные для тех, кто считал ложью Наши знамения и превозносился над ними. Они не войдут в Рай, пока верблюд не пройдет сквозь игольное ушко. Так Мы воздаем грешникам.
Açıklama:

lehüm min cehenneme mihâdüv vemin fevḳihim gavâş. vekeẕâlike neczi-żżâlimîn.
Arapça:
لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
Türkçe:
Onlar için cehennemden bir döşek/beşik ve üstlerinde kılıflar vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara cehennemde ateşten bir yatak, üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.
Diyanet Vakfı:
Onlar için cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız!
İngilizce:
For them there is Hell, as a couch (below) and folds and folds of covering above: such is Our requital of those who do wrong.
Fransızca:
L'Enfer leur servira de lit et, comme couverture, ils auront des voiles de ténèbres. Ainsi rétribuons-Nous les injustes.
Almanca:
Für sie wird aus Dschahannam eine Unterlage sein, und über ihnen eine Decke. Und solcherart vergelten WIR es den Unrecht-Begehenden.
Rusça:
Их ложа будут из Геенны, а над ними будут покрывала. Так Мы воздаем беззаконникам.
Açıklama:

velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lâ nükellifü nefsen illâ vus`ahâ. ülâike aṣḥâbü-lcenneh. hüm fîhâ ḫâlidûn.
Arapça:
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar -ki biz, her benliğe ancak yaratılış kapasitesi ölçüsünde görev yükleriz- ise cennetin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edenler ve iyi amellerde bulunanlarki biz hiç kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmeyiz işte onlar cennet ehlidir ve orada ebedî olarak kalacaklardır.
Diyanet Vakfı:
İnanıp da iyi işler yapanlara gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- işte onlar, cennet ehlidir. Orada onlar ebedi kalacaklar.
İngilizce:
But those who believe and work righteousness,- no burden do We place on any soul, but that which it can bear,- they will be Companions of the Garden, therein to dwell (for ever).
Fransızca:
Et ceux qui croient et font de bonnes oeuvres - Nous n'imposons aucune charge à personne que selon sa capacité - ceux-là seront les gens du Paradis : ils y demeureront éternellement.
Almanca:
Doch denjenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, WIR gebieten einer Seele nur das, was sie vermag. Diese sind die Weggenossen der Dschanna. Darin werden sie ewig bleiben.
Rusça:
Те, которые уверовали и совершали праведные деяния, будут обитателями Рая и пребудут там вечно. Мы не возлагаем на человека сверх его возможностей.
Açıklama:

veneza`nâ mâ fî ṣudûrihim min gillin tecrî min taḥtihimü-l'enhâr. veḳâlü-lḥamdü lillâhi-lleẕî hedânâ lihâẕâ vemâ künnâ linehtediye levlâ en hedâne-llâh. leḳad câet rusülü rabbinâ bilḥaḳḳ. venûdû en tilkümü-lcennetü ûriŝtümûhâ bimâ küntüm ta`melûn.
Arapça:
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ ۖ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ ۖ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ ۖ وَنُودُوا أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe:
Göğüslerinde düşmanlıktan ne varsa söküp atmışızdır. Irmaklar akar altlarından. Şöyle derler: "Hamt olsun bizi buraya ulaştıran Allah'a. Eğer Allah bize kılavuzluk etmeseydi, biz buraya ulaşamazdık. Yemin olsun ki, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler." Şöyle seslenilir: "İşte size, yaptıklarınıza karşılık mirasçı kılındığınız cennet!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada kalblerinde bulunan kini çıkarıp atarız. Onların altlarından ırmaklar akar. "Bizi buna erdiren Allah'a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola sevk etmeseydi biz doğru yola erişemezdik. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişler." derler. Onlara şöyle seslenilir: "İşte size cennet! Yaptıklarınıza karşılık buna varis oldunuz".
Diyanet Vakfı:
(Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: "Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler." Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona varis kılındınız diye seslenilir.
İngilizce:
And We shall remove from their hearts any lurking sense of injury;- beneath them will be rivers flowing;- and they shall say: "Praise be to Allah, who hath guided us to this (felicity): never could we have found guidance, had it not been for the guidance of Allah: indeed it was the truth, that the messengers of our Lord brought unto us." And they shall hear the cry: "Behold! the garden before you! Ye have been made its inheritors, for your deeds (of righteousness)."
Fransızca:
Et Nous enlèverons toute la rancune de leurs poitrines, sous eux couleront les ruisseaux, et ils diront : "Louange à Allah qui nous a guidés à ceci. Nous n'aurions pas été guidés, si Allah ne nous avait pas guidés. Les messagers de notre Seigneur sont venus avec la vérité." Et on leur proclamera : "Voilà le Paradis qui vous a été donné en héritage pour ce que vous faisiez".
Almanca:
WIR haben aus ihren Brüsten allen Groll herausgenommen - unter ihnen fließen Flüsse, und sie sagten: "Alhamdulillah: Alles Lob gebührt ALLAH, Der uns dazu rechtleitete, und WIR wären gewiß nicht rechtgeleitet, hätte ALLAH uns nicht rechtgeleitet. Gewiß, bereits sind die Gesandten unseres HERRN mit der Wahrheit gekommen." Und ihnen wurde zugerufen: "Dies ist die Dschanna, euch wird er für das überlassen, was ihr zu tun pflegtet."
Rusça:
Мы исторгнем из их сердец злобу, и под ними будут протекать реки. Они скажут: "Хвала Аллаху, Который привел нас к этому! Мы не последовали бы прямым путем, если бы Аллах не наставил нас. Посланники нашего Господа приходили с истиной". Им будет возвещено: "Вот Рай, который вы унаследовали за то, что совершали".
Açıklama:
