Hizb 15

İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

velev ennenâ nezzelnâ ileyhimü-lmelâikete vekellemehümü-lmevtâ veḥaşernâ `aleyhim külle şey'in ḳubülem mâ kânû liyü'minû illâ ey yeşâe-llâhü velâkinne ekŝerahüm yechelûn.

Türkçe:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın dilemesi dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet sergiliyorlar.
İngilizce:
Even if We did send unto them angels, and the dead did speak unto them, and We gathered together all things before their very eyes, they are not the ones to believe, unless it is in Allah's plan. But most of them ignore (the truth).
Fransızca:
Et si Nous faisions descendre les Anges vers eux, [comme ils l'avaient proposé] si les morts leur parlaient, et si Nous rassemblions toute chose devant eux, ils ne croiraient que si Allah veut. Mais la plupart d'entre eux ignorent.
Almanca:
Und würden WIR ihnen die Engel hinabsenden und die Toten zu ihnen sprechen lassen und ihnen gegenüber alles versammeln, würden sie den Iman nicht verinnerlichen, es sei denn, ALLAH will es. Doch die meisten unter ihnen sind unwissend.
Rusça:
Даже если бы Мы ниспослали им ангелов, и мертвые заговорили бы с ними, и Мы собрали бы перед ними все сущее, они ни за что не уверовали бы, если бы только этого не пожелал Аллах. Однако большинство их не ведает об этом.
Arapça:
۞ وَلَوْ أَنَّنَا نَزَّلْنَا إِلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ الْمَوْتَىٰ وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلًا مَّا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah'ın diledikleri hariç, yine de inanacak değillerdi, fakat çokları bunu bilmezler.
Diyanet Vakfı:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler.

vekeẕâlike ce`alnâ likülli nebiyyin `adüvven şeyâṭîne-l'insi velcinni yûḥî ba`ḍuhüm ilâ ba`ḍin zuḫrufe-lḳavli gurûrâ. velev şâe rabbüke mâ fe`alûhü feẕerhüm vemâ yefterûn.

Türkçe:
İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar;
İngilizce:
Likewise did We make for every Messenger an enemy,- evil ones among men and jinns, inspiring each other with flowery discourses by way of deception. If thy Lord had so planned, they would not have done it: so leave them and their inventions alone.
Fransızca:
Ainsi, à chaque prophète avons-Nous assigné un ennemi : des diables d'entre les hommes et les djinns, qui s'inspirent trompeusement les uns aux autres des paroles enjolivées. Si ton Seigneur avait voulu, ils ne l'auraient pas fait; laisse-les donc avec ce qu'ils inventent.
Almanca:
Und solcherart haben WIR jedem Gesandten einen Feind bestimmt - die Satane der Menschen und der Dschinn, die einen von ihnen geben den anderen schön erscheinendes Gerede als Täuschung ein. Und hätte dein HERR es gewollt, 1 hätten sie es nicht getan. Also laß ab von ihnen und von dem, was sie erlügen.
Rusça:
Таким образом Мы определили для каждого пророка врагов - дьяволов из числа людей и джиннов, внушающих друг другу красивые слова обольщения. Если бы твой Господь пожелал, они не поступали бы так. Оставь же их вместе с их измышлениями.
Arapça:
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا ۚ وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile başbaşa bırak.
Diyanet Vakfı:
Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.

velitaṣgâ ileyhi ef'idetü-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati veliyerḍavhü veliyaḳterifû mâ hüm muḳterifûn.

Türkçe:
Ki âhirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.
İngilizce:
To such (deceit) let the hearts of those incline, who have no faith in the hereafter: let them delight in it, and let them earn from it what they may.
Fransızca:
Et pour que les coeurs de ceux qui ne croient pas à l'au-delà se penchent vers elles , qu'ils les agréent, et qu'ils perpètrent ce qu'ils perpètrent.
Almanca:
Und dazu sollen sich die Herzen derjenigen zuneigen, die den Iman an das Jenseits nicht verinnerlichen, und sie sollen damit zufrieden sein und sie sollen (an Verfehlungen) verüben, was (sie) verüben wollen.
Rusça:
Мы сделали так, чтобы к этим словам склонялись сердца тех, которые не верят в Последнюю жизнь, и чтобы они довольствовались ими и совершали то, что они совершают.
Arapça:
وَلِتَصْغَىٰ إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُوا مَا هُم مُّقْتَرِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de ahirete iman etmeyenlerin kalbleri, o yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansın ve işledikleri suçları işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar.
Diyanet Vakfı:
Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar).

efegayra-llâhi ebtegî ḥakemev vehüve-lleẕî enzele ileykümü-lkitâbe müfeṣṣalâ. velleẕîne âteynâhümü-lkitâbe ya`lemûne ennehû münezzelüm mir rabbike bilḥaḳḳi felâ tekûnenne mine-lmümterîn.

Türkçe:
Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.
İngilizce:
Say: "Shall I seek for judge other than Allah? - when He it is Who hath sent unto you the Book, explained in detail." They know full well, to whom We have given the Book, that it hath been sent down from thy Lord in truth. Never be then of those who doubt.
Fransızca:
Chercherai-je un autre juge qu'Allah, alors que c'est Lui qui a fait descendre vers vous ce Livre bien exposé ? Ceux auxquels Nous avons donné le Livre savent qu'il est descendu avec la vérité venant de ton Seigneur. Ne sois donc point du nombre de ceux qui doutent.
Almanca:
(Sag): "Soll ich etwa außer ALLAH einen (anderen) Richtenden erstreben, und ER ist doch Derjenige, Der euch die Schrift hinabsandte, in Ausführlichkeit?" Und diejenigen, denen WIR die Schrift zuteil werden ließen, wissen, daß dies von deinem HERRN wahrheitsgemäß nach und nach hinabgesandt wurde. Also gehöre nicht zu den Zweifel-Hegenden!
Rusça:
Скажи: "Неужели я пожелаю иного судью, помимо Аллаха, в то время как Он ниспослал вам Писание, подробно разъяснив его?" Те, кому Мы даровали Писание, знают, что оно ниспослано от твоего Господа во истине. Посему не будь в числе сомневающихся.
Arapça:
أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا ۚ وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, size Kitab'ı (Kur'ân'ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur'ân'ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma.
Diyanet Vakfı:
(De ki): Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!

vetemmet kelimetü rabbike ṣidḳav ve`adlâ. lâ mübeddile likelimâtih. vehüve-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe:
Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi bilendir O.
İngilizce:
The word of thy Lord doth find its fulfilment in truth and in justice: None can change His words: for He is the one who heareth and knoweth all.
Fransızca:
Et la parole de ton Seigneur s'est accomplie en toute vérité et équité. Nul ne peut modifier Ses paroles. Il est l'Audient, l'Omniscient.
Almanca:
Und die Worte deines HERRN sind in Wahrhaftigkeit und Gerechtigkeit vollständig geworden. Es gibt keinen, der Seine Worte verändern kann. Und ER ist Der Allhörende, Der Allwissende.
Rusça:
Слово твоего Господа исполнилось правдиво и справедливо! Никто не изменит Его Слов. Он - Слышащий, Знающий.
Arapça:
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا ۚ لَّا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ ۚ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir.
Diyanet Vakfı:
Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.

vein tüṭi` ekŝera men fi-l'arḍi yüḍillûke `an sebîli-llâh. iy yettebi`ûne ille-żżanne vein hüm illâ yaḫruṣûn.

Türkçe:
Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
İngilizce:
Wert thou to follow the common run of those on earth, they will lead thee away from the way of Allah. They follow nothing but conjecture: they do nothing but lie.
Fransızca:
Et si tu Obéis à la majorité de ceux qui sont sur la terre, ils t'égareront du sentier d'Allah : ils ne suivent que la conjecture et ne font que fabriquer des mensonges.
Almanca:
Und wenn du auf die meisten derjenigen, die auf Erden sind, hören würdest, würden sie dich vom Wege ALLAHs verleiten. Sie folgen nur der Spekulation und sie verbreiten gewiß nur Lügen!
Rusça:
Если ты станешь повиноваться большинству тех, кто на земле, они собьют тебя с пути Аллаха. Они лишь следуют предположениям и только лишь измышляют.
Arapça:
وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar.
Diyanet Vakfı:
Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.

inne rabbeke hüve a`lemü mey yeḍillü `an sebîlih. vehüve a`lemü bilmühtedîn.

Türkçe:
Kendi yolundan kimin saptığını en iyi senin Rabbin bilir. Hidayete ermiş olanları en iyi bilen de O'dur.
İngilizce:
Thy Lord knoweth best who strayeth from His way: He knoweth best who they are that receive His guidance.
Fransızca:
Certes ton Seigneur connaît le mieux ceux qui s'égarent de Son sentier, et c'est Lui qui connaît le mieux les bien-guidés.
Almanca:
Gewiß, dein HERR ist Derjenige, Der bestens Bescheid darüber weiß, wer von Seinem Weg abirrt, und ER kennt am besten die Rechtgeleiteten.
Rusça:
Воистину, твоему Господу лучше знать, кто сбивается с Его пути. Ему также лучше знать, кто следует прямым путем.
Arapça:
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ مَن يَضِلُّ عَن سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki Rabbin, yolundan kimlerin saptığını çok iyi bilir. O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. O, doğru yolda gidenleri de iyi bilendir.

fekülû mimmâ ẕükira-smü-llâhi `aleyhi in küntüm biâyâtihî mü'minîn.

Türkçe:
O halde, O'nun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yiyin.
İngilizce:
So eat of (meats) on which Allah's name hath been pronounced, if ye have faith in His signs.
Fransızca:
Mangez donc de ce sur quoi on a prononcé le nom d'Allah si vous êtes croyants en Ses versets (le Coran).
Almanca:
So speist (nur) von dem, worauf ALLAHs Name (beim Schächten) erwähnt wurde, wenn ihr den Iman an Seine Ayat wirklich verinnerlicht habt.
Rusça:
Ешьте же из того, над чем произнесено имя Аллаха, если вы веруете в Его знамения.
Arapça:
فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ إِن كُنتُم بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer Allah'ın âyetlerine iman ediyorsanız, Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanlardan yiyin.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yeyin.

Sayfalar

Hizb 15 beslemesine abone olun.