Arapça:
لِّئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَيْءٍ مِّن فَضْلِ اللَّهِ ۙ وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Çeviriyazı:
liellâ ya`leme ehlü-lkitâbi ellâ yaḳdirûne `alâ şey'im min faḍli-llâhi veenne-lfaḍle biyedi-llâhi yü'tîhi mey yeşâ'. vellâhü ẕü-lfaḍli-l`ażîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece Kitab ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemiyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Diyanet İşleri:
Kitap ehli bilsinler ki, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemezler (bu lütfa malik değillerdir); lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir; Allah büyük lütuf sahibidir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve bunlar da, kitap ehlinin, şunu bilmeleri için bildirilmiştir: Onlar, Allah'ın lütuf ve ihsanından hiçbir şeyi menedemezler ve lütuf ve ihsan, Allah'ın elindedir, dilediğine verir ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsan sahibidir.
Şaban Piriş:
Böylece kitap ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir
Edip Yüksel:
Böylece kitap halkı bilsin ki, onlar ALLAH'ın lütfunu tekelleştiremezler, tüm lütuf ALLAH'ın elindedir, onu dilediğine ve/veya dileyene verir. ALLAH Büyük Lütuf Sahibidir.
Ali Bulaç:
Öyle ki, Kitap Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah'ın fazlından hiçbir şeye 'güç yetirip-sahip olmadıklarını' ve fazlın muhakkak Allah'ın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip-öğrensin. Allah, büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir.
Suat Yıldırım:
Ehl-i kitap şunu bilsinler ki: Allah'ın lütfundan mâlik oldukları hiçbir şey, hiçbir kısım mevcut değildir. Bütün lütuf ve inayet Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Artık ehl-i kitap bilmeyecekler midir ki, Allah´ın fazlından hiçbir şeye güç yetiremiyeceklerdir ve şüphe yok ki bütün fazl, Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir ve Allah pek büyük fazl sahibidir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Böylece, Ehlikitap, Allah'ın lütfundan hiçbir şeyi kotarma gücünde olmadıklarını bilsinler. Lütuf, Allah'ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah, büyük lütfun sahibidir.
Bekir Sadak:
Allah onlarin hepsini dirilttigi gun, kendilerine islediklerini haber verir
İbni Kesir:
Böylece kitab ehli, Allah´ın lutfundan hiç bir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Muhakkak ki lutuf, bütünüyle Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Ve Allah
Adem Uğur:
Böylece kitap ehli, Allah´ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah´ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir.
İskender Ali Mihr:
Kitap ehlinin (fasık olmaları), Allah´ın fazlından hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerini ve fazlın, Allah´ın elinde (kudretinde) olduğunu ve onu dilediğine vereceğini bilmedikleri içindir. Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
Celal Yıldırım:
Tâ ki, Kitap Ehli bilsinler ki Allah´ın geniş lûtfundan, bol ihsanından bir şeye (onu elde etmeye veya geri çevirmeye) güçleri yetmez ve elbette geniş lütuf, bol ihsan Allah´ın elindedir
Tefhim ul Kuran:
Öyle ki, Kitab Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah´ın fazlından hiçbir şeye ´güç yetirip sahip olmadıklarını´ ve fazlın muhakkak Allah´ın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip öğrensin. Allah, büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir.
Fransızca:
Cela afin que les gens du Livre sachent qu'ils ne peuvent en rien disposer de la grâce d'Allah et que la grâce est dans la main d'Allah; Il la donne à qui Il veut, et Allah est le Détenteur de la grâce immense.
İspanyolca:
¡Que la gente de la Escritura sepa que no puede disponer nada del favor de Alá, que el favor está en la mano de Alá, que da a quien Él quiere! ¡Alá es el Dueño del favor inmenso!
İtalyanca:
La gente della Scrittura sappia che non ha alcun potere sulla Grazia di Allah. In verità la Grazia è nella mano di Allah ed Egli la concede a chi vuole. Allah possiede immensa Grazia.
Almanca:
Damit die Schriftbesitzer mit Sicherheit wissen, daß sie über keineMacht über etwas von ALLAHs Gunst verfügen, und daß die Gunst gewiß ALLAH unterliegt, ER läßt sie erweisen, wem ER will. Und ALLAH ist von unermeßlicher Gunst.
Çince:
以便曾受天经的人们知道,他们简直不能操纵真主的恩典,并且知道,凡恩典都在真主的掌握中,他要赏赐谁,就赏赐谁,真主是有宏恩的。
Hollandaca:
Dat zij, die de schriften hebben ontvangen, mogen weten, dat zij geene macht hebben over eenige der gunsten van God, en dat het goede in zijne hand is. Hij schenkt dat naar zijn welbehagen; want Gods goedheid is oneindig.
Rusça:
Аллах одарит вас для того, чтобы люди Писания знали, что они ничего не способны приобрести из милости Аллаха и что милость находится в Руке Аллаха, Который дарует ее тому, кому пожелает. Аллах обладает великой милостью.
Somalice:
Inay ogaadan ehlukitaabku inayan karin inay hantaan Fadliga Eebe, fadliga Eebana awooddiisu uu ku jiraa, wuxuuna siin Ruuxuu doono, Eebana waa kan Fadliga wayn leh.
Swahilice:
Ili watu wa Kitabu wajue kwamba wao hawana uweza wowote juu ya fadhila za Mwenyezi Mungu. Na fadhila zote zimo mikononi mwa Mwenyezi Mungu. Humpa amtakaye. Na Mwenyezi Mungu ndiye Mwenye fadhila kuu.
Uygurca:
ئەھلى كىتابنىڭ اﷲ نىڭ پەزلىدىن ھېچ نەرسىگە قادىر ئەمەسلىكلىرىنى، پەزلنىڭ ھەممىسى اﷲ نىڭ قولىدا بولۇپ، (اﷲ نىڭ) ئۇنى خالىغان ئادەمگە بېرىدىغانلىقىنى، اﷲ نىڭ ئۇلۇغ پەزل ئىگىسى ئىكەنلىكىنى بىلىش ئۈچۈن (اﷲ شۇ سۆزنى قىلدى)
Japonca:
アッラーの恩恵をかれらが少しも左右出来ないことを,また恩恵はアッラーの御手の中にあるということを啓典の民は知るがいい。かれの御心に適う者は,それを授かる。本当にアッラーは偉大な恩恵の主である。
Arapça (Ürdün):
«لئلا يعلم» أي أعلمكم بذلك ليعلم «أهل الكتاب» بالتوراة الذين لم يؤمنوا بمحمد صلى الله عليه وسلم «أن» مخففة من الثقيلة واسمها ضمير الشأن والمعنى أنهم «لا يقدرون على شيءٍ من فضل الله» خلاف ما في زعمهم أنهم أحباء الله وأهل رضوانه «وأن الفضل بيد الله يؤتيه» يعطيه «من يشاء» فآتى المؤمنين منهم أجرهم مرتين كما تقدم «والله ذو الفضل العظيم».
Hintçe:
(ये इसलिए कहा जाता है) ताकि अहले किताब ये न समझें कि ये मोमिनीन ख़ुदा के फज़ल (व क़रम) पर कुछ भी कुदरत नहीं रखते और ये तो यक़ीनी बात है कि फज़ल ख़ुदा ही के कब्ज़े में है वह जिसको चाहे अता फरमाए और ख़ुदा तो बड़े फज़ल (व क़रम) का मालिक है
Tayca:
ทั้งนี้เพื่อให้อะฮลุลกิตาบจะได้รู้ว่าพวกเขาไม่มีอำนาจเหนือสิ่งใดในความโปรดปรานของอัลลอฮ และแท้จริงความโปรดปรานของอัลลอฮ และแท้จริงความโปรดปรานนั้นอยู่ในเงื้อมพระหัตถของอัลลอฮซึ่งพระองค์จะทรงประทานความโปรดปรานนั้นแก่ผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์ และอัลลอฮเป็นผู้ทรงโปรดปรานอันใหญ่หลวง
İbranice:
למען ידעו אנשי הספר כי אין להם חזקה על חסדי אלוהים, וכי החסד בידי אלוהים הוא, ואותו יעניק למי שירצה, כי אלוהים בעל החסד האדיר
Hırvatça:
I neka sljedbenici Knjige znaju da oni nikakvu Allahovu blagodat neće dobiti, jer je blagodat samo u Allahovoj ruci - daje je onome kome On hoće; a Allah je posjednik obilja velikog.
Rumence:
Oamenii Cărţii să ştie că nu pot nimic asupra harului lui Dumnezeu. Harul este în mâna lui Dumnezeu şi El îl dăruie cui voieşte. Dumnezeu este Stăpânul Harului cel Mare!
Transliteration:
Lialla yaAAlama ahlu alkitabi alla yaqdiroona AAala shayin min fadli Allahi waanna alfadla biyadi Allahi yuteehi man yashao waAllahu thoo alfadli alAAatheemi
Türkçe:
Böylece, Ehlikitap, Allah'ın lütfundan hiçbir şeyi kotarma gücünde olmadıklarını bilsinler. Lütuf, Allah'ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah, büyük lütfun sahibidir.
Sahih International:
[This is] so that the People of the Scripture may know that they are not able [to obtain] anything from the bounty of Allah and that [all] bounty is in the hand of Allah; He gives it to whom He wills. And Allah is the possessor of great bounty.
İngilizce:
That the People of the Book may know that they have no power whatever over the Grace of Allah, that (His) Grace is (entirely) in His Hand, to bestow it on whomsoever He wills. For Allah is the Lord of Grace abounding.
Azerbaycanca:
(Muhəmməd əleyhissəlama iman gətirməyən) kitab əhli bilsin ki, onlar Allahın lütfünə (mərhəmətinə, dilədiyi kimsəyə peyğəmbərlik əta etməsinə) heç bir vəchlə mane ola bilməzlər. Şübhəsiz ki, lütf (mərhəmət, ne’mət) Allahın əlindədir, onu istədiyinə bəxş edər. Allah çox böyük lütf (kərəm) sahibidir! [Və ya: kitab əhli Allahın lütfündən heç bir şeyə nail olmayacaqlarını, həqiqətən, lütfün (mərhəmətin) Allahın əlində olduğunu, Allahın da onu istədiyi kimsəyə bəxş etdiyini bilmədikləri üçünmü küfrdə israr edib dururlar? Halbuki bunu çox ə’la bilirlər].
Süleyman Ateş:
Böylece Kitap ehli, kendilerinin, Allah'ın lutfundan hiçbir şeye malik olmadıklarını, bütün lutfun, Allah'ın elinde olduğunu, onu dilediğine vereceğini bilmezlik etmesinler. Allah, büyük lutuf sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Böylece kitap ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Erhan Aktaş:
Kitâp Ehli, Allah’ın lütfundan hiçbir şeye güçlerinin yetmeyeceğini; lütfun Allah’ın elinde olduğunu ve onu hak edene vereceğini bilmezlik etmesin! Allah, Büyük Lütuf Sahibi’dir.
Kral Fahd:
Böylece kitap ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah’ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Hasan Basri Çantay:
Ehl-i kitâb, hakıykaten Allahın fazl (-u kerem) inden hiçbir şey´e nail olamayacaklarını, muhakkak bütün inayetin Allahın elinde bulunduğunu, onu (ancak) dileyeceği kimselere vereceğini bilmedikleri için mi (küfürde inâd ediyorlar? Halbuki bunu pek a´lâ biliyorlar da). Allah büyük fazl (-u kerem) saahibidir.
Muhammed Esed:
Ve geçmiş vahiylerin mensupları bilsinler ki Allah´ın lütfu üzerinde hiçbir güçleri yoktur; bütün lütuf (yalnızca) Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah sonsuz lütuf sahibidir.
Gültekin Onan:
Öyle ki, Kitap ehli Tanrı´nın fazlından hiçbir şeye ´güç yetirip sahip olmadıklarını´ ve fazlın muhakkak Tanrı´nın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip öğrensin. Tanrı büyük fazl sahibidir.
Ali Fikri Yavuz:
Tâ ki, (âhir zaman peygamberine iman getirmiyen) ehl-i kitab bilsinler ki, Allah’ın fazlından hiç bir şeye güç yetiremezler. Muhakkak ki iyilik ve sevab Allah’ın elindedir
Portekizce:
Que os adeptos do Livro saibam que não têm qualquer poder sobre a graça de Deus, porque a graça somente está na Mãode Deus, que a concede a quem Lhe apraz; Sabei que Deus é Agraciante por excelência.
İsveççe:
Efterföljarna av gångna tiders uppenbarelser bör förstå att de inte har någon makt över Guds nåd. Nåden är i Guds hand och Han skänker den till den Han vill. - Guds nåd är en outsinlig källa.
Farsça:
تا اهل کتاب بدانند [که اگر به پیامبر اسلام ایمان نیاورند] بر چیزی از فضل خدا دسترسی نخواهند داشت؛ بی تردید همه فضل به دست خداست، آن را به هرکس بخواهد عطا می کند و خدا دارای فضل بزرگ است.
Kürtçe:
تا خاوەن پەڕاوە ئاسمانیەکان بزانن کە دەسەڵاتیان نیە بەسەر ھیچێك لە بەخشیشی خوا وە ھەرچی بەخشش ھەیە بە دەست خوایە، دەیدات بە ھەر کەسێك کە خۆی بیەوێت وە خوا خاوەنی بەخششی زۆر گەورەیە
Özbekçe:
Токи китоб аҳллари Аллоҳнинг фазлидан ҳеч нарсага қодир эмасликларини, фазл Аллоҳнинг қўлида бўлиб, хоҳлаган кишисига беришини билсинлар. Аллоҳ улуғ фазл эгасидир. (Яҳудий ва насронийлар ваҳий, Пайғамбарлик ва илоҳий китоблар фақат бизга хос, ўзгаларга берилмайди, деб фахрланишар эди. Аллоҳ таоло уларнинг бу даъволарини рад қилиб, фазл ўзининг қўлида эканини, кимга хоҳласа, шунга раво кўришини, шу жумладан, араблардан бўлган Муҳаммад алайҳиссаломга беришини таъкидламоқда.)
Malayca:
(Ditetapkan pemberian yang demikian kepada kamu) supaya golongan ahli Kitab (Yahudi dan Nasrani - yang menentang Islam) mengetahui, bahawa sesungguhnya mereka tidak mempunyai sebarang kuasa untuk mendapat (atau menyekat) sesuatu dari limpah kurnia Allah, dan bahawa sesungguhnya limpah kurnia itu terletak dalam kekuasaan Allah, diberikanNya kepada sesiapa yang dikehendakiNya. Dan (ingatlah), Allah jualah yang mempunyai limpah kurnia yang besar.
Arnavutça:
dhe le ta dinë ithtarët e Librit, se ata, kurrfarë dhuntie të Perëndisë nuk do të fitojnë (marrin), pasi që dhuntia është vetëm në dorën e Perëndisë – Ai ia dhuron kujt të dojë. E Perëndia është pronar i mirësisë së madhe.
Bulgarca:
За да узнаят хората на Писанието, че нямат власт над нищо от благодатта на Аллах и че благодатта е в Ръката на Аллах. Дава я Той комуто пожелае. Аллах е Владетелят на великата благодат.
Sırpça:
И нека следбеници Књиге знају да они никакву Аллахову благодат неће да добију, јер је благодат само у Аллаховој руци - даје је ономе коме Он хоће; а Аллах поседује огромне благодати.
Çekçe:
aby poznali vlastníci Písma, že nemají moci nad ničím z přízně Boží a že přízeň je jedině v rukou Božích; z ní dává, komu chce. A Bůh vládcem je přízně nesmírné.
Urduca:
(تم کو یہ روش اختیار کرنی چاہیے) تاکہ اہل کتاب کو معلوم ہو جائے کہ اللہ کے فضل پر اُن کا کوئی اجارہ نہیں ہے، اور یہ کہ اللہ کا فضل اس کے اپنے ہی ہاتھ میں ہے، جسے چاہتا ہے عطا فرماتا ہے، اور وہ بڑے فضل والا ہے
Tacikçe:
то аҳли китоб бидонанд, ки ба бахшоиши Худованд ҳеҷ дастрасӣ надоранд ва ин бахшоиш ба дасти Ӯст, ки ба ҳар кӣ хоҳад ато мекунад ва Худоро бахшоише азим аст!
Tatarca:
Китап әһеле яһүдләр вә насаралар белсеннәр өчен Аллаһудан узып һич нәрсәгә көчләре җитмәгәнлекне Аллаһуның юмартлыгыннан үзләренә булдырырга, вә белсеннәр ки, юмартлык, әлбәттә, Аллаһ кулындадыр, аны үзе теләгән кешесенә бирер, Аллаһ олугъ юмартлык вә рәхмәт ияседер.
Endonezyaca:
(Kami terangkan yang demikian itu) supaya ahli Kitab mengetahui bahwa mereka tiada mendapat sedikitpun akan karunia Allah (jika mereka tidak beriman kepada Muhammad), dan bahwasanya karunia itu adalah di tangan Allah. Dia berikan karunia itu kepada siapa yang dikehendaki-Nya. Dan Allah mempunyai karunia yang besar.
Amharca:
(ይህም) የመጽሐፉ ሰዎች ከአላህ ችሮታ በምንም ላይ የማይችሉ መኾናቸውን ችሮታም በአላህ እጅ ነው፡፡ ለሚሻው ሰው ይሰጠዋል ማለትን እንዲያውቁ ነው፤ አላህም የታላቅ ችሮታ ባለቤት ነው፡፡
Tamilce:
(நம்பிக்கையாளர்களே! அல்லாஹ் உங்களுக்கு இவ்வளவு நன்மைகளைக் கொடுத்தான்.) ஏனெனில், (இந்த தூதரை நம்பிக்கை கொள்ளாத) வேதக்காரர்கள் அல்லாஹ்வின் அருளில் எதன் மீதும் ஆற்றல் பெற மாட்டார்கள் என்பதையும்; நிச்சயமாக அருள் அல்லாஹ்வின் கரத்தில் இருக்கிறது, அவன் நாடுகிறவர்களுக்கு அதைக் கொடுக்கிறான் என்பதையும் அவர்கள் அறிந்து கொள்வதற்காக ஆகும். அல்லாஹ் மகத்தான அருளுடையவன் ஆவான்.
Korece:
성서의 백성들은 하나님의 은혜를 제지할 수 없다는 것을 알 것이라 그분의 은혜는 그분 안에 있어 그분이 원하는 자에게 부여 하시나니 하나닝은 위대한 은혜의주님이시라
Vietnamca:
Để cho dân Kinh Sách biết rằng chúng không quyết định được điều gì về thiên ân của Allah, và rằng thiên ân hoàn toàn nằm trong Tay của Allah, Ngài sẽ trao nó cho người mà Ngài muốn. Quả thật, Allah là Đấng có thiên ân vĩ đại.
Ayet Linkleri: