Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

58

Sûredeki Ayet No: 

14

Ayet No: 

5118

Sayfa No: 

544

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

۞ أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ تَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِم مَّا هُم مِّنكُمْ وَلَا مِنْهُمْ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

Çeviriyazı: 

elem tera ile-lleẕîne tevellev ḳavmen gaḍibe-llâhü `aleyhim. mâ hüm minküm velâ minhüm veyaḥlifûne `ale-lkeẕibi vehüm ya`lemûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

Diyanet İşleri: 

Allah'ın gazabettiği milleti dost edinen münafıkları görmedin mi? Onlar ne sizdendir ne de onlardan, bile bile, yalan yere yemin etmektedirler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bakmaz mısın şunlara ki Allah'ın gazap ettiği bir topluluğa dostluk ederler; onlar, ne sizdendir, ne onlardan ve bilip dururken de yalan yere yemin ederler.

Şaban Piriş: 

Allah’ın gazap ettiği bir toplumu dost edinenleri gördün mü? Onlar, sizden değil, onlardan da değil. Bile bile yalan yere yemin ediyorlar.

Edip Yüksel: 

ALLAH'ın kendilerine kızgın olduğu bir topluluğu dost edinenlere dikkat etmedin mi? Onlar ne sizdendir ne de onlardandır. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler!

Ali Bulaç: 

Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.

Suat Yıldırım: 

Allah'ın gazab ettiği bir topluluğu dost edinenlere baksana! Bunlar ne sizden, ne de onlardandır. Bunlar bile bile yalan yere yemin ederler. [4,143]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Görmedin mi o kimseleri ki, üzerlerine Allah´ın gazap etmiş olduğu bir kavmi dost edindiler o kimseler, ne sizdendirler ve ne de onlardandırlar ve bilir oldukları halde yalan yere yemîn ederler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah'ın kendilerine öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin ediyorlar.

Bekir Sadak: 

Allah´a ve peygamberine karsi gelenler

İbni Kesir: 

Bakmaz mısın onlara ki, Allah´ın, kendilerine gazab ettiği bir kavmi dost edinmişlerdir? Onlar

Adem Uğur: 

Allah´ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

İskender Ali Mihr: 

Allah´ın kendilerine öfkelendiği (gadaplandığı) kavme (yahudilere) dönenleri (onları dost edinen münafıkları) görmedin mi? Onlar sizden değildir ve onlardan da (yahudilerden de) değildir. Bilerek yalan yere yemin ederler.

Celal Yıldırım: 

Allah´ın gazab ettiği bir topluluğu dost ve arkadaş edinenleri görmedin mi ? Onlar ne sizden, ne de diğerlerindendirler. Bildikleri halde yalan yere yemin ederler.

Tefhim ul Kuran: 

Allah´ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinmekte olanları görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne de onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin etmektedirler.

Fransızca: 

N'as-tu pas vu ceux qui ont pris pour alliées des gens contre qui Allah S'est courroucé ? Ils ne sont ni des vôtres, ni des leurs; et ils jurent mensongèrement, alors qu'ils savent .

İspanyolca: 

¿No has visto a quienes han tomado como protectores a gente que ha incurrido en la ira de Alá? No son ni de los vuestros ni de los suyos y juran en falso deliberadamente.

İtalyanca: 

Non hai visto coloro che si sono alleati con quelli con i quali Allah è adirato? Non sono né dei vostri né dei loro, e giurano il falso sapendo di farlo.

Almanca: 

Sahst du etwa nicht diejenigen, die sich Leute, über die ALLAH erzürnt ist, als Wali nahmen?! Sie sind weder von euch, noch von ihnen, und sie schwören auf die Lüge, während sie wissen.

Çince: 

难道你没有看见与真主所遣怒的民众结交的人们吗?他们不属於你们,也不属於那些民众;他们明知故犯地以谎言盟誓。

Hollandaca: 

Hebt gij degenen niet opgemerkt, die een volk tot hunne vrienden hebben genomen, op hetwelk God vertoornd is? Zij zijn van hunne partij noch van de uwe, en zij zweren voorbedachtelijk bij eene leugen.

Rusça: 

Разве ты не видел тех, которые дружат с людьми, на которых разгневался Аллах? Они не относятся ни к вам, ни к ним. Они дают заведомо ложные клятвы.

Somalice: 

Ma ogtahay kuwii ka sokeeye dhigtay kuwa Eebe u cadhooday kuwaasi idin ka mid ma aha iyagana ka mid ma aha (waa munaafiqiinta) waxayna ku dhaaran been iyagoo og.

Swahilice: 

Huwaoni wale walio fanya urafiki na watu ambao Mwenyezi Mungu amewakasirikia? Hao si katika nyinyi, wala si katika wao. Na huapa kwa uwongo, na hali kuwa wanajua.

Uygurca: 

اﷲ نىڭ غەزىپىگە ئۇچرىغان قەۋمنى ئۇلارنىڭ دوست تۇتقانلىقىنى كۆرمىدىڭمۇ؟ ئۇلار سىلەرگىمۇ ۋە ئۇ قەۋمگىمۇ (يەنى يەھۇدىيلارغىمۇ) مەنسۇپ ئەمەس، ئۇلار بىلىپ تۇرۇپ يالغاندىن قەسەم ئىچىدۇ

Japonca: 

あなたは,アッラーの怒りを被った人びとを友とする者に,気付かないのか。かれら(偽信者)はあなたがた(の仲間)でもなく,またかれら(の仲間)でもない。かれらは知っていながら,偽りの誓いをたてる。

Arapça (Ürdün): 

«ألم ترَ» تنظر «إلى الذين تولَّوْا» هم المنافقون «قوما» هم اليهود «غضب الله عليهم ما هم» أي المنافقين «منكم» من المؤمنين «ولا منهم» من اليهود بل هم مذبذبون «ويحلفون على الكذب» أي قولهم إنهم مؤمنون «وهم يعلمون» أنهم كاذبون فيه.

Hintçe: 

क्या तुमने उन लोगों की हालत पर ग़ौर नहीं किया जो उन लोगों से दोस्ती करते हैं जिन पर ख़ुदा ने ग़ज़ब ढाया है तो अब वह न तुम मे हैं और न उनमें ये लोग जानबूझ कर झूठी बातो पर क़समें खाते हैं और वह जानते हैं

Tayca: 

เจ้ามิเห็นดอกหรือบรรดาผู้ที่เป็นมิตรกับชนกลุ่มหนึ่งซึ่งอัลลอฮฺทรงกริ้วพวกเขา?พวกเขา(มุนาฟิกีน) มิได้เป็นพวกของพวกเจ้า และมิได้เป็นพวกของพวกเขา (ยะฮูด) และพวกเขาสาบานในเรื่องโกหกทั้งนั้น ทั้ง ๆ ที่พวกเรารู้ดีอยู่แล้ว

İbranice: 

הלא ראית את אלה אשר כרתו ברית עם האנשים אשר אלוהים זעם עליהם? הם אינם מכם ואינם מהם, ויישבעו שקר (שהם מוסלמים) ביודעין

Hırvatça: 

Zar ti ne vidje one koji za prijatelje i zaštitnike uzimaju ljude na koje se Allah rasrdio?! Oni nisu ni vaši ni njihovi, i zaklinju se na laži, a oni znaju.

Rumence: 

Nu i-ai văzut pe cei care stau în spatele unor oameni asupra cărora Dumnezeu s-a mâniat şi care nu sunt nici de-ai voştri şi nici de-ai lor? Ei jură strâmb, chiar dacă ştiu!

Transliteration: 

Alam tara ila allatheena tawallaw qawman ghadiba Allahu AAalayhim ma hum minkum wala minhum wayahlifoona AAala alkathibi wahum yaAAlamoona

Türkçe: 

Allah'ın kendilerine öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin ediyorlar.

Sahih International: 

Have you not considered those who make allies of a people with whom Allah has become angry? They are neither of you nor of them, and they swear to untruth while they know [they are lying].

İngilizce: 

Turnest thou not thy attention to those who turn (in friendship) to such as have the Wrath of Allah upon them? They are neither of you nor of them, and they swear to falsehood knowingly.

Azerbaycanca: 

(Ya Peyğəmbər!) Məgər onların (münafiqlərin) Allahın qəzəbləndiyi bir tayfanı (yəhudiləri) özlərinə dost tutduqlarını (mö’min müsəlmanların sirlərini onlara verdiklərini) görmədinmi? Onlar nə sizdəndirlər, nə də onlardan. Onlar (özlərinin riyakar olduqlarını) bilə-bilə (Allaha və Muhəmməd əleyhissəlama iman gətirdikləri barədə) yalandan and içirlər.

Süleyman Ateş: 

Allah'ın kendilerine gazabettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

Diyanet Vakfı: 

Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

Erhan Aktaş: 

Allah’ın kendilerine gazâp ettiği bir halka dönenleri(1) görüyor musun? Aslında onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

Kral Fahd: 

Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

Hasan Basri Çantay: 

Allahın, kendilerine gazab etdiği bir kavmi dost edinenleri görmedin mi? Bunlar sizden de değildir, onlardan da değildir. Kendileri de bilib dururlarken, onlar yalan yere yemîn ederler.

Muhammed Esed: 

Allah´ın gazabına uğrayan bir toplum ile dostluk kuranların farkında değil misin? Onlar ne sizdendir (ey müminler) ne de o (hakikati inatla reddede)nlerden. Böylece onlar yalan ve düzmece (değerler) üstüne (onların yalan ve sahte olduklarını) bile bile yemin ederler.

Gültekin Onan: 

Tanrı´nın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm, müminlerin esrarını Yahûdi’lere nakleden) şu münafıklara bakmaz mısın: Allah’ın gazab etmiş olduğu bir kavme yardaklık etmektedirler. Onlar ne sizdendirler, ne onlardan... (Yeminlerinde yalancı olduklarını) bilip dururlarken de, yalan yere yemin ederler.

Portekizce: 

Acaso, não reparaste naqueles que entraram (em privacidade) com um povo, o qual Deus abominou? Não são dosvossos, nem tampouco sois dos deles, e perjuram conscientemente!

İsveççe: 

HAR DU inte lagt märke till de [hycklare] som söker stöd hos dem som har drabbats av Guds vrede [därför att de förnekar sanningen]? De hör inte samman med er och inte heller med dem och de svär på det som de vet är en lögn.

Farsça: 

آیا به کسانی که قوم مورد خشم خدا را به دوستی گرفتند، ننگریستی؟ اینان نه از شمایند و نه از آنان، و به دروغ سوگند می خورند [که از شمایند] و خود آگاهند [که دروغ می گویند.]

Kürtçe: 

ئایا بۆ سەرنجێك نادەی لە ئەوانەی کە دۆستایەتی ئەکەن لەگەڵ ھۆزێك (ی جولەکە) کەخوا غەزەبی لێگرتوون ئەوان نە لەئێوەن ونە لەئەوانیشن وە سوێند دەخۆن بەدرۆ لە کاتێکدا خۆیان دەزانن (درۆ دەکەن)

Özbekçe: 

Аллоҳнинг ғазабига дучор бўлган қавмни дўст тутганларни кўрмайсанми? Улар сизлардан ҳам эмас, улардан ҳам эмас. Билиб туриб, ёлғонга қасам ичурлар.

Malayca: 

Tidakkah engkau melihat (bagaimana jahatnya) orang-orang yang bersahabat karib dengan kaum yang telah dimurkai Allah (dengan sebab kekufuran dan khianatnya)? Mereka itu bukanlah dari golongan kamu dan bukan pula dari golongan kaum yang tersebut itu (kerana mereka ialah golongan munafik); dan lagi mereka selalu bersumpah dengan dusta, sedang mereka mengetahui (bahawa mereka adalah berdusta).

Arnavutça: 

A nuk i sheh ata, të cilët shoqërohen me njerëzit, ndaj të cilëve Perëndia është i zemruar? Ata nuk janë as nga ju as nga ata, e madje, betohen rrejshëm duke qenë të vetëdijshëm (për të)

Bulgarca: 

Не виждаш ли сближилите се с народ, комуто Аллах се е разгневил? Те не са нито от вас, нито от тях и се кълнат в лъжата, знаейки.

Sırpça: 

Зар не видиш оне који за пријатеље и заштитнике узимају људе на које се Аллах разљутио?! Они нису ни ваши ни њихови, заклињу се лажно, а знају то.

Çekçe: 

Což jsi neviděl ty, kteří se sdružují s lidmi, na něž se Bůh rozhněval? Ti nepatří ani k vám, ani k nim a přísahají křivě, ačkoliv dobře jsou si toho vědomi.

Urduca: 

کیا تم نے دیکھا نہیں اُن لوگوں کو جنہوں نے دوست بنایا ہے ایک ایسے گروہ کو جو اللہ کا مغضوب ہے؟ وہ نہ تمہارے ہیں نہ اُن کے، اور وہ جان بوجھ کر جھوٹی بات پر قسمیں کھاتے ہیں

Tacikçe: 

Оё надидаӣ он касонро, ки бо мардуме, ки Худо бар онҳо хашм гирифта буд, дӯстӣ карданд? Инҳо на аз шумоянд ва на аз онҳо. Ва худ медонанд, ки бардурӯғ савганд мехӯранд.

Tatarca: 

Күрмисеңме Аллаһ ачуланган кәфер кавемгә дус булган кешеләрне, ягъни монафикълар, яһүдләр белән дуслашып мөселманнарның серләрен аларга сөйли иделәр. Ул монафикълар сездән түгелләр, тыштан мөселман булып йөрсәләр дә иманнары юк, һәм алар яһүдләрдән дә түгелләр аларга дус булсалар да яһүд динендә түгелләр, бәлки ике арада аптырап йөрүчеләрдер, һәм Аллаһ исеме илә ялганга ант итәләр, үзләре ялган икәнен беләләр.

Endonezyaca: 

Tidakkah kamu perhatikan orang-orang yang menjadikan suatu kaum yang dimurkai Allah sebagai teman? Orang-orang itu bukan dari golongan kamu dan bukan (pula) dari golongan mereka. Dan mereka bersumpah untuk menguatkan kebohongan, sedang mereka mengetahui.

Amharca: 

ወደእነዚያ አላህ በእነርሱ ላይ የተቆጣባቸውን ሕዝቦች ወደ ተወዳጁት (መናፍቃን) አላየኽምን? እነርሱ ከእናንተ አይደሉም፡፡ ከእነርሱም አይደሉም፡፡ እነርሱም የሚያውቁ ሲኾኑ በውሸት ላይ ይምላሉ፡፡

Tamilce: 

அல்லாஹ் கோபித்த மக்(களாகிய யூதர்)களை நண்பர்களாக எடுத்துக் கொண்ட (நய)வ(ஞ்சக)ர்களை (நபியே!) நீர் பார்க்கவில்லையா? அவர்கள் (-நயவஞ்சகர்கள்) உங்களை சேர்ந்தவர்கள் இல்லை. அவர்கள் அவர்களை (-யூதர்களை) சேர்ந்தவர்களும் இல்லை. அவர்கள் அறிந்து கொண்டே (உங்களுக்கு முன்னர்) பொய்யான விஷயத்தின் மீது சத்தியம் செய்கிறார்கள்.

Korece: 

그대는 하나님께서 노하시는자들과 함께 한 그들을 보지 아니 했느뇨 그들은 너희편도 아니며 그들편도 아니며 그들은 알면서도 거짓 맹세하고 있을 뿐이라

Vietnamca: 

Há Ngươi không thấy những kẻ đã quay lại kết bạn với đám người mà Allah đã giận dữ với họ sao? Chúng không phải thành phần của các ngươi cũng không thuộc thành phần của đám người đó. Và chúng đã thề thốt trên điều giả dối trong lúc chúng biết rõ.