Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

68

Sûredeki Ayet No: 

44

Ayet No: 

5315

Sayfa No: 

566

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَذَرْنِي وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ

Çeviriyazı: 

feẕernî vemey yükeẕẕibü bihâẕe-lḥadîŝ. senestedricühüm min ḥayŝü lâ ya`lemûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bu sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.

Diyanet İşleri: 

Kuran'ı yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Artık sen, bu sözü yalanlayanı bırak bana, biz onları yavaşyavaş, hiç bilmedikleri yerden cehenneme çekerdururuz.

Şaban Piriş: 

Bu sözü yalan sayanları bana bırak! Onları bilmedikleri bir yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.

Edip Yüksel: 

Bu hadisi (sözü) yalanlayanla Beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız.

Ali Bulaç: 

Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.

Suat Yıldırım: 

O halde sen bu şerefli sözü, Kur'ân’ı yalan sayanı Bana bırak! Biz onları, bilmedikleri, farkına varmadıkları bir yerden, yavaş yavaş azaba yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veriyorum! Doğrusu Ben’im düzenim, pek sağlamdır. [23,55-56; 6,44; 3,196-197; 7,182-183]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık bu kelâmı tekzîp edenleri bana bırak. Onları bilmedikleri bir taraftan derece derece (azaba) yaklaştıracağız.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bu sözü yalanlayanla beni baş başa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.

Bekir Sadak: 

(50-51) Rabbi onu secip iyilerden kildi. Dogrusu inkar edenler, Kuran´i dinlediklerinde nerdeyse seni gozleriyle yikip devireceklerdi. «O delidir» diyorlardi.

İbni Kesir: 

Bu sözü yalanlayanları Bana bırak. Biz

Adem Uğur: 

(Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur´an´ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.

İskender Ali Mihr: 

Artık bu sözü yalanlayan kişileri Bana bırak. Yakında onları bilmedikleri bir yerden tedricen (yavaş yavaş azaba) yaklaştıracağız.

Celal Yıldırım: 

Artık bu sözü yalanlayanı bana bırak

Tefhim ul Kuran: 

Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (günahla yükletip azaba) yaklaştıracağız.

Fransızca: 

Laisse-Moi donc avec quiconque traite de mensonge ce discours; Nous allons les mener graduellement par où ils ne savent pas !

İspanyolca: 

¡Déjame a solas con quienes desmienten este discurso! Les conduciremos paso a paso, sin que sepan cómo.

İtalyanca: 

LasciaMi solo con coloro che tacciano di menzogna questo Discorso. Li condurremo passo passo per vie che non conoscono.

Almanca: 

Also laß Mich mit denjenigen, die diese Mitteilung ableugnen, WIR werden sie anlocken, von wo sie nicht wissen.

Çince: 

你让我惩治否认这训辞的人吧!我将使他们不知不觉地渐趋於毁灭。

Hollandaca: 

Spreek dus niet ten gunste van hen, die deze openbaring van bedrog beschuldigen. Wij zullen hen allengs tot de vernietiging voeren, langs wegen die zij niet kennen.

Rusça: 

Оставь же Меня с теми, кто считает ложью это повествование. Мы завлечем их так, что они даже не осознают этого.

Somalice: 

Isu kaana daa aniga iyo kuwa beeniyey Quraanka waana sasabi iyagoon ogeyn.

Swahilice: 

Basi niache na wanao kadhibisha maneno haya! Tutawavutia kidogo kidogo kwa mahali wasipo pajua.

Uygurca: 

بۇ قۇرئاننى ئىنكار قىلغانلارنى ماڭا قويۇۋەتكىن، ئۇلارنى تۇيدۇرماستىن، ئاستا - ئاستا ھالاكەتكە يۈزلەندۈرىمىز

Japonca: 

そこでこの御言葉(クルアーン)を虚偽であるとする者をわれに任せよ。われはかれらが気付かない方面から,一歩一々(堕落に)導き,

Arapça (Ürdün): 

«فذرني» دعني «ومن يكذب بهذا الحديث» القرآن «سنستدرجهم» نأخذهم قليلا قليلا «من حيث لا يعلمون».

Hintçe: 

तो मुझे उस कलाम के झुठलाने वाले से समझ लेने दो हम उनको आहिस्ता आहिस्ता इस तरह पकड़ लेंगे कि उनको ख़बर भी न होगी

Tayca: 

ดังนั้นจงปล่อยให้ข้าเถิด สำหรับผู้ที่ปฏิเสธต่ออัลกุรอาน เราจะนำพวกเขาลงสู่ (การลงโทษ) ทีละขั้น โดยที่พวกเขาไม่รู้

İbranice: 

ובכן, הנח לי לטפל במי שמתכחש לאזהרה הזאת. נפיל עליהם עונש מהמקום שממנו הם לא יצפו לו

Hırvatça: 

Pa, ostavi Mene i one koji ovaj Govor poriču, Mi ćemo ih postepeno, odakle se i ne nadaju, patnji približavati

Rumence: 

Lasă-Mă cu cel care socoate mincinoasă această Spusă, Noi îl vom duce din treaptă în treaptă pe unde nici nu ştie!

Transliteration: 

Fatharnee waman yukaththibu bihatha alhadeethi sanastadrijuhum min haythu la yaAAlamoona

Türkçe: 

Bu sözü yalanlayanla beni baş başa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.

Sahih International: 

So leave Me, [O Muhammad], with [the matter of] whoever denies the Qur'an. We will progressively lead them [to punishment] from where they do not know.

İngilizce: 

Then leave Me alone with such as reject this Message: by degrees shall We punish them from directions they perceive not.

Azerbaycanca: 

(Ya Peyğəmbər!) Artıq bu kəlamı (Qur’anı) yalan sayanları Mənə tapşır. Biz onları özləri də bilmədən tədriclə əzaba giriftar edərik.

Süleyman Ateş: 

Bu sözü yalanlayanı bana bırak; onları bilmedikleri yerden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.

Diyanet Vakfı: 

(Resulüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.

Erhan Aktaş: 

O halde bu hadisi(1) yalanlayanları Bana bırak. Onları bilmedikleri bir yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız.

Kral Fahd: 

(Rasûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştıyoruz.

Hasan Basri Çantay: 

Artık bu sözü yalan sayanları bana bırak. Biz onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir cihetden, derece derece azaba yaklaşdırıyoruz.

Muhammed Esed: 

O halde bu haberi yalanlayanları Bana bırak. Onları, ne olup bittiğini fark etmeyecekleri şekilde, yavaş yavaş alçaltacağız;

Gültekin Onan: 

Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.

Ali Fikri Yavuz: 

O halde (Ey Rasûlüm), bu Kur’an’ı yalan sayanları bana bırak, (sen kalbini onlarla meşgul etme. Ben onların hakkından gelirim). Biz, onları, bilemiyecekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız

Portekizce: 

Deixe-Me, pois, a sós com os que desmentem esta Mensagem. Logo os aproximaremos do castigo, gradualmente, de onde menos esperam.

İsveççe: 

Lämna nu åt Mig [att ta itu med] dem som förnekar sanningen i detta budskap; Vi skall föra dem mot undergången steg för steg, utan att de inser vad [som sker];

Farsça: 

پس مرا با کسانی که این قرآن را انکار می کنند واگذار، به زودی ما آنان را به تدریج از آن جا که نمی دانند [به سوی عذاب] می کشانیم؛

Kürtçe: 

وازم لێ بھێنە بۆ ئەوانەی کە ئەم قورئانە بەدرۆ دەزانن بەرە بەرە کێشیان دەکەم بە ڕەنگێك کە پێ نەزانن

Özbekçe: 

Бу гапни ёлғонга чиқарувчиларни Менинг Ўзимга қўйиб қўй. Биз уларни ўзлари билмаган тарафдан аста-секин оламиз.

Malayca: 

Biarkanlah Aku sahaja (wahai Muhammad) dengan orang yang mendustakan keterangan Al-Quran ini, Kami akan menarik mereka sedikit demi sedikit (ke jurang kebinasaan), dari arah yang mereka tidak mengetahuinya.

Arnavutça: 

Prandaj, më lë ti Mua, (Unë) do t’i dënoj ata që e mohojnë këtë Thënie (Kur’anin), Ne ata gradualisht do t’i mashtrojmë (për dënim) në mënyrë të panjohur

Bulgarca: 

Остави на Мен [о, Мухаммад] взимащите за лъжа тази Вест! Постепенно ще ги въвлечем [в погибел], без да разберат.

Sırpça: 

Па, остави Мене и оне који овај Кур'ан поричу, Ми ћемо постепено, одакле се и не надају, патњи да их приближавамо

Çekçe: 

Nech mne s těmi, kdož toto vyprávění za lež prohlásili; postupně zkázu k nim přivedu, aniž místo, odkud přišla, tušit budou.

Urduca: 

پس اے نبیؐ، تم اِس کلام کے جھٹلانے والوں کا معاملہ مجھ پر چھوڑ دو ہم ایسے طریقہ سے اِن کو بتدریج تباہی کی طرف لے جائیں گے کہ اِن کو خبر بھی نہ ہوگی

Tacikçe: 

Пас Маро ба онҳо, ки ин суханро дурӯғ мебароранд вогузор, то андак-андак,: чунон ки дарнаёбанд, ба азоб гиремашон

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м, Коръәнне ялганга тотучыларны минем белән калдыр, ягъни Коръән сүзләрен катлап-катлап ишетеп тә аны инкяр итүче динсезләрне Миңа тапшыр да алардан кисел, тиздән аларны ґәзабка тартырбыз алар белмәгән юл белән.

Endonezyaca: 

Maka serahkanlah (ya Muhammad) kepada-Ku (urusan) orang-orang yang mendustakan perkataan ini (Al Quran). Nanti Kami akan menarik mereka dengan berangsur-angsur (ke arah kebinasaan) dari arah yang tidak mereka ketahui,

Amharca: 

በዚህም ንግግር ከሚያስተባብሉት ሰዎች ጋር ተዎኝ፡፡ (እነርሱን እኔ እበቃሃለሁ)፡፡ ከማያውቁት ስፍራ አዘናግተን እንይዛቸዋለን፡፡

Tamilce: 

ஆக, என்னையும் இந்த வேதத்தை பொய்ப்பிப்பவர்களையும் விட்டுவிடுவீராக! நாம் அவர்கள் அறியாத விதத்தில் அவர்களுக்கு சூழ்ச்சி செய்வோம் (-கொஞ்சம் சுகம் கொடுத்து திடீரென தண்டிப்போம்).

Korece: 

그러므로 이 메세지를 거역 한 자들을 나에게 맡기라 그들이 인식하지 못하는 방향으로부터 점차로 벌을 주리라

Vietnamca: 

Vì vậy, Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy để mặc TA với những kẻ phủ nhận Lời (Qur’an) này. TA sẽ từ từ đưa chúng (đến sự trừng phạt) mà chúng không hề hay biết.