Arapça:
۞ وَلَوْ أَنَّنَا نَزَّلْنَا إِلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ الْمَوْتَىٰ وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلًا مَّا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ
Çeviriyazı:
velev ennenâ nezzelnâ ileyhimü-lmelâikete vekellemehümü-lmevtâ veḥaşernâ `aleyhim külle şey'in ḳubülem mâ kânû liyü'minû illâ ey yeşâe-llâhü velâkinne ekŝerahüm yechelûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah'ın diledikleri hariç, yine de inanacak değillerdi, fakat çokları bunu bilmezler.
Diyanet İşleri:
Eğer biz onlara melekleri indirsek, ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe, yine de inanmazlardı; fakat onların çoğu bunu bilmiyorlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlara melekler indirseydik, ölüler dirilip onlarla konuşsaydı, her şeyi toplayıp önlerine koysaydık gene Allah dilemedikçe inanmazlardı, fakat çoğu bilmez.
Şaban Piriş:
Biz, onlara melekleri de indirsek, ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe yine iman etmezlerdi. Fakat, onların çoğu cahillik ederler.
Edip Yüksel:
Onlara melekleri indirsek, kendileriyle ölüler konuşsa ve her şeyi getirip önlerine toplasak, ALLAH'ın diledikleri hariç, yine inanacak değillerdir. Fakat çoğu bu gerçeği bilmez.
Ali Bulaç:
Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar.
Suat Yıldırım:
Biz onlara, dedikleri gibi melekleri de indirseydik, ölüler diriltilip kendileriyle konuşsaydı, istedikleri her şeyi toplayıp karşılarına koysaydık, onlar, ihtimali yok, yine iman edecek değillerdi.Allah dilerse o başka! Fakat onların çoğu bunu bilmezler. [17,92; 6,124; 25,21; 10,96-97]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Eğer Biz hakikaten onlara melekleri indirsek ve onlar ile ölüler konuşacak olsalar ve onların üzerine her şey de bölük bölük haşretsek yine imân edecek değillerdir. Meğer ki Allah Teâlâ dileyecek olsun. Fakat onların çokları bilmezler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın dilemesi dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet sergiliyorlar.
Bekir Sadak:
Yeryuzundekilerin cogunluguna itaat edersen seni Allah yolundan saptirirlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar.
İbni Kesir:
Eğer biz, onlara gerçekten melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe, onlar yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu bilmezler.
Adem Uğur:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi
İskender Ali Mihr:
Ve eğer Biz, gerçekten onlara melekler indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı, herşeyi onların karşısında toplasaydık, Allah´ın dilemesi hariç inanacak değillerdi. Ve lâkin onların çoğu cahillik ediyorlar.
Celal Yıldırım:
Eğer onlara melekleri de indirmiş olsak, ölüler de onlarla konuşmuş bulunsa, her şeyi karşılarında grup grup toplasak yine de Allah dilemedikçe onlar imân edecek değillerdir. Ne var ki çokları (bu gerçeğe) bilgisizdirler.
Tefhim ul Kuran:
Gerçek şu ki, biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, -Allah´ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlardı.
Fransızca:
Et si Nous faisions descendre les Anges vers eux, [comme ils l'avaient proposé] si les morts leur parlaient, et si Nous rassemblions toute chose devant eux, ils ne croiraient que si Allah veut. Mais la plupart d'entre eux ignorent.
İspanyolca:
Aunque hubiéramos hecho que los ángeles descendieran a ellos, aunque les hubieran hablado los muertos, aunque hubiéramos juntado ante ellos todas las cosas, no habrían creído, a menos que Alá hubiera querido. Pero la mayoría son ignorantes.
İtalyanca:
Quand'anche facessimo scendere gli angeli su di loro, i morti parlassero e radunassimo tutte le cose di fronte a loro, crederebbero solo se Allah vuole. Ma la maggior parte di loro ignora!
Almanca:
Und würden WIR ihnen die Engel hinabsenden und die Toten zu ihnen sprechen lassen und ihnen gegenüber alles versammeln, würden sie den Iman nicht verinnerlichen, es sei denn, ALLAH will es. Doch die meisten unter ihnen sind unwissend.
Çince:
即使我命众天神降临他们,即使死人能对他们说话,即使我把万物集合在他们的面前,除非真主意欲,否则,他们不会信道;但他们大半是无知的。
Hollandaca:
En hoewel wij hun engelen hadden gezonden, en de dood tot hen had gesproken, en wij alle dingen voor hun oog voor hen hadden verzameld, wilden zij niet gelooven, tot het Gode behaagde; maar het grootste deel hunner weet het niet.
Rusça:
Даже если бы Мы ниспослали им ангелов, и мертвые заговорили бы с ними, и Мы собрали бы перед ними все сущее, они ни за что не уверовали бы, если бы только этого не пожелал Аллах. Однако большинство их не ведает об этом.
Somalice:
Haddaan ku soo Dejinno Malaa'ig oo Dadkii Dhintay la Hadlo oon wax kasta Hortooda ku soo Kulminno, mayna rumeeyeen in Eebe doono mooyee, Hase Yeeshee Badankood waa Jaahiliin.
Swahilice:
NA LAU kuwa tungeli wateremshia Malaika, na maiti wakazungumza nao, na tukawakusanyia kila kitu mbele yao, bado wasingeli amini, ila Mwenyezi Mungu atake. Lakini wengi wao wamo ujingani.
Uygurca:
بىز ئۇلارغا (يەنى كۇففارلارغا) پەرىشتىلەرنى چۈشۈرگەن، ئۆلۈكلەرنى ئۇلار بىلەن سۆزلەشتۈرگەن، بىز ھەممە نەرسىنى ئۇلارنىڭ ئالدىغا يىغىپ بەرگەن (يەنى ئۇلارنىڭ يۇقىرىقى تەلەپلىرىنى ئورۇنلىغان) تەقدىردىمۇ، اﷲ خالىمىغۇچە ئۇلار ئىمان ئېيتمايدۇ، لېكىن ئۇلارنىڭ تولىسى (بۇنى) ئۇقمايدۇ
Japonca:
仮令われが,かれらの天使たちを遣し,また死者がかれらに語りかけ,また凡てのものを,かれらの前に集めても,もしアッラーが御好みにならない限り,かれらはきつと信じないであろう。全くかれらの多くは,無知なのである。
Arapça (Ürdün):
«ولو أننا نزَّلنا إليهم الملائكة وكملهم الموتى» كما اقترحوا «وحشرنا» جمعنا «عليهم كل شيء قبلا» بضمتين جمع قبيل أي فوجا فوجا وبكسر القاف وفتح الياء أي معاينة فشهدوا بصدقك «ما كانوا ليؤمنوا» لما سبق في علم الله «إلا» لكن «أن يشاء الله» إيمانهم فيؤمنوا «ولكن أكثرهم يجهلون» ذلك.
Hintçe:
और (ऐ रसूल सच तो ये है कि) हम अगर उनके पास फरिश्ते भी नाज़िल करते और उनसे मुर्दे भी बातें करने लगते और तमाम (मख़फ़ी(छुपी)) चीज़ें (जैसे जन्नत व नार वग़ैरह) अगर वह गिरोह उनके सामने ला खड़े करते तो भी ये ईमान लाने वाले न थे मगर जब अल्लाह चाहे लेकिन उनमें के अक्सर नहीं जानते
Tayca:
และแม้ว่าเราได้ให้มลาอิกะฮ์ลงมายังพวกเขา และบรรดาคนตายได้พูดกับพวกเขา และเราได้รวบรวมทุกสิ่งไว้เบื้องหน้าพวกเขา ก็ใช่ว่าพวกเขาจะศรัทธากัน นอกจากอัลลอฮ์จะทรงประสงค์เท่านั้น แต่ทว่าส่วนมากในหมู่พวกเขานั้นไม่รู้
İbranice:
ולו גם הורדנו אליהם את המלאכים, והמתים היו מדברים אליהם, והיינו מציגים כל דבר שהם מבקשים לנגד עיניהם, גם אז הם לא יאמינו אלא אם ירצה כך אלוהים, אבל רובם בורים
Hırvatça:
Kad bismo im meleke poslali, i kad bi im mrtvi progovorili, i kad bismo pred njih sve dokaze sabrali - oni, opet, ne bi vjerovali, osim ako bi Allah htio, ali većina njih ne zna.
Rumence:
Chiar de-am fi făcut să pogoare îngerii la ei, chiar de le-ar fi vorbit morţii, chiar de le-am fi adunat toate cele aflătoare înaintea lor, ei nu ar fi crezut decât dacă Dumnezeu ar fi vrut. Cei mai mulţi dintre ei sunt însă neştiutori.
Transliteration:
Walaw annana nazzalna ilayhimu almalaikata wakallamahumu almawta wahasharna AAalayhim kulla shayin qubulan ma kanoo liyuminoo illa an yashaa Allahu walakinna aktharahum yajhaloona
Türkçe:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın dilemesi dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet sergiliyorlar.
Sahih International:
And even if We had sent down to them the angels [with the message] and the dead spoke to them [of it] and We gathered together every [created] thing in front of them, they would not believe unless Allah should will. But most of them, [of that], are ignorant.
İngilizce:
Even if We did send unto them angels, and the dead did speak unto them, and We gathered together all things before their very eyes, they are not the ones to believe, unless it is in Allah's plan. But most of them ignore (the truth).
Azerbaycanca:
Əgər Biz (istədikləri kimi) mələkləri onlara göndərsəydik, ölülər onlara danışsaydı və hər şeyi dəstə-dəstə toplayıb onların qarşısına qoysaydıq belə, Allah istəmədikcə, onlar iman gətirməzdilər. Lakin onların əksəriyyəti (bunu) bilməz.
Süleyman Ateş:
Biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendilerine konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikten sonra yine inanmazlardı; fakat çokları cahillik eder(kaprislerine uyar)lar.
Diyanet Vakfı:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler.
Erhan Aktaş:
Eğer onlara gerçekten melekleri indirmiş olsaydık, ölüler onlarla konuşsaydı, her şeyi karşılarında toplasaydık, Allah dilemedikçe(1), yine de îmân etmezlerdi. Fakat onların çoğu cahillik(2) ederler.
Kral Fahd:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler.
Hasan Basri Çantay:
Eğer hakıykaten biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı, her şey´i de onlara karşı (senin söylediklerine) kefiller (ve şâhidler) olmak üzere bir araya getirib toplasaydık onlar, Allah dilemedikçe, yine îman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Muhammed Esed:
Biz onlara melekler göndermiş olsaydık ve ölüler kendileriyle konuşmuş olsaydı, ve (hakikati kanıtlayabilecek) her şeyi karşılarına çıkarıp önlerinde bir araya toplamış olsaydık (bile), Allah dilemediği sürece yine inanmazlardı. Ama onların çoğu (bundan) tamamen habersizdir.
Gültekin Onan:
Gerçek şu ki, biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Tanrı´nın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar.
Ali Fikri Yavuz:
Eğer hakikaten biz onlara (diledikleri gibi) Melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı, bütün varlıkları karşılarında toplayarak senin doğruluğuna şâhid ve kefil gösterseydik, Allah dilemedikçe, yine şüphe yok ki iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu (bu gerçeği) bilmezler.
Portekizce:
Ainda que lhes enviássemos os anjos, os mortos lhes falassem e congregássemos ante seus olhos toda a criação, nuncacreriam, a menos que a Deus aprouvesse; porém, na maioria, são insipientes.
İsveççe:
Även om Vi lät änglarna stiga ner till dem och de döda talade till dem och Vi förde samman inför dem allt [skapat som vittnen], skulle de inte kunna förmå sig att tro, om inte Gud ville detta. Men de flesta vet inte [att det förhåller sig så].
Farsça:
و مسلماً اگر ما فرشتگان را به سوی آنان نازل می کردیم، و مردگان با آنان سخن می گفتند، و همه چیز را گروه گروه در برابرشان گرد می آوردیم، باز هم [از روی اراده و اختیار] ایمان نمی آوردند؛ مگر آنکه خدا [ایمان آوردنشان را به طور اجبار] بخواهد، ولی بیشترشان نادانی و جهالت می ورزند.
Kürtçe:
وە بێگومان ئەگەر ئێمە فریشتەمان بۆ لای ئەو (بێباوەڕ) انە بناردایە و مردووەکان قسەیان لەگەڵ بکردنایە و ھەموو شتێکمان بۆ کۆ بکردنایەتەوە ڕوو بەڕوو بەپێش چاویانەوە (یان کۆمەڵ کۆمەڵ) بڕوایان نەدەھێنا مەگەر خوا بیویستایە بەڵام زۆربەیان نازانن و بێ ئاگان
Özbekçe:
Агар Биз уларга фаришталарни туширсак ҳам, уларга ўликлар гапирса ҳам ва уларнинг олдига ҳамма нарсани очиқ-ойдин тўпласак ҳам, Аллоҳ хоҳламаса, иймон келтирмаслар. Лекин кўплари жоҳилдирлар. (Аллоҳ таоло турли оят-мўъжизани, кишини лол қолдирувчи нарсаларни жилва қилдириб, одамларни танг қолдириб, кейин иймонга келишларини хоҳламаган. Аллоҳ таоло иймон йўлини инкишоф этиб, кишилар ўша йўл билан ақлларини ишлатиб, ўз ихтиёрлари асосида иймонга келишларини хоҳлайди. Иймонга келганларга мукофот беради, келмаганларга–жазо. Одамларнинг «кўплари жоҳилдирлар».)
Malayca:
Dan jika Kami turunkan malaikat pun kepada mereka, dan orang-orang yang mati (hidup semula lalu) berkata-kata dengan mereka, dan kami himpunkan pula tiap- tiap sesuatu di hadapan mereka (untuk menjadi saksi tentang kebenaran Nabi Muhammad), nescaya mereka tidak juga akan beriman, kecuali jika dikehendaki Allah; tetapi kebanyakan mereka tidak mengetahui (hakikat yang sebenar).
Arnavutça:
Sikur atyre t’ju dërgonim engjëjt, dhe sikur t’i ngjallnim të vdekurit e t’ju flisnin atyre dhe t’i tubonin të gjithë dokumentet para tyre, ata përsëri nuk do të besoni; përveç në dashtë Zoti, por shumica e tyre nuk dinë.
Bulgarca:
И ангелите да им спуснехме, и мъртвите да им проговореха, и всичко да им съберяхме на показ, пак нямаше да повярват, освен ако Аллах не пожелае. Ала повечето от тях са невежи.
Sırpça:
Кад бисмо им анђеле послали, и кад би им мртви проговорили, и кад бисмо пред њима све доказе сабрали - они, опет, не би веровали, осим ако би Аллах хтео, али већина њих не зна.
Çekçe:
A i kdybychom k nim seslali anděly a i kdyby s nimi mrtví mluvili a i kdybychom byli shromáždili věci všechny před nimi, věru by neuvěřili, leda by tomu chtěl Bůh, avšak většina z nich jsou pošetilci.
Urduca:
اگر ہم فرشتے بھی ان پر نازل کر دیتے اور مُردے ان سے باتیں کرتے اور دنیا بھر کی چیزوں کو ہم ان کی آنکھوں کے سامنے جمع کر دیتے تب بھی یہ ایمان لانے والے نہ تھے، الا یہ کہ مشیت الٰہی یہی ہو کہ وہ ایمان لائیں، مگر اکثر لوگ نادانی کی باتیں کرتے ہیں
Tacikçe:
Ва агар мо фариштагонро бар онҳо нозил карда будем ва мурдагон бо онҳо сухан мегуфтанд ва ҳар чизеро даста-даста казди онон гирд меовардем, боз ҳам имон намеоварданд, магар ин ки Худо бихоҳад. Валек бештарашон ҷоҳиланд!
Tatarca:
Әгәр аларга күрсәтеп фәрештәләр иңдерсәк вә мәетләрне тергезеп алар белән сөйләштерсәк һәм һәрнәрсәне аларның алларына каршы куйсак, аннары ул нәрсәләр: "Коръән Аллаһ китабы", – дип сөйләп торсалар да имансызлар ышаначак түгелләр, мәгәр Аллаһ теләгән кешеләр иман китерәчәкләр, ләкин аларның күбрәге җаһиллек кылалар.
Endonezyaca:
Kalau sekiranya Kami turunkan malaikat kepada mereka, dan orang-orang yang telah mati berbicara dengan mereka dan Kami kumpulkan (pula) segala sesuatu ke hadapan mereka, niscaya mereka tidak (juga) akan beriman, kecuali jika Allah menghendaki, tetapi kebanyakan mereka tidak mengetahui.
Amharca:
እኛም ወደእነርሱ መላእክትን ባወረድን ሙታንም ባነጋገሩዋቸው ነገሩንም ሁሉ ጭፍራ ጭፍራ አድርገን በእነሱ ላይ በሰበሰብን ኖሮ አላህ ካልሻ በስተቀር የሚያምኑ ባልኾኑ ነበር፡፡ ግን አብዛኞቻቸው (ይህንን) ይስታሉ፡፡
Tamilce:
(அவர்கள் கோரியபடி) நிச்சயமாக, நாம் அவர்களிடம் வானவர்களை இறக்கினாலும்; இன்னும், இறந்தவர்கள் அவர்களிடம் பேசினாலும்; இன்னும், எல்லாவற்றையும் அவர்களுக்கு முன்னால் கண்ணெதிரே ஒன்று திரட்டினாலும், (அவர்கள்) நம்பிக்கை கொள்பவர்களாக இல்லை, அல்லாஹ் நாடினால் தவிர. எனினும், நிச்சயமாக அவர்களில் அதிகமானோர் அறிய மாட்டார்கள்.
Korece:
그들에게 천사들을 보내 고 죽은자가 그들에게 얘기를 하 며 모든 것들을 그들 앞에 모이게 하였더라도 그들은 믿지 아니하였 으리라 그러나 하나님의 뜻이있는 것에는 제외되었음이라 그러나 그 들 대다수는 진리에 무지하더라
Vietnamca:
Dẫu TA có phái các vị Thiên Thần xuống gặp họ, cho người chết nói chuyện được với họ và tập trung tất cả mọi thứ (mà họ yêu cầu) trước mặt họ thì họ vẫn sẽ không tin tưởng trừ phi Allah muốn (hướng dẫn họ), bởi đa số bọn họ là những kẻ ngu muội.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: