Arapça:
فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ
Çeviriyazı:
felemmâ raevhü zülfeten sîet vucûhü-lleẕîne keferû veḳîle hâẕe-lleẕî küntüm bihî tedde`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.
Diyanet İşleri:
Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: "Sizin arayıp durduğunuz işte budur" denir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Azabın yaklaştığını gördüler mi kafir olanların yüzleri kararır ve işte denir, bu, isteyip durduğunuz şey.
Şaban Piriş:
O’nu yakından gördükleri zaman, kâfirlerin yüzleri kötüleşir. Onlara denir ki: İşte! İsteyip durduğunuz şey!
Edip Yüksel:
Onu yaklaşırken gördükleri zaman inkarcıların suratı asılır, ve onlara "İşte isteyip durduğunuz şey budur," denir.
Ali Bulaç:
Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-karardı. Ve: "İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir" denildi.
Suat Yıldırım:
Onu yanıbaşlarında buldukları zaman inkâr edenlerin kederden yüzleri mosmor kesilir. Kendilerine: “İşte sizin isteyip durduğunuz şey!” denilir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki, onu (o azabı) yakın bir halde görüverdiler. Kâfir olmuş olanların yüzleri çirkinleşmiş oldu ve denildi ki: «İşte bu odur ki, siz bunu talep ettiniz.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Onu yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Şöyle denildi: "O habire çağırıp durduğunuz şey budur."
Bekir Sadak:
Dogrusu sana kesintisiz bir ecir vardir.
İbni Kesir:
Onu yaklaşırken gördükleri vakit, küfredenlerin yüzleri buruştu. Ve: Sizin isteyip durduğunuz işte budur, denildi.
Adem Uğur:
Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.
İskender Ali Mihr:
Fakat onu (azabı), yakın olarak gördükleri zaman inkâr edenlerin yüzleri karardı. Ve onlara: “Bu sizin kendisini davet ettiğiniz (ne zaman diye sorduğunuz) azaptır.” denildi.
Celal Yıldırım:
Va´dolunan azabın yaklaştığını görünce, o küfre sapanların yüzleri bir tuhaf olup çirkinlesin Onlara : «Sizin istediğiniz, davet edip durduğunuz bu idi!.» denilir.
Tefhim ul Kuran:
Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o küfretmekte olanların yüzleri kötüleşip karardı. Ve: «İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir» denildi.
Fransızca:
Puis, quand ils verront (le châtiment) de près, les visages de ceux qui ont mécru seront affligés. Et il leur sera dit : "Voilà ce que vous réclamiez".
İspanyolca:
Pero, en cuanto vean su inminencia, se afligirán los rostros de los infieles. Y se dirá: «Aquí tenéis lo que reclamabais».
İtalyanca:
Quando la vedranno da vicino, saranno stravolti i visi dei miscredenti e sarà detto loro: «Ecco ciò che vi ostinavate a chiedere!».
Almanca:
Und nachdem sie diese nahe gesehen hatten, betrübt wurden die Gesichter derjenigen, die Kufr betrieben haben, und es wurde gesagt: "Dies ist das, wonach ihr zu verlangen pflegtet."
Çince:
当他们看见这应许临近的时候,不信的人们的面目将变成黑的!或者将说:这就是你们生前妄言不会实现的事。
Hollandaca:
Maar als zij de straf van nabij zullen zien, zullen hunne aangezichten zich verduisteren, en men zal tot hen zeggen: Dat is wat gij gevraagd hebt.
Rusça:
Когда они узреют его (наказание в День воскресения) вблизи от себя, лица неверующих опечалятся, и тогда им скажут: "Вот то, что вы призывали!"
Somalice:
Markaysa Gaaladu Naarta oo u dhow arkaan waxaa xumaan oo doorsoomi Wajiga Gaalada, waxaana lagu dhihi waaka Cadibaaddii aad ddonayseen (dedejisanayseen).
Swahilice:
Lakini watakapo iona karibu, nyuso za walio kufuru zitahuzunishwa, na itasemwa: Hayo ndiyo mliyo kuwa mkiyaomba.
Uygurca:
ئۇلار ئازابنىڭ ئۆزلىرىگە يېقىنلىقىنى كۆرگەن چاغدا يۈزلىرى قارىداپ كېتىدۇ، ئۇلارغا: «مانا بۇ سىلەر (دۇنيادىكى چېغىڭلاردا) تەلەپ قىلغان نەرسىدۇر» دېيىلىدۇ
Japonca:
かれらが目の辺にそれを見る時,不信者たちの顔は悲しみに曇る。「これがあなたがたの求めていたもの(約束の成就)である。」と告げられる。
Arapça (Ürdün):
«فلما رأوه» أي العذاب بعد الحشر «زلفة» قريبا «سيئت» اسودت «وجوه الذين كفروا وقيل» أي قال الخزنة لهم «هذا» أي العذاب «الذي كنتم به» بإنذاره «تدعون» أنكم لا تبعثون وهذه حكاية حال تأتي عبر عنها بطريق المضي لتحقق وقوعها.
Hintçe:
तो जब ये लोग उसे करीब से देख लेंगे (ख़ौफ के मारे) काफिरों के चेहरे बिगड़ जाएँगे और उनसे कहा जाएगा ये वही है जिसके तुम ख़वास्तग़ार थे
Tayca:
ต่อเมื่อพวกเขาเห็นมัน (การลงโทษ) ใกล้เข้ามาแล้ว ใบหน้าของบรรดาผู้ปฏิเสธศรัทธาก็จะหม่นหมอง และจะมีเสียงกล่าวว่า นี่คือสิ่งที่่พวกเจ้าร้องขอ (ในโลกดุนยา)
İbranice:
ואולם, כאשר הם ראו אותו (העונש מאלוהים) מגיע, קדרו פני אלה אשר כפרו, ואז ייאמר להם: 'זה הדבר אשר קראתם לו
Hırvatça:
Kad je izbliza ugledaju ojađena bit će lica onih koji nisu vjerovali i bit će rečeno: "Evo, ovo je ono što ste požurivali!"
Rumence:
Când cei care tăgăduiesc o vor vedea de aproape, chipurile li se vor schimonosi. Li se va spune: “Aceasta este ceea ce aţi chemat!”
Transliteration:
Falamma raawhu zulfatan seeat wujoohu allatheena kafaroo waqeela hatha allathee kuntum bihi taddaAAoona
Türkçe:
Onu yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Şöyle denildi: "O habire çağırıp durduğunuz şey budur."
Sahih International:
But when they see it approaching, the faces of those who disbelieve will be distressed, and it will be said, "This is that for which you used to call."
İngilizce:
At length, when they see it close at hand, grieved will be the faces of the Unbelievers, and it will be said (to them): "This is (the promise fulfilled), which ye were calling for!"
Azerbaycanca:
Kafirlər əzabın yaxınlaşdığını gördükləri zaman üzləri eybəcər kökə düşəcək (qaralacaq) və onlara: “Sizin (dünyada) istədiyiniz (və həmişə istehza edib inanmadığınız) əzab budur!” – deyiləcəkdir.
Süleyman Ateş:
Onu yakın görünce inkar edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.
Diyanet Vakfı:
Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.
Erhan Aktaş:
Onu yakından gördükleri zaman, Kâfirlerin yüzleri kötüleşti. Onlara: “İşte bu, sizin isteyip durduğunuz şey!(1)” denildi.
Kral Fahd:
Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.
Hasan Basri Çantay:
Artık onu yakında gördükleri zaman o küfredenlerin yüzleri kötü bir haale getirilmiş ve (onlara) «İşte bu, sizin (çarçabuk istediğiniz ve aksini) iddia etdiğiniz şeydir» denilmişdir (denilecek).
Muhammed Esed:
Ama sonunda, bu (gerçekleşme)nin yakın olduğunu gördükleri zaman, hakikati inkar edenlerin yüzleri acı ile buruşacak ve onlara: "İşte (o kadar küçümseyerek) çağırıp durduğunuz şey budur!" denilecek.
Gültekin Onan:
Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o küfredenlerin yüzleri kötüleşip karardı. Ve: "
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet vakti gelip de o (vaad olunan) azabı yakından gördüklerinde o kâfir olanların yüzleri kötüleşivermiştir ve onlara şöyle denilmiş olacaktır: “- İşte sizin istediğiniz (ve vuku bulmaz dediğiniz) azap budur!...
Portekizce:
Mas , quando o virem (o castigo) de perto, os rostos dos incrédulos se ensombrecerão e lhes será dito: Aqui tendes o que pedíeis!
İsveççe:
När de som förnekar sanningen [till sist] ser den [yttersta verkligheten] komma dem helt nära, skall fasa och förtvivlan stå målade i deras ansikten, men [änglarna] kommer att säga: "Detta är vad ni alltid begärde [att få se]!"
Farsça:
پس زمانی که آن [وعده داده شده] را از نزدیک ببینند، چهره کافران درهم و زشت گردد [و به آنان گویند:] این است همان چیزی که آن را [از روی مسخره] می خواستید.
Kürtçe:
کاتێك بێ بڕوایان ئەو سزایەیان بەدی کرد لە نزیك خۆیانەوە، تاڵ دەبێ ڕووخساری ئەوانەی کەبێ بڕوا بوون وە (پێیان) دەووترێت: ئەمەیە ئەو (ڕۆژە) ی کە داواتان دەکرد
Özbekçe:
Бас азобни яқиндан кўрганда куфр келтирганларнинг юзлари қораяр. Ва уларга: «Сўраган нарсангиз шу бўлади», дейилур.
Malayca:
Kemudian apabila (datang kiamat dan) mereka melihat (azab) yang dijanjikan itu secara dekat, muramlah muka orang-orang yang kafir itu, serta dikatakan (kepada mereka): "Inilah dia yang dahulu kamu kerap kali minta disegerakan kedatangannya!".
Arnavutça:
Kur për së afërmi e panë dënimin, u zymtuan fytyrat e atyre që nuk kanë besuar dhe do t’u thuhet: “Qe, kjo është ajo që e keni kërkuar (shpejtimin e dënimit)!”
Bulgarca:
И когато го видят отблизо, лицата на неверниците ще помръкнат и ще им бъде казано: “Това е, което търсехте.”
Sırpça:
Кад је изблиза угледају биће ојађена лица оних који нису веровали и биће речено: „Ево, ово је оно што сте пожуривали!“
Çekçe:
A až zblízka trest uvidí, naplní se tváře těch, kdož nevěřili, hrůzou; a bude jim řečeno: 'Tohle je to, co jste požadovali!'
Urduca:
پھر جب یہ اُس چیز کو قریب دیکھ لیں گے تو اُن سب لوگوں کے چہرے بگڑ جائیں گے جنہوں نے انکار کیا ہے، اور اُس وقت ان سے کہا جائے گا کہ یہی ہے وہ چیز جس کے لیے تم تقاضے کر رہے تھے
Tacikçe:
Кофирон чун аз наздикаш бингаранд, чеҳраашон гирифта шавад, Ва ба онҳо гуфта мешавад: «Ин аст он чӣ ботилаш мехондед!
Tatarca:
Һәм ґәзабны бик якыннан күргәннәре вакытта, хакны инкяр итүче кәферләрнең йөзләре каралыр, вә аларга әйтелер: "Бу – шул ґәзабтыр, сез аны ашыгып көтәдер идегез!"
Endonezyaca:
Ketika mereka melihat azab (pada hari kiamat) sudah dekat, muka orang-orang kafir itu menjadi muram. Dan dikatakan (kepada mereka) inilah (azab) yang dahulunya kamu selalu meminta-mintanya.
Amharca:
(ቅጣቱን) ቅርብ ኾኖ ባዩትም ጊዜ የእነዚያ የካዱት ሰዎች ፊቶች ይክከፋሉ፡፡ «ይህ ያ በእርሱ ትከራከሩበት የነበራችሁት ነው» ይባላሉም፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்கள் அ(ந்த மறுமை நிகழ்வ)தை மிக சமீபமாக பார்க்கிறபோது நிராகரித்தவர்களின் முகங்கள் இழிவுக்குள்ளாகி விடும். இன்னும், நீங்கள் எதை தேடி கொண்டிருந்தீர்களோ அ(ந்த மறுமை நாளான)து இதுதான் என்று அவர்களுக்கு கூறப்படும்.
Korece:
그러나 그들이 그것을 가까 이서 목격할 때면 불신자들의 얼 굴은 슬픔으로 가득찰 것이며 그 것이 너희가 구하던 이행될 약속 이요 라는 말씀이 들려올 것이라
Vietnamca:
Nhưng khi chúng thấy nó đến gần, gương mặt của những kẻ vô đức tin trở nên ảm đạm. Và chúng sẽ được bảo: “Đây chính là cái mà các ngươi thường mong đợi”.
Ayet Linkleri: