Arapça:
مُّتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
Çeviriyazı:
müttekiîne `aleyhâ müteḳâbilîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.
Diyanet İşleri:
Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlara yaslanırlar, birbirlerine karşı.
Şaban Piriş:
Karşı karşıya oturup, arkalarına yaslanmışlardır.
Edip Yüksel:
Karşılıklı yaslanmışlardır.
Ali Bulaç:
Karşılıklı yaslanmışlardır.
Suat Yıldırım:
Mücevheratla işlenmiş tahtlara yaslanarak karşılıklı otururlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onların üzerine karşı karşıya olarak yaslanıcılardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar.
Bekir Sadak:
(22-24) Islediklerine karsilik olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gozluler vardir. Orada bos ve gunaha sokacak bir soz duymazlar.
İbni Kesir:
Karşılıklı olarak üzerinde yaslanırlar.
Adem Uğur:
Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
İskender Ali Mihr:
Onların üzerinde karşılıklı olarak yaslananlar onlardır (mukarrebun olanlardır).
Celal Yıldırım:
Yaslanıp karşılıklı otururlar.
Tefhim ul Kuran:
Üstlerinde karşılıklı olarak dayanıp yaslanmışlardır.
Fransızca:
s'y accoudant et se faisant face.
İspanyolca:
reclinados en ellos, unos enfrente de otros.
İtalyanca:
sdraiati gli uni di fronte agli altri.
Almanca:
angelehnt darauf einander gegenüber.
Çince:
彼此相对地靠在上面。
Hollandaca:
En tegenover elkander daarop zittende.
Rusça:
друг против друга, прислонившись.
Somalice:
Oy kuna dangiigsan korkeeda iyagoo is qaabili.
Swahilice:
Wakiviegemea wakielekeana.
Uygurca:
ئۇلار (ئالتۇندىن) توقۇلغان تەختلەر ئۈستىگە يۆلەنگەن ھالدا بىر - بىرىگە قارىشىپ ئولتۇرۇىشىدۇ
Japonca:
向い合ってそれに寄り掛かる。
Arapça (Ürdün):
«متكئين عليها متقابلين» حالان من الضمير في الخبر.
Hintçe:
तख्ते पर एक दूसरे के सामने तकिए लगाए (बैठे) होंगे
Tayca:
พวกเขานอนเอกเขนกอยู่บนนั้น โดยผินหน้าเข้าหากัน
İbranice:
נשענים עליהם זה מול זה
Hırvatça:
jedni prema drugima na njima će naslonjeni biti;
Rumence:
întinşi pe ele faţă în faţă.
Transliteration:
Muttakieena AAalayha mutaqabileena
Türkçe:
Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar.
Sahih International:
Reclining on them, facing each other.
İngilizce:
Reclining on them, facing each other.
Azerbaycanca:
Onlara (o taxtlara) söykənib bir-biri ilə qarşı-qarşıya əyləşəcəklər.
Süleyman Ateş:
Onların üzerinde karşılıklı yaslanırlar.
Diyanet Vakfı:
Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
Erhan Aktaş:
Onların üzerinde karşılıklı yaslanırlar.
Kral Fahd:
karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
Hasan Basri Çantay:
Üstlerinde karşı karşıya yaslanan (bahtiyar) lar olacak.
Muhammed Esed:
(ve) birbirlerine (sevgi ile) bakarak uzanacaklar.
Gültekin Onan:
Karşılıklı yaslanmışlardır.
Ali Fikri Yavuz:
Onlara yaslanarak karşı karşıya kurulmuşlar...
Portekizce:
Reclinados neles, frente a frente,
İsveççe:
skall de vila mitt emot varandra
Farsça:
در حالی که روبروی یکدیگر بر آنها تکیه دارند.
Kürtçe:
پاڵ ئەدەنەوە لەسەری بەرامبەر بەیەکتری
Özbekçe:
Бир-бирларига рўбарў бўлиб, ёнбошлаган ҳолларидалар. (Яъни, пешқадамлар жаннат дуру-ёқутларни аралаш қилиб тўқилган сўриларда бир-бирларига қараб, ёнбошлаб-ястаниб роҳатланишар экан.)
Malayca:
Sambil berbaring di atasnya dengan berhadap-hadapan.
Arnavutça:
të mbështetur në to dhe të kthyer njëri karshi tjetrit;
Bulgarca:
облегнати там един срещу друг.
Sırpça:
једни према другима на њима ће да буду наслоњени;
Çekçe:
jeden proti druhému odpočívat budou:
Urduca:
تکیے لگا ئے آمنے سامنے بیٹھیں گے
Tacikçe:
рӯбарӯи ҳам бар онҳо такя задаанд.
Tatarca:
Бер-берсенә каршы булыр ул диванга таянган хәлләрендә.
Endonezyaca:
seraya bertelekan di atasnya berhadap-hadapan.
Amharca:
በእርሷ ላይ የተመቻቹና ፊት ለፊት የተቅጣጩ ሲኾኑ፡፡
Tamilce:
அவற்றின் மீது சாய்ந்தவர்களாக ஒருவரை ஒருவர் பார்த்தவர்களாக இருப்பார்கள்.
Korece:
서로가 서로에게 얼굴을 마 주보며 기대니
Vietnamca:
Họ ngồi tựa mình trên đó, mặt đối mặt.
Ayet Linkleri: