Arapça:
وَلِتَصْغَىٰ إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُوا مَا هُم مُّقْتَرِفُونَ
Çeviriyazı:
velitaṣgâ ileyhi ef'idetü-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati veliyerḍavhü veliyaḳterifû mâ hüm muḳterifûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de ahirete iman etmeyenlerin kalbleri, o yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansın ve işledikleri suçları işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar.
Diyanet İşleri:
Aldatmak için birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar ahirete inanmayanların kalblerinin o sözlere yönelmesi, ondan hoşnut olması ve kendilerinin işledikleri suçları işlemeleri için böyle yaparlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı, sen onları iftiraları ile başbaşa bırak;
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlar, ahirete inanmayanların gönülleri meyletsin ve hoşnut olsunlar da yapageldiklerine devam etsinler diye söylerler o sözleri.
Şaban Piriş:
Ahirete inanmayanların kalpleri o sözlere yönelsin, ondan hoşlansınlar ve işledikleri günahları işlemeye devam etsinler.
Edip Yüksel:
Ahirete inanmıyanların kalbi ona kansın, ondan hoşlansın ve gerçekten yapmak istediklerini yapabilsinler diye...
Ali Bulaç:
Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar.
Suat Yıldırım:
Bir de bu telkini, âhirete inanmayanların gönülleri ona meyletsin, derken ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçlarını işlemeye devam etsinler diye yaparlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve o (yaldızlı) sözlerle ahirete inanmayanların gönülleri ona meyletsin ve ondan hoşlansınlar ve onlar irtikab eder olduklarını irtikab etsinler diye telkin eyler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ki âhirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.
Bekir Sadak:
Allah´in ayetlerine inaniyorsaniz, uzerine Allah´in adi anilmis olan seyden yiyin.
İbni Kesir:
Bir de ahirete inanmayanların kalbleri ona meyletsin, ondan hoşlansınlar ve işlesinler diye.
Adem Uğur:
Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar).
İskender Ali Mihr:
Ve ahirete inanmayanların gönülleri ona (onlara
Celal Yıldırım:
Bir de Âhiret´e inanmayanların gönüllerinin meyletmesini, hoşlanmalarını ve elde ettikleri günahları işleyedurmalarını (devam ettirmek) için (bu yola başvururlar),
Tefhim ul Kuran:
Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar.
Fransızca:
Et pour que les coeurs de ceux qui ne croient pas à l'au-delà se penchent vers elles , qu'ils les agréent, et qu'ils perpètrent ce qu'ils perpètrent.
İspanyolca:
¡Que los corazones de los que no creen en la otra vida se vean atraídos a ello! ¡Que les plazca! ¡Que lleven su merecido!
İtalyanca:
affinché i cuori di coloro che non credono all'altra vita, ne siano suggestionati, se ne compiacciano e commettano quello che devono commettere.
Almanca:
Und dazu sollen sich die Herzen derjenigen zuneigen, die den Iman an das Jenseits nicht verinnerlichen, und sie sollen damit zufrieden sein und sie sollen (an Verfehlungen) verüben, was (sie) verüben wollen.
Çince:
让不信后世的人的心,倾向他们的花言巧语,而且喜悦它,以使他们干他们所犯的罪恶。
Hollandaca:
Laat de harten van hen, die niet in het volgende leven gelooven, zich daartoe neigen, en laat hen zelven er behagen in scheppen en laat hen winnen wat zij winnen.
Rusça:
Мы сделали так, чтобы к этим словам склонялись сердца тех, которые не верят в Последнюю жизнь, и чтобы они довольствовались ими и совершали то, что они совершают.
Somalice:
Iyo in ay Maqasho Quluubta Kuwaan Rumayn Aakhiro, iyo Inay ka Raalli Noqdaan, iyo inay Kashadaan waxay Guranayeen.
Swahilice:
Na ili nyoyo za wasio amini Akhera zielekee hayo, nao wayaridhie na wayachume wanayo yachuma.
Uygurca:
ئاخىرەتكە ئىمان ئېيتمايدىغانلارنىڭ دىللىرى ئۇلارنىڭ شېرىن سۆزلىرىگە مايىل بولسۇن، ئۇنىڭدىن خۇرسەن بولسۇن ۋە ئۇلار قىلىۋاتقان گۇناھلارنى بۇلارمۇ قىلسۇن، دەپ ۋەسۋەسە قىلىدۇ
Japonca:
来世を信じない者の心をそれに傾かせてかれらをそれで喜ばせ,その行っていることに満足させるためである。
Arapça (Ürdün):
«ولتصغى إليه» عطف على غرورا أي الزخرف «أفئدة» قلوب «الذين لا يؤمنون بالآخرة وليرضوه وليقترفوا» يكتسبوا «ما هم مقترفون» من الذنوب فيعاقبوا عليه.
Hintçe:
तो उनको और उनकी इफ़तेरा परदाज़ियों को छोड़ दो और ये (ये सरग़ोशियाँ इसलिए थीं) ताकि जो लोग आख़िरत पर ईमान नहीं लाए उनके दिल उन (की शरारत) की तरफ मायल (ख्ािंच) हो जाएँ और उन्हें पसन्द करें
Tayca:
และเพื่อที่หัวใจของบรรดาผู้ที่ไม่ศรัทธาต่อปรโลกจะได้โน้มเอียงไปสู่คำพูดที่ตกแต่งนั้นและเพื่อที่พวกเขาจะได้พึงพอใจในคำพูด นั้น และเพื่อที่พวกเขาจะได้กระทำในสิ่งที่พวกเขาเป็นผู้กระทำกันอยู่
İbranice:
הם עושים זאת כדי שלבבותיהם של אלה אשר אינם מאמינים בעולם-הבא יקשיבו להם, וישבעו רצון מהם, ויבצעו את הפשע שהם רוצים
Hırvatça:
i da bi srca onih koji u ahiret ne vjeruju bila sklona tome i zadovoljna time, i da bi počinili grijehe koje su počinili.
Rumence:
ca inimile celor care nu cred în Viaţa de Apoi să asculte aceasta şi să se bucure, şi să săvârşească ceea ce şi ei săvârşesc.
Transliteration:
Walitasgha ilayhi afidatu allatheena la yuminoona bialakhirati waliyardawhu waliyaqtarifoo ma hum muqtarifoona
Türkçe:
Ki âhirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.
Sahih International:
And [it is] so the hearts of those who disbelieve in the Hereafter will incline toward it and that they will be satisfied with it and that they will commit that which they are committing.
İngilizce:
To such (deceit) let the hearts of those incline, who have no faith in the hereafter: let them delight in it, and let them earn from it what they may.
Azerbaycanca:
(İnsanlardan və cinlərdən olan şeytanlar bu təmtəraqlı sözləri) axirətə inanmayanların ürəkləri onlara meyl etsin, onlar ondan (həmin sözlərdən) xoşlansınlar və gördükləri çirkin işləri bir daha görsünlər (deyə, təlqin edərlər).
Süleyman Ateş:
Ki ahirete inanmayanların kalbleri o(nların yaldızlı sözleri)ne kansın, ondan hoşlansınlar ve onlar, işledikleri suçları işlemeğe devam etsinler.
Diyanet Vakfı:
Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar).
Erhan Aktaş:
Böylece âhirete îmân etmeyenlerin gönülleri ona(1) yönelsin, ondan hoşlansınlar: yaptıkları şeyleri yapmaya devam etsinler.(2)
Kral Fahd:
Âhirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar).
Hasan Basri Çantay:
Bir de (bu telkıyni) âhirete inanmazların gönülleri ona ağsın, ondan hoşlansınlar, kazanmakda oldukları (günâhı) onlar ko-kazana dursunlar diye (yapar).
Muhammed Esed:
Yine de, ahirete inanmayanların kalpleri Ona yönelebilsin ve Onda tatmin bulabilsinler diye, ayrıca ulaşabilecekleri (fazilet derecesi)ne ulaşabilsinler diye,
Gültekin Onan:
Bir de ahirete inanmayanların yürekleri (efidet) ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar.
Ali Fikri Yavuz:
Bir de o yaldızlı lâfa, âhirete inanmıyanların kalbleri meyletsin, ondan hoşlansınlar ve kazanmakta oldukları günahı onlar da kazansınlar diye, öyle yaparlar.
Portekizce:
Que lhes prestem atenção os corações daqueles que não crêem na vida futura; que se contentem com eles, e que lucremo que quiserem lucrar.
İsveççe:
Och låt dem som innerst inne inte tror på ett evigt liv bedåras av detta [fagra tal] så att de, nöjda och belåtna, [fortsätter att] göra det onda de gör!
Farsça:
و [ما به عنوان آزمایش بندگان از القای گفتار باطل توسط شیاطین انس و جن به یکدیگر مانع نشدیم] تا دل های کسانی که به آخرت ایمان ندارند به آن القائات متمایل شود، و آن را بپسندد و [برای رسیدن به منتهای شقاوت که کیفر لجاجت و عناد آنان است] هر عمل زشتی را که بخواهند انجام دهند، نهایتاً انجام دهند.
Kürtçe:
وە بۆ ئەوەی گوێ بگرێت بۆ ئەو (ووتە بریقەدارو ڕازاوەی بۆ یەکتری دەکەن) دڵی ئەو کەسانەی بڕوایان نیە بەڕۆژی دوایی بۆ ئەوەی ڕازی ببن پێی وەتا ئەنجامی بدەن ئەو گوناھانەی ئەنجامی ئەدەن
Özbekçe:
Унга (гапнинг гўзалига) охиратга иймон келтирмайдиганларнинг қалби мойил бўлиши, ундан рози бўлиб, қиладиган гуноҳларини бажаришлари учундир.
Malayca:
Dan juga supaya hati orang-orang yang tidak beriman kepada hari akhirat cenderung kepada bisikan itu, dan supaya disetujui oleh mereka, dan juga supaya mereka (terus) melakukan apa yang mereka lakukan itu.
Arnavutça:
e që zemrat e atyre që nuk besojnë në Ditën e Kijametit, ta kthehen dhe të kënaqen me të, e le të fitojnë çka të fitojnë (prej mëkateve).
Bulgarca:
и за да изпитват склонност към нея сърцата на тези, които не вярват в отвъдния живот, и за да се задоволяват с това, и за да придобият, каквото придобият.
Sırpça:
и да би срца оних који у онај свет не верују била склона томе и задовољна тиме, и да би починили грехе које су починили.
Çekçe:
Nechť se srdce těch, kdož nevěří v život posmrtný, nakloní k těmto výmyslům, nechť v nich naleznou zalíbení a nechť tedy provádějí to, co provádějí!
Urduca:
(یہ سب کچھ ہم انہیں اسی لیے کرنے دے رہے ہیں کہ) جو لوگ آخرت پر ایمان نہیں رکھتے اُن کے دل اِس (خوشنما دھوکے) کی طرف مائل ہوں اور وہ اس سے راضی ہو جائیں اور اُن برائیوں کا اکتساب کریں جن کا اکتساب وہ کرنا چاہتے ہیں
Tacikçe:
то онон, ки ба қиёмат имон надоранд, гӯши дилро ба он супоранд ва нисандашон афтад ва ҳар чӣ анҷом медиҳанд, анҷом диҳанд.
Tatarca:
Җени вә адәми шайтаннар, ахирәт көненә ышанмаган кешеләрнең күңелләрен үзләре ягына аудару өчен аларга төрле ялган сүзләрне вәсвәсә кылырлар һәм кабул итсеннәр өчен вәсвәсәне күп кылырлар, аларның бу эшләре башка кешеләрнең дә үзләре кебек үк шайтан булуларын теләгәннәре өчен.
Endonezyaca:
Dan (juga) agar hati kecil orang-orang yang tidak beriman kepada kehidupan akhirat cenderung kepada bisikan itu, mereka merasa senang kepadanya dan supaya mereka mengerjakan apa yang mereka (syaitan) kerjakan.
Amharca:
(የሚጥሉትም ሊያታልሉና) የእነዚያም በመጨረሻይቱ ሕይወት የማያምኑት ሰዎች ልቦች ወደእርሱ እንዲያዘነብሉ እንዲወዱትም እነርሱ ይቀጥፉ የነበሩትንም እንዲቀጣጥፉ ነው፡፡
Tamilce:
இன்னும், மறுமையை நம்பாதவர்களுடைய உள்ளங்கள் அதன் பக்கம் செவிசாய்ப்பதற்காகவும்; இன்னும், அதை அவர்கள் திருப்தி கொள்வதற்காகவும்; இன்னும், அவர்கள் செய்(யும்) ப(ல பாவமான)வற்றை செய்வதற்காகவும் (ஷைத்தான்கள் அவர்களை ஏமாற்றினர்).
Korece:
내세의 믿음이 없는 자 그 들의 마음이 거기에 기울이고 거 기에 기뻐하게하여 그것으로 그들 이 얻으려 하는 것을 얻을 수 있 도록 하리라
Vietnamca:
Cứ để (lời lẽ hoa mỹ đó) mê hoặc trái tim của những kẻ vô đức tin nơi Đời Sau, cứ để họ hả hê với nó và cứ để họ tha hồ tích lũy những điều (tội lỗi) mà họ ham muốn kiếm chác.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: